Melekler Zamanı

Kitap açıklaması henüz eklenmemiş.


Değerlendirmeler

değerlendirme
10 puan

Melekler Zamanı.

Anlatacağım şimdi size. Her zaman yaptığım yorumlardan farklı olacak bu yorum. Farklı bir kitaba farklı bir yorum. Gerçi nasıl yaparım naparım bilmiyorum. Öyle ki bu kitap için söyleyeceğim tüm kelimeler anlamını yitirecek.
Kelimeleri nasıl seçeceğim bilmiyorum. Nesil'i,Barlas'ı,Ekin'i ve diğerlerini nasıl anlatacağım bilmiyorum. Öyle bir şey ki bu kelimeler tükeniyor,uygun olanı bulamıyorum.
Başladım okumaya,beni neler beklediğinden habersiz okuyorum. Okudukça bir şeyler buluyorum,buldukça okuyorum. Belki ilk başlardan bir şeyleri çözmeye çalışıyorsunuz,ne oluyor diyorsunuz. Ama sonra…
Aynı kişinin iki hikayesi olur mu derseniz olur. 725 sayfa nasıl bitecek derseniz size tek bir cevabım var ; okudukça bitmesin isteyeceksiniz.
Bu kitabı okurken nasıl değerlendireceğim diye düşünüyordum. Kendi kafamda nasıl değerlendiririm diye ölçüp biçiyordum. Hala düşünüyorum. Gerçi düşünmek çözüm bulmuyor. Ölçülecek biçilecek bir yanı yok. Harikadan da öte…Değerlendirirken kelimeler anlamlarını karşılamıyor bu kitap için. Harika diyeceğim olmayacak,daha ötesi lazım bana. En muhteşem diyeceğim yine olmayacak. Öte lazım bana,öte…
Bir çok kitapta bulamadığım bir şey vardı bunda. Doğallık. Doğaldı. Tasvirlere baktığımda öylesine doğaldı ki. Hayran olmamak elde değil.
Size karakterleri anlatmak isterdim. Gerçekten isterdim ama yapamam. Mesela Yusufla Barlası ayrı ayrı değerlendiremem. Tek tek de değerlendiremem. Size minicik meleği –Ekin’i- dahi anlatamam. Okumanız lazım. Her cümleyle tanımanız lazım onları…Barlasla Ekin’in,Barlasla Nesil’in,Barlasla Kaptan’ın ve diğer kahramanların hareketlerini hayal etmeniz lazım. En azından ben öyle yaptım. Bir çok sayfada kapadım gözlerimi hayal ettim…
Barlas : ‘’ Bu gece otelde bir kız gördüm Kaptan…Gözleri, çam gölgesi vurmuş deniz kadar güzeldi.’’
Nesil : ‘’ Şafağı olmayan bir gece kadar siyah bakıyor.’’

Kelimelerim yetmediği halde bu kadar konuştum. Kelimelerim yetse,telaffuzlarını bir becerebilsem daha neler anlatırdım fakat bu kadar benden…
Bu kitap için kelimelerim boş. Çünkü bu kitap o kadar dolu ki kelimeler bile sustu kaldı yanında. Çünkü bu kitap o kadar dolu ki cümleler saygıyla eğildi yanında.
Ben okudum,onları tanıdım ve Fatma Erdek’e bir kez daha teşekkür ettim. Yüreğine,kalemine sağlık.

10 puan


"MELEKLER ZAMANI__FATMA ERDEK ♥ " okudum ve yeni karakterlerim ile tanışarak,onları çok severek bitirdim....

Evet Melekler Zamanı'da bitti..Başından sonuna kadar--tam tamına 725 sayfa ve ben,bir 725 sayfa daha olsa seve seve okurdum--
İster yazarın anlatım dili olsun,isterse karakterin yüreğinizin en uç noktasına dokunuşu olsun elinizden bırakamayacağınız,kütüphanenizin en güzel köşesini hak edecek bir kitap...
Çok ağladım,çok duygulandım ve hüznün karmaşasında herşeyi bana yaşatan ve beni kendine aşık eden bir konu ile vedalaştım saatler önce...

