George, Kaliforniyada bir üniversitede ders veren elli yaşlarında, İngiliz asıllı bir profesördür. Yaşamını paylaşan arkadaşı Jimi bir araba kazası sonucu kaybetmiştir. Ama yaşamayı sürdürmek zorundadır. Komşu evlerin çocuklarına kızarak; Aldous Huxley hakkında ders vererek; tenis kortundaki sarışın delikanlının görüntüsünü zihnine yerleştirerek; öteki öğretim üyeleriyle çene çalarak; kocası tarafından terk edilmiş bir kadın arkadaşıyla kafa çekerek... Öğrencilerine yaşı ve İngilizliği, toplumun geri kalanına ise eşcinselliği nedeniyle yabancılaşmıştır. Ama Christopher Isherwooda göre insanoğlu, sevdiklerini kaybetmenin, yalnızlığın, yabancılığın üstesinden gelmeyi de başarabilecek güçtedir. Başarmalıdır... Ülkemizde Kabare filmine kaynaklık eden öyküleri dolayısıyla tanıdığımız Isherwoodun Türkçedeki ilk romanı.
George, Kaliforniyada bir üniversitede ders veren elli yaşlarında, İngiliz asıllı bir profesördür. Yaşamını paylaşan arkadaşı Jimi bir araba kazası sonucu kaybetmiştir. Ama yaşamayı sürdürmek zorundadır. Komşu evlerin çocuklarına kızarak; Aldous Huxley hakkında ders vererek; tenis kortundaki sarışın delikanlının görüntüsünü zihnine yerleştirerek; öteki öğretim üyeleriyle çene çalarak; kocası tarafından terk edilmiş bir kadın arkadaşıyla kafa çekerek... Öğrencilerine yaşı ve İngilizliği, toplumun geri kalanına ise eşcinselliği nedeniyle yabancılaşmıştır. Ama Christopher Isherwooda göre insanoğlu, sevdiklerini kaybetmenin, yalnızlığın, yabancılığın üstesinden gelmeyi de başarabilecek güçtedir. Başarmalıdır... Ülkemizde Kabare filmine kaynaklık eden öyküleri dolayısıyla tanıdığımız Isherwoodun Türkçedeki ilk romanı.
kitabı değerlendirirken belkide tarafsız olamayacağım. bu kitapla birlikte başka bir kitap daha okuyordum. bu iki kitabı kıyaslamadan edemeyeceğim. öbür okuduğum kitap (serenad) çok yavan bir dille yazılmış. günlük hayatta bile daha dişe dokunur cümleler kurulurken, bu kitap, yeni bir dil öğrenirken kullanılabilecek basit cümlelerle bezenmişti.(ilk iki yüz sayfasındayım. ilerde değişiyorsa bilemeyeceğim).
o kitabın ortasında sıkılıp bu kitaba başladığımda sığ göletlerden çıkıp umman denizine dalmışım gibi geldi. yazarın ve karakterin kıvrak zekası, ince espriler, dokundurmalar ile çok güzel bir dil ortaya çıkmış. diğer kitapta arayıp da bulamadığım şey bu kitapta gani gani vardı. aradığım şey de şiirsel veya söz sanatlarıyla donatılmış cümleler değil,zekice yazılmış, insanın içinde duygular uyandırabilecek cümlelerdi.
kitabın kişiye kattığı şeylere gelirsek; insanın toplum değerlerini hiçe sayan iç yüzü(iki yüzlülüğü) o kadar güzel bir anlatımla dile getirilmiş ki, okuyan herkes aslında kendisinde de bulunan bu ikiyüzlülüğün gocunulacak bir şey değil de sadece hayata tutunmak içi bir zaruret olduğunu anlayacaktır
Christopher Isherwood tıpkı bir kameraman gibi kahramanının hayatını anlatmış. Geroge'u açıkcası kitabın sonunda böyle bir sonun bekleyeceğini düşünmemiştim.
Kitap inanılmaz derecede zekice kurulmuş cümleler ve tasvirlerle dolu. Tıpkı bir film seyrediyormuşcasına kitabı okudum.
Kitap adeta anlatımıyla hayal gücümü yönlendirdi.
Bittiğine üzülmedim desem yalan olur.
"Lolita" ile arasında intertextuality olup olmadığını merak ettiğim roman
En sevdiğim kitaplardan birisi yazarın dili o kadar iyi ki sanki okumuyor izliyorsunuz o kadar kitabın içindesiniz kitabin filmini de izledim güzel bir film olmasina rağmen kitapta önemli görduğum bazi kisimlar atılmıştı.
131 sayfa