Hiçbir şey bilmeyen hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapmayan hiçbir şeyden anlamaz. Hiç bir şeyden anlamayan kişi değersizdir. Ama anlayan kişi hem sever, farkeder, hem de görür... Bir şeyin yapısında ne kadar bilgi varsa, o kadar sevgi vardır... Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda olgunlaştığını hayal eden kişi üzümler konusunda hiç bir şey bilmiyor demektir. PARACELSUS Sevme sanatı konusunda kolay bir yol bulmayı umanlar için bu kitabı okumak hayal kırıklığı yaratan bir deneyim olacaktır. Tersine bu kitapta, sevginin ulaşılan olgunluk düzeyi ne olursa olsun, kişinin kolayca ulaşabileceği bir duygu olmadığını gösterme amacı güdülmüştür.
Hiçbir şey bilmeyen hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapmayan hiçbir şeyden anlamaz. Hiç bir şeyden anlamayan kişi değersizdir. Ama anlayan kişi hem sever, farkeder, hem de görür... Bir şeyin yapısında ne kadar bilgi varsa, o kadar sevgi vardır... Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda olgunlaştığını hayal eden kişi üzümler konusunda hiç bir şey bilmiyor demektir. PARACELSUS Sevme sanatı konusunda kolay bir yol bulmayı umanlar için bu kitabı okumak hayal kırıklığı yaratan bir deneyim olacaktır. Tersine bu kitapta, sevginin ulaşılan olgunluk düzeyi ne olursa olsun, kişinin kolayca ulaşabileceği bir duygu olmadığını gösterme amacı güdülmüştür.
Kitap kuramsal bir kitap olmanın ötesinde. Sonlara doğru hayatın içinden örnek vermesi ile muhteşem bir kitaba dönüşüyor. Çok beğendim. Tavsiye edilir. Özellikle psikoloji ile ilgili olan insanlar için veli nimettir. Üniversitede psikoloji hocam tavsiye etmişti. Bende tavsiye ederim.
Yazar metnine, sevginin bir sanat gibi bilgi ve çaba gerektiren bir edim olduğu savunusuyla girmiş, insanın sevilmek adına girdiği çabaları açılımlamış. Ün, para ve güç için her şeyi yapabilecekken sevmeyi öğrenmek adına hiçbir şey yapmadığımızı belirtmiş. Yalnızlığın yarattığı huzursuzluktan bahsedip İncil'den örnek olarak Cennet'ten kovuluş mitosunu vermiş. Alışveriş mantığı ve tüketim açlığı üzerine dönen bir kültürde insan ilişkilerinin mal mülk ve ticari açıdan geçerli olan yöntemlerle yönetildiğine şaşırmamak gerektiğini belirtmiş. Rank'a atıfta bulunup bir arada olmanın getirdiği güvenlik hissinin bireyin yaşı ilerledikçe azaldığına dikkat çekmiş. Kitleye teslim olmaktan bahsederken Le Bon'a gönderme yapan yazar, yalnızlığın bastırılması için alkol uyuşturucu ve seks kullanıldığını, dışlanma korkusunun kişiyi uyumcu veya toplumdışı yaptığını ifade etmiş. Bir olmak ve aynı olmak arasındaki farka değinip bireyselliği tatmak için sanat ve zanaatın önemine değinmiş.
Mazoşizmi ve sadizmi açılımlayan, etkinlik ve edilgenlikten bahseden yazar, Freud'un ataerkil önermelerini eleştirmiş.Viktoryen şovenizmden tam kopamadığı sezilse de yazar androjeni kuramına ve empatiye değinmiş. Sevginin paylaşımla doğduğunu ve geliştiğini belirten Fromm bu durumun güçlü bir duyguya kapılmanın ötesinde bir seçim, bir karar, söz verme ve yargı olduğunu söylemiş. Haklı olarak annenin çocuğuna duyduğu sevgiyi yüceltip anaerkil toplumdan ataerkile geçişi irdelemiş. Narsisizm, bencillik, çıkarcılık ve özgeciliği açtıktan sonra, Tanrı sevgisi kavramına girmiş ve tasavvufa geniş yer vermiş. Daha çok Doğu felsefesinin önermeleri üzerinden duran yazar, düalist ve tersinir çıkarımları ve diyalektiği metninde sıkça kullanmış. Metninde Totem ve Tabu öykünmeleri sezilen Fromm, Freud'un klasik psikanalizinden tam kopamadığını hissetiriyor. Lao Tse, Herakleitos, Aristoteles alıntılarına yer vermiş. Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sından alıntılar kullanarak kapitalist toplum eleştirisine giren yazar, özellikle yabancılaşma ve izolasyon üzerinde durmuş.
Çeşitli nevrotik edimleri ve yalancı sevgi türlerini örneklerle açıkladıktan sonra Oedipal kompleks'e dayalı görüşlerini sunmuş. Yaptığımız her şeyin zaman kazanmak adına olduğunu ancak kazanılan zamanla ne yapacağımızı bilemediğimizi, bu yüzden sadece zaman öldürmeyi tercih ettiğimizi ifade edip, modern toplumun doyumsuzluğunu oral fiksasyonla açıklamış. Seçici duyarlılık ve benmerkezci algıyı açıklayıp eleştirmiş. Son bölümde tüm görüşlerini toparlayıp özet halinde günlük yaşama uyarlamış. Marx etkilenmesi hala seçilse de metni boğacak yoğunluğa ulaşmamış.
bilinen kişisel gelişim kitaplarından değil, aptalmışsınız ve her zaman mutlu olup aşık olmak zorundaymışsınız gibi öneriler içermiyor. tanımlarını ve nedenlerini aslında hiç sorgulamadığımız duyguların ve bu bilinmezlikle gelişen beklentilerin, olması gereken diye bildiğimiz şeyleri, en temel olgulardaki anlayışları sorgulatan, tecrübeler arttıkça duygular üzerine kurduğumuz tabuların bizi mutsuz ettiğini gösteren de bir kitap. çok çabuk ilerliyor zaten, bu duyguyu sorgulamak isteyenlerin okuması tavsiye bir kitap.
Objektif bir bakış açısı ve muhteşem bir bilinç örneği sevginin ne olduğu çok güzel ifade edilmiş.
Çok etkilenmedim,fazlaca Hristiyanlıktan bahsedilmiş,örnekler verilmiş. Doğan cüceloğlu okumayı tercih ederim.
Kitabın suçu yok ben konsantre olamıyorum. Eski sevgilim vermişti. Bir kitap kurdunun daha hayalleri yıkıldı anlayacağınız...
Atilacak ilk adim sevmenin de tıpkı yaşamak gibi bir sanat olduğunu kabul etmektir. Müzik, resim, marangozluk,doktorluk mühendislik gibi başka herhangi bir sanatı öğrenmek için ne yapıyorsak, sevmeyi ogrenebilmemiz için de ayni seyleri yapmamiz lazim.
#Başarı, ün ,güç, para bunlari elde etmek için varimizi yoğumuzu veririz, sevmeyi öğrenmek için hiçbir şey yapmayiz.
#Sevgi bir etkinliktir, edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktir,bir şeye kapılmak değildir. Sevginin etkin özelliği en genel biçimde şu şekilde tanimlanabilir; SEVGI VERMEKTIR, ALMAK DEGILDIR.
Nasil sevilir, insan kimi sever, ana baba , kardes , eş nasil sevilir? Tanri sevgisi, cinsel sevgi... Erich Fromm'un sevmeye , sevilmeye dair belli başlı başlıklar halinde ortaya koyduğu eser..Okumakta fayda var.