Öldüm ve Tanrı burada da yok! Ne yapabilirim? Ölümden sonra da bir hayat var mı? Binlerce yıldır tüm dinler ve felsefi sistemler bu soruya cevap arıyor. Ama daha dehşet verici bir soru sormak mümkün: Ya ölümden sonra bir hayat varsa ve tıpkı bu hayata benziyorsa, aynı sıkıntıları, aynı anlamsızlık duygusunu, aynı çaresizlikleri tekrar tekrar yaşıyorsak? Ya ceza ve ödül yoksa? Ya bize kalacak olan puslu bir belirsizlikse yalnızca? Düşünde kendini bir kelebek olarak gören biri bir kez uyandıktan sonra, bir kelebek olmadığından ve artık düşünde kendini bir insan olarak görmediğinden hiçbir zaman emin olamaz.
Öldüm ve Tanrı burada da yok! Ne yapabilirim? Ölümden sonra da bir hayat var mı? Binlerce yıldır tüm dinler ve felsefi sistemler bu soruya cevap arıyor. Ama daha dehşet verici bir soru sormak mümkün: Ya ölümden sonra bir hayat varsa ve tıpkı bu hayata benziyorsa, aynı sıkıntıları, aynı anlamsızlık duygusunu, aynı çaresizlikleri tekrar tekrar yaşıyorsak? Ya ceza ve ödül yoksa? Ya bize kalacak olan puslu bir belirsizlikse yalnızca? Düşünde kendini bir kelebek olarak gören biri bir kez uyandıktan sonra, bir kelebek olmadığından ve artık düşünde kendini bir insan olarak görmediğinden hiçbir zaman emin olamaz.
Çok az kişinin okuması çok ilginç. Harika bir kitap değildi ama Hüsnü Arkan'dan beklediğim gibiydi. Bir insan nasıl bunu hayal edip kitap yapabilir ki? Hayal gücü çok yüksek bir yazar. Beğendim mi? Evet beğendim. Kitap 154 sayfa olmasına rağmen okumam biraz uzun sürdü. Sonu güzeldi. Her şeyi anladığında güzel oluyor zaten kitap. Okunabilir bence.
Değişik bir tarz oldu benim için, fantastik kitap tercih etmem ancak öldükten sonra anılarını yazan bir kahraman olunca dayanamadım okudum:) Bir iki kitap bloğunda bu kitabı görmüştüm fazla yorum yapılamayan ancak değişik olduğu söylenen bir kitaptı. Kahraman hakkında bilgiler biraz geç verilmiş gibi geldi bana, kafamda tam oturtamadım hikayeyi başlarda, o yüzden biraz sıkıldım ancak anlayınca çok keyif aldım. Sonunu çok beğendim özellikle. Kahramanımız Haldun, Crotone'de (Güney İtalya'da bir yermiş bu arada) yaşıyor ve ölüyor, ölüm anını hatırlayamıyor, günlük yazmaya başlıyor. Öteki hayata ilişkin deneyimlerini, yaşarkenki hayatını anlatıyor ve nihayet ölüm anını hatırlamasına tanık oluyoruz. Yazarın müthiş bir hayal gücü var, takdir etmemek mümkün değil ve yazar cesur bir konuyu seçmiş bence... velhasıl kelam okumasam içimde kalırdı iyi ki okumuşum:)
Geçmişini özlüyorsun değil mi?dedi.
Galiba. dedim.
Bu duygu yaratıcı yapar insanı...Özlemek.
Sen özlemiyor musun?
Bilmiyorum.O kadar uzun zaman oldu ki...
Çantasından bir sigara yaktı.Bir süre,ağzından ve burnundan çıkan dumanları izledi gözleriyle.
'Orospuydum ben' Dedi.''Hala orospuyum...Aşkın,orospular için ne anlama geldiğini biliyor musun?
Hayır..Sanırım bilmiyorum.dedim.
Kollarını terasın korkuluğuna yaslayıp eğildi.Gülümsüyordu.
Aşk.Orospuların Tanrısıdır.dedi.
On yedi yaşındayken kuzeyli bir sevgilim olmuştu.Durmadan sevişirdik onunla.Neredeyse her gün,her saat sevşirdik.Bir yıl kadar sürdü bu.Sonra Terk etti beni.
''Çünkü''dedi.İyi olan şeyler yitirildiklerinde Tanrılaşırlar,tıpkı Tanrının kendisi gibi...
Ölü kelebeklerin Dansı.syf:35 ve 113..
Gayet ince düşünülmüş, güzel, akıcı bir dille yazılmış enfes bir kitap. Hüsnü Arkan'ı dinlemeyi çok severim, okumak da bir o kadar güzelmiş. 150 sayfaya müthiş şeyler sığdırmış.
Mino'nun Siyah Gülü'nü okumuştum daha önce. Türkiye siyasi tarihi ile ilişkiliydi, onu da sevmiştim. Ama Hüsnü Arkan'ın ilk romanı olan Ölü Kelebeklerin Dansı,beni belki de ölüm sonrasını hikayeleştiren bir yapıda yazılmış olmasından ötürü daha çok etkiledi ve 24 saat içinde bitiverdi.
Konu öylesine güzel ve geneldi ki...
Ölümden sonra Müslüman olan bir papaz...
Bir ateist doktor...
İhanete uğramış kökleri Müslüman olan ama ateist olan bir adam daha.
Ortak noktaları öldükten sonra hepsinin aynı deliğe sıkışıp kalmaları.
Genel olarak çok beğendiğimi ve farklı bulduğumu söylemeliyim.
1 gün gibi kısa bir sürede bitmesi de bunun göstergesi...
154 sayfa