Yusuf ve Yesra..iki kardeş birbirinden ayrılırken sadece bir tanesi biliyordu bir daha görüşemeyeceklerini...Yusuf'un kalbinde tüten Yesra ablasının sevdası ve ona hasret geçen,işkencenin,gecenin ve nefretin karmaşasında uzun yıllar...Anne ve Babasının bir hiç uğruna iki evladını yok sayması...ve Yusufun tarikatın kucağından kaçarak ablasına,Yesrasına dönme çabası ve döndüğünde yüzüne kapanan kapılar...
İşte herşey,hayatının gerisinde yaşadıkları,vazgeçmişliğe doğru attığı adımlar ve yeni bir insan olarak içindeki çocuk Yusuf Kırımlı yı öldürüp Barlas'ın doğuşuna sebep oluşu..
Değişen hiç birşey yoktu adından başka hayatında..Siyah karası gece gözlerinde,yine ölüme gidiş vardı...
Taa ki,Çam gölgesi vurmuş deniz gözlüsü ile karşılaşana kadar...

Nesil Olcay...İş başvurusu için gittiği Otele doğru yol alırken hayatının değişime uğrayacağını sezmemişti henüz...ama bu hiç sezmeyeceği anlamınada gelmiyordu :))) daha otele varmadan görmüştü Siyah arabanın içinde Karalar içindeki,gece bakışlı adamı..onu elde etme planları,onu tanıma,onunla olma planları....

İlk karşılaştıkları gece,ve ne olduğunu anlamadan sokulu vermişti gecenin bir yarısı Barlasın yanına,halbuki Barlas ona git demişti ve ben bu kısımları okurken itirafımdır;ilk bu satırlarda ağladım :(( çünkü nedenini bir ben biliyorum,daha doğrusu bildiğimi sanıyordum..her an bir yerlerden çıkacak bir acısı vardı Barlasın..ve Barlas bile olmak değiştirmemişti içindeki Yesra'nın özlemini..
Nesil'in ilk aşkı olması ve ona tam üç kez gitmesi ♥ ve en son gidişinde artık hayatının değişeceğini düşünmesi çok gelmişti Barlasa..Ama Nesil yalnız değildi bu gidişinde..^^

Ve daha bir sürü konu sayabilirim size,Ölüme adanmışlığın bir hayatın yok olmaya giderken nasıl bir anda değiştiğini ve değiştirirken verilen mücadeleyi..Nesil olmasaydı Ekin olmasaydı olabilirmiydi? işte bu kısmını da sizler okuyun..

Kitabın içindeki her karakterin bir hikayesi vardı..Vural kaptan,Esengül,Nevris hanım,Yesra,Lal..ve hepsi birbirinden okunası,ince ince elenmiş,yaşanmış hikayeler...

"Şafağı olmayan bir gece" gibi bakan gözlerin,"Çam yeşilinin gölgesini vurduğu deniz" gözlünün hayatı bir gecede birbirlerini bulması ile başlayan hikaye yetmedi bana ve yetmeyecek...

Barlas Kırımlı ve Nesil Olcay ♥ iyiki tanımışım sizleri..

Okunması ve herkesin kitaplığında bulunması gereken bir hikaye "MELEKLER ZAMANI" inanın pişman olmazsınız...

Profil Resmi
10 puan

MUHTEŞEMMMMMMMMSİN FATMA ERDEK <3 Hayatımda okuyup okuyabileceğim en güzel kitaplardan birisini okudum ve bitirdim... İçim buruk bir mutlulukla dolup taşıyor... Her şeyden önce yazarın kalemi yüreğinize dokunmalı , ki yazarımız bunu yapabilmiş... Yeni kitaplarını merakla ve heyecanla bekliyorum...

10 puan

Melekler Zamanı- Fatma Erdek

Uzaun zaman oldu böyle gönlüme dokunan bir hikayeyi okumamıştım..her satırında çaresiz sevgiye,sevilmeye aç bir oğlan çocuğunun çığlıkları vardı..

