Önce Parasız Yatılı ile sevdi Türk okuru Füruzanı. Sıcak anlatımından, yakaladığı şaşırtıcı ayrıntılardan, insancıl bakış açısından etkilendi ve Parasız Yatılı Türk öyküleri arasında klasik oldu. Elbette bununla kalmadı bizden bir yazar olarak, bize özgü halleri, akıcı ve lirik anlatımıyla yazmayı sürdürdü. Öylesine gerçekti ki kahramanları, yüreğimizi burktu sevindirdi, çokça da umutlandırdı. Örneğin Gecenin Öteki Yüzünde kocası ölen ve küçücük kızı Fideyle yalnız kalan annenin öyküsü, acıklı ve iç burkucu olduğu kadar, umutlu ve şiirliydi.Füruzan okurunun aradığını bulacağı, sıcak ayrıntılarla yüklü bu yeni ve lezzetli öyküler, okuru geçmişin güzel ayrıntılarına götürecek. İkisi birbirine bağlı, diğeri bağımsız üç öykünün yer aldığı kitapta okur, alıştığı Füruzan dilini, sıcaklığını, hayatın unutulmaya yüz tutmuş eski ayrıntılarını bulacak. Nagehan Teyzenin menekşe gözleri, pazar günleri torunuyla istasyona giden ve sigara aldıran dede, ömrünün hüznünü gözlerinde taşıyan anne, hayattan ümidini kesen, yitirilmiş Kerim Ali Dayı, Kerim Ali Dayının hayatına hazin bir şekilde son veren büyük aşkı Berrin, Bakırköyde sahildeki Miltiyadi Aile Gazinosu, gölgeli taşlıklar, büyük ve serin ağaçlar, bu gazinoda programa çıkan Kâmil Kadabra Bey, onun hokus pokusları, pullarla işli bir mayo giyerek Kâmil Kadabrayı asiste eden Matmazel Janin, gemilerde çalışan ve her gittiği uzak ülkeden sevgiyle bağlı olduğu ailesine kucaklar dolusu hediyeler getiren baba, Miltiyadi Aile Gazinosunda akordeon çalan Stratis, bu gazinonun sahnesini süsleyen ve kış boyunca bir rüya gibi silinip yiten ördek resimleri, Beyoğlunda terzilik yapan, bir ölüm anında yanlarında buldukları yakın dost Hrisula, oturulan evin sahibi ve 6-7 Eylül olaylarından sonra Yunanistana göçen Hacıkarletos, onun gamlı karısı, yatalak annesi... Bir zenciyle evlenerek okyanus ötesine giden ve oradan dostlarına sıcak mektuplar yazan arkadaş Yurdanur, onun ikiz kızları.Sonra öbür ayrıntılar, mermer tırabzanlı Mısır Apartmanı, paskalya yumurtaları, baharatlar, bir pikapta durmaksızın dönen plaklar, ağır bir hastalıktan yatılırken upuzun ve soğuk geçen kış, bütün bu geçmişi birer birer aklından geçiren Şehrazatın kış gelince uykuya yatan kaplumbağası, cumhuriyet bayramı törenleri, demirhindi şerbetleri, kuşlar, kumaşlar, hazin ölümler ve sonra rüyalar, rüyalar. TADIMLIKO ilk yazı asla unutmadım. Çocukluğumun en büyüleyici yazıydı. Çünkü ondan öncekileri anımsamıyordum. Geçmiştekileri, büyüklerim sonraki yıllarda anlatacaklardı bana. Onlar benim yazlarım sayılmazlardı ki. İçimde kalacak günlerin en uzunlarının yaşandığı, sıcak öğlelerde tüm görüntülerin eriyerek dalgalandığı, büyüklerin gölge yerlere çekildiği, epeydir eski görkemini yitirdiği söylenen sokağımızın içten içe uykulu bir keyfi yaşadığı yazlardan biriydi. O yaz sonunda artık okula yazılacağımı söylemişlerdi bana. Bu ÔartıkÕla neyi vurguladıklarını anlamamıştım. Çok mu yaramazdım acaba? Okula hiç heveslendiğimi sanmıyordum. Gidince okulu görürdüm, beğenmesem de gitmezdim. Annemle küçük teyzem istemezsem zorlamazlardı diyordum, beni çok severlerdi çünkü. Başka teyzem yoktu; ona küçük teyze demek yaraşıyordu. O, on sekiz yaşına o yaz girmişti. Anneannemle dedemin çocuklarına taktıkları gösterişli adlardan ötürü daha on yedisini bir hafta önce arkasında bırakan küçük teyzemin yeniyetme kız yüzüne, Cezayir menekşesi mavisi gözlerindeki şaşkınlık dolu bakışlarına en yakışanı küçük teyze olmasıydı.
