İçinde, Kraliçe Belkıs ile Süleyman Peygamber meselinin kaybolduğu bir bataklığı saklıyor bu kitap. Her şey bu şifalı bataklıktan çıkıyor. Meksika söylenceleri ve tüm anlatılanlar. Bu anlatıların da hakkı, cemiyette en çok pişen üç yaşlı kadına verilmiş. Ülkemiz tarihi kadar derin, dertli hikâyesi var, üçünün de. Ayrıca her birinin sanatla olan ilgisini, onunla yoğun mücadelesini ve başarısız sınavlarının sonuçlarını okura ulaştırıyor, hikâyeleri. Kitabın bir diğer kahramanı da Samatya sokakları. Sinema, edebiyat ve müzik, bu sokakların arasında bataklığa dönüşmüş bu semtin çağıldayan deresinin içinde yüzüyor.
Okuruna çeşitli imkanlar, dolayısıyla güçlükler sunan Küçük Paris Fena Öksürüyor, sıklıkla anlatıcının da yerini soruşturan bir kurmaca deneyimi. Okuyan için. Tüm bunları yaparken azıcık yazar kastının, okur hazzının ayarlarıyla oynuyor. Hatta bir karakterin adını sorduğunuzda, Harikalar Diyarı'ndan beyaz tavşan ortaya zıplayıp “Ne önemi var ki adların?” diyerek sizi tersleyebiliyor.
Bir ilk kitaba göre yoğun bir içerik, eğlenceli bir üslup ve hızlı bir anlatı.
Dinlemeye hazır mısınız?
İçinde, Kraliçe Belkıs ile Süleyman Peygamber meselinin kaybolduğu bir bataklığı saklıyor bu kitap. Her şey bu şifalı bataklıktan çıkıyor. Meksika söylenceleri ve tüm anlatılanlar. Bu anlatıların da hakkı, cemiyette en çok pişen üç yaşlı kadına verilmiş. Ülkemiz tarihi kadar derin, dertli hikâyesi var, üçünün de. Ayrıca her birinin sanatla olan ilgisini, onunla yoğun mücadelesini ve başarısız sınavlarının sonuçlarını okura ulaştırıyor, hikâyeleri. Kitabın bir diğer kahramanı da Samatya sokakları. Sinema, edebiyat ve müzik, bu sokakların arasında bataklığa dönüşmüş bu semtin çağıldayan deresinin içinde yüzüyor.
Okuruna çeşitli imkanlar, dolayısıyla güçlükler sunan Küçük Paris Fena Öksürüyor, sıklıkla anlatıcının da yerini soruşturan bir kurmaca deneyimi. Okuyan için. Tüm bunları yaparken azıcık yazar kastının, okur hazzının ayarlarıyla oynuyor. Hatta bir karakterin adını sorduğunuzda, Harikalar Diyarı'ndan beyaz tavşan ortaya zıplayıp “Ne önemi var ki adların?” diyerek sizi tersleyebiliyor.
Bir ilk kitaba göre yoğun bir içerik, eğlenceli bir üslup ve hızlı bir anlatı.
Dinlemeye hazır mısınız?
Şu kitap hakkında bir dergide olumlu bir metin okumuştum. Kaleme alan kişi şişirmiş de şişirmiş kitabı, ben de meraklanıp okuma arzusuna yenik düştüm. Heyhat ki aldık bir kere, başa gelen çekilir dedik sıvadık kolları, demledik çay kahve ne varsa oturduk kitabın başına. Üç öykü varmış içinde, anlatıcısı köşe bucak kaçan seni öyküyle başbaşa bırakmaya çalışan, çalıştıkça kendini anlamlaştıramadığın, ne okuyorum lan ben burada dediğin, kim konuşuyor - bu ne hikayesi böyle -, kapağında daha tembihleyin okuyucuyu ben öyle bir kitap yazdım ki ne yazdığımı ben bile anlamadım hadi sana kolay gelsin yazın lan dedirtip insanın okuma sevgisini yiyip bitiren, hele ki edebiyata bu ve muadili kitaplarla başlayacak insanlara kütüphaneleri tımarhaneye, roman okumayı deli işine benzettirecek bir hikaye olmuş. Hayırlısı olsun
112 sayfa
Ocak2016 tarihinde, Dedalus tarafından yayınlandı