Düşmana esir düşen güzel bir prenses, tehlikenin ortasında arzu ve sevgiyi bulabilir mi? İskoçya'nın asi ruhlu prensesi Mary, Norman işgalciler tarafından, kimliği bilinmeksizin kaçırılmıştır. Güzel olduğu kadar inatçı genç kadın, kim olduğunu düşmana açıklamamakta diretmekte, sadakatinden ödün vermemektedir. Güçlü bir Norman lordu onu kollarına aldığındaysa tutkunun ve umudun gücünü keşfedecektir. Hayatını ülkesine adamış soylu bir savaşçı, mantığına değil, aşka güvenmeyi başarabilir mi? Savaşlarla katılaşmış, cesur şövalye Stephen de Warenne, fethettiği her şeyi kanının son damlasına kadar sahiplenip savunmakta kararlıdır. Buna, ruhunun en gizli özlemlerini uyandıran, altın saçlı esiri de dahildir. Genç savaşçı, Norman ve İskoç topraklarını kasıp kavuran çatışmaların ortasında, aşkın ateşinin savaşınkinden çok daha parlak olduğunu anlamaya başlayacaktır. Yalnız ruhların ve parçalanmış ülkelerin kaderi âşıkların ölümsüz yeminiyle değişebilir mi?
"Kalbinizi esir alacak."
-Johanna Lindsey-
"Brenda Joyce engelsiz tutkular ve ateşli sahneler yaratmakta rakip tanımıyor."
-Romantic Times-
Düşmana esir düşen güzel bir prenses, tehlikenin ortasında arzu ve sevgiyi bulabilir mi? İskoçya'nın asi ruhlu prensesi Mary, Norman işgalciler tarafından, kimliği bilinmeksizin kaçırılmıştır. Güzel olduğu kadar inatçı genç kadın, kim olduğunu düşmana açıklamamakta diretmekte, sadakatinden ödün vermemektedir. Güçlü bir Norman lordu onu kollarına aldığındaysa tutkunun ve umudun gücünü keşfedecektir. Hayatını ülkesine adamış soylu bir savaşçı, mantığına değil, aşka güvenmeyi başarabilir mi? Savaşlarla katılaşmış, cesur şövalye Stephen de Warenne, fethettiği her şeyi kanının son damlasına kadar sahiplenip savunmakta kararlıdır. Buna, ruhunun en gizli özlemlerini uyandıran, altın saçlı esiri de dahildir. Genç savaşçı, Norman ve İskoç topraklarını kasıp kavuran çatışmaların ortasında, aşkın ateşinin savaşınkinden çok daha parlak olduğunu anlamaya başlayacaktır. Yalnız ruhların ve parçalanmış ülkelerin kaderi âşıkların ölümsüz yeminiyle değişebilir mi?
"Kalbinizi esir alacak."
-Johanna Lindsey-
"Brenda Joyce engelsiz tutkular ve ateşli sahneler yaratmakta rakip tanımıyor."
-Romantic Times-
Kadın sen ne yaptın! Cidden okuyucularını kalpten götürmek istiyorsun bunu anlamış oldum. Waow, cidden waow! Bu cümlelerle kitaba ne kadar bayıldığımı söylememe gerek yok sanırım.
Nasıl bir yorum gireceğimi ciddi anlamda düşündüren nadir kitaplardan biri oldu. Ortaya karışık bir yorum yapacağım gibi görünüyor, şimdiden kusura bakmayın.
Kitabın yaklaşık ilk 100 sayfasına kadar "Herhalde yazarın önceden okumuş olduğum kitabı olan Aşka Yelken Açanlar gibi fazla olaylar olmayacak; hadi olursa da Yemin gibi olur diyordum." Fakat kitap sayfalar ilerledikçe Gönülçelen'i dahi aşarak aşırı entrikalı, bol olaylı bir kitap olarak çıktı karşıma.
Kitapla ilgili yoruma geçmeden önce şunu belirtmek zorundayım. Kitapta gerçekleşmese de oğlancılık ön planda ve bir sahnede ensent ilişki geçiyor. Bunları duymaya bile dayanamayanların kitaptan uzak durmasını tavsiye ederim.
Şimdi yorumuma geçebilirim. Yazarın bu kitabında bazı şeyleri ilk kez gördüm. Örneğin üstteki koyu renklerle belirtilmiş olan durum. Ayrıca ilk kez tarihi ayrıntıları fazlaca dikkate alarak yazmış. Gerçi Gönülçelen'de de tarihi ayrıntılar vardı ama bundaki daha fazlaydı. Bu açıdan Monica Mccarty sevenlerin bu kitabı da seveceğini düşünüyorum.
Sonunda Pegasus, bir historical romanda yazım kurallarına dikkat etmiş. Bu da daha da zevkli bir okuma sağladı. Sadece 2-3 yerde kelime yazımı hatası gördüm ama sallayın gitsin.
Sizi bilmem ama bence yazar, kurgusunu gerçeklerle anlatmaya çalışırken biraz bocalamış. Bir yerden sonra aşırı tarihi bilgi okumak beni biraz yordu. Ayrıca kitapta o kadar savaş geçti ama ayrıntılı bir anlatım yoktu. Gittiler ve kazandılar diye anlatmış sadece yazar. Onun yerine Mary'nin ne yaptığını okuduk daha çok. Sanırım abla güzel bir iş çıkarayım derken kendini biraz fazla kasmış.
Ablamın bir kez daha gerçekçi bakış açısını tebrik ediyorum. Hatta bundan sonra favori historical yazarın kim derlerse Brenda Joyce'un adını vereceğim.
Ufak not: Blogumda azıcık daha ayrıntılı bir yorum var ama spoilera kaçtığı için burada paylaşmadım. Bakmak isteyenler bloguma uğrayabilir :)
http://belleninkutuphanesi.blogspot.com.tr/2016/05/gulun-sozu-yorum.html
Da Warenne erkeklerini okumaya devam.Bu sefer Gönülçelen'den tanıdığımız Amansız Rolfe'un oğlu Stephen de Warenne'in hikayesi anlatılmış.Aşk,tutku,ihanet, entrika... bu kitapta fazlasıyla vardı . Kitabın kahramanı Stephena zaman zaman kızsam da Da WARENNE'ler bir şekilde gönlümü fethediyor. Ben kitabı beğendim. Tarihi aşk okumayı seviyorsanız okuyun tavsiye ediyorum.
Muhteşem... Yazarın sevmediğim kitabı yok. Hepsi bir birinden harika kitaplar.
Mary, İskoçya Kralı Malcom’un kızıdır. Erkeklerinin ilgisini fazlasıyla çeken biridir. Gezgin ozanlar sık sık prenses Mary ve benzersiz güzelliği hakkında şarkılar yazıp söylemiştir. Evliliği siyasi nedenlerden ayarlanmıştır. Çocukluk arkadaşına aşık olduğu için kendisini çok şanslı hisseder ve ilk kez bir randevuya gider. Kılık değiştirerek gider ve Norman askerlerini görür. Daha önce bir kez gördüğü ama unutamadığı, babasının en büyük düşmanlarından biri olan Stephen de Warenne'i görür. İki yıl önce babasının İngiltere kralına bağlılık yemini etmeye zorlandığı sırada görmüştür. Gizlenmeye çalışır ama yakalanır.
Öfkeli bir ayı tarafından yaralanmış olan Stephen yarası ile ilgilenmesini ister. Stephen karşısında emrine şart koşan bir kadın bulur. Çok az kişi emrine karşı gelmeyi göze alabilmiştir ve çok daha azı ertesi günü görmüştür. Hayatında karşılaştığı en aptal ya da en cesur kız olan Mary Stephen'ı fazlasıyla etkiler. Mary babasının, halkının düşmanı en nefret ettiği adamın yarasıyla ilgilenir. Bir piç olduğunu, babasının kuzeyli bir derebeyi annesinin ise sütçü bir kadın olduğunu söyler. Stephen önce casus olduğunu düşünür ve Mary'i esir alır.
