1940 yılında Nazi işgalinden bir gece önce Paris'te başlayan Fransız Süiti, insanların kendi kontrolleri dışında savaş şartlarına atılmasının etkileyici öyküsünü anlatıyor. Parisliler şehri terk ederken, hayal edilebilecek her türden insani çılgınlık etrafı kaplamıştır; yemeğin olmadığı bir kentte varlıklı bir anne tatlı aramaktadır, dünyaları parçalanmak üzereyken bile bir çift, işlerini kaybetme düşüncesinden korkmaktadır. Yerli halk Alman askerlerince işgal altında olan taşradaki köylere göçerek -kendi köyünde, kendi evinde hatta kendi kalbinde bile- düşmanı karşısında hayatta kalmayı öğrenmek zorundadır.
Irène Némirowsky Fransız Süiti üzerine çalışmaya başladığında zaten Paris'te yaşayan çok başarılı bir yazardı. Fakat aynı zamanda o bir Yahudiydi, 1942'de tutuklandı ve öldüğü yer olan toplama kampına gönderildi. Bu roman altmış dört yıl boyunca saklı ve bilinmeyen olarak kaldı.
Çarpıcı... Anne Frank'ın Hatıra Defteri ya da Albert Camus'un romanlarıyla yarışıyor.
-The Nation-
Némirovsky'nin ufku Tolstoy'unki gibidir: İnsanı ve onun narin varoluşunu yakından tanıyan yazar bunları etkileyici, sabırlı ve katı bir dürüstlükle bir araya getirmiştir... Kayıp bir başyapıt.
-Oprah Magazine-
Nefes kesen... Çarpıcı... Fransız Süiti'nin yazarı önceden hiç duymadığınız, kendi trajik öyküsü sadece kitabın etkileyiciliğini derinleştiren, en büyüleyici edebiyat kişiliklerinden bir tanesidir.
-Newsweek-
Olağanüstü bir eser, şaşırtıcı bir kurgu ve gerçek, tarih ve öykü yazarlığı harmanı.
-Houston Chronicle-
Şaşırtıcı... Belki de savaşın son mükemmel kurgusu olan Fransız Süiti, işgalin, göçün ve kaybetmenin içten öyküsünü sunuyor. Kitabın şok edici gücü sanatın kurtuluşa giden bir yol sunabileceğini doğruluyor.
-Pittsburgh Post-Gazetta-
1940 yılında Nazi işgalinden bir gece önce Paris'te başlayan Fransız Süiti, insanların kendi kontrolleri dışında savaş şartlarına atılmasının etkileyici öyküsünü anlatıyor. Parisliler şehri terk ederken, hayal edilebilecek her türden insani çılgınlık etrafı kaplamıştır; yemeğin olmadığı bir kentte varlıklı bir anne tatlı aramaktadır, dünyaları parçalanmak üzereyken bile bir çift, işlerini kaybetme düşüncesinden korkmaktadır. Yerli halk Alman askerlerince işgal altında olan taşradaki köylere göçerek -kendi köyünde, kendi evinde hatta kendi kalbinde bile- düşmanı karşısında hayatta kalmayı öğrenmek zorundadır.
Irène Némirowsky Fransız Süiti üzerine çalışmaya başladığında zaten Paris'te yaşayan çok başarılı bir yazardı. Fakat aynı zamanda o bir Yahudiydi, 1942'de tutuklandı ve öldüğü yer olan toplama kampına gönderildi. Bu roman altmış dört yıl boyunca saklı ve bilinmeyen olarak kaldı.
Çarpıcı... Anne Frank'ın Hatıra Defteri ya da Albert Camus'un romanlarıyla yarışıyor.
-The Nation-
Némirovsky'nin ufku Tolstoy'unki gibidir: İnsanı ve onun narin varoluşunu yakından tanıyan yazar bunları etkileyici, sabırlı ve katı bir dürüstlükle bir araya getirmiştir... Kayıp bir başyapıt.
-Oprah Magazine-
Nefes kesen... Çarpıcı... Fransız Süiti'nin yazarı önceden hiç duymadığınız, kendi trajik öyküsü sadece kitabın etkileyiciliğini derinleştiren, en büyüleyici edebiyat kişiliklerinden bir tanesidir.
-Newsweek-
Olağanüstü bir eser, şaşırt... tümünü göster
Artık bitsin de kurtulalım şu kitaptan dedim.
Sıkıcı,ve boş.
Resmen kanser ola ola okudum, bir kitap ancak bu kadar sıkıcı olabilirdi.
2-3 kere baştan başlamama rağmen sonunu bir türlü getiremediğim hatta yarısına kadar bile okuyamadığım bir kitap oldu.
yahudi yazar irene nemirovsky'nin 2. dünya savaşı sırasında yazmaya başladığı ancak iki bölümünü tamamlayabilmişken toplama kampına gönderilip öldürülmesinden 64 yıl sonra basılan yarım kalmış kitabı.
bir anne frank'ın günlüğü değil ancak okunabilir. kitapla pek ilgisi olmasa da yazarının yahudi olmasına rağmen yahudiliği reddetmesi ilginç.
bi kitap hiç mi ilerlemez diye çok düşündüm 3 defa okumayı denedim ama olmadı bu kadar sıkıcı bir kitap olamaz.
Farklı olaylar kesik kesik verildiği için anlatımda bütünlük sağlanamamış. Açıkçası gayet sıkıcı. Konuya hakimiyetinizi yitiriyorsunuz okurken. Aynı olay farklı şekilde kurgulansa daha başarılı olabilirmiş. Yarıda bırakmak zorunda kaldım.
http://kitapeylemi.blogspot.com/2013/02/14-fransiz-suiti-irene-nemirovsky.html
okumakta zorlandım...ve çok sıkıcıydı...neden sanki 3 5 kitaptan alıntılar yapıp bu kitabı yazdığını düşündüm bilmiyorum ama zaman kaybı..okumayın..
Kitabı okurken sürekli senaryo mantığıyla yazılmış gibi diye düşündüm. Sondaki notları okurken yazarın da zaman zaman aynı şekilde düşünmüş olduğunu gördüm. Büyük ihtimal tamamlanamamasından ötürü -ki aynı notlarda görüldüğü üzere yazarın niyeti 5 bölüm yapmakmış- eksiklik duygusu veren bir roman. İlk bölümün akıcılığı ikinci bölümde yok. Birinci bölümde Paris'in ilk bombalanışında bambaşka yönlere savrulup bir şekilde yolları kesişip duran farklı karakterlerin maceraları bir yere kadar ilgiyi dağıtmadan götürebiliyor. Fakat ikinci bölümdeki Alman işgalinin neredeyse hoş bir misafirlik hafifliğinde ele alınmasını yadırgadım doğrusu. Yazar tüm bunları yerinde yaşamış olmasına rağmen, belki de reddettiği dini kimliğinden ötürü oldukça taraflı bir yaklaşım sergilemiş hissi uyandırıyor. Bunların üzerine bir de kötü çeviri eklenince gerçekten zor ilerleyen bir eser söz konusu. Açıkçası kitabında sonundaki yazarın hazin sonunu ortaya koyan yazışmalar savaşın korkunçluğunu çok daha etkileyici bir şekilde ortaya koymuş.
Karton Cilt, 1. baskı, 464 sayfa
2009 tarihinde, Pegasus Yayınları tarafından yayınlandı