Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.
Ürpertici, değişik bir roman.
Aynı zamanda toplumun duyarsızlığı çok iyi işlenmiş.Kim ne derse desin bu kitapta Santiago Nasar ne denli masumsa Vicario kardeşler de o kadar masum.Çünkü 15 yıllık eğitim hayatımda hiçbir şey öğrenmemiş bile olsam şunu öğrendim; olaylar gerçekleştiği zamanın şartlarına göre değerlendirilir.Kardeşler Santiago Nasar'ı öldüreceklerini bağıra bağıra tüm kasaba halkına ilan ederken hiç kimse kılını bile kıpırdatmadı, ikizler oysa insanlardan kendilerini durdurmaları için yardım istiyordu.Çok farklıydı, kitap, sarsıcıydı.Tam anlamıyla bana neler hissettirdiğini anlatmak imkansız.Santiago Nasar'ın ölümüne kendi ailemden biriymiş gibi üzüldüm.Hele bir annenin bilmeden oğlunu ölüme kendi elleriyle atması yüreğimi parçaladı.Angela'nın bekaretini kimin aldığıysa hala kocaman bir soru işareti kafamda.
İşlenen konunun gerçek yaşamdan alıntı olduğu her aklıma geldiğinde daha fazla sarsılıyorum.
Kesinlikle ödülünü hak etmiş bir kitap, aynı zamanda bu kitapla Maquez'i ilk kez keşfettim ben.Geç kaldığımı düşünüyorum bunun için.
Kısacası tarafımdan daha birçok kez okunacak bir kitapla daha tanıştım.
Artık sıradanlaşan bir konuyu bu şekilde anlatmak Marquez'in başarısıdır.
Biri beni öldürmeye geliyor duygusunu atamadım üzerimden. Psikolojik tahliller mükemmel..
Çok farklı bir romandı.
Hala kafamda bazı soru işaretleri var. Ama sanırım etkisi de buradan geliyor ;)
Şu an aklımda kalan ise, o kadar bıçak darbesine rağmen eve doğru gitmesi(ki görenler sapasağlım olduğunu söylüyorlar ki organları elinde olduğu halde) ve halası ne olduğunu sorduğunda "Beni öldürdüler, Wene Hala" demesi...
Gerçekten de çok ilginçti. Kitabın kapağında yazdığı gibi -işleneceğini herkesin bildiği bir cinayet- ama son ana kadar engellemeye çalışan kimse yok zaten aşaran da olmadı...
Kırmızı pazartesi' toplumsal önyargı, basiret ve kader üzerine yazılmış bir kitap diye düşünüyorum..
Kırmızı Pazartesi, işleneceği belli olan bir namus cinayetinin , kimse tarafından engellenmemesi üzerine yazılmış ilginç bir romandır.
Bizi anlatan bu roman Marquez sayesinde görürüz ki farklı toplumlarında ortak sorunuymuş.
Ülkemizde 2017 de tam 409 kadın, 2016 yılında 328 kadın cinayeti işlendi. Ve bunların büyük çoğunluğu, işleneceği belli olan ama kimse tarafından engel olunmayan , cinayetlerdi.
İşleneceği belliydi, çünkü katiller onlarca kez Vicario kardeşler gibi kurbanlarını tehdit etmişlerdi.
İşleneceği belliydi çünkü, bunu Vicario kardeşler gibi sağda solda kaç kez göstermişlerdi.
İşleneceği belliydi çünkü, kadınlar öncesinde şiddet görmüştü. Kurbanlar emniyete sığınmıştı.
Ama her defasında, Nasar'ın annesinin, oğlunun son kurtulma ihtimalini, kapıyı bizzat onun yüzüne kilitleyerek (istemeyerek de olsa) engellemiş olması gibi , sevgili devlet baba da kadınların son kurtulma ihtimalini istemeyerek de olsa bürokrasi uyuşukluğu ile engelliyor.
Kırmızı pazartesi, salı, çarşamba,perşembe, cuma, cumartesi, pazar bizim hikayemizin adı.
Bir cinayetin işleneceği bilindiği halde kimsenin engel olmamasını anlatan bir hikaye.
Kişilerin başta kitap karakteri sonrasında ise kendi düşünceleri irdeleyen bir kitap.
Tadı damağımda kaldı. Erken bitti, çabuk bitti.Ama aldığı ödülü kesinlikle haketmiş dedirtti.
İşleneceği herkesçe bilinen göz göre göre işlenen cinayetin romanı.Cinayet Kolombiya'da işlenir.Her namus(!) davası doğulu topraklarda işlenmiyormuş.Ayrıca cinayet gerçek bir olaya dayanıyor.Kitapta Marquez ismi de geçmekte.Hatta Marquez çocukluğunda olaya tanık olmuştur.
Ayrıca toplumda var olan kadın erkek eşitsizliği,toplumsal baskı,cehalet de arka planda.Kitaptaki en çarpıcı cümle bunu özetliyor.
"bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım"
Çevirmenden mi kaynaklanıyor orjinali mi böyle bilmiyorum ama ilk sayfaları inanılmaz karışık. Kitabın tarzını kavradıktan sonra elinizden bırakamayacaksınız.
Marquez' in o sakin, o dingin, masalsı ama abartıdan uzak anlatımı..
Başından sonu belli olmasına rağmen, akıcı bir roman..
Latin Amerika ülkeleriyle, Türk kültürü arasında ilginç benzerlikler yakalattı bana.
Karton Cilt, 107 sayfa
Mart2011 tarihinde, Can Yayınları tarafından yayınlandı