Gogol hayatının son yıllarında şöyle yazmıştı: ''Ölü can olmayın, yaşayan can olun'' İşte Gogol'un bütün hayatında, bütün eserlerinde söylemek istediği söz budur. Ölü canlar adı acaba romanda sözü geçen köleleri mi, yoksa bize canlı gibi görünen o Manilov'ları, Piluşkinler'i şunları bunlarımı anlatıyor. Büyük Rus düşünürü Herzen, bunu daha 1842 de fark etmişti. Ölü Canlar ne korkunç bir isim. Ama romanın yazarı bu Manilov'lara, Piluşkin'lere başka ne isim verebilirdi? Asıl ölü canlar onlardır. Biz onlara her gün rastlıyoruz.
Gogol hayatının son yıllarında şöyle yazmıştı: ''Ölü can olmayın, yaşayan can olun'' İşte Gogol'un bütün hayatında, bütün eserlerinde söylemek istediği söz budur. Ölü canlar adı acaba romanda sözü geçen köleleri mi, yoksa bize canlı gibi görünen o Manilov'ları, Piluşkinler'i şunları bunlarımı anlatıyor. Büyük Rus düşünürü Herzen, bunu daha 1842 de fark etmişti. Ölü Canlar ne korkunç bir isim. Ama romanın yazarı bu Manilov'lara, Piluşkin'lere başka ne isim verebilirdi? Asıl ölü canlar onlardır. Biz onlara her gün rastlıyoruz.
Tek kelime ile Mükemmel
Üzücü olan şu ki ikinci kitabının yakılması ki devamını okuyamamak
Dosteyevski nin gogoldan esinlendiği bariz bir şekilde belli.Zaten bu kadar güzel bir yazardan etkilenmemek mümkün değil doğrusu.
içerisinde hem biraz mizah hemde çeşitli mesajlara barındıran bu jitabın bir solukta okunacağına inanıyorum.
sıkılarak okudum bazı kısımlarını ama sonlara doğru yazarın ne yapmak istediğini, ne anlatmak istediğini anladım. oğuz atay'ın türk toplumuna tuttuğu aynayı, gogol 19.yüzyılda rus toplumuna tutmuş. çok iyi işlenmiş karakterler var. piluşkin(çöpçü) ve tientietnikov bunlardan bazılarıydı. yalnız kitap ismindeki iki anlamlılığa dikkat edin derim. çok zekice
Romanın örnek alınamayacak baş kahramanı Çiçikov’un hidayete erişini göremeyişimiz eserin belki de yazarın buhrana kapılmadan önce planladığından bile daha sert bir feodal sistem eleştirisi olarak kalmasına sebep olmuş. Sadece yozlaşmış devlet mekanizmasına değil, Rus halkına hatta okuyucuya bile (yazar burada dar görüşlülük yaparak sadece Rusya’da okunacağını düşünse de) ayar üstüne ayar veren aslında çağının oldukça ilerisinde olan bu eser Çarlık Rusyası'nın nasıl çöktüğünü de gözler önüne seriyor. Barındırdığı birbirinden cins karakterleriyle ince bir mizaha da sahip olan kitapta alttan alta büyük bir umutsuzluk da seziliyor.
Kitabı okuduktan sonra Türkiye ile Rusya benzerliğine bir kez daha kanaat getirdim.
Karton Cilt, 402 sayfa
1982 tarihinde, SOSYAL YAYINLAR tarafından yayınlandı