Stephen gerçek kimliğini bilmeden Mary'i kalesine götür. Mary Stephen ile hep bir savaş halindedir, vurur hakaret eder. Fakat yakınlaşmaları kaçınılmaz olur. Mary'nin kimliği ortaya çıkınca da lekelenen ismini temizlemek, İskoçya ile barış sağlayabilmek için evlenirler.
Ne kadar barış istense de bir barış değil Normanlar ile İskoçlar arasında savaş ortaya çıkar.
Mary kocası, ülkesi ve ailesi arasın da kalır. Ama geleceği, savaşı bitirmek için bir şeyler yapmaya kararlı olunca yaptıklarının bedeli büyük olur.
Karısının ihanet ettiğini düşünen Stephen ona güvenmekte zorlansa da ondan uzakta kalamaz.
De Warenne erkeklerinden Rolfe'nin oğlu Stephen'in hikayesine tabi ki bayıldım. Çok güzel bir kitaptı.
Mary cesur bir kız ve kitap Stephen'in ya hayatımda karşılaştığım en aptal kızsın ya da en cesurusun sözünden sonra başlıyor. Ah ben bunu biliyorum diye düşünülebilir ama sonrası öyle olmuyor. Olaylar hız kesmeden devam ediyor ve bu yazara bir kez daha hayran kalıyorsun. Favori yazarlarımdan kitapta öyle.
Yazarımız kitaba başlamadan önce çok araştırma yapıyor belliki bunuda en arka sayfalarda Yazarın Notu kısmıyla gözümüze sokuyor😒 Herneyse ben daha çok duygu daha az tarih daha az betimle olsun istiyorum ama yinele güzeldi okurken sıkılmadım 😊
Güzel başlayan bir kitap daha ama ne oluyor ne ediyor sevgili yazarımızın içine hangi şeytanlar giriyor bilmiyorum 3-4.kısımlarda kitabı bana göre öldürüyor yahu.
Brenda'nin hakkını tabiki yememek lazım güzel historical yazıyor.ama bu kadar büyük kavgalar edip birden barışmak bile geçiştirme gibi geliyor bana :/
E gofreyye sonunda ne olacak diye çok merak ettim ama bilemiyoruz malesef :(
Beklediğimden iyiydi. Hem konusu, hem konunun işlenişi ve finali.
Sanırım kitabın yarısından sonra yazarın ya canı sıkılmış ya da kafası karışmış olmalı…
http://oldgirlsontheblog.blogspot.com.tr/2016/08/brenda-joyce-gulun-sozu-de-warenne.html#more
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/03/brenda-joyce-golun-sozu-de-warenne.html
Bana bu kitabın serinin en iyi kitbı olduğu söylenmişti ama Gönülçelen'den sonra onun kadar iyidir diye düşünmüştüm ama yanılmışım! Bu kitap tek kelimeyle muhteşemdi.
Bayıldım!
Serinin bence en iyisi bu ve daha iyisi olamaz!
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, İskoçya'yı işgal etmek için önde bir keşif yapmak isteyen Stephen de Warenne (Rolfe de Warenne'in oğlu) kamp yaptığı yerde onları izlerken yakalanan İskoç Prensesi Mary'i esir tutar. Kimliğini Stephen'dan gizleyen Mary, Alnwick'e Stepten'ın kalesine götürülür. Daha sonradan kimliği ortaya çıkan Mary, adının temizlenmesi ve belki İskoçya ile barış sağlanmasına yardımcı olur diye Stephen ile evlenmek zorunda kalır. Bu evliliği başından beri istemeyen genç kadının kaçma girişimlerinden başarısız olan Mary sonunda Stephen ile evlenir. Ki zaten asıl olayda ondan sonr çıkar. Çünkü Normanlar ile İskoçlar arasında barış değil yeni bir savaş patlak vermek üzere... işte asıl mesele o zaman başlıyor çünkü İskoç Prenses Mary de Warenne, kocasına mı sadık olacak ülkesine ve babasına mı?