Önce Parasız Yatılı ile sevdi Türk okuru Füruzanı. Sıcak anlatımından, yakaladığı şaşırtıcı ayrıntılardan, insancıl bakış açısından etkilendi ve Parasız Yatılı Türk öyküleri arasında klasik oldu. Elbette bununla kalmadı bizden bir yazar olarak, bize özgü halleri, akıcı ve lirik anlatımıyla yazmayı sürdürdü. Öylesine gerçekti ki kahramanları, yüreğimizi burktu sevindirdi, çokça da umutlandırdı. Örneğin Gecenin Öteki Yüzünde kocası ölen ve küçücük kızı Fideyle yalnız kalan annenin öyküsü, acıklı ve iç burkucu olduğu kadar, umutlu ve şiirliydi.Füruzan okurunun aradığını bulacağı, sıcak ayrıntılarla yüklü bu yeni ve lezzetli öyküler, okuru geçmişin güzel ayrıntılarına götürecek. İkisi birbirine bağlı, diğeri bağımsız üç öykünün yer aldığı kitapta okur, alıştığı Füruzan dilini, sıcaklığını, hayatın unutulmaya yüz tutmuş eski ayrıntılarını bulacak. Nagehan Teyzenin menekşe gözleri, pazar günleri torunuyla istasyona giden ve sigara aldıran dede, ömrünün hüznünü gözlerinde taşıyan anne, hayattan ümidini kesen, yitirilmiş Kerim Ali Dayı, Kerim Ali Dayının hayatına hazin bir şekilde son veren büyük aşkı Berrin, Bakırköyde sahildeki Miltiyadi Aile Gazinosu, gölgeli taşlıklar, büyük ve serin ağaçlar, bu gazinoda programa çıkan Kâmil Kadabra Bey, onun hokus pokusları, pullarla işli bir mayo giyerek Kâmil Kadabrayı asiste eden Matmazel Janin, gemilerde çalışan ve her gittiği uzak ülkeden sevgiyle bağlı olduğu ailesine kucaklar dolusu hediyeler getiren baba, Miltiyadi Aile Gazinosunda akord... tümünü göster
Yine hüzünlü ve güzel öyküler. Yine güzel bir Füruzan kitabı. Okuyunuz.
Yazar sonlarına doğru acele bir şekilde yazmış hissine kapıldım ama yine de çok çok beğenerek okuduğum bir kitaptı.
Füruzan’ın özenli Türkçesiyle dikkat çeken öykü kitabı. İlk bölümü Sevda Dolu Bir Yaz, buruk bir baba-kız hikayesi. İstenmeyen ve şartlanarak büyütülen bir çocuğun gözünden İstanbul’un son köşklü yaşamlarına bir bakış. Büyüdüğünde bile itiraz etmeden, sorgulamayı hiç düşünmeden, adeta hatıralarında yaşayıp giden karakterin öyküsü Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından da sahnelenmekte.
Şarkılar Kitabı olarak adlandırılan ikinci bölüm ise Birinci Yaz Şarkıları ve İkinci Yaz Şarkıları olarak ikiye ayrılmış. Birinci Yaz Şarkıları, isminin ağırlığını taşıyan ve hayalgücüyle hayranlık uyandıran Şemsigül Şehrazat Debrecenli’nin sevgi dolu çocukluk hatıralarıyla dolu. Bu kısım zarif betimlemeler eşliğinde ve Şehrazat’ın trajediyle sarsılmış ailesinin güzelliğiyle tam bir yaz sıcaklığında akıyor. İkinci Yaz Şarkıları ise sanki yaşamın yozlaşmasını vurgulamak istercesine çok hızlı bir şekilde adeta aceleye gelmiş hissiyle geçiyor. Şehrazat karakterinin çektiği yokluk ve zorlukların etkisiyle büyüdükçe şaşılacak derecede duyarsızlaşması dikkate alınırsa bu hızlı geçiş yazarın bilinçli tercihi gibi duruyor.
215 sayfa