Ütopyalar imkansızdır. Ama yazabiliriz diyen fantastik edebiyat ve bilimkurgu ustası Ursula Le Guin, içinde yaşadığımız çağla hesaplaşmak için geleceğe bakmayı sürdürüyor. Le Guinin ütopyacı düşgücünün en yaratıcı örnekleri arasında sayılan Hep Yuvaya Dönmek, ilk satırlardan da anlaşılacağı üzere, geleneksel bir roman değil. Öykü, şiir, mit, halk masalı, drama, deneme ve belge gibi çok çeşitli biçimleri göz kamaştırıcı bir ustalıkla kaynaştıran bu kitap, uzak geleceğe ait kurgusal bir etnografya olarak tasarlanmış.Hep Yuvaya Dönmek, henüz var olmayan bir coğrafyada, bundan yüzlerce, belki binlerce yıl sonra yaşadığı varsalıyan Keş halkının dünyasını anlatıyor. Keşler, insanlığın kendini yıkıma sürüklemesinin ardından, Kuzey Kaliforniyada Na Vadisinde yaşayan barışçı bir halktır. Le Guin, halkının etrafına inanılmaz bir ayrıntı zenginliğiyle ördüğü toplumsal ütopyayı bize karış karış tanıtırken, belki ABDnin Amerikan yerlilerine olan borcunu ödüyor; çünkü bu hayali halkla Amerikan yerlileri arasındaki benzerlikleri gözden kaçırmak olanaksız. Vadinin dokuz kasabasından Sinşanda doğmuş bir kız coçuğu olan Kuzey Baykuşunun yaşam öyküsü etrafına eklemlenen bu kapsamlı etnografya, modern kapitalist toplumun karşı tezi denebilecek bir toplumsal yaşam önermesini etkileyici bir ikna gücüyle ilmek ilmek dokuyor.Keşler, insan-doğa ilişkisinden başlayarak, hiçbir yanı bugün içinde yaşadığımıza benzemeyen bir dünyada yaşıyorlar. Zamanın, çizgisel olmaktan çok, mevsimlik danslarla belirlenen döngüsel bir seyir izlediği bu dünyanın belki en temel özelliği, ilerlemeci ideale yabancı olması. Farklılıkların olduğu gibi kabul edildiği bu toplumda, değişim, bir ilerleme ya da gerilemeye değil; sadece değişime işaret ediyor. Keşler, dünyanın geri kalanında neler olup bittiğiyle pek ilgilenmedikleri gibi başlangıç ve sonuçlarla da ilgilenmiyorlar. Merkezi kültürel kavramları, her şeyin hem birbirine bağlı kalıp hem de birbirinin etrafında hareket etmesini sağlayan Eklem Yeri.Le Guinin olağanüstü yaratıcı imgelemi, Keşlerin dünyasına bugün aşina olduğumuz etiketleri yapıştırmayı çok güçleştiriyor. Bambaşka bir toplumsal örgütlenmeye ve bambaşka ruhani değerlere dayanan Keş yaşantısını tanımanın, bu hayali toplumun özgürleştirici havasını solumanın tek yolu, Kuzey Baykuşunun peşine takılarak Vadi halkının arasına karışmak. Ursula Le Guin, okurda şiddetli bir özlem uyandıran, içinde boğulmakta olduğu yaşam biçimini tekrar tekrar sorgulamaya iten, heyecan verici ve inandırıcı bir ütopya yaratmış. Vadi insanları arasında yaşayacağınız bu mutlu kaçamaktan kendinizi yoksun bırakmayın.
Ütopyalar imkansızdır. Ama yazabiliriz diyen fantastik edebiyat ve bilimkurgu ustası Ursula Le Guin, içinde yaşadığımız çağla hesaplaşmak için geleceğe bakmayı sürdürüyor. Le Guinin ütopyacı düşgücünün en yaratıcı örnekleri arasında sayılan Hep Yuvaya Dönmek, ilk satırlardan da anlaşılacağı üzere, geleneksel bir roman değil. Öykü, şiir, mit, halk masalı, drama, deneme ve belge gibi çok çeşitli biçimleri göz kamaştırıcı bir ustalıkla kaynaştıran bu kitap, uzak geleceğe ait kurgusal bir etnografya olarak tasarlanmış.Hep Yuvaya Dönmek, henüz var olmayan bir coğrafyada, bundan yüzlerce, belki binlerce yıl sonra yaşadığı varsalıyan Keş halkının dünyasını anlatıyor. Keşler, insanlığın kendini yıkıma sürüklemesinin ardından, Kuzey Kaliforniyada Na Vadisinde yaşayan barışçı bir halktır. Le Guin, halkının etrafına inanılmaz bir ayrıntı zenginliğiyle ördüğü toplumsal ütopyayı bize karış karış tanıtırken, belki ABDnin Amerikan yerlilerine olan borcunu ödüyor; çünkü bu hayali halkla Amerikan yerlileri arasındaki benzerlikleri gözden kaçırmak olanaksız. Vadinin dokuz kasabasından Sinşanda doğmuş bir kız coçuğu olan Kuzey Baykuşunun yaşam öyküsü etrafına eklemlenen bu kapsamlı etnografya, modern kapitalist toplumun karşı tezi denebilecek bir toplumsal yaşam önermesini etkileyici bir ikna gücüyle ilmek ilmek dokuyor.Keşler, insan-doğa ilişkisinden başlayarak, hiçbir yanı bugün içinde yaşadığımıza benzemeyen bir dünyada yaşıyorlar. Zamanın, çizgisel olmaktan çok, mevsimlik danslarla belirlen... tümünü göster
"Ütopyalar imkansız,ama gene de yazılabilir." Ursula K.Le Guin
Dediğini yapmış.Kıyamet sonrası bir coğrafya da distopik olmayan bir Dünya yaratmış.Kıyamet sanki temizlemiş Dünya'yı,yeni fikir ve insanlara yer açmış.Barış dolu,hoşgörülü ve saygılı insanlar onlar,mülkiyet kavramları yok.Onlar Keş insanları.Birbirlerine,kendilerine ve çevrelerine saygılılar.Öldürmek için öldürmüyorlar,canını aldıklarını onurlandırmadan bir tavşanı bile yemiyorlar.Canı alınanlara şarkılar ve methiyeler düzüyor,kimseye şiddet uygulamıyorlar.Bir devletleri yok,bir düzenleri yok.Polisleri yok,savaşçıları yok,savaş makinaları yok,talan etmiyorlar.Akıllı kentler insanlığın tüm bilgisini saklamış ve bir karşılık beklemeden her ırk ve her insanla paylaşıyor.Tam anlamıyla bir dinleri yok,totem ruhları gibi varlıklara saygı gösteriyor ancak tapınmıyorlar.Teknolojileri var ancak bugünkünden çok ileri değil,basit hayatlar sürüyorlar. Bildiğimiz tüm kavramlar ters bu dünyada.
Kuzey Amerika Kızılderilileri ile olan benzerlikler gözden kaçacak gibi değil.Tam bir saygı duruşu,bir yerde özür.Yıl belirtilmemiş 5 bin yıl sonra da geçiyor olabilir,3 yüz yıl sonra da,Guin çok muğlak davranmış bu konuda.Aynı zamanda başka bir boyut mu-bir paralel evren mi(arada buna benzer göndermeler var)-yoksa bizim bugün üzerinden yaşadığımız gezegen mi çıkarması çok güç.Coğrafya olarak bugünün Kaliforniya vadilerine göndermeler var ancak sıradağlar ve deniz tamamen farklı,kıyamet sonrası olmasına bağlıyoruz bunu da.Kıyametin de ne şekilde geldiği belirtilmiyor,siz dolduruyorsunuz boşlukları.Ancak yazar Keşlerin ağzından hoş bir kozmogoni kurgulamış,Cennet'ten kovuluş ve yaradılış mitleri özellikle çok güçlü uyarlamalar olarak göze çarpıyor...
