BRONZ ATLI
Offff! Bu okuduğum en mükemmel –ki bu kelime bile yetmiyor- kitaptı.Bu kitaba yorum yazacak kelime bulamıyorum.Böyle güzel kitapları geç okuduğumda kendimden nefret ediyorum.Tarihi bir savaşın içinde , harika bir kurguyla harmanlanmış mükemmel bir aşk romanı.Yazarın kalemi çok güzeldi.Duyguları öyle güzel hissettiriyor ki okurken sanki o anı yaşadım.Savaş konulu kitapların beni pek sarmadığını düşününce bu kitap da nasıl bir dil kullanılmışsa okurken kitabı elimden bırakamadım.Her kelimesi , her cümlesi damarlarımdan kanımı çekti resmen.O savaşın arasında böyle bir masumiyet, böyle güzel bir aşk olduğuna inanmak çok zor.
Kitabın hem dramatik hem de aşk dolu bir yönü vardı.Başlarında Aleksandr ve Tatyana’nın bir türlü birleşmeyen kaderleri beni çok germesine rağmen , o her başları sıkıştığında sırf Tatya’nın mutluluğu için koca bir aileyi sahiplenen Üsteğmen Aleksandr Belov’un karakteri beni çok etkiledi.Kitapta en sevdiğim şey , sadece kuru kuru bir aşk çevresinde dönmeyip savaşın ve onun getirdiği acıların gerçekliklerini iliklerinizde hissedebileceğiniz kadar harika bir kurgusu olmasıdır.Savaşta koca bir ailenin tek tek nasıl yıkıldığını , insanların açlık savaşını , ölümleri ve yaşamları öyle güzel işlenmiş ki okurken tek bir an bile sıkılma hissedemiyorsunuz.Kesinlikle okunmalı , sonradan okuduğunuz da geç kaldığınızın için kendinizi paralayacağınız bir kitap… Aile , aşk , bağlılık , güven üzerine kurulu mükemmel bir kurgu…
Metanov Ailesi Rusya’nın Leningrad kıyılarında yaşamaktadırlar ve 1941 Yılının Haziran Ayın’da Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne karşı açtığı bir savaşta , kendilerini savaşın tam ortasında buluverirler.Savaşın başladığı sıralarda ailenin en küçük kızı Tatyana Metanov ise kendini bir Üsteğmen ile karşı karşıya bulur.Aralarında kimsenin anlam veremediği kadar büyük bir bağ oluşur ve hem Tatya hem de Aleksandr için her şey savaşın ortasında masum aşklarını güçlü tutmaktan ibaret olur.
Bu öyle güzel bir çaba ki , Aleksandr’ın Tatya’dan her uzak durmaya çalışmasıyla ben öldüm.Tatyana’nın ailesinin savaşın etkisiyle yok olması , Aleksandr’ın onu korumak için çırpınışları , ölüm ve yaşam arasında bir süreç..Aleksandr’ın Tatyana’yı savaştan ziyade kendinden korumak için kendiyle verdiği iç savaşını okurken içim paramparça oldu.Aynı anda hem onun için ölmeyi göze alıp hem de onu korumak adına kendini öldürdü.Tatya’nın Aleksandr’ı bile şaşırtan o yüce gönüllülüğü ile ailesini sonuna kadar savunması ve o kara kışta , savaşın ortasında kendinden başka herkes için verdiği savaş..Ölümler…Hastalıklar…
Aleksandr Belov –Anthony Alexander Barrigton- aslında bir Amerikalı’dır ama ailesinin Kominizimden kaçma çabaları sırasında ülkelerini terk edip Rusya’ya yerleşmeleri ve orada tutuklanmalarıyla Alexsander kendini bir Rus vatandaşının kimliğiyle ‘’Aleksandr Belov’’ olarak buluverir.Başta tek amacı ülkesine, Amerika’ya geri dönebilmek iken bu yolda birçok şeyi göze alır.Ve Sovyetler Birliği’nde orduya katılarak Üsteğmen olur.Amacı Amerika’ya geçene kadar , güven kazanmak ve doğru zamanı bulmak iken , planlarında hiç beklemediği davetsiz bir misafir olur.Tatyana ! Aleksandr , Tatyana ile tanıştıktan sonra ülkesine dönmekten daha çok Tatya’nın aşkını ister.Tatyana ise ailesi ile Leningrad’da yaşayan ailenin ikiz çocuklarından biridir.İkiz kardeşi Pasha ve ablaları Dasha ile iki odalı bir dairede 6 kişi yaşamaktadırlar.Savaşın başladığı sabah hayatı tamamen değişir.Aynı gün içinde hem aşkı hem korkuyu hem de kaybetmeyi öğrenir.
Ama bu iki genç de asıl kalplerindeki savaşı kazanmak için herkesle savaşırlar…
BRONZ ATLI
Bu kitabı okuyalı uzun zaman oldu ama malesef bulunamayan bir kitap olduğundan okuma niyeti olanlara tavsiye amaçlı bir yorum olsun.
Kitabı tamamen tuhaf bir tesadüfle farkettim ve bulunamadığını öğrendiğimde e-kitap olarak indirdim 'bir gün okurumlara' ekledim. Sonra birgün ikinci el kitapçımın en alt raflarında görünce elime alıp şöyle bir baktım. Hani 'alsam mı almasam mı?' bakışı ile ve sonra almaya karar verdim-iyi ki- ve aldım. Yine de kütüphanemin bir köşesinde bekleyenler kısmında kaldı bir süre nedense o kadar ilgimi çekemedi ilk. Zaten güzel kitaplara hep öyle olur! Nedeni belki kapağı belki savaş ağırlıklı olduğunu düşündüren özetiydi bilmiyorum. Sonra 700'e merdiven dayamış sayfa sayısı ile kitaba bir sabah başladım ertesi sabah bitmişti!!!
ve bu kitabı bitirdikten sonra bir hafta kadar kitap okumayıp 'En İyiler Sendromu' yaşadım. Hani çok güzel bir kitap bitirmişsiniz ve onun kaadar iyi olmayacağı için canınız başka kitap okumak istemez ya ondan işte!!!
Tek cümle isteyenlere; ''Kesinlikle Okuduğum En İyi Yabancı Aşk-Dram Kitabıydı''
Açıklama isterseniz; size biraz kitaptan bahsedeyim. çünkü kitabın özeti pek açıklayıcı değil. Aslında bu kitabın geniş bir özetide olamaz zaten! çünlü kitap tek bir konu etrafında dönüp işler hallolunca biten bir kitap değil. Bu seri bir çifti,bir hayatı tamamen anlatıyor.
Ama hikayenin nasıl başladığını anlatabilirim
Kitap 1941 Sovyetler birliğinde Stalin'in savaş ilanı vermesi ile başlar. Tatyana 7 kişilik ailesi ile iki odalık bir evde çocuksu neşesi ile yaşamına devam ederken gelen bu haber onu pek de etkilenmez. Ailesi ilkizi olan erkek kardeşini korumak amaçlı kampa götürürken ona da yiyecek alma görevi düşer. Ama oyalanarak geçiktirdiği alışverişe çıktığında eli boş kalır. İnsanlar o kadar çabuk yiyecek depolamaya başlamıştır ki hiç birşey bulamaz.
Alexandr ise bir üstteğmendir. Geçmişinden kimsenin haberdar olmadığı vatanına kaçma planları yapan bir Amerikalıdır. O gün devriye gezerken içinde ki sıkıntı ile insanları gözlemler. Sabah ki ilandan sonra insanlar ağlamaklı yapabildikleri tüm imkanlarla hızla koşuşturmaktadır. İnsanların Kimi çocuklarını kamplara yolluyor, kimi bankalar çökmeden parasını çekmeye çalışıyor, kimi dükkanları yağmalamaya çalışıyorken tüm şehirde ki bu hüzün ve dram arasında Onu görür;
Tatyana siyah beyaz bir resimdeki gökkuşağı gibi parlar karşı durakta. Elinde bir dondurma, kırmızı aykkabıları ile saçları rüzgarda uçuşurken dilinde ''günün birinde sevgilim ve ben lvov'da buluşacağız'' şarkısı keyifle mırıldanan bir genç kız. Alexandr'ın ben hayatım boyunca seni aradığım dediği küçük kız!!!
[ 'Bana kaç yaşında olduğunu söyle.'
'Yakında onyedi olacağım!'
'Ne zman?'
'Yarın'
'On yedi bile değilsin' dedi Alexandr
'Yarın olacağım'
'On yedi. doğru epey büyük bir yaş'
'sen kaç yaşındasın?'
'Yirmi iki'
'Yaaa!' sesindeki hayal kırıklığını gızleyememişti.
'Ne oldu? çok mu fazla?' dedi Alexandr bir anda yüzünü asarak]
Nasıl konuştuklarını tanıştıklarını siz okuyun! Alexandr ona yardım eder yiyecek bulur ve evine kadar taşır. Ailesi ona teşekkür etmek için içeri davet eder...
Tatya'nın en mutlu günü olduğunu düşündüğü saniyeler ablası Daşa'nın içeri girip Alexandr'ın bir anda yüzünün solmasıyla sona erer. Daşa büyük bir hayretle kendini Alexandr'ın kollarına atıp 'senin burada ne işin var?' demesiyle tatyanın küçük kalbi sıkışır. Oysa ki Daşa'nın bir sürü erkek arkadaşı sevdiği vardır ama Tatya sadece o Askerin kendisini sevmesini umut etmiştir. Oysa ki Daşa Alexandr'ın sadece bir tatil günü macerasıdır.
Alexandr ve Daşa ailesin gözünde sevgili konumuna düşer. Herkes farklı düşünürken avare, hovarda Alexandr'ı değiştiren sadece Tatyana'nın varlığıdır. Tatya'yı hergün işten alır eve kadar götürür. Birgün Tatyanaya duygularını açar ama Tatya 'başka erkekler olacak ama benim bir tane ablam var o da seni seviyo' deyince Alexandr böyle bir aldatmacada olmayacağını söyler ve Daşa'yı terkedip gider.
[ 'Sence asıl onlara gerçeği söylemeyerek aldatmış olmuyor muyuz?' diye bağırdı Alexandr
'yeter'
'Herkes anlmayacak diye yüzüme bakmadığın zaman aldatmış olmuyor musun? o aptal işinden uçarak çıktığında beni görünce yüzün aydınlanmıyor mu? saçlarını salıyorsun! Bunlar aldatmaca değil mi?
... 'Kes şunu.Ablamın hayatını feda edemem. seni ve beni mutlu etme-'
'pekala' dedi Alexandr 'çok iyi anladım. artık susabilirsin. ama şunu bil ki bunu senin istediğin gibi değil, kendi bildiğim gibi yapacağım. daşa ile ayrılacağım ve beni bir daha görmeyeceksin'
'Hayır, lütfen'
'yanımdan uzaklaş evine Daşa'na git!'
Tatya ise ikiz kardeşini kurtarmak için kendisini trenden atıp kampa ulaşmaya çalışırken olan patlamada yaralanır. Alexandr onu cesetlerin içinden perişan olmuş halde çıkarınca onu korumasız bırakmaya dayanamaz.
Sürekli her sevdiğine el koyan zorunlu arkadaşı Dimitri Tatya'ya ilgi duymaya başlayınca onu korumak için tekrar Daşa'ya döner.
[Alexandr ona baktı 'sence Dimitri'nin benden en çok istediği şey ne?'
'Senin en çok istediğin şey.'
'Ama Tatya benim en çok istediğim sensin']
Ve bu şekilde işler karışmaya başlar...
Ama güzel olan kitap bu konu ile ilerlemiyo tek bir soruna yada düğüme bağlı kalmayan akıcı bir kitap...
Öyle bir zaman geliyor ki artık kim kiminle kimse önemsemiyo...
tek dertleri açlık, soğuk, susuzluk ve etraflarında ki bombalar arasında yaşam savaşı vermek oluyo...
['Bugün ekmek kuyruğunda bir kadın duvar kağıtlarının patetesten yapıldığını söyledi' derken duvarı deli gibi kazıyordu Marina
Tatya elindekileri aldı 'Patetes unu ve tutkaldan'
Marina hızla kağıdı aldı 'Buna dokunma kendine başka al'
'Patetes unu ve tutkal'
'Ne olmuş?'
'Tutkal zehirdir!'
marina sessizce gülerek kağıt hamuru dolu kaşığı ağzına götürdü.']
Tatyana kimse önemsememesine rağmen herkese hizmet ediyo... Tüm ailenin ekmek hakkını o alıyo tüm gün bir gram daha fazlası için çalışıp didinirken gösterdiği cefakarlıklar Alexandr deli ediyor.
[ ''seni kimsenin incitmesine izin vermeyeceğim?''
''Ne farkeder ki? şu anda hepsi bana kızgın. sen Daşa ile gönül eğlendirdin birazdan gideceksin. ben yine onlarla aynı odada oturacak aynı yatakta yatacağım.'
''Ben daşa ile gönül eğlendirmedim. onların seni incitmesine izin vermeyeceğim. Daşa yada Diimitri hatta bütün dünya öğrense önemi yok. hiç kimse seni üzemeyecek. Eğer daşa'ya gerçekleri anlatmama planını mahvetmemi istemiyorsan etrafında bulunan sana vurabilecek insanlardan uzak dur!!!']
['Neden kızıyorsun Alexandr istediklerini yapıyorum'
'Yapıyor musun? o çatıdan uzak duruyor musun? Nina'ya yemeğini vermekten vazgeçiyor musun? Her dediğimi yaptığın belli. kızgınlığımın sebebi bu değil. ne olduğunu öğrenmek ister misin?'
'Evet!'
'Senden istedikleri herşeyi yapıyorsun?'
'Eeee?'
'Herşeyi.bir yere git diyorlar gidiyorsun! ver diyorlar ne kadar diyorsun! sana vuruyorlar sen hala onları savunuyorsun! senin ekmeğini, çayını, sütünü istiyorlar.... senden 'beni' istiyorlar! Buyur al diyorsun!]
Bu olaylarla başlayan hikaye çok farklı yerlere geliyo...
Çevrelerindeki herşeye rağmen onların aşkları ile aşkın neler yapabileceğini görüyorsunuz. Aşkın yaşama gücü olduğunu okuyorsunuz. Bir insan ne kadar sevebilir ve neler yapabilir okuyorsunuz. uzatmadıkları küçük küskünlükler ve olayların hızlı akışı hiç sıkmıyor.
Bu kadar hüzün ve dram arasında yinede bol tebessüm ettiren ve çok neşeli sahnelere sahip bir kitap.
Ve umutsuz ve depresif değil hiç bir zamn hep okuyucuya umut veren canlı tutan yönü çok başarılı
Bol replikli ve repliğine göre betimlemesi az olan bir kitap. ama yazar nasıl başrıyorsa betimlemeye hiç ihtiyaç duymuyor okuyucu.
geniş bir zaman dilimini anlatmasına rağmen merak etiiren yönünü hiç kaybetmeyen çok akıcı bir kitap
çok gerçekçi bir yönü var -dramdan mı kaynaklı bilmiyorum- bana sorsanız sanki onlar gerçekmiş gibi geliyo
Tüm seriyi yorumlamak istemiştim ama baktım da yeterince çok olmuş zaten! Aslında bu kadar uzun olmaması lazım ama bu kitabı okuyamayacak olanların konuya vsakıf olması için yazsım herhalde
Kitabı Bulursanız kaçırmayın!!! Keyifli okumalar!!!
dip not: bu zamana kadar yazılmış en uzun yorum oldu herhalde
https://dilarabook.blogspot.com.tr/2018/02/bronz-atl-bronze-horseman-1-paullina.html
Kitaba başlarken, kalınlığından dolayı gözü hafif korkmamış yoktur herhalde. Okurken yoruldum ama güzel bir yorgunluktu.
On altıncı yaşının sonlarındaki Tatyana'nın, genç bir subayla tesadüfen karşılaşmaları, birbirlerine aşık oluşları anlatılıyordu. 2. Dünya Savaşı'nın zor sahnelerinden birine ev sahipliği yapacak olan Leningrad'ın Almanlar tarafından kuşatılması, insanların açlık ile sınanması, ölümlerin bir süre sonra hayatın bir parçası haline gelmesi...
Kahramanlarımızın aşkı da hiç öyle kolay değildir. Tatyana'nın subayı aslında ablasının sürekli bahsettiği o aşık olduğunu söylediği askerdir.
Burada Tatyana'nın fedakarlıkları başlar. Kardeşi için susması, ailesi için koşuşturması, söylemeden geçemeyeceğim ailesi o kadar berbat ki, çocuklarının onlar için göze aldığı şeylerin bir gramını Tatyana için yapmazlardı kesinlikle.
Alexander'a başlarda çok kızmıştım. Tatyana yüzünden susmayı kabul edip Daşa ile de bu kadar samimi olması, o da kızımıza yakın olmak için yapıyordu bunu ama yenilir yutulur değildi.
Romanın benim için en çarpıcı kısımlarından biri tanışma sahneleriydi. Savaş başlarken tüm huzuruyla dondurmasını yiyen sarışın bir kız, gözlerini ondan alamayan bir asker... Kıvılcımlar ilk o anda uçuşmaya başlamıştı. İnsanın karnında kelebekler uçuşuyor okurken. Bu aşkın yaşadığı zorluklar ile aslında aynı anda o dönemdeki şartlarına da ışık tutulmuş olunuyordu. Karakterlerin verdiği tepkiler, benim hoşlanmadığım, nasıl bu şekilde davrandıklarına şaşırdığım hareketleri aslında hepsi o dönemin bakış açısının yansıması tarzındaydı.
Alexander ve Tatyana, gerçekten çok fazla şey atlattılar. Onları mutlu görmek istiyorum. Hakediyorlarda ama İkinci Dünya Savaşı ve Sovyet Rusya'nın acımasızlığı da arka perdeden devam ederken bu oldukça zor.
Tatyana tanıdığım en güçlü kadın karakter oldu. Günden güne onun olgunlaşmasını okudum yaşadıkları yüzünden. Bir süre sonra sadece yaşamaya odaklanması, hissizleşmesi yürek burkucuydu. Alexander ve ikisine kızdığım noktalar olsa da öyle sahnelerde öyle duygular çıkıyor ki ortaya siz aşklarına kendiniz kadar emin olabiliyorsunuz.
Fedakarlıklar, yaşanan acılar bitmedi, aşkları çok zor şeyler ile sınandı.
Paylaşmak, söylemek istediğim çok şey var ama sizlere yaşananlar hakkında bir şey söylemekte istemiyorum. Tek diyeceğim şey mutlaka okumanız. Sayfa sayısının fazlalığı ve yaşanan bir çok olay yüzünden yoğun bir kitap olsa da bir o kadar da akıcı. Yorulsanız da elinizden bırakamıyorsunuz.
Acımasız bir savaş...İnanılmaz bir mücadele...
İliklerininize kadar hissedeceğiniz büyük bir aşk...
Filme uyarlansa gişe rekorları kırması işten bile değil..
Sanki ceviride yetersizlik var gibi.Tabii orginali nasil bilemem.1941 Stalinin Rusya'sinda ki Almanya isgali dönemini,aslen Amerikali olup Rusya'ya iltica etmis gencle, Rus bir genckiz arasinda ki aski anlatiyor.Savasin getirdigi zorluklar ,kizin ablasinin sevdigi genc olmasi gibi bir takim durumlarda var tabii.Bir arkadasimin tavsiyesi ile okudum.Mutlaka okuyun diyemem.Kitap yoklugunda begenerek okunacak bir ask romani.
sürükleyici ve etkikli bir anlatıma sahip bir kitap.
aslında bir üçlemenin ilk kitabıymış. ikinci kitap tatyana ve alexander, yine kelebek yayınevinden çıkmış ama üçüncü kitap henüz türkçeye çevrilmemiş. kelebek yayınları kapanmış ve yazarın kitaplarını artemis almış diye duydum ama üçüncü kitaptan ses yok...
of of bu kitap 10 gündür elimde sürünüyor .Bir kitabı beğendiysem elimden düşüremem her yerde her an okurum çook kalın bir kitapta olsa en fazla 3 günde bitiririm ama büyük beklentilerle arayıp bulduğum okumaya başladığım Bronz Atlı maalesef beni hayalkırıklığına uğrattı.Kitapta ciddi anlamda yan karakter eksikliği var.mevcut yan karakter olacak kişiler oturmamış. yazarda olayları bir anda başka yöne çeviriyor.özellikle kitabın 2. yarısı hiç akmıyor sadece iki kişinin muck muck aşkından başka bi şey yok ..kitabın devamı da elimde ama nasıl okuyacağım bilmiyorum
Baylar ve bayanlar , bu kitabın ıçınde AŞK var .
ALEKSANDRRRRR ! Ahh ölürüm ona ben fedakar kızıl ordu subayı benım , bu kadar da olamaz olabılemez dedırten adam . Tek hatası zamanında bır halt yiyip dimitri gibi bir fare ile arkadaş olması ve akabinde gelen güvenle aile sırlarını bu arkadaş(!)a ifşa edip yularını çıkarcı pisliğe vermesi.
Ne çektin be ! Yok yok asıl ben çektim ben, kitap boyunca sövdüm durdum herife ama yok nafile ,harbiden kötüler ölmez ,ölmüyooor :(
Ama Aleksandr öyle mi ,yok buldular iyiyi her nane bunun başına geliyor ; yaz akşamında geceyi aydınlatan fener gibi bütün kan emici sivrilleri kendine çekiyor .
Bu adam varya bu adam sevdiği kız için yapmadığı kalmadı bir değil bin can verdi . Kız da ailesine karşı bir pısırık,bir saf , haberi yok dünyadan, budala melek havalarında herkese yarım ediyor zaar, kendi dışında herkese . Vur kafasın al lokmayı öyle bir tip! Ama durun gün gelir devran döner tün kitap böyle değil sadece başında, sonraları ise kızın içineKGB ajanı giryor adeta.
BUNDAN SONRASI SPOILER İÇERİR! !!
Allahtan aleksandr varda herkese karşı koruyor kızı; babası mı dövdü bizim abi babayı hastanelik ediyor,sobalı odasını başkasına mı verdi, o ,odayı basıp kafalarına taramalısını dayayıp''çıkın leyn odadan,ağzınızı burnunuzu kırarım''deyip 9 numarılı sert bakışlarından atıyor. Yani anlayacağınız kızı sömüren birini görürse hiç affetmiyor.
Ama bunların bir çilesi var, of dese dağları yıkar.
Tatya aleksandr önce ablası görüp aşık oldu diye ''hayatıma bir sürü adam girer ama tek bir ablam var'' diyor.
Sonrada resmen Aleksandr ı ablacığına yamıyor.
Aleksandr da garibim tatya ya yakın olabilmek için tamam diyor kuzu kuzu(bu aleksandr çakma rus,aslında amerikan ,rus olsa yer mi böyel numaraları hiç , o nataşaların milleti adamın ciğerini söker ciğerini :p)zaten bir tatya ya karşı kuzu; tabi bunu belalısı,asalağı Dimitri(VA saki aklınıza gelmesin bu varya buu batan gemiden ilk kaçan fare tipi bir dimitri) aleksandr ın taya ya aşık olduğunu çakıp ahtapot vantuzlarınıyapıştırıyor kıza
Neyse bu çok ekşınlı aşk olayları var tabi ama aslı olay ,aksiyon sahada .tarih 1941 ,savaş var savaş. O anlaşmayı yapmayacaktın rusya, hitlere güvenmeyecektin , şeytanla yatağa girdin haberin yok, cıss yapar sonra senide yanıp kül olana kadar haberin olmaz :(
Nataşanın vatanı rus halkına acıdım abi var mı böyle şey.
Geber sosyalizim geber; ya bunların oturduğu ev yediği yemek aldığı maaş ,her şey devlet tek elinde, ne kadar çalışğrlarsa çalışsın bir şey değişmiyor , en iyi maaşa sahip olanlar asker tayfası , tabi bu 0aaşın tadını cephede ölünceye kadar çıkarabiliyorlar , hoş öbür tarafta da halk açlıktan kırılıyor ya neyse. Tabi tusyanın öcüsü derin devletide unutmamak lazım, alman bombaları yetmiyor gibi birde bunlar tüm aykırı sesleri hık diye kesiyorlar.
Gözü çıkasıca Stalin ve Hİtler
Vel hasıl kelam olaylar kısaca böylee
Kitap enfes 2. Ve 3. Kitabıda var, ama bu seri bulunmaz hint kumaşı basımı yok ne yazıkki :( AMMA E BOok olarak rahatlıkla ulaşabilirsiniz . 3.Sü ne yazıkki çevrilmemiş
Kesinlikle tavsiye ediyorum elinize aldığınız anda bağımlısı olacağınızı düşonüyorum
Baylar ve bayanlar ilim nehri çemberi kraliçesi tatyana ve kızıl olrdu yüzbaşısı aleksandr sizi kendine bağlayacak !
Bronz Atlı__Paullına Simons....
Hala inanamayark okudum ve Bitirdim...Abartmıyorum yaklaşık bir yıldır aradığım ama bulamadığım,yapılan alıntılarla,heycanımın,merakımın ve sabrımın dayanamayacağı noktaya gelene kadar bekledim ve sonunda muradıma erdim....
sonuç olarak okuyanların arasında olmaktan büyük keyif ve gurur duyıyorum...
Herşeyi yaşadım kitapda,Aşkı,Nefreti,Savaşı,Açlığı ve daha bir sürü duyguyu o kadar derinden hissettiriyorki kitap,yer yer gülüyor ve yer yer kadere ağlıyorsunuz...
ve ben bir çok yerinde bütün duygu karmaşasını yaşadım...
Tatyana ve Alexsandr <3 okurken bu iki ismin bir araya gelmesi çok zor diyor insan...Arada o kadar engel varki,en başda Daşa ve sonra Savaş...
Ve tek gerçek var AŞK..Alexsandr Tatişyayı ilk bankda oturken gördüğünde sonunun böyle olacağını bilemezdi..Ve Tatişya onu kuzenine götüren otobüsde Yakışıklı askerin onu takip ettiğini farkettiği anda ineceği durakda inmemekle hayatının en iyi kararını verdiğini düşünür.. Öyle güzel günler yaşadılar ki Kirov da işden çıkıp karşısında Alexsandrı gördüğünde bir numaralı tranvay yolunda..Bende bir sonra ki iş günü sonunu Tatyana ile bekledim...
Luga,Ladoga,Leningrad,Lazarev de yaşadıkları unutulmaz ve unuturulamazdı..Ve en çok da herşeyin bittiğini düşündükleri Kama nehrinde yaşadıklarını okurkn bende onlarla beraber bulutların üzerindeydim...
Şura ve İlmen nehrinin kraliçesi Tatişya...
Kitabın konusu savaş üzerine yoğunluklu olsada en güzel duyguyu Alexsandr ve Tatyananın aşkında hissetmek mümkün.. Açlığın hüküm sürdüğü o yılların gerçek olduğunu,açlıkdan ve donarak ölenlerin bilmekse hissedilen duyguyu taşıran sebeplerden...
Ben kitabın konusuna fazla değinmeyeceğim,bir seçim yapmam gerkti,ya konuyu anlatacaktım yada Şura'nın ve Tatişyanın bende bıraktığı etkiyi..ve ben ikincisini tercih ettim..
Ve şimdi sırada serinin ikinci kitabı "Tatyana ve Alexsandr" var...
tavsiye kısmım okunmasından yana elbette,tabi kitabı bulabilmek mümkün olsaydı...
ve bana bu imkaı sağlayan İclal Öztürk kardeşime sonsuz teşekkürler ediyorum ...
SeRpiL...