Onlar çocuktular... En mükemmel elmasların saflığındaydılar... Ne ufak bir lekeleri... Ne de en ufak bir kusurları vardı... Ve ne de en ufak bir günahları... Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı... Pariste bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok, yara bere yok... Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosunda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler,Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve siyah bölgeler... Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir. Fransanın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi? Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu? Burada neler yapılmaktadır? Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir? İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir? Yoksa...
Onlar çocuktular... En mükemmel elmasların saflığındaydılar... Ne ufak bir lekeleri... Ne de en ufak bir kusurları vardı... Ve ne de en ufak bir günahları... Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı... Pariste bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok, yara bere yok... Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosunda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler,Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve siyah bölgeler... Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir. Fransanın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi? Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu? Burada neler yapılmaktadır? Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir? İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir? Yoksa...
Jean Cristopher'in çok daha saglam kurguya dayalı kitapları var
Grangé'ın en iyi kitabı değil ama polisiye-gerilim sevenler okumadan geçmemeli. Okumak için biraz sabra ihtiyacınız var. Bir Fransız yazarın elinden yine Ermenistan- Türkiye dokundurmaları okumaksa klişe olarak nitelendirilebilir.
Condor Planı ve naziler hakkındaki ilginç bilgiler başımı döndürmüştü.Gene de Grange Siyah Kan'dan sonra eski tarzını bir türlü yakalayamadı:(
grange beklentileri çok yükseltti diğer romanlarına nazaran daha durgundu gene de sırf yazarından dolayı okumak lazım...
Diğer Grange romanlarını okuyanlar için hayal kırıklığı olacak gibi geldi bana.. İlk kez bir Grange romanı okurken yoruldum ve bitmesini dilediğim anlar oldu. Kurgu ve hikaye ebetteki beklenildiği gibi çok başarılı ancak ,insanı sıkan ve buraları hızlı geçseymiş dedirten çok yer var bu kez.. Yine de cinayet-polisiye okurlarının es geçmemesi gereken bir roman.
Grange'nin siyah kandan sonra en beğendiğim kitabı... Bu adamdaki hayal gücü beni çok etkiliyor. Özellikle kitaptaki cinayetlerin işlenme şekli ve katilin ulaşmaya çalıştıgı amaç ugruna kullandıgı araçlar beni çok etkilemişti
Nazi Almanyasındaki toplama kamplarında başlayan, Şili’de Pinotche devriminde büyüyen ve günümüze kadar uzanan olaylar zincirine tanık oluyoruz.
Sözde Ermeni Soykırım’ını gerçekmiş gibi kitabında anlatması hafif Fransız kaçıyor. Daha önceki kitaplarında da Türk’lere yer veren Jean Christophe Grange, bu sefer bu konu ile yine Türk’lere değinmiş.
Çok belli şekilde vurgulamasada, atıf çok açıkça belli oluyor.
Hoş kitap birazda soykırım, darbe, işkence vs.vs. gibi şeylerinde gizliden eleştirildiği bir eser olmakla birlikte sanki kurunun yanında yaşta biraz yanmış
Farklı bir konu güzel bir hikaye. Yine de çok sonraları insanın aklında sadece 'acaba gerçek olabilir mi?' sorusu kalıyor...
Grange her kitabında beni tekrar ve tekrar büyülemeye devam ediyor. İşlediği konu olsun, şaşırtmaları olsun, kitabın başından beri doğru kabul ettiğine şeylerin aslında öyle olmadığını göstermesi ile beni kendine hayran bırakıyor.
Bundan bir sene önce falan ciddi bir reading slump dönemindeydim ve bu dönemin başında Koloni'yi okuyordum. Zorlaya zorlaya bir 100 sayfasını anca okuyabilmiştim. Sonunda kitabı kenara koyup, bu dönemi atlattık sonra okuma kararı almıştım ve iyi ki de bu kararı almışım, o dönem de kitabı bitirmiş olsam şimdi aldığım zevkin yarısını bile alamazdım.
Kitaba geçecek olursak, baya ilgi çekici bir konusu var. Bir emekli polis ve onun gitmekte olduğu kilisedeki koro şefinin beklenmedik cinayeti etrafında şekilleniyor konu. Bu kesinlikle konunun başlangıcı ve hiçbir şey göründüğü gibi değil. Polisiye okumayı seviyorsanız, okumayı es geçemeyeceğiniz bir kitap.
Kitapta bariz şekilde ortada olan bir konu var ve bizim kahraman emekli polisimiz Kasdan bunu kitabın sonunda anlıyor. Yani baya insanı çileden çıkaran bir şey bu, bir sürü işaret var ve öğrendiği her şey bu konuyu işaret ediyor. E adam kaç yıllık polislik geçmişin var, bunu neden bu kadar geç anladın diye sitem etmedim değil.
Bir de emekli polisimize yardım eden, kadınların gördüğünde vurulduğu yakışıklı ama sorunları olan açığa alınmış polisimiz Volokine var. Kasdan ile yolları bir şekilde kesişiyor ve Grange diyor ki bize bu kitapta gerçekleşen her şey bağlantılı, ben durup dururken bu adamları bir araya getirmedim. Volokine, kitapta hayran olduğum bir karakter, hayran olmamak da elde değil zaten. Ki kitapta Volokine ile alakalı çok büyük bir olay ve dikkatli bir okuyucu iseniz ne olduğunu anlamanız işten bile değil.
Kitaba aslında 10/10 verirdim ama Kasdan'ın bir kaç geri kafalılığı yüzünden 2 puan kırdım. İlk başta homofobik olması beni baya sinirlendirdi, tepkilerini düşündükçe kızıyorum adama. İkincisi de Ermeni olmasının getirdiği o soykırım takıntısı. Bu iki durum beni ciddi sinirlendirdi onun dışında kitap muhteşem!
Okuyun, okutun.
Güzel bir kitaptı.Arka kapağında ki yazı hala aklımda.
Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...
Karton Cilt, 38. Baskı, 422 sayfa
Temmuz2009 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı