Başlarda kitap her ne kadar hoşuma gitsede ilerleyen bölümlerde baya sıkıcılaşmaya başladı. Yazarın tarzına kalemine yakışmayan bir kitap olmuş.. Fazla basit okurken "böyle bir üslubu herkes kullanır Julie nerde senin tarzın nerde senin stilin !! " diye diye okudum bitirdim. Kısacası kitap yavandı, beğenmedim..
Başlarda kitap her ne kadar hoşuma gitsede ilerleyen bölümlerde baya sıkıcılaşmaya başladı. Yazarın tarzına kalemine yakışmayan bir kitap olmuş.. Fazla basit okurken "böyle bir üslubu herkes kullanır Julie nerde senin tarzın nerde senin stilin !! " d... tümünü göster
New York'taki dar sokakta terk edilmiş bir bebek bulan Clayborne kardeşlerin hayatı birdenbire değişir. Bebeğe Mary Rose adını verip onu bir leydi gibi yetiştirmek adına Montana, Blue Belle'e yönelirler. Aralarında kan bağı olmasa da orada bir aile olurlar. Ancak ansızın karşılarına çıkan bir yabancı onları ayırma tehdidi oluşturmaktadır...
Lord Harrison Stanford MacDonald belindeki silahla boş boş gezinmektedir, fakat çok geçmeden özünde bir centilmen olduğunu kanıtlar. Ağabeyler ona haydut bölgesinde nasıl hayatta kalacağını öğretirler, Mary Rose ise derin ve ümitsiz bir tutkuyla onun kalbine dokunur. Ancak kısa süre içinde yıkıcı gerçekler Mary Rose'un kendisi, hayatı ve yeni keşfettiği aşkı hakkında bildiği her şeyi sorgulamasına neden olur.
"Garwood'un usta kaleminden çıkma,
aile değerlerini vurgulayan sürükleyici bir hikâye."
Kirkus Reviews
"Gülüp ağlayacak ve şefkatle aşkın gücünü hissedeceksiniz.GÜLLERE SOR ışıltılı bir başarı örneği."
Romantic Times
"Garwood hayranlık uyandıran olağanüstü anlatım tarzı ve karakterleriyle kalbinize dokunacak."
Rendezvous
"İlgi çekici karakterleriyle heyecan verici ve sürükleyici bir hikâye."
Library Journal
New York'taki dar sokakta terk edilmiş bir bebek bulan Clayborne kardeşlerin hayatı birdenbire değişir. Bebeğe Mary Rose adını verip onu bir leydi gibi yetiştirmek adına Montana, Blue Belle'e yönelirler. Aralarında kan bağı olmasa da orada... tümünü göster
okuması zevkli bir kitaptı sadece en önemli olayların son 10 sayfada gelişmesi olayını sevmedim hele birde son dakika çocuk olayını kattı yazar ortaya okuduğum anda ooff be yazar bunu bari yapmasaydın güzelim kitaba diyesim geldii son dakika olaylarını sevemedim bir türlü şu romanlarda :)
okuması zevkli bir kitaptı sadece en önemli olayların son 10 sayfada gelişmesi olayını sevmedim hele birde son dakika çocuk olayını kattı yazar ortaya okuduğum anda ooff be yazar bunu bari yapmasaydın güzelim kitaba diyesim geldii son dakika olayları... tümünü göster
Yiğit görüntüsü, korku uyandıran şöhreti ve dillere destan dövüş becerileri Alex MacLeod'un kaya kadar sert bir paralı asker rolüne bürünmesi için biçilmez bir kaftandı. Klanını korumak için bu gizli görevi üstlenen Alex, asıl amacını kimseye belli etmeyeceğine dair yemin etmişti. Ancak bu cesur girişimi, bizzat haydutların elinden kurtardığı güzel bir kadın tarafından tehdit edilir; bu masum meleğin bir anda planlarını tehlikeye atacağı aklının ucundan bile geçmemektedir.
Meg Mackinnon onu koruyacak ve klanını ayakta tutacak güçlü bir eş arayışı içindeydi; ta ki bir gece yarısı delici mavi gözleri ve toy şehvetiyle karşısında onu görüp soluksuz kalacağı ana dek. Alex hiç sadakati olmayan bir paralı asker gibi davranır, ancak hiç de öyle değildir. Meg, ateşe doğru yürüdüğünden habersiz, onun tüm karanlık yönlerini keşfetmeye çalışır ve tehlikenin boyutları giderek artar, özellikle de bir İskoç erkeğinin maskesini indirmeye cesaret edecek bir kadın için.
Yiğit görüntüsü, korku uyandıran şöhreti ve dillere destan dövüş becerileri Alex MacLeod'un kaya kadar sert bir paralı asker rolüne bürünmesi için biçilmez bir kaftandı. Klanını korumak için bu gizli görevi üstlenen Alex, asıl amacını kimseye ... tümünü göster
MASUM BİR GÜZELİN AŞKI ÇİRKİN BİR ARİSTOKRATI TERBİYE EDEBİLİR Mİ?
“BÜYÜKLER İÇİN YAZILMIŞ MUHTEŞEM BİR PERİ MASALI” Susan Elizabeth Phillips
“TUTKUYLA HARMANLANMIŞ BİR AŞK HİKAYESİ…” Amanda Quick
GÜZEL
Seçkin bir Amerikan vârisi olan Louise Vandermeer güzel ve zekidir… ancak hayatından bıkmıştır – cesaret isteyen bir maceraya atılması da bu yüzdendir: Başka ülkedeki bir aristokratla evlenmek için okyanusun karşı tarafına seyahat edecektir. Dedikodulara göre evleneceği adam son derece çirkindir – bu, onu gün ışığında hiç görmediği ve merak uyandırıcı bir yabancıyla tutkulu, gözü kara bir ilişkiye iter.
ÇİRKİN
Charles Harcourt, çocukken geçirdiği bir hastalığın bıraktığı yaraya rağmen, Avrupa’nın en entelektüel güzellerini elde etmeyi başarmıştır. Şaka olsun diye, kendi nişanlısının gemisinde kimliğini gizleyerek seyahat etmeyi – ve zifiri karanlıkta budala bir genç kızı baştan çıkarmayı – planlamıştır. Ancak, çapkın kahramanımızın şakası geri teper. Şimdi deliler gibi aşık olan odur; artık eşi olan ve her şeye çabucak sinirlenen Lulu ise sadece gemideki sevgilisine aşıktır, hem de tüm o zaman boyunca onun Harcourt olduğunu bilmeden. Ve Charles onun kalbine asla sahip olamayacaktır – içinde saklanan prensi ona gösterene kadar.
MASUM BİR GÜZELİN AŞKI ÇİRKİN BİR ARİSTOKRATI TERBİYE EDEBİLİR Mİ?
“BÜYÜKLER İÇİN YAZILMIŞ MUHTEŞEM BİR PERİ MASALI” Susan Elizabeth Phillips
“TUTKUYLA HARMANLANMIŞ BİR AŞK HİKAYESİ…” Amanda Quick
GÜZEL
Seçkin bir Amerikan vârisi olan Louise Vand... tümünü göster
Romantik ve duygu dolu romanların yazarı Julia London dört kitaplık serinin intikam ve şehvet dolu ilk kitabını bizlere sunuyor. 1834 İngilteresinde süregelen olaylar trajik bir düello sonrası Kont Adrian Spencein çok sevdiği ve her zaman mutlu etmeye çalıştığı sert mizaçlı babası tarafından reddedilmesiyle başlıyor.
Bundan sonra büyük bir çıkmaza düşen Adrian, babasının gözbebeği kardeşi Benedictin sevdiği kıza kur yaparak onu baştan çıkarıp evleniyor. İntikam için yaptığı bu seçim karısı ile birlikte kaderleriyle baş başa bırakıyor. Fakat asıl sorun tutku dolu ilişkide Adrianın içe kapanık olması ve karısı Lillianaya bir yabancı gibi davranmasından kaynaklanıyor. Sonunda bu birliktelik adeta fırtınalı bir denize dönüşüyor. Lilliana, Adrianı evine bağlamanın tek yolunun, kimseye söyleyemediği, en gizli sırlarının kilidini açıp, onun sevgiye karşı sımsıkı kapadığı kalbini keşfetmekte ararken; Benedict, çiftin arasına girebilmek için elinden geleni yapıyor.
Okurlar, inatçı çiftlerin birbirleriyle girdiği bu mücadelenin sonucunu görmek için sabırsızlanabilir, fakat London'ın yarattığı duygu dolu ve yoğun atmosferi hikâyeyi gizemli kılmaya yetiyor ve yazarın büyüleyici tasvirleri sizi görkemli aristokratik hayatın tam ortasına bırakıyor.
Romantik ve duygu dolu romanların yazarı Julia London dört kitaplık serinin intikam ve şehvet dolu ilk kitabını bizlere sunuyor. 1834 İngilteresinde süregelen olaylar trajik bir düello sonrası Kont Adrian Spencein çok sevdiği ve her zaman mutlu etmey... tümünü göster