Bu öykü(ler)de Tomris Uyar, Otuzların Kadınının 1936 Martında yapılmış yağlıboya portresinin iç çizgilerini okumayı deniyor. Onun yaşadığı dönemde toplumun dış çizgilerini saptamakla başlıyor bulmacaya: nesnel ve kişisel tarihin dökümünü yapıyor. Yine de bu tür bilgilerin özgün bireyleri açıklamakta fazla işe yaramayacağı inancıyla kendi yaşamı süresince tanıdığı, kimi zaman fiziksel özellikleriyle, kimi zaman davranışlarıyla Onu andıran öbür otuzların kadınlarının öykülerinden yararlanıyor. Onun, odaktaki portrenin, katı çerçevesinden kurtulup özgürlüğüne, eski canlılığına kavuşması, günümüzde de -sayıları her ülkede gitgide azalan- türdeşleri arasına karışması için.
Bu öykü(ler)de Tomris Uyar, Otuzların Kadınının 1936 Martında yapılmış yağlıboya portresinin iç çizgilerini okumayı deniyor. Onun yaşadığı dönemde toplumun dış çizgilerini saptamakla başlıyor bulmacaya: nesnel ve kişisel tarihin dökümünü yapıyor. Yine de bu tür bilgilerin özgün bireyleri açıklamakta fazla işe yaramayacağı inancıyla kendi yaşamı süresince tanıdığı, kimi zaman fiziksel özellikleriyle, kimi zaman davranışlarıyla Onu andıran öbür otuzların kadınlarının öykülerinden yararlanıyor. Onun, odaktaki portrenin, katı çerçevesinden kurtulup özgürlüğüne, eski canlılığına kavuşması, günümüzde de -sayıları her ülkede gitgide azalan- türdeşleri arasına karışması için.
Öykü olarak geçse de bana roman gibi geldi.Bariz olarak aynı kadını anlattığını düşünüyorum ama net bir bilgiye ulaşamadım. 30'lu yıllarda yaşamış kadınları anlattığı yazılmış hep ama bende aynı kadın izlenimi bıraktı. Neticede güzel bir kitap, Uyar gayet naif ve çarpıcı bir şekilde anlatmış.