Bu kitap bir roman değil.Ursula tarzlara sığmamış ve gene taşmış.Fantezi de diyebilirsiniz,bilimkurgu da.Bir yerde bir yöreye ait şiirler antolojisi,bir yerde kısa öyküler,bir yerde tiayatro metni başka bir yerde deneme,belgesel kıvamı makaleler,mit,halk masalı,drama okuyabiliyorsunuz kitapta.Teatral işlenmiş hikaye ve öykü parçalarıyla karış karış tanıtıyor ütopyasını bize.Modern Batı'nın apaçık karşı tezini Mülksüzler'den daha iyi (evet,cüret ettim) aktarmış bu eserde.Çünkü Mülksüzler'de ortam koşullarının zorluğu da insanları komün düzeninde yaşamaya ve paylaşmaya zorunlu bırakıyordu.Ancak Keş Diyarı'nda insanlar sadece(garip,kabul) insan oldukları için paylaşıyor ve hoşgörü gösteriyorlar.En uzun hikaye Anlatan Taş'ın hikayesi bir genç kızın kırık bir yuvadan çıkıp hayatı ve insanları tanıma çabası anlatılmış.Savaş,ırkçılık ve kadına değer konularını muhteşem işlemiş bu hikayede...
Eğer Mülksüzleri okuduysanız veya yazara aşinaysanız onun en güçlü eserlerinden birine bakıyorsunuz.
bitirene kadar göbeğim çatlamıştı ve bitirdiğimde ne anladım diye kendime sormadım çünkü cevabı yok :(
Kitap yazacakken destan yazmak böyle bir şey olsa gerek. Geleceğe yapılmış bir arkeolojik kazı gibi. Bir toplum yaratmak; diliyle, kültürüyle, gelenekleriyle, tarihiyle… Müthiş bir şey. Aslında kitabın başında notlar kısmına gelene kadar neden bilimkurgu sınıfına girdiğini çözememiştim. Böyle tüketim çağında yaşayınca bu kadar doğal adeta yerliler gibi yaşayan bir toplumun gelecekte var olacağını düşünemedim tabi. Olabilir miyiz gerçekten? Her şeyi tamamiyle tükettikten sonra bir başlangıç şansı daha olursa bu sefer doğa ile ama en çok da kendiyle barışık bir toplum olabilir miyiz tüm gezegence? Buradan bakınca gerçekten tam bir ütopya gibi geliyor kulağa. Yalnız bir noktada farklı düşünüyorum. “Ütopyalar imkansızdır. Ama yazabiliriz” demiş Le Guin. Ve yazmış da. Fakat bu yalnızca ütopya değil. Zira Keş toplumu ne kadar ütopik ise Akbaba toplumu da o kadar distopik. Anaerkil ve ataerkil iki toplum örneği var karşımızda. Biri Kızılderilileri hatırlatan felsefe ile doğayla uyum içinde, teknolojiyi yalnızca temel ihtiyaçları kadar kullanarak yaşayıp giderken diğeri Ortadoğu’yu anımsatır şekilde savaşlara, yıkımlara ve tahribata doymayan bir yaşam sürüyor. İnsanoğlu en ütopik ortamda bile rahat durmuyor yani. Sorun gezegende değil bizde. Akıl Kenti ise aslında gayet basit bir mantıkla çalışıyor. Sınırsız bilgi önünüzde, nasıl kullanacağınıza karar vermek de elinizde. Doğaya kafa tutmak mı bir parçası olmak mı? Kulağa bolca küpe ekleyebilecek bir eser.
LeGuin kitapları okumak zordur. Hep Yuvaya Dönmek de bir o kadar zor bir kitaptı. Elimde bu kadar uzaması tamamen benden kaynaklı. 8 yıldız vermem kitaptan değil benim istediğim gibi okuyamamam dan kaynaklı. Siz siz olun vakti gelmeden bazı kitapları okumayın :)
528 sayfa