1975'te Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü'ne layık görülen Onca Yoksulluk Varken, bir hayat kadınının oğlu olan Arap bir çocuğun, fahişe çocuklarına bakan Yahudi Madam Rosa'yla birlikte geçen hayatını anlatır. Ve aynı ödülü 1956'da Cennetin Kökleri kitabıyla kazanmış olan Romain Gary'nin, daha sonra açıkladığı üzere, "Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım," gerekçesiyle Emile Ajar müstear adıyla yayınlamış olduğu bir romandır.
1975'te Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü'ne layık görülen Onca Yoksulluk Varken, bir hayat kadınının oğlu olan Arap bir çocuğun, fahişe çocuklarına bakan Yahudi Madam Rosa'yla birlikte geçen hayatını anlatır. Ve aynı ödülü 1956'da Cennetin Kökleri kitabıyla kazanmış olan Romain Gary'nin, daha sonra açıkladığı üzere, "Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım," gerekçesiyle Emile Ajar müstear adıyla yayınlamış olduğu bir romandır.
"Yasalar, başkalarına karşı korunacak şeyleri olan kişileri korumak için yapılmıştır. "
Kökenlerini bilmemenin getirdiği bunalım ,hafızasızlık, kimsesizlikten doğan şiddetli bir sevgi açlığı... Öyle bir açlık ki Momo kah eve aldığı hayali dişi aslanın kendisin yaladığını hayal eder kah asasına bez dolayıp kendine arkadaş eder. İlgiye, mutlu bir kucakta nefes almaya hasrettir. Roman Momonun ağzından aktarılır. İronik ve dokunaklı... Romandaki bu dil Momonun yalnızlığını tüm gerçekliğiyle hissettirir. Momo ya eski fahişe Madam Rosa sahip çıkmıştır , birbirlerinden başka kimseleri yoktur Momonun tek tutacak dalı bu hasta ve yaşlı kadındır. Momo bu yaşlı kadına yaşından beklenmeyecek olgunlukta sadık kalacaktır.
"Gece üşüdüm, kalktım gittim, madam rosa'nın üzerine bir battaniye attım." Böyle bir bağ vardır aralarında o sebze gibi yaşamda bile Madam Rosa'yı bırakmayı düşünmez hatta bir kere dışarıda biriyle tanışıp keyif almıştır hemen ardından bir vicdan azabı gelir. Elini tutar bir saat boyunca hiç bırakmadan öper güzel laflar eder. Momo'nun ağladığı anlar yürek parçalar.
''mösyö hamil, mösyö hamil' dedim ona. hiç nedensiz, öylesine. hâlâ onu seven, adını bilen birileri olduğunu anımsasın, tek bir adı olduğunu bilsin diye.'' Belki de Momo hiç çocuk olmadı olamadı...
Sevmek gerek ...
Yazarin dili ve uslubunun mukemmelligi, hikayenin ve karakterlerin ozgunlugu, yazarin dusundurdukleriyle mukemmel bir kitap! Momo'yu omrunuzun sonuna kadar unutamayacaksiniz!
Erken Kaybedenleri okuduysanız, oradaki pek sevdiğimiz hayta çocuklardan birinin bir Fransız roman kahramanı olduğunu düşünün. İsminin şahaneliğinden dolayı aldığım bu kitabı ben baya beğendim. Bunca acıklı bir hikayede yer yer gülümsetiyor sizi bu çocuk işte en güzel kısmı da bu.
Bu şekilde tam bir kurgusu olmayan ,olaydan olaya atlayarak sadece kkahramanların ddeğişmediği calismalari begenmiyorum
Onca Yoksulluk Varken; fahişelerin terk edip eski, yaşlı bir fahişe olan Yahudi Madam Rosa'ya bıraktıkları çocukların öyküsünü küçük yaşta terk edilip on yaşındaki Müslüman Momo'dan anlatılan bir roman.
Birinci ağızdan anlatılan öyküler beni fazlasıyla etkiliyor ve bu kadar acı bana fazla geliyor.
Emrah Serbes'in Hikayem Paramparça kitabında "XX. yüzyılın en iyi romanı" yorumunu okuyunca romanın adından da etkilenip hemen okuma listeme almıştım. Gülcihan benden hızlı davranıp bir solukta okuyunca beklentim daha da artmış olacak ki öykü bittiğinde içimde bir şeylerin eksikliği kaldı.
Kitap hakkında ayrıntılı bilgi ve yorumlarım için http://bit.ly/2pXpjas linkini tıklayabilirsiniz.
Annesi hayat kadini olan ve yine zamaninda hayat kadini olan Rosa'ya birakilan Arap göçmen Momo'nun Fransa'nin perde arkasi sokaklarında yasanan dramatik yasamlari kendi gözünden anlattığı eşsiz bir eser.🌱
10 yaşında bir çocuk olarak ( tabi sonlara dogru aslinda 14 oldugunu öğrenecek) Momo'nun kitap boyunca yaşadıkları, yaklaşımları aslinda onun bedeninden ve yasindan cok daha büyük bir olgunlukta oldugunu cok daha iyi göstermiş. Hayata dair mukemmel mesajlar verilmiş. 👉
Fransa'nin varos sokaklari, göçmenlerin maruz kaldiklari, yasam bicimleri Momo'nun gözünden en samimi sekilde aktarılmış. 🌿 Ozellikle kendisine evlat olarak verilen cocuklarin ailesinden gelen paralarla gecimini saglayan , zamaninda hayat kadinligi yapmis Rosa'ya olan sadakati , sevgisi bambaska Momo'nun. Hayata bakışı,yoksullugun getirdiklerini en guclu sekilde yuklemesi aslinda bir karakter olarak onu gozumuzde yasindan cok daha büyük kılıyor. 👌
Kitap bir kere zaten inanilmaz samimi bir dille yazilmis. Oldukca yalin ve akici bir anlatima sahip. Cok degiskenlik gösteren bir kitap da diyebiliriz. Kimi sayfalarda gulerken bir bakmışsınız gozleriniz dolmus. Fransa'daki acimasiz yasam, Yahudiler'in maruz kaldığı zorlu durumlar yine küçük ama aslinda kocaman cocuk Momo'nun gozunden ne de hoş aktarılmış. ✔
Kitapta altini cizecek bir sürü yasama dair mesajlar içeren cümleler var. Kesinlikle sizi son derece etkileyecek bir kitap. 👉📖
Madam Lola karakteri, travesti olan karakterin madam Rosa'ya ve Momo'ya gösterdiği şefkat ayri bir renk katmış. Hele ki Momo'nun bu travestiye karsi bakis acisi da aslinda önyargıların yikilmasi noktasinda son derece önemli. ⚠️
Ve son olarak ;
Son sayfalar ciddi manada trajiktir. Momo'nun buyuk sadakat ile yaninda yaşadığı Madam Rosa'ya karsi gösterdiği son baglilik örneği, son sahneleri oldukca huzunlendirici. 😔
Son dönemlerde okuduğum en ilgi cekici ve ozel kitaplardan biri oldu benim icin. Yazarin hayat hikayesi ve kendini Momo'nun gozunden anlatmasi da ayri bir not.
Iyi okumalar efendim. ⭐✌
Ciltsiz, 1.Basım, 197 sayfa
17Haziran2009 tarihinde, Agora Kitaplığı tarafından yayınlandı