Bir anti- kahramanı , onun bilinç akışını, dış dünya algısını ve iç çatışmalarını, varoluşcu felsefeye de dokundurarak kusursuz anlatmış ... Mekanlara, karakterlere ait en ince detayları dahi müthiş aktarmış ... Benzersiz bir yazar , iyi ki kalemi kağıda değdirmiş ve iyi ki okuyabiliyorum eserlerini dediğim sayılı Türk yazarlardan...
Yusuf Atılgan'ın okuduğum ilk kitabı. Aylak Adam'a başlamış 15-20 sayfa okuyup bırakmış biri olarak bu kitabı çok beğendiğimi belirteyim. Ancak bu kitaba en başından bir şans verme felsefesiyle yola çıktığımdan (Aylak Adam'a bu şansı vermemiştim:)) yavaş yavaş, koptuğum yerlerden geriye dönerek okudum ve pişman da olmadım. Çünkü hızlıca okunarak anlaşılabilecek bir kitap değil. Yazar baş kahramanın zihnini yazdığı için kitabında, bir an şimdiki zamanı aktarırken hiç bir işaret vermeden geçmişteki bir olayı anlatmaya başlıyabiliyor. Geçmişi yada bir olaya ait düşüncelerini aktarırken yarıda kesip şimdiki zamana dönebiliyor. Bu geçişlerde biraz vakit harcanıp nereden nereye geçildiği anlaşılmaya çalışılırsa çok keyifli bir roman çıkıyor ortaya. Aksi takdirde hiç birşey anlaşılmayacağından beş para etmez hissi uyandırabilir.
bu hikaye için çok daha güzel başlıklar var bende. daha iyilerini yazabilen bir yazarın en çok bu hikayesinin meşhur olması, bizim memleket insanına özgü, bazı şeylere olan bitmek tükenmez açlıktan ileri geliyor diye düşünüyorum.
bu kitap hakkında bir şeyler yazmam gerekli dedim uygun cümleyi bulamadım filmini izlemem gereklidir bekli dedim filmini izledim yine anlatımım yetmedi netten baktım ekşisözlükte hemingway kullanıcısının yazdığı yorumu gördüm evet işte bu dedim yorum mu ? işte bu : ne ölmeyi ne yaşamayı hak edenlerin kitabi...
okuyun dostlarım arkadaşlarım kardeşlerim yoldaşlarım düşmanlarım sadece okuyum cahillikten başka düşman yok
Türk yazarlara karşı ön yargımı kırmak için aldım kitabı okudumda ama nasıl okudum. yanlızlık temasını işlemeye çalışmış yazar.Konudan konuya haberiniz olmadan kopuk geçişlerde bulacaksınız kendinizi.Ve anlamakta zorlanıcaksınız kitabı okurken yazarın üslubu sıkıcı durum kitabı bu olay örgüsü yok....Durumu anlatıyor sıradan biri kalem kağıt alsın yazar her yazar böyle bir kitap... bundan dolayıda sürükleyicilik kazanmıyor kitap tam tersi kitabı bitirmek de zorlanıyorsunuz... Malesef beğenmedim Kötü bir kitabı birşey anlamış gibi Abartanlarıda anlamadım... 3/10
Yazar girişte yoğun bir dil kullanmış 'Nerden başladım ki bu kitaba?' derken bir anda kitabın akıcılığına kapıldım. Ama ilerleyen sayfalardaki yoğun melankoli havası bunalttı beni. Oh be sonunda bitti dedirtti artık :)
Psikolojik sorunları olan Zebercet'in öyküsünü çok zorlanarak okudum. Zebercet, öncesinde okuduğum Ayfer Tunç'un Dünya Ağrısı'ndaki Mürşit'le kısmen benzerlikleri olan, Anadolu'da Anayurt Oteli'ni işleten bir karakter. Otele gelip bir gece konaklayan kadın bütün yaşamını değiştirir Zebercet'in ve içindeki tüm karanlıklar çıkıverir ortaya. Anlatılmak istenen çok güzel anlatışmış olsa da, hikayeye bir türlü odaklanamadığım için zor bitirdiğim bir kitap oldu.
aylak adam'ı okuyup, anayurt otelini okumamak olmazdı... daha ilk sayfalarda zebercet efendiden etkilenmiştim.. ama sonradan kitaptan iğrendim..
posmodern edebiyat seven birisi olarak hayal kırıklığına uğradım... belki yusuf atılgan'a ara vermeliydim, belki zamansız başladım kitaba. belki beynim doldu.. belki romanlarda 'cinsellik'ten hoşlanmadığım için iğrendim kitaptan..
aylak adam muhteşemdi.. ona toz kondurmam ve kondurtmam! ama anayurt oteli tam bir fiyasko!! zaman kaybı klasiklerden diyorum başka bir şey demiyorum...
