William Beckford, Vathek’in trajik öyküsünü, 1782 yılında, üç gün üç gecede, Fransızca yazmıştır. Aslında karmaşık bir öykü değildir bu. Vathek’in, inancını değiştirmesi koşulunu yerine getirerek, kan dökerek, günahlar işleyerek girdiği Yeraltı Ateşi sarayı debdebe ve tılsım bakımından alabildiğine zengindir, ancak aynı zamanda cehennemdir de. Bu tür bir öykü olan Doktor Faustus ve onun çıkış noktasını teşkil eden birçok Ortaçağ söylencesinde cehennem, kötülük tanrılarıyla anlaşma yapan günahkârlara verilen cezadır; bu öyküde ise hem ceza hem de günaha teşviktir. Beckford’un Yeraltı Ateşi sarayının, yazın sanatının ilk korkunç cehennemi olduğunu iddia ediyorum. İskoçya lehçesinde çevrilmesi pek mümkün olmayan, doğaüstü dehşeti tanımlayan bir sözcük vardır: Uncanny. Bu sözcük Vathek’in bazı kısımları için geçerlidir; anımsadığım kadarıyla da Vathek’ten önce yazılmış hiçbir eser için aynı şey söylenemez. Jorge Luis Borges
William Beckford, Vathek’in trajik öyküsünü, 1782 yılında, üç gün üç gecede, Fransızca yazmıştır. Aslında karmaşık bir öykü değildir bu. Vathek’in, inancını değiştirmesi koşulunu yerine getirerek, kan dökerek, günahlar işleyerek girdiği Yeraltı Ateşi sarayı debdebe ve tılsım bakımından alabildiğine zengindir, ancak aynı zamanda cehennemdir de. Bu tür bir öykü olan Doktor Faustus ve onun çıkış noktasını teşkil eden birçok Ortaçağ söylencesinde cehennem, kötülük tanrılarıyla anlaşma yapan günahkârlara verilen cezadır; bu öyküde ise hem ceza hem de günaha teşviktir. Beckford’un Yeraltı Ateşi sarayının, yazın sanatının ilk korkunç cehennemi olduğunu iddia ediyorum. İskoçya lehçesinde çevrilmesi pek mümkün olmayan, doğaüstü dehşeti tanımlayan bir sözcük vardır: Uncanny. Bu sözcük Vathek’in bazı kısımları için geçerlidir; anımsadığım kadarıyla da Vathek’ten önce yazılmış hiçbir eser için aynı şey söylenemez. Jorge Luis Borges
Halife olduğu halde kendi ihtirasları için şeytana tapmaya başlayan insanlara kötülük yapmaktan zevk alan ve ancak bu yolla Adem öncesi zenginliklere ve ölümsüzlüğe kavuşacağını uman bir kralın hikayesi. Doğa üstü varlıklar ve hayal gücümüzü zorlayan mistik olaylarla bezenmiş hikaye halifenin iblisin tuzağını düşmesi ile son bulan akıbetini anlatıyor.
Bu kitaba herhangi bir şekilde yorum yapılabileceğini sanmıyorum. Kısa bir 'Faust' örneği diyebiliriz -ki onu çok daha fazla sevmiştim- Aklımda tek bir soru kaldı;
Bu yazar bunları yazacak kadar ne yaşamış?!?!?!?!?!?
Ben gidiyorum daha fazla konuşamayacağım.
"Acı çekiyorum, acı çekiyorum, acımasız bir ateş kasıp kavuruyor yüreğimi."
Başlarda eğlenceli bulmama rağmen ilerleyen sayfalarda absürd masal olması nedeniyle çok sıkılarak bitirdim. Okunmasa da bir şey kaybettirmez.
144 sayfa
Dost Kitabevi Yayınları tarafından yayınlandı