Romantik ve duygu dolu romanların yazarı Julia London dört kitaplık serinin intikam ve şehvet dolu ilk kitabını bizlere sunuyor. 1834 İngilteresinde süregelen olaylar trajik bir düello sonrası Kont Adrian Spencein çok sevdiği ve her zaman mutlu etmeye çalıştığı sert mizaçlı babası tarafından reddedilmesiyle başlıyor.
Bundan sonra büyük bir çıkmaza düşen Adrian, babasının gözbebeği kardeşi Benedictin sevdiği kıza kur yaparak onu baştan çıkarıp evleniyor. İntikam için yaptığı bu seçim karısı ile birlikte kaderleriyle baş başa bırakıyor. Fakat asıl sorun tutku dolu ilişkide Adrianın içe kapanık olması ve karısı Lillianaya bir yabancı gibi davranmasından kaynaklanıyor. Sonunda bu birliktelik adeta fırtınalı bir denize dönüşüyor. Lilliana, Adrianı evine bağlamanın tek yolunun, kimseye söyleyemediği, en gizli sırlarının kilidini açıp, onun sevgiye karşı sımsıkı kapadığı kalbini keşfetmekte ararken; Benedict, çiftin arasına girebilmek için elinden geleni yapıyor.
Okurlar, inatçı çiftlerin birbirleriyle girdiği bu mücadelenin sonucunu görmek için sabırsızlanabilir, fakat London'ın yarattığı duygu dolu ve yoğun atmosferi hikâyeyi gizemli kılmaya yetiyor ve yazarın büyüleyici tasvirleri sizi görkemli aristokratik hayatın tam ortasına bırakıyor.
Romantik ve duygu dolu romanların yazarı Julia London dört kitaplık serinin intikam ve şehvet dolu ilk kitabını bizlere sunuyor. 1834 İngilteresinde süregelen olaylar trajik bir düello sonrası Kont Adrian Spencein çok sevdiği ve her zaman mutlu etmeye çalıştığı sert mizaçlı babası tarafından reddedilmesiyle başlıyor.
Bundan sonra büyük bir çıkmaza düşen Adrian, babasının gözbebeği kardeşi Benedictin sevdiği kıza kur yaparak onu baştan çıkarıp evleniyor. İntikam için yaptığı bu seçim karısı ile birlikte kaderleriyle baş başa bırakıyor. Fakat asıl sorun tutku dolu ilişkide Adrianın içe kapanık olması ve karısı Lillianaya bir yabancı gibi davranmasından kaynaklanıyor. Sonunda bu birliktelik adeta fırtınalı bir denize dönüşüyor. Lilliana, Adrianı evine bağlamanın tek yolunun, kimseye söyleyemediği, en gizli sırlarının kilidini açıp, onun sevgiye karşı sımsıkı kapadığı kalbini keşfetmekte ararken; Benedict, çiftin arasına girebilmek için elinden geleni yapıyor.
Okurlar, inatçı çiftlerin birbirleriyle girdiği bu mücadelenin sonucunu görmek için sabırsızlanabilir, fakat London'ın yarattığı duygu dolu ve yoğun atmosferi hikâyeyi gizemli kılmaya yetiyor ve yazarın büyüleyici tasvirleri sizi görkemli aristokratik hayatın tam ortasına bırakıyor.
Julia London'ın adını daha önce duymuştum ama kitabını hiç okumamıştım. Tek kelimeyle müthişti. Okurken olayları sanki ben yaşıyordum.İntikam,öfke,aşk bu kadar mı güzel anlatılır.Bu yazarın epey eseri varmış onları da sabırsızlıkla bekliyorum.
Yorumum:
Bilindiği üzre Adrian babası ve kardeşinden intikam için lilliana ile evleniyor..ve bir süre sonra içine kapanıyor...bunun bir çok sebebi var..babası Adrian'a kötü küçük oğlu Benedic'e ise fazlasıyla sevecen davranıyor...Adrian'a kötü davranmakla kalmıyor..onu aşşalıyor..onun olması gereken serveti..parayı benedict'e bırakıyor..yani veriyor...birde burda Benedict ve Adrian'ın doğumları ile ilgili bir tuhaflık var..:)
bir diğer sorun ise düelloda ölümüne sebep olduğu Philip hem en yakın arkadaşı hemde kuzeni..onun ölümüne sebiyet verdiği içinde biraz vicdan azabı çekiyor...
kızımıza gelince...ilk başlarda oıldukça saf..masum..kendi halinde bir çiftlik kızı...ama Adrian'ı çocukluğundan hatırlıyor ve onunla evlenmek istediğini öğrenince aptal aşıklar gibi hemen evet diyor.Benedict'le evlenmek gibi bir durumu olduğu halde..ama iş resmiyete binmemiş...kızımızın istediği şeylerden biride özgür olmak..hayatı doya doya yaşamak..zira 22 yaşına kadar çiftlikten çok nadir çıkmış ve londraya bile 1 kez çocukken gitmiş...Adriandan bu özgürlükler konusunda garanti alıyor ve evleniyor...
