Akıntıya kapılmış, dümensiz bir gemi. Anahtarı olmayan bir delik. Haz, hüzün, hezeyan. Zamanın çarkında, medeniyetin kokuşmuş sularında sürüklenen, çivisi çıkmış bir dünya... Birileri tüller, kadifeler içindeyken diğerleri balçıklara gömülmüş debelenmekte. Zaman geçip gidiyor. Ne dün var ne yarın. Ve Henry Miller, yaşam adı da verilen kaosa dair yazılmış en güçlü metinlerden biriyle yeraltı baharlarının peşinde.
“O günden bu yana her kaçağın Paris’te er ya da geç keşfettiği bir şeyi keşfettim: cehennem azabı çekecek olanlar kendilerine uygun cehennemi ısmarlamıyordu.”
Henry Miller, maruz kaldığı yasaklara rağmen bugün çağdaş edebiyatın en önemli başyapıtlarından biri sayılan Yengeç Dönencesi ile karşınızda.
“Zaman zaman patlayan, bizi yaralayan ve içimizi dağlayan, bizden iniltiler, gözyaşları ve beddualar koparan sayfalar okuyorsak, bilin ki bunlar sırtı duvara dayalı, tek savunması sözcükler olan biri tarafından yazılmıştır; sözcükler dünyanın yalancı ve ezici ağırlığından, yüreksizlerin kişilik mucizesini çökertmek için yarattığı işkence aletleri ve çarklardan her zaman daha güçlüdür.”
Akıntıya kapılmış, dümensiz bir gemi. Anahtarı olmayan bir delik. Haz, hüzün, hezeyan. Zamanın çarkında, medeniyetin kokuşmuş sularında sürüklenen, çivisi çıkmış bir dünya... Birileri tüller, kadifeler içindeyken diğerleri balçıklara gömülmüş debelenmekte. Zaman geçip gidiyor. Ne dün var ne yarın. Ve Henry Miller, yaşam adı da verilen kaosa dair yazılmış en güçlü metinlerden biriyle yeraltı baharlarının peşinde.
“O günden bu yana her kaçağın Paris’te er ya da geç keşfettiği bir şeyi keşfettim: cehennem azabı çekecek olanlar kendilerine uygun cehennemi ısmarlamıyordu.”
Henry Miller, maruz kaldığı yasaklara rağmen bugün çağdaş edebiyatın en önemli başyapıtlarından biri sayılan Yengeç Dönencesi ile karşınızda.
“Zaman zaman patlayan, bizi yaralayan ve içimizi dağlayan, bizden iniltiler, gözyaşları ve beddualar koparan sayfalar okuyorsak, bilin ki bunlar sırtı duvara dayalı, tek savunması sözcükler olan biri tarafından yazılmıştır; sözcükler dünyanın yalancı ve ezici ağırlığından, yüreksizlerin kişilik mucizesini çökertmek için yarattığı işkence aletleri ve çarklardan her zaman daha güçlüdür.”
bilinçakışıyla yazdığı yerleri beğendim açıkçası ama içtik sıçtık hikayeleri beni baydı...
nerdeyse otuz yıl boyunca yasaklı kalan bu kitap
çağdaş bir klasik.ben bi okuyun derim.
"Yeraltı Edebiyatı" şeklinde tanımlanan edebiyat türü varsa bu kitap, başarılı bir örneği. Cinsellik unsuru sebebiyle eserin yıllarca yasaklanması üzücü. Çünkü harika tespitler ve cümleler barındırıyor. Avrupalı - Amerikalı tespitleri dikkat çekici. Eleştirebileceğim nokta anlatımını fazla dağınık buldum. Bir de sanki yazardan daha fazla, daha parlak cümleler çıkacakmış da uğraşmamış ya da paylaşmamış hissiyatına kapıldım :) Kısacası bu türü zaten seviyorum. Kitabı keyifle okudum. Ayrıca bu türü Hakan Günday da başarıyla temsil ediyor. Bu türde başka yazar tavsiyeniz varsa memnun olurum.
abdli çıldın henry miller'in paris kitabı.. yoğun, karışık ama özellikle tarzına alıştıktan sonra sürükleyici..
Karton Cilt, 8.Baskı, 286 sayfa
Eylül2016 tarihinde, Siren Yayınları tarafından yayınlandı