Bir peri masalı okudum mucizelerle dolu bir hikaye...O ne anlatım ne ifade gücü..Elimden bırakamadım satırlar aktı aktı gitti...Okurken çoğunlukla gözyaşlarım gözlerimden farkında olmadan aktı..Başından sonuna kadar mucize bir sevda ile bezenmiş bir hikaye düşünün..
Sevgisizliğe hastalıklı düşüncelere feda edilmiş iki güzel çocuk.Kendini bilmez bir baba o babanın önüne çıkmaktan bir anne..İki çocuklarını da sözde bir hastalıklı bir davaya kurban etmeleri...
Yusuf,Yesra,Nesil,Ekin,Lal,Yavuz Kaptan ,Nevris,Hepsinin ayrı bir hikayeleri vardı..Hepsi dertliydi..Yazar bu karakterleri o kadar sağlam oturtmuş ki hiç biri sırıtmıyor..Bizlerden birisi hepsi..

Roman iki zamanlı olarak anlatılıyor. Bir erkeğin bugün yaşadığı mucizeler ve o erkeğin çocukluğundan bu güne yaşadıkları, ayrı zamanlar olarak işleniyor. Özellikle esas karakter olan Barlas'ın geçmişi, çocukluğu, insanın içine işliyor. Hayattan,yaşamaktan vazgeçmiş bir erkek Barlas dünün Yusuf'un yolları Nesil Olcay ile amansız bir şekilde kesiyor..İlk aşka inanır mısınız?
İnanmıyorsanız bu romanı okuduktan sonra hem ilk aşka hem de hayatın mucizelerine inanacaksınız bence...

Gördüğü andan itibaren Nesil bir kelebeğin ışığa çekilmesi gibi ona çekiliyor Nesil elinde değil bırakamıyor unutamıyor..O zamana kadar bir iki acı yaşamış kalbi hayatının en çetin savaşına hazır mıdır işte tam da bunu öğrenme zamanı..

Nesil karşısına çıktığında Yusuf'un kalbi atmıyordu,yaşıyordu bir an önce bu hayattaki sırasını bir an önce savmak için..Çocukluğunda,yaşadıkları hastalıklı bir dava için red edilişi,Daha sonra yaşadıkları..O çoktan her şeyden umudunu kesmişti..Meleklerden bile..Nesil'in işi hiç kolay değildi..Bu gizemli sıra dışı adamı ilk önce sevgisine inandırması gerekirken kendisinin de büyük sınavlardan geçmesi gerekiyordu..Okuyun ve bence başucunuzda bulundurun..Niçin mi? Meleklere inanmadığınız da,hayattan umudunuzu kestiğinizde bu mucizeye çok ihtiyacınız olacak...TavsiyemdiR