Entrikalarla, ihanetlerle ve savaşlarla dolu kitapta filizlenmeye korkan ama her şeyi göze alarak kendini gösteren bir aşkı okuyoruz.
Mary'nin asi ve güçlü kişiliğine hayran olmamak imkansız. Hele ki kendi doğru bildiği ve bir şeyler yapabileceğine inandığında her şeyi göze alarak hayatımı, geleceğini ortaya koyması... hayranlık uyandırıcı...
Stephen ise... tam bir de Warenne! Başka söze gerek yok bence.
Mary'nib Londra'da nehre itildiği zaman Stephen'ın çırpınışları çok iyisi. Resmen soluksuz okumama neden oldu.
Hep filmlerde ve kitaplarda Londra'daki sarayda dönen entrikaları ve kirli oyunları duyuyorduk bu kitapta da bunu okumak... en ince detaylarına kadar... o zamanlarda iyiki yaşamamışım dedirtti.
İskoç Kralı Malcolm ve Normanlar -Stephen ve ordusu- arasındaki savaşı durdurmak adına Mary'nin yaptığı ise... içimden kızım sen süzme salak mısın? demek geldi. Cidden saçmalıktı, ki sonucunu çok ağır ödedi.
Hele ki Stephen'ın Mary'i almaya gelmesi ise... yeminle tüyler ürpertici ve tam da Stephen'a yakışır şekildeydi.
Savaş sırasında Mary, Edinburg kalesinde annesinin yanındayken okuduğum sayfalar yeminle içimi burktu. Bir savaşın sonucunu beklemek... çok zor olmalı... peki ya Mary ne yapsın? Bir tarafta sevdiği adam, kocası... diğer tarafta babası, kardeşleri ve ülkesi... zor bir ikilem!
Mary'nin Doug Mackinnon'ın yanına sığındığı zamanlar ve Mary'nin onu kaçıranların elinden kaçması... kızım sen süpersin diyebilirim arada her ne kadar salakça kararlar alsanda.
Açıkçası Mackinnon'dan öyle bir tavır beklemiyordum ve istemsizce merak etmeden duramadım. Mackinnon, Mary ile evlenseydi nasıl olurdu diye?
Neyse...
Aşık Stephen, savaşçı Stephen, karısının ihanet ettiğine inanan Stephen ve sevdiği kadını kaybettiğini düşünen Stephen...
Stephen de Warenne'in her halini okuduk ve her haline ayrı ayrı aşık oldum.
Çok konuştum... sanırım azıcık spoiler de verdim. Lütfen kusura bakmayın kendimi tutamadım.
Kelimenin tam anlamıyla 5 üzerinden 10 luk bir kitaptı. Serinin en iyisiydi! Süper ötesiydi!
Seriyi okuyun ve bence sırayla gidin :)
Eve dönüş kitaplara dönüş... Son on gün okumak açısından son derece verimsiz ama sevdiklem ile vakit geçirmek açısından şahane geçti. Bir de hasta olmayaydım daha iyi olacaktı ama o da tuzu olsun artık.Gelir gelmez beni fazla yormayacak ama mutlu edecek bir kitap okumak istedim. Bu yüzden de #historical
okumak çok cazip geldi.
Tarihi kitapların kurgu olanlarını çok severim. Gerçek kişiler ve hayal ürünü olanlarla gerçek olayların üzerine kurgulanmış tarzda ki romanslar ayrı bir güzel oluyor. Bu tarzda sevdiğim bir yazar #brendajoyce . Kitapta ne ararsanız var. Entrika, savaş,karmaşa,politik çıkarlar ve aşk. Normanlar,Îskoçlar ...
Bir Norman lordu olan Stephen esir aldıkları kızın İskoç prensesi Mary olduğunu anladıktan sonra gelişen olaylar bazen kızgınlık bazen hüzün duymanıza neden olacak. Saray içinde yaşanan çarpıklıklar sizi şaşırtacak...
Karton Cilt, 472 sayfa
13Mayıs2016 tarihinde, Pegasus Yayınları tarafından yayınlandı