Kitabı okumuyorsunuz, resmen kitaptaki dünyada yaşıyorsunuz. Çok güzel bir son, çok güzel bir anlatım.
Benim için okadar özel bir kitap ki okuduktan sonra defalarca yarım bıraktığım tutunamayanlar kitabını okumamı sağladı
* Karakterlerin birbirleriyle bağlantılı olmaları elzem değil.
* İyi bir yer altı edebiyatı okumak için bkz: Chuck Palahniuk
* Oğuz Atay güzellemesi keyifli.
Kitabın başlarındayım ama hiç sarmadı beni. Nedense diğer kitaplarında bulduğum tadı bulamadım.
yerli malı yurdun yazarı herkes bu kitabi okumalı marjinal farklı bir kitap anlam içinde anlam 9 puan :)
2015 yılında aldığım en güzel doğum günü hediyesiydi Az.
Her iki hikayesinde de sarsıldım desem az bile olur. Birkaç kez bırakmak istedim ama hikayeler beni bırakmadı. Yorum yaparken kitabı anlatmayı sevmiyorum. Ama iki Derda'nın hikayesi de okunması gereken hikayeler. Hatta bir yerlerde birileri bunları yaşamış bile olabilir. En sarsıcı olan da bu zaten. Onların hikayesi böyle mutlu bitmiş midir? Bu olayları yaşayıp arkasında bırakabilir mi insan?
Kitabın benim için en şaşırtıcı yeri Oğuz Atay'a bağlanmasıydı. Tüm kitapları elimde olan ama bir türlü Tutunamayanlar'ı bitirememiş biri olarak bundan sonraki durağım Tutunamayanlar'a kaldığım yerden devam etmek olacak.
Kitabı 2 gecede bitirdim. Hakan Günday öyle bir kitap yazmış ki tek bir niteleme sıfatı yetmiyor bu kitap için. Tanıtım bültenini bir yerde okumuştum. Sonra tesadüfen o muazzam satırların Hakan Günday a ait olduğunu öğrendim. Ve az ı sadece tanıtım bülteni için aldım.
Şunları söyleye bilirim;
İlk gece Derdâ’yı okudum. Olaylar sizi kasvete sürüklüyor. Ve hayrete düşürtüyor. Yani öyle şeyler yaşıyor ki gerçekten böyleleri var mı diyorsunuz. Ama Derda’nın yaşadıklarını okudukça Derdâ gayet olağan geliyor.Derda’nın hikayesinde tesedüfler öle artıyor ki kitabın inanadırıcılığı sönüyor . Bu kadar tesadüften sonra küçükken mezarlıkta karşılaştıklarını fark edememeleri insanı hayel kırıklığına uğratıyor. Bari o da öğrenilseydi . Derda ‘nın hapisten çıktıktan sonra ki Derdâyla karşılaşması çok basitti. Derda ‘nın hikayesinde kitabın elle yazılmış bölümü olan masal kısmı gerçekten çok iyidi . tanıtım bülteninden sonra kitaptaki favori yerim kesinlikle orası. Yinede bu kitabı bir sofraya benzetecek olursak :
Derdâ ‘ nın hikayesi : bol acılı mercimek çorbası
Derda ‘ nın hikayesi ( masala kadar olan ) : beşamel soslu portakallı ördek , masal :bir tepsi hamsi.
Masaladan sonraki kısım : kımız
Ve son olarak : Derdâ ‘ nın Derdaya yazdığı mektup :profiterol
Sonuç olarak mideniz karman çorman olarak kalkasanızda bu sofra sizi doyuruyor.
Kitap beni derinden sarsmıştı. Bu kitabını okuduktan sonra diğerleri hep eksik geldi nedendir bilmem.
10 verecektim, dur dedim kendime,cunku Tutunamayanlar'a 10 vermistim. Tutunamayanlar'dan AZ olsun dedim, 9 verdim..
Tebrikler Hakan Gunday ve tesekkurler Oguz Atay.
Bir tarafta çocuk gelin, diğer tarafta korsan kitap olayları... Türkiye'ye çok yakın hikayeleri şahane bir mizah ve kurguyla anlatan Günday'ın yine okumaya doyamadığım bir kitabı oldu.
"Eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. eğer bir yerlerde, başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı." Bu ve bunun gibi onlarca vuran paragraf... Hakan Günday... Müthiş yetenek..
AZ bu kadar çok anlatılamazdı....Derda'ların hikayesi içimi burktu, Oğuz Atay'a bir kez daha hayran kaldım, Tutunamayanlar'ı bu yaşıma kadar okumadığım için kendime kızdım....ülkemizde hala yaşanan çocuk evliliklerine bir kez daha öfke kustum, pedofili sapıklara lanet ettim, kendilerini etrafındaki cahillikten ve fakirlikten kırılan insanlara paşa, ağa gösteren yaratıklardan daha da iğrendim.....okursanız pişman olmayacağınız bir kitap, okurken dilinizde küfür biterken gözlerinizde yaş bırakacak....
Kitap, insanların rahatsız olabileceği birçok unsuru barındırıyor. Okurken, birkaç kez karakterlere sinirlenip kitabı elimden fırlattığım oldu fakat kitabın sonuna neler olacağını merak etmeye devam ettim. Tesadüfler biraz abartılı olsa da, güzel bir roman.
Hakan Gündayın okuduğum ilk kitabı AZ.Yazarın kitabın sonunda tanımladığı AZ kelimesine atfen (kitaptaki kullanıldığı şekliyle) "Bu kitabı çok AZ beğendim"
Güzel bir roman ama yazar, tesadüflerin yarattığı dramatik etkiyi bu kadar çok kullanmasaymış daha iyi olurmuş.
Üstünden uzun zaman geçti. ama söyleyebileceğim şudur; şu ana kadar okuduğum en iyi kurgu kitabıydı. tavsiye ederim ...
Sürükleyici. Bir solukta bitiyor. Sonunu beğenmedim fakat okurken elimden bırakamadığım kitaplardan birisi oldu.
"Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler."
Okuduğum ilk Hakan Günday kitabı..dil ve anlatımı farklı..kitap su gibi akıp gitti..beni de çok etkiledi.
Hakan Günday'ın okuduğum ilk romanı, uzun süredir elimin altında durmasına rağmen elimin bir türlü gitmediği bir kitaptı. Sonra okuyayım dedim ve sayfalar birbirlerini takip etti. Ne kadar geç kalmıştım ama iyi ki başlamışım.
Çocuklar, çocukların yaşadığı acılar benim hassas noktam. Bazıları, şimdi belki yoktur ama eskiden bu tip şeyleri yaşayanların, üstelik sonları kurtuluşa da ermeden, insan gerçekten garip bir varlık. Yaşamaya devam ediyor.
Derdaların birbirlerine hazırlanışları, masumiyetlerinin her daim devam etmesi, şiddet, tecavüz, tesadüfler, kesilen cezalar, Oğuz Atay ...
Alıntı almadım bu kitapta, bir çok cümlede kendimden iz buldum.
Ama bir şey söylemek istiyorum. Yazar bu iki kişiyi, evet kişi diyorum çünkü karakterden çok yaşayan birer insana döndüler benim için, hazırlanmalarını o kadar güzel işlediyse, birleşmelerini o kadar hızlı yazmış. Belki sadece bana bu kadar garip geldi bilmiyorum ama hızlı bir karşılaşma olmuş, zaten tanıtımda biliyorduk buluşacaklarını birbirlerine yoğrulduklarını ama ben biraz o sürecinde işlenmesini tercih ederdim.
Güzel bir roman, kaliteli bir zaman geçirmeme neden oldu. Benim yaptığım gibi elinizin altında bulunmasına rağmen hala başlamadıysanız, sayfaların arasında kaybolmak için daha fazla beklemeyin.
MUH-TE-SEM...Bu kitap icin ne desem AZ..cok kisa bir surede icine duserek okudum..Hakan Gunday favorilerim listesinde son hizla yukseliyor...(Ilk Kinyas ve Kayra"yi okumustum ondan).
"Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarinda koca bir alfabe var". Resmin ustunde yer alan sembolu kitabi okuyanlar cok iyi anlayacaklardir..Kitabi yeni bitirdim, icim kitap ile dolu, o nedenle, sadece ne olur alin ve okuyun diyorum.
bu dünya pamuk prenseslerin dünyası değil DERDA ları dünyası hakan günday tokat gibi çarpıyor yüzümüze
Daha önce okuduğum iki kitabında (Malafa, Kinyas ve Kayra) zekasına ve tekniğine hayran kaldığım yazarın en AZ beğendiğim kitabı bu oldu. Olay örgüsünde tesadüflerden çok fazla faydalanmış. Gerçekleşme olasılığı çok düşük çok sayıda rastlantının art arda sıralanması benim için hikayenin niteliğini zayıflattı. Dolayısıyla kendimi fazla kaptıramadım. Bir hikayeyi hafif gerçeküstü öğelerle zenginleştirmek benim için kabul edilebilir bir durumdur. Hatta hayal gücümü zorlayan -zekice yerleştirilmiş- ayrıntılar kitaptan aldığım keyfi artırabilir. Ama burada romanın bana yer yer Yeşilçam senaryolarını andırması söz konusuydu. Belki de üzerinde yeterince çalışılmamış, biraz aceleye gelmiş bir roman. Taşlar yerine oturmamıştı kısacası.
korsan kitaba uyuz oluyorum , sayfları 30 derece eğimli olmuyor mu? buna ne çok sinir oluyorum ya, alllahım bunu basan insanların nasil bir göz zevki var çok merak ediyorum.
bu yüzden : "lanet olası korsan kitaplar".
romanda korsan kitap basan bir maattbada çalşıyordu derda. bu yüzden bu karakteden çok etkilendim. oğuz atay için cinayetler işliyordu. sırf oğuz atayı bilmedikleri için. sayfaları okudukça hüzünlendim. ve neredeyse ağladım diyebilirim. çünkü bende hep oğuz atay ın "tutanamayanlar" kitabını erteledim.sırf çok kalın oluşu yüzünden, oğuz atayı tanıyamadım.
keşke derda benide öldürse . belki o zaman ruhum şad olur
kim bilir!
kitap bi kaç meseleyi aynı anda işliyor. kürt halkı, fundamentalist cemaatler doğu-batı bakışı...bu meselelere derinlemesine inmiyor. kurgu çok akıcı, roman okumayı pek sevmeme rağmen zevkle okudum. roman çok fazla tesadüfler içeriyor. bu pek hoşuma gitmedi. kinyas ve kayra kadar güzel değil ancak okunmaya değer bi kitap