Yaralı Bir Kalp
Münzevi Sör Alistair Munroe, Amerikan kolonilerinden hem ruhuna hem de bedenine aldığı yaralarla döndüğünden beri kalesinden dışarıya hiç çıkmamıştır. Ancak gizemli bir güzellik onun kapısında belirdiğinde, yıllarca içinde gizleyip bastırdığı tutkuları uyanmaya başlar.
Gizemli Bir Geçmişi Olan Güzele
Dillere destan güzellikteki Helen Fitzwilliam'ın geçmişinde yaptığı hatalardan kaçışı, onu lüks sosyete hayatından, harap olmuş bir İskoç şatosunda oda hizmetçiliği yapmaya kadar sürükler. Yine de Helen, yeni bir hayata başlamaya ve hem tozların hem de vahşi bir adamın onu korkutup kaçırmasına izin vermemeye kararlıdır.
En gizli arzularını dizginleyebilmesi için güvenebilir mi?
Helen'in güzelliğinin ardında, Alistair cesur ve duygusal bir kadın keşfeder. Onun aksiliğinden ya da yara izlerinden korkup uzaklaşmayacak bir kadın... Fakat Alistair tam gerçek aşka inanmaya başladığında, Helen'in gizemli geçmişi onları ayırmakla tehdit eder. Artık "vahşi adam" ve "güzel kadın" bulabileceklerine asla inanmadıkları bir şey için savaşmak zorundadırlar: Ömür boyu mutluluk...
"Mükemmel ayrıntılarla süslü, tarihî bir romans!"
-Chicago Tribune-
"Bitmesini hiç istemedim!"
-Julia Quinn-(Tanıtım Bülteninden)
Yaralı Bir Kalp
Münzevi Sör Alistair Munroe, Amerikan kolonilerinden hem ruhuna hem de bedenine aldığı yaralarla döndüğünden beri kalesinden dışarıya hiç çıkmamıştır. Ancak gizemli bir güzellik onun kapısında belirdiğinde, yıllarca içinde gizleyip bastırdığı tutkuları uyanmaya başlar.
Gizemli Bir Geçmişi Olan Güzele
Dillere destan güzellikteki Helen Fitzwilliam'ın geçmişinde yaptığı hatalardan kaçışı, onu lüks sosyete hayatından, harap olmuş bir İskoç şatosunda oda hizmetçiliği yapmaya kadar sürükler. Yine de Helen, yeni bir hayata başlamaya ve hem tozların hem de vahşi bir adamın onu korkutup kaçırmasına izin vermemeye kararlıdır.
En gizli arzularını dizginleyebilmesi için güvenebilir mi?
Helen'in güzelliğinin ardında, Alistair cesur ve duygusal bir kadın keşfeder. Onun aksiliğinden ya da yara izlerinden korkup uzaklaşmayacak bir kadın... Fakat Alistair tam gerçek aşka inanmaya başladığında, Helen'in gizemli geçmişi onları ayırmakla tehdit eder. Artık "vahşi adam" ve "güzel kadın" bulabileceklerine asla inanmadıkları bir şey için savaşmak zorundadırlar: Ömür boyu mutluluk...
"Mükemmel ayrıntılarla süslü, tarihî bir romans!"
-Chicago Tribune-
"Bitmesini hiç istemedim!"
-Julia Quinn-(Tanıtım Bülteninden)
Çok beğendiğim bir Elizabeth Hoyt kitabıydı.
Helen; bir Dükün metresi ve iki çocuğu var. Dükten kaçarak Sör Alistair Monroe'nun kalesinde kahyalık yapmaya gelir.
Sör Monroe; savaşta yüzünün yarısı ile birlikte geleceği ve mutluluğunu kaybeden karamsar bir adam...
Hikaye çok güzel, çeviri çok güzel ve kapakta orjinal olunca daha ne olsun :))
Sayfalar su gibi aktı geçti..
Keyifli okumalar :))
MÜKEMMEL!
Beni derinden etkilemeyi başaran Hoyt'u çok seviyorum. Sadece Aşk, Acı ya da Sevinç barındırmıyor. Hepsi aynı kitapta öyle güzel harmanlanıyor ki, nasıl gelmiş nasıl bitmiş anlamıyorum. Okumayanlara tavsiye edebileceğim bir kitap.
