11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi. Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman
Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen anlatımdaki içtenliğini sevdiğimi söyleyebilirim arkadaşlarımın dediğine güöre 'Kinyas ve Kayra' isimli romanı daha iyiymiş umarım onu da okuyabilirim.Yazar yarattığı karakterlerin betimlemesini çok iyi yaptığı için yaşanan olayları canlandırmak mümkün.Bu da Yazarı daha yeni olmasına göre iyi yapar benim gözümde.
Şimdiye kadar okuduğum, en iyi kurgulanmış kitaplardan biriydi. Olay örgüsü ve cümlelerin güzelliği insanı hayran bırakıyor. Bir çırpıda okup bitirilecek tarzda bir kitap.
Otobüste okuduğum tam tamına yedi saatte elimden hiç bırakmadan okuduğum efsane bir kitap. Hakan Günday okumaya başladığım ilk kitap olur kendisi. Herkesin okuması gerektiğine inanıyorum.
Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabı oldu..Çok yorucu ve ağır bir kitap.Okuması zor.Ama öyle bir hikmeti var ki elinizden bırakamayacaksınız...
elim ayağım titriyor sayın seyirciler dersem kitabın güzelliğini az da olsa anlatmış olurum belki.
"Seni az seviyorum dedi."
"Bende daha az dedi."
Bir daha da konuşmadılar...
yine bir ilk kitabı.Bu kitapla tanıştım ve kesinlikle favori yazarlarımdan kendisi
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi..
Kışkırtan bir kitap, her karakterin yaşamındaki tesadüfler abartı olsalar da çok güzel ve okuyan her kişinin içinden bir parça alınarak yazılmış gibi herkesi etkiliyor.
İlk okuduğum hakan günday kitabı... Tarzına alışana kadar biraz zaman geçti ve bir ara bırakmayı dahi düşündüm ancak kitabın özellikle ikinci bölümü ile birlikte adeta kitabın içinde sürüklendim...
Kurgu ve final gerçekten şahaneydi...
Mutlaka okunmalı...
Yarım bıraktığım tutunamayanlar kitabını bana tekrar okutacak sanırım :)
En çok etkilendiğim kitaplardan birisi haline geldi bile. Hakan Günday son nefesine kadar yazsın.
"Az" ile kendisiyle tanıştığım Hakan Günday...Tartışmasız Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olma yolunda emim adımlar ile ilerliyor..Umarım uzun yılaar aramızda olur ve üretmeye devam eder...
Kitabın kurgusu muhteşem. Sadece, bence sonu daha güzel olabilirdi, biraz klasik olmuş gibi. Özellikle Oğuz Atay çok güzel olmuş.
Kinyas ve Kayra'dan sonra Hakan Günday'ın okuduğum ikinci kitabı. Çok farklı ve acımasız bir tarzı var. İnanılmaz bir zekası var. Olaylar, karakterlerin iç dünyasındakilerin dışa vurumu... Mutlaka okuyun.
Derda durdu. anne de durdu.derda konuştu. anne duydu."ben ölüyüm! bunu anlayabiliyor musun? ölü! sadece daha gömülmedim, o kadar" kitabın birinci hikayesinde ingiliz kadına bunu diyordu Derda. haklıydı kısacık hayatında yaşadıklarını karşısındaki kadına anlatmanın mümkün olmadığını düşündüğünden sessiz kaldı hep. belki de Derda hiçbirimize anlatamazdı yaşadığı boktan hayatı tecavüzü, eroini, cinayetleri işkenceleri, karanlık sokakları, sadistleri... kitabı bitirdiğinizde yanınızda biri varsa ve sigara içilecekse mühtemelen: "-al abi burdan yak." diyesi gelir insanın.. insanın midesini bozan bir kitap okuyucuya 'oku da kus' dedirtiyor adeta. yazarın hikayenin sonunu toz pembe bitirmesi de şaşırtıcı olsa gerek.bol küfürlü okumayı sevenler için ideal bir kitap. ilk hikayenin karışıklığı kitabı bıraktırabilir devamını okumada fayda var.
Okurken her sayfada farklı ruh haline büründürdü beni.nefretle kitabı duvara atasım geldi.Ya da sözçüklerin zihnime kazınmasını istedim.Gerçek bir roman
Hakan Günday'dan Oğuz Atay'a saygı duruşu.