Hulya YILMAZ

10 puan

Melekler Zamanı / Fatma ERDEK (27.06.12)
İlk olarak bu kitap için şunu söylemek istiyorum , daha anlamlı bir isim seçilemezdi.Çok nadir böyle ismini konun içinde yaşadığım kitaplara denk gelirim ve bu kitap gerçekten ismini yaşatmaktan bile öte bir şeydi.Kitabın her satırında , her cümlesinde kitap adını bağıra bağıra açıklıyordu.Her insanın kendince kurduğu bir kurtarıcısı bir prensi ,perisi , meleği vardır.İşte bu kitapta da o melekler Barlas’ı kurtarmaya geliyordu.Barlas! Ahh , bu nasıl bir karakterdi.Yazar nasıl bir kaleme sahipmiş okudukça kendimden geçtim.Kitabı ilk okumaya başladığımda daha birinci sayfanın sonuna gelir gelmez ‘’bu usta bir kalemin çevirisi gibi’’ demekten alamadım kendimi.O ilk satırlar , o betimleme , o ince detaylar öyle güzel bir şekilde aktarılmış ki diyecek söz bulamadım.Yazarın karakterlerine verdiği canlılık beni benden alan ikinci etkenlerden biri oldu.Ben, zaten kitaplara kendimi vererek okuyan bir okuyucu olduğum için bu kitap beni bir nevi öldürdü.
Barlas! Yusuf! Ahh, bunların hangisine üzülmem gerek hala karar veremiyorum.Zavallı Yusuf diyorum , diyorum da Barlas ya Barlas o da Yusuf kadar acı çekmemiş mi? Çekmiş , çekti beklide Yusuf’dan bile fazla acı çekti.Yusuf , ağlamayı acısını akıtmayı bildi.Peki ya Barlas? O soğudu bir taş oldu.Acısını kalbine derinlerine gömdüm.Gömdü ki yaşayabilsin.Gömdü ki Barlas olabilsin…Tek bir insan , bir beden ve iki farklı yürek iki farklı kişilik…Nasıl denir , nasıl açıklanır bu durum bilmiyorum.Yusuf’un kimsesizliğinin ona Barlas’ı getirmesi , Barlas’ın yalnızlığı , Yusuf’un ölümü , tam her şey bittiği umutlar tükendiği anda hayalindeki meleklerin ona(onlara) el uzatması…İki melek! Evet ! Barlas, tek bir melek için bile umudu kalmadığı sırada Nesil’e ve Ekin’ine –meleklerine- kavuştu…
Ben bu kitapta bir meleğin nasıl canlandığını nasıl şekil aldığını gördüm.Buradaki melekler belki kanatlanmıyordu , uçmuyordu ama bir insanın hayata küsmüş ölümü bekleyen bir insanın ruhuna konuyordu.Öyle ki o ruh , kendi için çabalamaktan vazgeçtiği anda hem melekleri için hem de öldürdüğü benliği için savaşmayı seçiyordu…Nesil’in gencecik yaşına küçücük yüreğine rağmen denemeyi Barlas’ın o koyu kara derinlikler olan gözlerine girmeyi , acısını bulup çıkarmayı seçti.Barlas’a tam tükendiği anda meleğini Ekin’i verdi.Sadece meleğini de değil , o koyu kapkara gözlerin derinlerindeki Yusuf’u verdi.Barlas ise iki meleğin ulaştığı elinden tutup çıkardıkları o Yusuf’u buldu.Kendi oldu , belki hiçbir zaman Yusuf olamadı ama kendi oldu….

10 puan

Hafif acılar konuşulabilir ama,derin acılar dilsizdir.
bu cümle işte kitabı da ana karakterimiz
MELEKLER ZAMANI-Fatma Erdek okundu.... bu kitapla ilgili ne anlatsam yetersiz ve yersiz olacak.... o kadar GÜZELdi ki!
sadece şunu söylemek istiyorum... ne kitabın kapak resmi , ne arka kapak yazısı ne deeeee okuyucu yorumları bu kitabın güzelliğine beni hazırlamamış..... zaten başlarken seveceğimi düşünüyordum... amma bu kadar hayran olacağımı.... bu kadar etkileneceğimi düşünemedim.... yıldızlı bir 10 puan veriyorum kitaba ... 725 sayfanın 725' ide soluksuz ve hayran olunarak okundu.....
"Hafif acılar konuşulabilir ama,derin acılar dilsizdir."
bu cümle işte kitabı da ana karakterimiz Baran'ı muhteşem bir şekilde anlatıyor.....hala okumadıysanız benim gibi geç kalmayın ve en kısa sürede OKUYUN!!!! TEK KELİME İLE MUHTEŞEMDİ<3

Profil Resmi
10 puan

Tek kelime ile Müthiş bir kitap

10 puan

Uzun zamandır okuduğum en etkileyici kitaptı.

Yusuf ve Yesra'nın ayrılışı,Yusuf'un çektikleri,tarikattan kaçışı,yeni bir hayat kuruşu,Nesil'in hayatına girmesi ve Nesil'in bir hayatı değiştirişi, müthiş bir kitaptı.

Kurgu harikaydı,bir ilk roman için başarılı bir romandı bence,yazarın diğer kitaplarını merak ediyorum açıkçası,sanırım 2014 İzmir Kitap Fuarı'nda yeni kitabını elimize alabileceğiz :)

Benim gibi bu kitabı okumak için geç kalmış arkadaşlara,önerimdir. :)

10 puan

http://illekitap.blogspot.com/2013/10/fatma-erdek-melekler-zaman.html

Yeni bir Türk yazarı daha keşfetmiş olmanın gurur ile size yeni yorumumu yapıyorum :)
Hep söylerim ve yine söylüyorum genelde Türk yazarları tercih etmeyen, okumayan ve benim beklentilerimi karşılamadıklarını düşündüğüm için elimi hep geri çeken bir okurum ve olurda okursam hep beklentilerimi çok çok düşük tutarım ki hayal kırıklığına uğramayayım ama artık uslandım! Çünkü öyle yazarlar karşıma çıkıyor ve hiç adını duymadığım isimlerin kitaplarını okuyorum ve sonucunda o kadar memnun, tatmin olmuş bir şekilde bitiriyorum ki kitabı içimden tekrar tekrar okumak geliyor.
Sanırım artık Türk yazarların, yazarlarımızın kalemlerine güvenmeliyim...

