Elif Şafak'ın bol karakterli romanlarının ilki :) Kader birbirinden çok çok farklı hayatları aynı apartmana atarsa, ortaya hem neşeli hikayeler hem acınası ilişkiler hem hüzünlü sonlar çıkabiliyor. Romanın parça parça farklı hayatlar anlatıyor olması birilerini okurken diğerlerini merak etmemize sebep oluyor, bu yüzden insanın ara vermeden bitiresi geliyor. Biraz sürprizli bol hüzünlü sonuyla mutlaka okunmalı :)
yazarın okuduğum ilk kitabı; kendisi Türkiye`de büyümemesine rağmen o dönemdeki insan ilişkilerini çok iyi aktarmış.
Diğer kitaplarından aldığım tat bunda yoktu maalesef,sonun farklı bitmesini isterdim
Elif Şafak'ın takdir ettiğim tek yönü çok çeşitli kelimeler kullanması.İyi ve yerinde kullanması değil bakınız sadece çok çeşit kullanması.Özgün bir tarz göremiyorum yazdığı kitaplarda.Antin kuntin kelimeler kullanmakla iyi yazar olunmuyor sonuçta.Üslup daha önemli benim gözümde.Bit Palas'ı okudum bitti,kitabın kapağını kapattım...Aklımda hiçbirşey kalmamıştı.Böyle insanı sarsan,hayata bakış açısını değiştiren,aman aman vurucu ve kaliteli bir roman değil.Bundan önce Siyah Süt 'ü okumuştum.Elif Şafak kredisini bitiriyor gözümde,son bir şansı Aşk romanına vermeyi düşünüyorum.Belki fikirlerim değişir...
Bit Palas'tan kisaca bahsedecek olursam; Bonbon Palas isimli bir apartman sakinlerini anlatmakta. Romanin ana karakterinin gözünden daire daire numara numara apartman sakinlerinin nereden geldikleri, nasil kisiler olduklari ve dairelerindeki birlikte yasadigi aile fertlerini ve de günlük yasamlarini anlatiyor. Karakter analizlerinde ayrintiya bolca yer verdigi için kitaptan çabuk sıkıldım açkcasi, şöyle her bölümü/ daireyi o da en fazla 2 ila 5 sayfalık ayri bir hikaye gibi okunursa kitaptan sıkılma durumu olmaz sanırım. kitaptan günlük 20 ya da daha fazla sayfa okuyup çok akıcı ve zevkli/ hızla ilerliyor diyebilecegim bir kitap degildi. begendigim yerlerini önümüzdeki günlerde "kitaplarim hakkinda notlar" sayfama ekleyecegim.
Uzun zaman önce okuduğum ve aslında biraz unuttuğum bir kitap. Ama çok beğendiğimi hatırlıyorum. Tekrar okuyacağım! Kesinlikle tavsiye ederim.
Her zaman ki gibi güzel bir Elif Safak kitabi. Elif Safak'in kaleminden cikan bir kitabi almanca baskisi ile okudum. Ilginc bir deneyimdi benim icin.
İstanbul'da bir apartman.
Bonbon Palas.
Bu kitapta:Bonbon Palas'ın Bit Palas olma öyküsü.
http://bestemina.blogspot.com/2012/12/bit-palas.html
-Nasıl olsa bir tekrarlar silsilesidir yaşam ; başı ve sonu yoktur
-Ne zaman birini bundan boyle sevmemeye karar versek kendi kendimize, ondan bizde kalan eşyalarla hesaplaşırız öncelikle
-Kurtulduğumuzu sandığımız bir şeyin bize nasıl raptolduğunu gördüğümüz an yaşadığımız düşkırıklığı ile, geri alabileceğimizi sandığımız bir şeyin ellerimizden nasıl kayıp gittiğini gördüğümüz an yaşadığımız düşkırıklığı akran sayılır zira
-Korku ve kaygı ve kuruntu, “her şeyin başka türlü olması ihtimalinin dehşeti”nden beslenir
-Böyle aralara serpitilmiş yabani suskunluklar aynı dili konuşamayanların sohbetlerinin nakaratlarıdır. Belli aralıkta tekrarlanır
-Takıntılarını ortadan kaldırmaya çalışma. Çünki bu mümkün değildir. Sen sadece onları bulamayacağın yerlere koy yeter. Yalnış çekmeceye kaldır. Bırak orada kalsınlar. Unutacaksın. Bir gün başka bir şey ararken, tesadüfen yeniden buluncaya değin-
-İnsanı kirleten ağzına giren değildir. Ağzından çıkandır insanı kirleten..
-Her insan yeryüzündeki aynasını arar, onunla bir olmak, onda kendini bulmak için..
-Her kes birilerinin hayatına sızarken illa ki bir şeyler taşıyordu beraberinde.
-Bir insanın acısını yürekten paylaşabilmemiz için , bizimle aynı hakikati paylaşıyor olması gerekir öncelikle.
-Bildiğimiz şeyleri bilebilmek için illa ki bir alamet bekleriz bazen ya da bizi omuzlarımızdan tutup dut ağacı silkeler gibi sarsacak bir elçi, mümkünse uzaklardan gelen...
Açıkcası Elif Şafak'ın geçmişle günümüzü harmanlamasını en azından bunu denemesini seviyorum fakat bu kitapta sanki bu biraz daha abartılmış gibi. Kitabı büyük bir hevesle aldım fakat okurken özellikle de sonunda hevesim hayal kırıklığına dönüştü.
Bazı karakterlerin öyküsünü zorlama bulsam da (kuaför kardeşlerin birinin mayonezi birinin ketçabı sevmesi...) genel olarak zevkle ve çabucak okudum. Ama sonunda iki nokta beni o kadar rahatsız etti ki kitabı sevemedim.
Birincisi Şafak sanki yeni öğrendiği "eski" kelimeleri cümle içinde kullanabilmek için çabalıyor. Bir yandan da bu üsluba oturmayan yabancı kökenli kelimeler kullanıyor. Bir cümle içinde, örneğin, hem "imtina" hem de "enteresan" kelimelerini kullanıyor. Bu anlatıma çok yapmacık ve amatör bir hava veriyor.
İkinci olarak da kötü filmlerde ilginç olayların sonucunun "aa her şey rüyaymış..." diye toparlanması ucuzluğuna gidilmes kitabın üstümdeki olumlu etkisini sıfırladı. Bu hiç olmamış!
Elif Şafak okumaya çok yanlış bir kitaptan başlamışım herhalde, bitirmek için o kadar uğraşmama rağmen en sonunda pes edip yarıda bıraktım. Bit Palas Elif Şafak'ın okuduğum ilk kitabıydı ve sanırım son oldu.
güzel giden bir kitabı son derece saçma bir sonla bağlayarak mahveden bir kitap olarak kaldı aklımda
Böcek fobisi üzerine yazılmış bir sanat dizisi gibi. Bir yere varmıyor. Elif Şafak'ı abartıldığı kadar devasa yeteneklere sahip bir yazar olarak görmüyorum zaten. Sadece kelimelerle arası iyi.
E.Şafak 'ın görsel ve yazılı medyada ortalama bir reklam yıldızından, daha çok boy göstermediği zamanlardı.. Yazdıklarının asla, yazanın önüne çıkmadığı zamanlar ve benim bir E.Şafak meftûnu olduğum eski zamanlar..
Ama her zaman Bit Palas bambaşkadır benim için..
Bana göre, Bonbon Palas' ta yaşayan apartman sakinlerinin hayatları özelinde, tümden, Türkiye' ye sosyolojik bir bakışı içerir.
Nihilist Tıp öğrencisi, çocukluğu sürgünde geçmiş Sidar, Zeytinyağı Tüccarının metresi, iyi kalpli Mavi Metres, Metin Çetin ve karısı Nadya, Gizemli Madam Teyze, zıt karakterli ikiz kuaför kardeşler Cemal ve Celal..
Ne güzeldir BitPalas ve ona can veren, aşırı sahici, orada burada hâlâ nefes alıp verdiğine dâhi inadığım muhteşem karakterleri..
ölmeden önce okunmalı..
Bir apartmanda yaşayan farklı hayatların hikayesini anlatılıyor.Aynı apartmanda yaşamak ve apartmanın duvarının çöplük olarak kullanılması nedeniyle ortaya yayılan koku ve böceklerden muzdarip olmak dışına hiçbir daire sakininin ortak bir özelliği yok.Roman kişilerin hayatlarının farklı dönemlerinden kesitler alınmasıyla sürüyor ve çoğunun hayatının devamı okuyucunun hayal gücüne bırakılıyor.Aşırı detaylı tasvirler nedeniyle okumak güçleşiyor.
Hani televizyon destursuz herkesin evine girer ya ,işte sende bit palası okuyarak bazı dairelere destursuz gireceksin.Bazıları çok tanıdık gelcek ,aynı bizim nevzat amca ,birim nazlıyı anlatmış diyeceksin belkide kimbilir...
Tanımadığım insanların hayatlarını gözlemliyormuşum , mahremlerine giriyormuşum gibi bir duygu verdi bana okurken. Tabi biraz ağır ilerlediğinden ötürü yarısında ara verip nerede kaldığımı unuttuğum bir dönem de yaşamadım değil. Ama sonuç itibarı ile severek okumuştum. Hurafe yaratıp bunlara ıstavroz çıkaran insanlarımız azımsanamayacak kadar fazladır o yüzden o sahnelere geldiğimde gülümseyemeden edemedim. Ve kuaförde geçen sahneler de beni yıprattı :)
Bir apartman ve her dairenin farklı öyküsü. Elif Şafak'ın çoğu kitabını severek okumuşumdur. Bit Palas'ın da yeri ayrı.