Yusuf Atılgan'ın zamanının ötesinde bir yazar olduğunu düşünüyorum. Az yazmış ama öz yazmış, özenerek yazmış. Anayurt Oteli, incecik olmasına rağmen öyle kalın ki aslında... Okur olarak keşke daha çok kitabı olsaydı diyorum. O yıllarda böyle farklı kitaplar yazabilmek takdir edilesi.
kitabın başlarında betimlemeler hakimken sonlarına doğru zebercetin iç dünyasına giriyoruz. Bu kitapta Zebercet aslında biraz Albert Camusun Yabacısı biraz da Tutunamayanlardaki Selimdir. Kitap tutunamayanlara göre daha az Face'de paylaşacak alıntı içeriyor olabilir.
Aylak Adam kesinlikle hayatımın kitabıydı fakat Anayurt Oteli... Tam bir hayal kırıklığı. Zebercet'in ne yaptığını okurken birden düşüncelerini anlatmaya başlıyor yazar sonra onu da birden kesip Zebercet'in etrafında ne olduğunu anlatıyor o an Zebercet bir şey hatırlıyor eskilerden onu anlatıyor sonra başladığı yere bir dönüyor aradakiler olmasa da olurmuş diyorsun. İki sayfa ileri bir sayfa geri. Hele bir de gittiği aşevinde orada burada etrafındaki insanların konuşmalarını kesik kesik duyması var. "Sonra... demiş... giderken... annesini... sanırım..." Tam bir felaket.
Bir yaşam birebir kağıda aktarılmış. Edebi olabilir, sanatsal da olabilir fakat okuyuculuğu bitirmiş bu. Yalnız bir adam anlatılmış ama onlarca gereksiz isim dönüyor. Aylak Adam'dan sonra olmadı diyorum.
Anayurt oteli'nin son varisi Zebercet. Biraz sorunlu biraz psikopat, duygusal biraz ve çok yalnız. Bunalımları var, cinsel kimliği konusunda kararsız. Tüm bunlara rağmen okurken sevimli gelen,derdi kendisiyle olan bir adam. Yusuf Atılgan'ın aylak adam'dan sonra okuduğum ikinci kitabı ve kesinlikle aylak adamdan daha çok sevdim. Müthiş psikolojik tahliller güzel saptamalar gündeliğin içindeki ayrıntılar derken muazzam bir okuma keyfi sunuyor.
Yusuf Atılgan'dan daha iyisini bekliyor insan hele de aylak adamdan sonra, tadı yok.
ilk sayfalarının hem olay olarak durgunluğu hemde psikolojik tahlil olarak azlığı son 30 sayfada tamamen tersine dönüyor ve mükemmel bir yusuf atılgan kitabı ortaya çıkıyor her nekadar mükemmel olsada bir aylak adam değil gözümde.
Ezik,silik,köksüz,acınası bir adamın öyküsü..hani,bir roman kahramanını ancak bu kadar "sevemezsiniz"...Aylak Adam'dan kesinlikle daha başarılı..
Sadece Türk değil Dünya edebiyatının nadide eserlerinden biri. Kahramanımız oteli işleten Zebercet. Psikolojinin doruğa çıktığı bir başyapıt. Mutlaka okuyun derim.
Aylak Adam iyiydi ama buna dayanamadım bir türlü hem okuması zor hem de bir konu yok kısa bir kitap olmasına rağmen yarısına zor dayandım. İlle de merak edenler filmini izlesin.
yusuf atılgan'ın olgunluk dönemi eseri. aylak adam'ın aksine üniversite gençliğine değil, orta yaş kesimine hitap ettiğini düşünüyorum. iki kitap arasında 14 yıl olması da bunun göstergesi. yusuf atılgan'ın taşra kasabasındaki zebercet karakterinin psikolojisini bu kadar iyi anlatması beni çok şaşırttı. ayrıca oldukça gerçekçi bir kitap. ilk sayfalardaki iç içe geçen anlatım etkileyici. edebiyat kalitesi olarak aylak adam'dan daha iyi olduğunu düşünüyorum.
Bu kitabı değerlendirirken bence birkaç ayrı pencereden bakmak lâzım.
Yazarın hikayeyi kurgulama ve örüntüleme şekli gerçekten ince ve kıvrak bir zekayı gösteriyor. Kronolojik bir tekdüzelik görüntüsü içinde örgülenen olaylar, giderek ilginç noktalara evriliyor.
Akıcı ve okurken keyif veren bir kitap değil. Bazen birinci viteste seyreden olaylar bakmışsınız geri viteste, bazen de aniden beşinci viteste. Dumura uğruyor insan. Bazen okuyucu olayın neresinde olduğunu unutuveriyor.
Karakterler ise itici ve iğrenç. Efendi ve saygılı görünen bir Zebercet'in ne kadar saplantılı olabildiğini, insanların ne kadar büyük sapkınlıklar (enses istismarlar, oğlancılık vb.) içine düşebileceğini; sarsılarak, tiksinerek görüyor okuyucu.
Edebiyat sanatı açısından bir değer ifade ediyor olabilir ama gençlerin ve öğrencilerin gönül rahatlığı içinde okuyabileceği klasik anlamda bir klasik eser kesinlikle değil. 18+ ikazı ile birlikte kullanımı uygundur.