FMArsal, Osman Aysu, Vefa Enver derken birkaç isim daha okudum ilk defa kitap çıkaran ve kalemleriyle harikalar yaratan şimdi bunlara bir de Fatma Erdek eklendi. Facebook'da o kadar duydum ki yazarın ve kitabın methini ister istemez merak ettim ve aramama rağmen bulamadım ve Ephesus isteyip de bulamayanlara bir şans daha vererek kitabın yeni basımını yaptı. Onların sayesinde okuduğum kitabı o kadar beğendim ki hiç bitsin istemedim ama ne yazık ki her güzel şeyin sonu var. :(

Bunları neden açıklama gereği duydum bilmiyorum ama gerçek düşüncelerimdi paylaşmadan edemedim. Ki düşünün benim gibi ön yargılı bile bu derece beğendiyse gerisini siz tahin edin :)

Neyse çok uzatmayayım ve hep yaptığım gibi yazarın kalemine değinerek yorumuma başlayayım :)

Fatma Erdek, kalemi cidden çok güçlü, kurgu yeteneği doruklarda ve duyguları okuyucuya hissettirme konusunda bir çok yabancı yazardan bile daha iyi bir yazar...

Kitap, bazen hissettirdiği duygularla bana çok ağır geldi. Acı o kadar yüklü ve çok ki kalbini sıkıştırıyor, gözleirni dolduruyor ve yaşların akmasına engel olmayacağın boyuta taşıyor ve işte bu noktada kitap çok ağır geldi bana... Dramatik ve acı yüklü şeylerden genelde uzak dururum çünkü her ne kadar kurgu olsa da etkisinde kalma gibi bir kötü huyum var. Filmlerde bunu çok yaşarım ve beni bu derecede etkileyen kitaplar da olmuştu şimdiye kadar ama bir Türk yazardan böyle bir performans... itiraf ediyorum beklemiyordum. Cidden etkileyici bir hikayeydi...

Kısaca kitabın konusuna değinmek istiyorum. Kitap içeriğin girmeden konusunu özet geçeceğim daha sonradan kitap içeriğine gireceğim zaman sizi uyaracağım bu konuda söz veriyorum.

Konuyu anlatma kitaptan bir cümleyle başlayıp yine bir cümleyle bitireceğim :)

"En aydınlık sabah, en karanlık geceden doğandır."
Barlas, acıları ve geçmişi içerisine gömülmüş, hissetmeyi unutmuş, ölümü her an her dakika bekleyerek ve bir an önce gelmesini dileyerek geçiren yalnızlığın içinde yaşayan bir adam. Nesil, cıvıl cıvıl, neşe, sevinç, mutluluk umut dolu, hayatı yaşayan, yaşamayı seven, sevgi dolu bir kalp taşıyan bir genç kız. Barlas'ın sahip olduğu otele gelen Nesil genç adamı gördüğü anda ona aşık olur ve onun her gün dikkatini çekmek için çabalarken bir gün kader yollarını Nesil ölümle burun buruna geldiğinde karşılaşır ve Barlas'da her ne kadar itiraf edemese de Nesil'den etkilenir ve hayat onların hiç ummadığı özellikle Barlas'ın hiç ummadığı bir yörüngeye girerek ikisinin kaderini bir çizer.
Yusur henüz küçücük bir çocuk ve Yesra henüz genç bir kız bile olamamış bir kız.. Hayat onların kaderlerini babasının ellerine bırakmış ve babası da öyle bir yol çizmiş ki ikisi içinde acı, hasret, özlem, yalnızlık, korku dolu...
"En zor olan, kendi fısıltılarını susturmaya çalışmaktır..."