Seni Kalbime Yazdım-Elizabeth Hoyt
Bu nasıl bir kitaptı böyle.Masal gibiydi..Bayıldım..Bu ara üst üste çok güzel kitaplar okudum ki;
İki Ateş Arasında-Monica Mccarty
Beni Uzaklarda Arama -Kieran Kramer'den sonra ;
Seni Kalbime Yazdım orjinal adı To Beguile a Beast Legend of the Four Soldiers Serisinin 3.kitabı.Bence serinin en güzel kitabı idi..Bu kadar güzel bir kitap olabileceğini tahmin etmemiştim..Bir de yayın evi serinin iki kitabını da arka arkaya yayınlayınca,muhteşem bir ziyafet oldu benim için...Bu uygulamayı lütfen Brenda Joyce içinde yapmalılar..
Bu romanda Elizbeth Hoyt'un büyülü kalemi daha bir güzel hissediliyordu..Bunda yine Seden Gürel'e teşekkür etmek gerekir diye düşünüyorum..
Goodreads puanı 5/4,07 Benin puanım bu ara bollaştı biliyorum ama elimde değil 5/5 veriyorum.
Elime aldım ve bırakamadım..O yaralı erkek karakteri muhteşemdi münzevi erkeğimiz Sir Allister Munroe Kadın karakter ise diller destan güzel Helen Fitzwilliam..Tam bir Güzel ve Çirkin romanı idi.
Bu güzeli bir önceki kitap olan Lord Vale'nin hikayesinden tanıyoruz aslında..Lady Vale yani Melisande Fleeming ona yardım eli uzatmıştı..LOrd Vale ile bir gece kaldıkları Allister'in evinde onun durumunu görüp Helen'i kahyalık yapması için taa İskoçya'ya yönlendirmişti ki ne kadar da pratik bir kadın olduğu görülüyordu..
Helen yıllarca metresliğini yaptığı sonradan çocukları ile bir kenarda unutulduğu için küskün ve onurunu yitirmiş bir kadındı.Ailesi tarafından da terk edilip unutulmuştu.
Liester Dükü onu arayıp sormasa da bir ev açarak rahatça yaşıyorlardı Ama bir sabah çocuklarını yanında görememe korkusu onu yiyip bitiriyordu.
Lady Melisande Vale'in yönlendirmesi ile herşeyi göze alarak onu terk etmeye karar verdi..Spinner Falls'tan yüzünde yaralarla, tek gözünü kaybetmiş, ruhuna da en az yüzü kadar hasar almış bir halde kurtulan Sir Allister Munroe'nun İskoçya'sındaki kaleye gider..
Sir Allister Munroe bu kalede kendisini toplumdan izole ederek yaşamakta ve kalesinden dışarı adım atmaz.
Helen ise Londra'dan ve geçmişinden kaçtığında çocuklarını da alıp gözden uzakta olan bu şatoya sığınıp Alistair'in kahyası olarak işe başladıktan sonra yaralı adamın yüzünün altındakileri keşfeder.. Aslında ikisi de sevgiye ilgiye açtır.Çok geçmeden kendilerinin birbirlerinin kollarında bulacaklardır.
.Allister Helen'in çocuklarına onların babası gibi şefkatle yaklaşır.Onlara gerçek babalarının vermediği ilgi ve sevgiyi verir. Balığa götürür, gezilere çıkartır hatta onlar için hastalanmayı göze alarak köpek bile alır. Aynı sofrada oturur onlarla gerçek bir aile gibi..Helen'in kalbi bu adam tarafından ne kadar büyük bir tehlikede ise Allister'inki de o kadar büyük bir tehlikededir... Kesinlikle bitmesini istemedim..Çok sevdim..Tavsiyemdir..
yazar her zaman ki gibi yine 10 puan aldı benden.... uzun uzun anlatmaya gerek yok kitabı... yaralı ve dış güzellikten yoksun muhteşem Alistair ve güzeller güzeli ama hataların kadını Helen arasında ki mükemmel aşkı okumak harikaydı... yazarın kurguladığı karakterler dört dörtlük ulaşılmaz karakterler yerine daha ulaşılabilir daha duygularımıza hitap eden karakterler ve bu durum da kitabı okurken daha fazla keyif almaya ve de daha çoook içimin erimesine neden oluyor... muhteşem bir aşk veee yeniden hayata dönmenin, umut etmenin harika hikayesiydi.... kesinlikle ve şiddetle tavsiye ederim! OKUYUNNN!!!!!
Bir gecede bitirdim bu yazar beni asla pişman etmedi hatta vazgeçilmez dediğim bir çok yazarı geçti benim için. Harikaydı. Güzel ve çirkinin hikayesi...