buraya kadar her şey iyi..ama Benedict arada bir onların evide yatıya kalıyor ve her ikisininde arasını açmaya çalışıyor..kızımız aptalcada olsa kocasının kardeşi diye benedict'e iyi davranıyor ama Adrian bunu yanlış anlıyor..eee Benedict'e üstüne tuz biber ekliyor..Böylece uzun süren bi yanlış anlaşılma durumu oluyor..
hatta bir ara Adrian nedenini anlamadım kazamı yoksa kasıt mı var kendini silahla vuruyor ve kör oluyor...ilk başlarda dünyayla elini eteğini çekiyor ama daha sonra Lillian sayesinde hayata tutunuyor ve araları Benedict tekrar ortaya çıkana ve Adrian tekrar görmeye başlayana kadar mutlu mesut sürüyor...
daha bunun gibi bir sürü anlaşılmazlıklar olsada sonuçta bir Lillian Bir Adrian ee Birde bebek mutlu mutlu yaşıyor..
ama şunu söyliim akşamdan başlayarak gün doğumuna kadar kitabı okudum...yok böyle bir şey..çok etkilendim..bazen ciddi anlamda gözlerim doldu..onların mutsuzlu benim içimi daralttı..:)
edit:yorumlarım yanlış anlaşılmasın oldukça eğlenceli bölümleride var kitin...Lillian ilk başlarda oldukça asi tavırlarda denediği için bir ara bayağı bi eğlendim:)
Bu kadar insanı yanıltan bir kapak daha görmedim. Kitabımız, kapak görselindeki bodur beyefendinin çirkinliğinin aynı derecesinde harika bir kurguya sahipti. Çok beğendim ben, keşke daha önce okusaymışım.
Historical romantik tarzındaki eserlerin kurguları birbirine çok benzerlik göstermektedir. İçerilerinde farklı kurgusu olanı bulmak çok zor. Tarzında farklı kurgusu olduğunu düşündüğüm bu roman okunabilinir.
Kitap iyi hoş ama kapak tasarımı berbat :((( Kapak beni okuma diye bagırıyor. ))
Adrian Spencein ünlü Regent Sokağı Serserilerinden Albringht kontudur. Diğerleri Ketteting Kontu Julian Dane, Sutherland Dükü’nün ikinci oğlu Arthur Christian ve Philip Rothembow'dur. Adrian ve kuzeni Philip oyun oynarken Philip hile yapınca Adrian hileyi bırakmasını söyler ama Philip alınıp onu düelloya davet etmiştir. Ertesi sabah ayılıp vazgeçeceğini düşünerek Adrian kabul etmiştir. Adrian havaya ateş etse de Phillip Adrian'a ateş etmiş ve ölen kendisi olmuştur. Böylece serserilerden biri ölmüştür. Dördü kendi kurallarına göre yaşamış, servetlerini daha büyük servetler edinmek için riske atmış, toplumdan kanunlardan korkmamış, serseri olarak anılsalar da kötü işlere bulaşmamışlardır. Adrian bu olaydan sonra hep bunun vicdan azabını yaşamıştır.
Bir erkek kardeşi vardır Benedict. Babası kardeşini sevip, iyi davranırken ona sevgi göstermemiş, aşağılamış, kötü davranmıştır. Onun olacak olan serveti de kardeşine bırakmıştır. Adrian kuzeni ile düello yapıp öldürünce de babası ile ilişkileri daha kötü bir hal almıştır. Adrian'da babasının bu yaptıklarından sonra intikam almak için kardeşinin sevdiği kız Lillian ile evlenmeye karar verir.
Lillian Benedict yerine Adrian ile evlenmeyi kabul eder. Yaşadığı yerden neredeyse hiç çıkmamıştır ve tek istediği hayatını yaşayıp, özgür olmaktır. Bunun için evlenmeyi kabul eder.
Evlenirler ama evlendikten sonrası ikili için zor geçer. Adrian önce Lillian'a mesafeli davranır, ne zaman ilişkilerini düzeltmeye başlasalar ortaya bir Benedict engeli çıkar. Üstelik çok masum durmadığından ikili arasında kıskançlıklara, yanlış anlamalara sebep olur.
Adrian silahla kendisini vurup kör kalır bu yüzden kötü bir sürece girse de Lillian Adrian'ın hep yanında olur. Araya giren engellere rağmen ikilinin sonunda mutlu bir evliliği olur.
Kitap çok güzeldi. Aslında bakınca konu olarak bir farklılık yok sıradan gibi görünüyor ama başlayınca elinden bırakamadığın bir hale geliyor. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve çok sevdim. Güzel, akıcı bir kitaptı.
Çok iyi bir kitap. Hiç sıkılmadan okudum :)
502 sayfa