Yusuf ve Yesra'nın hikayesi hala tüylerimi diken diken ediyor ve gözlerimi dolduruyor... Şu yorumu yazarken bile gözlerim doluyor, ellerim titriyor onları her anımsamamda...

Kitaplarda genelde farklı zamanlardan farklı kişilerden bahsediliyorsa hep bu kişilerin bir şekilde yolları kesişir ve ben hep Yusuf ve Yesra'nın Barlas ve Nesil ile nasıl bir ilişkileri olacağını merak ettim ama açıkçası çıkan gerekleri beklemiyordum! Beni şaşırttı bazı olayları anlamamı, acıların karanlığın ve umutsuzluğun ardındakileri anlamama neden oldu.

Olayların gidişatı hiç de tahmin edemeyeceğim şekilde gerçekleşti ve bu içimdeki merakla okuma isteğimi de arttırdı.

Nesil aşkı... öyle güzel, öyle umut dolu, öyle cesur ve öyle saftı ki okumak ve o aşk dolu satırları anımsamak insanı kitapta huzur veren tek noktaydı... Hayır tek nokta o değildi. Asıl insana sevginin ne kadar güzel ve özlemin, hasretin ne kadar zor olduğunu en iyi anlatan satırlar Yusuf ve Yesra'nın adının her geçtiği satırda saklıydı...
Onlar istemedikleri bir yola sürüklendiler ve hayat onlara o kadar acımasız davrandı ki insanın tüylerini ürpertiyor ve bir o kadar da kalbine dokunuyor...

Ben bu kitapta kitap içeriğine girebilen bir yorum yapabileceğimi hatta küçük detaylar verebileceğimi sanmıştım ama yanılmışım... Kitabın içinden bir şeyi anlatmak şuanda o kadar zor geliyor ki... Henüz etkisinden çıkmadan bunu başarmak çok zor bu yüzden kitaba dair yorumumu burada keseceğim...

Yorumumu bitirmeden kitapta çok hoşuma giden satırları not almıştım onları sizinle paylaşmak istiyorum.

"Dün gece, aç bir iştahla, kazanacağından zerre kadar şüphe etmeyen bir kumarbaz gibiydi. Bugünse Barlas'la birlikte, onun üzerinde oynadığı her şeyi yitirmişti. Dün gece, şımarık bir çocuk gibiydi. Öylesine rahat, öylesine aldırmaz ve öylesine kendinden emindi ki. İstediği erkeği elde edebileceğine dair güveni tamdı. Barlas onun seçtiği adamdı.
Oysa bu gece... Aynı güven, aynı haylaz çocuk, anı cesur kız neredeydi?
Her şeyin bir zamanı var diyorlardı ya. İşte 'o zaman' bitirme zamanıydı. Yürek başka söylerken gurur başka söylüyordu. Ruh özgürlük verirken, akıl esir ediyordu kendine. Kim örüyorsa ağları, ilmikler yalan yanlış geçiyordu dizgiye. Kim yazıyorsa yazgıyı, harfler yalan yanlış düşüyordu satırlara."
******************
"Ben, o an sadece, Yesra'yı düşünüyor, Yesra için korkuyordum. Çünkü içime doldurmaya çalıştıkları bütün o ilahi sevgilerden en büyüğünü Yesra'ya hissediyordum. Tıpkı bir mecnun gibiydim. Başka türlü bir aşktı benimki... Onu kaybettiğimi düşündükçe yaşama gücümü yitiriyordum. Gözlerimden süzülen yaşlar, yüzümü boydan boya yakarak geçiyor, ruhumu besleyen son duygu kırıntılarının sıcaklığı da ruhumu tebiye ettikleri o hücrenin içine dökülüyordu. En son ne zaman ağladığımı hatırlamak istesem, Yusuf'un ruhunu yitirdiği o karanlık odaya gidiyordum...
Ateşten birer damlaydı ve son yaşlarımdı onlar..."
******************
"Keşke aşk öğretilebilecek bir şey olsaydı. Aşk; herkesin yüreğindeki boşluğa göre şekillenen, herkesi farklı bir yerden vuran, herkes başka bir iman ve başka bir ibadetle dolduran, öylesine sınırsız ve öylesine belirsiz bir kavramdı ki. Aşk bir evrendi. Sınırsızlığın içinde, milyarlarca tür barındıran, kimi ateşten kimi ışıktan, kimi dumandan kimi yeşilden kimi beyazdan kimi sudan kimi topraktan... Milyonlarca farklı yıldız, canlı, cansız ve bilinmezden oluşan evren kadar zengin... Milyonlarca şarkıya şiire ilham olacak kadar bereketli... Kimine mut getirecek kadar parlak. Kimini umutsuzluğa mahkum edecek kadar karanlık. İşte bu kadar değişken bu kadar tanımsız bir şeydi aşk..."