Oğuz Atay'a olan sevgimden dolayı keşke böyle bir kitabı ben yazmış olsaydım diye düşünüp aşırı derecede kıskandığımı da belirteyim. Ayrıca kurgusu da gayet sağlam ve su gibi akıyor kitap.
Kitap yeni atanmis bir ogretmenle basladigi icin benimde ogretmenligimin ilk yilinda olmamla kendine cekti. Bundan bir kitap once Kinyas ve Kayrayi okudugum icin kitapta her sayfa da bir karsilastirmaya gittim. Daha yalin, daha akiciydi. Ama gozumdeki ulasilmaz Hakan Gundayi Az'altti. Bazen bu kadar tesaduf olur mu dedim. Bazen huzunlendim. Psikolojik cozumlemeleri, hastaliklari bir romana donusturmesi iki kitabinda da beni en cok etkileyen yanlarda. Okunulasi, farkli konusuyla da kendine cekici olan genel olarak basarili bir kitap.
harika bir kurgu bence Hakan Günday'la tanışmayanlar hiç vakit kaybetmeyip bu kitapla başlamalı
Hakan Günday'ın okuduğum üçüncü ve diğer ikisinden (Kinyas ve Kayra, Piç) farklı bulduğum kitabıdır. Kitabı bitirdiğimde yeterince etkilendim ve bir kez daha Günday'a hayran kaldım. Bu kitapta olaylar daha hızlı ilerlemesine rağmen, okuması daha kolaydır. Çünkü uzun tespitler ve betimlemeler değil, ağır olaylar ve tesadüflerle bezelidir. Bu da akıcılığı arttırmıştır.
-Spoiler barındırabilir.-
Tesadüfler zinciri her ne kadar göze batsa da; merakı arttırıp, olayları tekrar düşünmeye itiyor.
Uç noktalarda yaşanan olayların olağanüstülüğü açıkçası benim hoşuma giden bir öge. Özellikle Hakan Günday'ın bu konuda gerçek ve rahatsız edici bir yeteneğe sahip olduğunu düşünüyorum. Derdâ'ya tecavüz eden 52 adam, Derda'nın annesini parça parça kesip gömmesi... Bunlar, sayfalarca psikolojik tasvirlerle kitabın içinde yoğurulması gerekirken Günday bunu öz bir şekilde yazmış. Bu, okuyucuyu ağır olaylardan fazla etkilenmemesini sağlıyor.
Kitabın çıkış noktasının (cemaat, tarikat, töre vb.) gerçekçiliği ise üzücüdür.
Kitabın benim için farklı olmasının sebebi ise bir bölümünün Derdâ'nın, yani kadın bir karakterin ağzından yazılmış olması. Ne Piç'te ne de Kinyas ve Kayra'da kadınlar önemsenmiş, sadece birer araç olarak kullanılmıştı. Günday'ın diğer kitaplarını okumadığımdan benim için ilktir.
Son olarak, kitabın mutlu sonla bitmesi ise ayrı bir güzeldir. Normalde buruk bir tat bırakan Günday, bu mutlu sonu yazarak beni de mutlu etti.
-Spoiler barındırabilir.-
Hakan Günday ilk defa durum yerine olaya yoğunlaşmış. Bu tercih akıcılığı artırırken, aforizmaları azaltmış. Böyle bir değişiklik yazarın tek düzelikten kurtulmasına sebep olduğu için olumlu olarak görüyorum.
Hayatımda okuduğum en iyi kitaplardasn biriydi o karamsarlik o gerçeklik ve çıkış yolunun ve birisinin hayatının anlamının Oğuz Atay oluşu ...
10 puan verirken gozumu bile kirpmadim. Acikcasi benim gibi siradan bir insanin bu kitabi degerlendirme hakkina sahip olmasi, ona hakaret gibi bir sey. Oyle bir kitap yani.
Coktandir böyle güzel bir kitap okumamistim. Derda ve Derdâ'nin hikayeleri cok güzeldi ve hayatin onlari cok garip bir sekilde bir araya getirmesini okudum. Ben böyle bir son beklemiyordum.
Bir de artik bu kitaptan sonra Oguz Atay'in Tutunamayanlar kitabini okumak farz oldu.