Ferit Edgü, 1988 Sedat Simavi Vakfı Ödülünü alan bu kitabında, 1950lerin başlarında, İstanbulun bir kıyı semtinde yaşam savaşı veren alt tabaka insanlarının, birbiri içine girmiş yaşamlarının ve ölümlerinin öyküsünü anlatıyor. TADIMLIKBabam, iki ön ayağı bir arka ayağına bağlı, yerde yan üstü uzanmış, gözleri bağlı, koca bir koçun başında. Elinde bıçağı. Çakır ayakta babama bakıyor. Koçun işini bitirse de ben işime başlasam, diye düşünüyor olmalı. Birazdan, babam bir hamlede, her zamanki ustalığıyla koçun can damarını kesecek; akan kana, işaret parmağını banıp alnıma sürecek, kan o an kuruyacak, koçun debelenmesi sona erdiğinde Çakır üstüne eğilecek, arka ayaklarında deri ile kas arasında, babamın ince bir bıçakla açtığı delikleri üfürmeye başlayacak, soluk soluğa, ta ki hayvan bir davul gibi şişene dek. Sonra o küçük, geniş ağızlı yüzme bıçaklarıyla, birini bırakıp öbürünü alarak, (bu arada babam, bıraktıklarını yağlı bileğitaşına vuracak), deriyi kesmeden yüzecek, tabii, deri onun olacak, Çakır bu deriyi kayatuzuyla tuzlayacak, sonra, ahırın duvarına asıp güneşte kurutacak. Tüm bu işlemler bittikten sonra, ya kış günleri döşeğinin altına serecek, ya da çok soğuk gecelerde atının üstüne örtecek...
******
Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı, yalnızlığın romanı, dostluk özleminin, iyi insan özleminin romanı. Ferit Edgü, Çakırı anlatırken, su yolunda kırılan testileri anlatırken, hepimizin yalnızlığını, hepimizin dostluk özlemini dile getiriyor. Şu iyice bunaldığımız koşullarda... Ve yalnızlığa, dostluğa, iyiliğe denk düşen bir anlatımla... Bir de bakıyorsunuz... Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı, günümüz Türkiyesinin gayrıinsanileşmiş durumunun izdüşümü oluvermiş...FETHİ NACİFerit Edgü, 1988de Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülünü kazandığı Eylülün Gölgesinde Bir Yazdıda, 1950lerin başlarında İstanbulun bir kıyı semtinde yaşam savaşı veren insanların yaşamları ve ölümlerinin öyküsünü anlatıyor. Çakırın (foto-biyografik) öyküsünü yazarken, kendi yazarlık uğraşını, yazmak eylemini de sorguluyor.
******
Ferit Edgü, 1988 Sedat Simavi Vakfı Ödülünü alan bu kitabında, 1950lerin başlarında, İstanbulun bir kıyı semtinde yaşam savaşı veren alt tabaka insanlarının, birbiri içine girmiş yaşamlarının ve ölümlerinin öyküsünü anlatıyor. TADIMLIKBabam, iki ön ayağı bir arka ayağına bağlı, yerde yan üstü uzanmış, gözleri bağlı, koca bir koçun başında. Elinde bıçağı. Çakır ayakta babama bakıyor. Koçun işini bitirse de ben işime başlasam, diye düşünüyor olmalı. Birazdan, babam bir hamlede, her zamanki ustalığıyla koçun can damarını kesecek; akan kana, işaret parmağını banıp alnıma sürecek, kan o an kuruyacak, koçun debelenmesi sona erdiğinde Çakır üstüne eğilecek, arka ayaklarında deri ile kas arasında, babamın ince bir bıçakla açtığı delikleri üfürmeye başlayacak, soluk soluğa, ta ki hayvan bir davul gibi şişene dek. Sonra o küçük, geniş ağızlı yüzme bıçaklarıyla, birini bırakıp öbürünü alarak, (bu arada babam, bıraktıklarını yağlı bileğitaşına vuracak), deriyi kesmeden yüzecek, tabii, deri onun olacak, Çakır bu deriyi kayatuzuyla tuzlayacak, sonra, ahırın duvarına asıp güneşte kurutacak. Tüm bu işlemler bittikten sonra, ya kış günleri döşeğinin altına serecek, ya da çok soğuk gecelerde atının üstüne örtecek...
******
Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı, yalnızlığın romanı, dostluk özleminin, iyi insan özleminin romanı. Ferit Edgü, Çakırı anlatırken, su yolunda kırılan testileri anlatırken, hepimizin yalnızlığını, hepimizin dostluk özlemini dile getiriyor. Şu iyice bunaldığımız koşul... tümünü göster
Eylülün gölgesinde okunsa yeridir..Eski bir sonbahar fotoğrafına bakarken akla gelenler gibi..
Bana göre, okumanın zaman kaybı olacağı bir Edgü kitabı. Okumasaymışım da olurmuş, dedirten türde bir kitap. "Bir Gemide" kitabını okumak daha iyidir.
http://ebediyenedebiyat.blogspot.com/2013/10/eylulun-golgesinde-bir-yazd-ferit-edgu.html
"biz,kenan çocuk,toplumun dışındayız kuşkusuz ama dünyanın içindeyiz."
Karton Cilt, 111 sayfa
132 tarihinde, Can Yayınları tarafından yayınlandı