O kadar çirkin olsun , yeter ki böyle sevsin be dedim içten içe...
Duygusallık yoğundu... Güldüğüm kısımlarda bir o kadar çoktu :)
Bu yazar kusursuz olma yolunda...
Bir önceki kitaplarındaki kadın karakterleri pek sevmemiştim ve hatta Hoyt'un kadın karakter yaratma konusunda iyi olmadığını yazmıştım ama burada yazar aşmış kendisini çok iyi yansıtılmış bir kadın karakteri yaratmış :)
Sadece kadın karakter Helen değil.. Sör Alistair,çocuklar Abigail,Jamie hepsini çok güzel işlenmiş :) Görünen görünmeyen tüm yaralara rağmen hayata devam edebilmenin, korkular ile yüzleşmenin anlatımı çok güzeldi...Red eden ,ezen ,hırçın tavırlar olmaksızın kendini kabullenerek birbirleri ile olan iletişimlerini okumak büyük keyifti :)Çeviri çok güzeldi. Seden Gürel'in çevirileri hakkında şimdiye kadar kötü olanını görmedim,okumadım...
Aslında bu yazarla vedalaşmıştım ama bir öneri üzerine yeniden şans verdim ve iyi ki vermişim. Okuduğum en güzel Elizabeth HOYT kitabıydı.
hoyt.u seviyorum... bu kitabını da soluksuz okudum :)
Burada o kadar güzel yorumları okuyunca aldım kitabı..Yani sorun bende mi bilemiyorum.Hiçbir özel tarafı yoktu.Bu kadar mükemmel denmesini çözemedim..Yok yani daha harika olan birçok historical okudum ve onların hakkının yendiğini düşünüyorum.
Şu ana kadar okuduğum kitaplardaki en kötü çevirilerdendi. Kimse buna dikkat etmemiş. İngilizce 3. tekil şahıs he/she/it yani yazılarda cinsiyeti anladıkları için cümlelerde karışıklık olmaz. Türkçemizde böyle bir olanak yok. Bu yüzden çevirmenler inisiyatifini kullanıp gerekli olduğunda çevirilerde biraz değişikliğe giderler, hiç olmadı cümleye karakterin ismini eklerler..
Anlayabilmeniz için kitaptan şunu ekliyorum..kısaca belirteyim siyah saçlı olan kişi adamımız (Alistair)..
Geri döndüğünde Helen hala beceriksiz parmaklarıyla belindeki kurdeleleri açmaya çalışıyordu.Ellerini iterek onları açmaya başladı.Dudaklarından vahşi kahkahaların fırlamak üzere olduğunu hissederek onları bastırdı.Uzanıp saçlarındaki bağı çözdü. Siyah saçları yanaklarına döküldü, son derece vahşi ve söz dinlemez, parmaklarını onların arasına sokarak bu samimiyetin tadını çıkardı.
Geri kalan giysilerini çıkarmakla o kadar meşguldü ki bu hareketini fark etmedi.Bir dakika sonra eteklerini yana doğru fırlattı.Üzerinde sadece çorapları ve ayakkabıları kalmıştı, onları da aynı ciddiyetle çıkarmaya devam etmeseydi kendini aptal gibi hissederdi.
Karışıklığı fark edebildiniz mi bilemiyorum.Orjinaline göre:
Ellerini itip kurdeleyi açan Alistair, dudaklarından kahkaha kopan ise Helen.Uzanıp saçlarındaki bağı çözdü derken, Helen'in, Alistair'İn saçlarını çözmesinden bahsediyor.
Üzerinde sadece çorapları kalmıştı kısmında onları da aynı ciddiyetle çıkarmaya devam etmeseydi dediği Alistair ama kendini aptal gibi hissederdi derken kastettiği Helen..
Belirtmeliyim ki ilk defa bu kadar uzun bir yorum yazıyorum ama kitabı okurken o kadar karmaşa vardı ki çeviride, benim için kitabın okuma zevki denen olay kalmadı.
Çeviri akıcıydı çevirmenin hakkını yiyemem ama bazen kimin ne yaptığı birbirine karışıyordu.Çevirmeni araştırdığımda pek çok kitabı çevirdiğini fark ettim ki birkaç tanesini de okumuşum ancak onlarda böyle bir sorunu fark ettiğimi hatırlamıyorum..Teslim saati yaklaştı da aceleye mi bindi bu iş diye düşündüm.
Karton Cilt, 1., 328 sayfa
2012 tarihinde, Pegasus Yayınları tarafından yayınlandı