Cezaların en kötüsü, en zararlısı bağışlamaktır: yazılıydı, demir ve köpekli kapının tam üstüne konulmuş tabelada. O vakte değin bağışlamanın büyüklüğüne inandırmaya çalışmışlardı insanları oysa ki, kim bilir bu da yeni bir dindi, cezaevlerine özgü bir din. Ayda bir gün tel kafeslerin ardından görüşülebilirdi. Tel kafesler yırtıcı hayvanlar için kullanılanın iki katı kalınlığında, dörtköşe dokunmuş insan kafesleriydiler ve uzun ve çok köpek bi köpeğin beraberliğinde görüşebilirlerdi insanlar içerdekilerle. Hallaç didikleyen, parçalayan, parçaları birleştirerek yeniden kuran öykülerden oluşan bir ilk kitaptır. Erbil varoluşsal bir söylemle dili lime lime etmiş, sorgulamış, birey olmayı engelleyen her türlü toplumsal baskı türüyle kimi zaman öfke, kimi zaman alayla hesaplaşmıştır. Üstelik günümüzden 40 yıl önce. TADIMLIKÇocukların şerefine olsun bu kadeh dedi Hıdır Hüsreve, biraz önce hiç bi tuhaflık olmamışça sakindi. Şerefe dedi öteki de sıkıntıyla, yeniden kurgusu başlamıştı dönmeye; bana ne. Çocuklar yerlerinden doğrulup selâm verdiler başlarıyla gene yontu denli çakıldılar sandalyelerine. Evet, iş bölümü vardır bu evde, yoksa nasıl böyle mutlu olabilirdik. Bunu söylerken karısına baktı belli belirsiz. Kadın gene kimseleri görmeden evet dedi. Kocası bunu duymamışça öyle değil mi? diye sordu. Evet dedi kadın yeniden soluğu dönerek. Saatini çıkardı Hıdır yanakları atmaya başlamıştı: Nasıl da yarım ağızla söyler mutlu olduğumuzu; hoşlanmadın ha... ha? Ah bu kadın, Zilşan birini görünce hemen ve hiç bi nen konuşmadan beni çekiştirmekte, kurtarın beni buradan demeye getirip hem ikide birde göstererek ellerinin güzel olduğunu uzatıp çatalını tabaklara, Hüsreve al beni buradan da öp ellerimi demekle yapıp naz, o mutlu durumunu algılayamadığı için olup ustan, akıldan yoksun, öteki de, hır! hır! Öteki de etmek için yardım açmak radyoyu, bakmak bakmak ellerine, hem iş bölümünü unutur açmak radyoyu hem de...
Cezaların en kötüsü, en zararlısı bağışlamaktır: yazılıydı, demir ve köpekli kapının tam üstüne konulmuş tabelada. O vakte değin bağışlamanın büyüklüğüne inandırmaya çalışmışlardı insanları oysa ki, kim bilir bu da yeni bir dindi, cezaevlerine özgü bir din. Ayda bir gün tel kafeslerin ardından görüşülebilirdi. Tel kafesler yırtıcı hayvanlar için kullanılanın iki katı kalınlığında, dörtköşe dokunmuş insan kafesleriydiler ve uzun ve çok köpek bi köpeğin beraberliğinde görüşebilirlerdi insanlar içerdekilerle. Hallaç didikleyen, parçalayan, parçaları birleştirerek yeniden kuran öykülerden oluşan bir ilk kitaptır. Erbil varoluşsal bir söylemle dili lime lime etmiş, sorgulamış, birey olmayı engelleyen her türlü toplumsal baskı türüyle kimi zaman öfke, kimi zaman alayla hesaplaşmıştır. Üstelik günümüzden 40 yıl önce. TADIMLIKÇocukların şerefine olsun bu kadeh dedi Hıdır Hüsreve, biraz önce hiç bi tuhaflık olmamışça sakindi. Şerefe dedi öteki de sıkıntıyla, yeniden kurgusu başlamıştı dönmeye; bana ne. Çocuklar yerlerinden doğrulup selâm verdiler başlarıyla gene yontu denli çakıldılar sandalyelerine. Evet, iş bölümü vardır bu evde, yoksa nasıl böyle mutlu olabilirdik. Bunu söylerken karısına baktı belli belirsiz. Kadın gene kimseleri görmeden evet dedi. Kocası bunu duymamışça öyle değil mi? diye sordu. Evet dedi kadın yeniden soluğu dönerek. Saatini çıkardı Hıdır yanakları atmaya başlamıştı: Nasıl da yarım ağızla söyler mutlu olduğumuzu; hoşlanmadın ha... ha? Ah bu kadın, Zilşan b... tümünü göster
Bazı öyküleri hoşuma gitti. Ama bazılarını okurken ne anlatılmak istendiğini hiç anlamadım. Bu da sadece anlamsızlığın anlatılmak istenmesindendi.
126 sayfa