Aşkın milyonlarca tanımını okuduktan sonra yukarıda alıntıladığım gibi bir tanım okumamıştım. Şimdi şöyle bir bakıp anlatılan hikayeleri, okunan kitapları, izlediğin yaşananları düşününce ne kadar da doğru...

******************
"Senin asaletin, cesaretinde Nesil... Sen, ona kimsenin gelmediği gibi geldin. Kimsenin vermediğini verdin. Sen o serseriyi, adam gibi sevdin. Ona da sevmeyi öğrettin sen Nesil."
Vural kaptanın bu sözlerini okuduğumda ve Barlas'ın umutsuz, karanlık ve acı dolu kalbini düşündüğümde ne kadar haklı olduğunu söylememek imkansız...

Yorumlarımı uzatmaya bayılırım ve eğer sevdiğim bir kitapsa söz konusu olan sınır tanımam ama sizleri daha fazla sıkmadan yorumumu bitireceğim.

Kitaba bayıldım! Cidden okuyanların neden bu kadar sevdiğini okuyunca anladım ve onlara hak verdim. Şiddetle tavsiye ederim okuyun! Seveceğinizden eminim... Ama unutmayın kitap yoğun bir acı ve buna rağmen umut dolu bir kitap.

Küçük bir uyarı da bulunayım bir de: Kitabı okurken yanınızda mendil, selpak bir şey mutlaka bulundurun ağlama garantisi veren bir kitap.

10 puan

Tek kelimeyle "muhteşem"di. Hakikaten aldığı bütün övgüleri hak eden inanılmaz keyifle pkuduğum ve sık sık ağladığım bir kitaptı. Ben kitabı okumaya başladığım ilk anda daha kendime şaşırmıştım. "Hayır, olamaz!" dedim. Bir insan daha 41. sayfada bir karaktere nasıl vurulabilir? Onun acısını taa en derinlerinde nasıl hissedip üzülebilir? Ben de öyle üzüldüm işte... Barlas'ın kendini ifade edemeyişlerini sevgiye açlığını her okuyuşumda içim parçalandı. Hiçbir kardeşin birbirine böylesine bağlı olacağını düşünemezdim... Benim kardeşim yok, belki de bu sebepledir bilmiyorum.. Değer verip gerçekten de isteyerek yorum yaptığım "TEK" kitap belki de... Sevgili yazarım, öyle güzel yazmışsınız ki... Barlas ve Nesil'in aşkı bende destan oldu neredeyse. Daha önce de aşk kitabı okudum, ama böylesini görmedim! Ellerinize, yüreğinize, o betimlemelerinizdeki sözcüklerinize sağlık... Beni hem hayrete düşüren hem mutlu eden hem de şaşırtan satırları yadığınız için size minnettarım. Bu kadar güzelini daha önce okumadım, hayır. Tekrar tekrar bunu söylemekten de çekinmiyorum. İdolüm olan biçok yazar olmuştu şimdiye kadar, siz de onların arasındasınız bundan sonra... Ben de amatör bir yazarım. Yavaş yavaş sözcük merdivenlerini aşarak umuyorum ki sizin seviyenize gelebilirim. Ellerinize, yüreğinize, kaleminize sağlık...


Baskı Bilgileri


ephesus yayınları tarafından yayınlandı



Diğer baskılar


Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

aycagezer
1 kişi

Okumak İsteyenler

dolunayozlem
1 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski