Değerlendirmeleri okudum ve bir çok arkadaşın bu kitabı okurken çok beklentisi vardı.(benimde ) Belki bu kitap kimi için amerikanın popüler kültürünün bir parçası , kimine göre büyütülmüş bir balon,kimine göre kendinden bir kesit belki de yazarın kişisel özel hayatı bu kitabı daha çok satmasını sağlamıştır.
kitabı okuduğumda karakteri kendime benzettiğim yanları oldu. Sanki biri sizinle dertleşiyor yada siz kendi kendinizle konuşuyorsunuz havası oluyor.Size ders verdiği anlar,karakterle dertleştiğiniz birlikte kaçıp yalan söylediğiniz zamanlar oluyor. yazarın bu sözü çok doğrudur.
--Bir kitabı bitirdiğinizde, yazar yakın bir arkadaşım olsaydı da, istediğimde onu arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap gerçekten iyidir.
yani sizde okuyun bir şey kaybetmezsiniz çünkü holden'nin yaşamış olduğu duyguları sizde yaşadınız.
Kitabın içine giremedim bir türlü. Ne zaman güzelleşecek derken kitap bitti. Okudum ama yani okudum sadece. Hiçbir şey kazandırmayan bir kitap. Tamamen zaman kaybı.
Can Yayınları'ndan çıkakn ilk baskıyı okumuştum ben. Sevemedim gitti, çeviriden kaynaklı olabilir. Salinger'a lafımız yok yani.
İlk başta yazarın sürekli "falan ve filan" kelimelerini kullanması üzerine, "bu ne biçim bir edebiyat yahu" diyip sinirlenip bir köşeye attığım, sonra hakkında duyduklarım üzerine tekrar okumaya başladığım, hiçbir şeyden memnun olmayan ergen Holden'ın hikayesi...Güzel bir vapur arkadaşı oldu benim için Holden. Belki ben ergenliği çoktan devirmiş ve o çalkantılı günlerimi unuttuğumdan olsa gerek, "yapma Holden, bu sahte yaşamı kurallarına göre oynamalısın, işsiz kalsan da okumalı ve bir etikete sahip olmasın" dedim ama Holden tüm kitap boyunca beklentilerimi karşılacak tek bir harekette dahi bulunmadı.
Bende özel bir yeri olan kitaptır severim. Holden da iyi çocuktu, keşke bir kaç hikayesini daha görebilseydik.
Kitabın adını ilk gördüğümde tarlalar, çiftlikler, çalışan çocuklar vs. köy ortamıyla karışılacağımı sanmıştım. Ama kitabı okumaya başladığımda, kendimi acayip derecede sorunlu yeni yetme ergen bir gencin lanet derecede samimi (belki de pervasız) anlatımıyla, yozlaşmış modern ve çağdaş bir kentte buldum. Kitabın adı Robert Burn'ün “Rastlarsa birine biri, çavdarlar arasında” şiirinin adından geliyormuş. Kitapta anlatılan konu olukça basit ve argo kelimeler oldukça fazla. Kitap içerdiği argo kelimeler ve cinsel içerikli şeylerden dolayı Amerikan okullarında yasaklanmış. Bu romanda benim en çok dikkatimi çeken şey konudan ziyade yazarın kendisi oldu. Zira Salinger durum tespitleri ve betimlemeler konusunda oldukça başarılı. Çok basit bir öyküyü yazarın çok ustaca kurgulaması, dilinin çok sade ve anlaşılır olması ve çevirinin de iyi olması kitabın en önemli artı yönlerini oluşturuyor. Kitabın başka da bir çekiciliği bulunmuyor.
Büyük beklentiler ile başlamıştım. Dili gayet akıcı. Konu değişik. Ama okumasam da olurdu..
Her kitap her yaşa hitap etmiyor sanırım. İlk yarısı fena değilse de wikipedia'da kitabı araştırıp bütün her şeyi tek sayfa da anlayınca okuma isteği kalmadı. Sadece onu okumak bile yetermiş. Açıkçası bana hiç bir şey katmadı. Büyük olay olacak bir kitap gibi de gelmedi.
Anlattığı hikaye itibariyle zaten pek bir şey vaad etmiyor, bir de rezil bir çeviriyle (kitabı sıfır almama karşın güncel çevirisi berbat) okuyunca içinden çıkılmaz hal aldı. "kokuşmuş, lanet olasıca" gibi bildiğin chicken translate kelimeler mi ararsın yoksa anlam bozukluğu olan cümleler mi. Kitabın %90'ı berbat bu açıdan. Türkçe adına tam bir skandal. Umarım ileride daha düzgün bir Türkçe ile kazandırılır dilimize zira bu kadar övülen bir kitabın bu kadar rezil bir çeviriye sahip olması üzücü.
20.yüzyılın en iyi 20 romanı arasına girmiş Amerikada birçok okulda ders kitabı olarak okutulan ama aynı zamanda bazı kesimlerde Şeker Portakalı gibi okutulması yasaklanan, Gönülçelen ismiyle Türkçeye çevrilmiş olup Teoman'nın yaptırdığı dövme ve albüm adı olması, Mel Gibson'nun Komple Teorileri filminde tekrar tekrar okuduğu kitap olması, John Lennon'un katilinin cebinden çıkan kitap olması ama benim asıl okuma merakım discovery channel'da, bu kitabın gizli servisler tarafından beyin yıkama için kullanılıp, insanları suikast işlemek üzere kurduğu iddiaları belgeselinden sonra arttı.Yalnızlıktan nefret eden, daha doğrusu etrafındaki olan biten çoğu şeyden nefret eden, beraber bir anı paylaştığı hoşlanmadığı insanları bile özleyebilen bir çocuğun birkaç gün içinde yaşadıkları. Ergenlik psikolojisini ve o yaşlardaki kişilik bunalımındaki yetişken adayın; büyüklerin yozlaşmışlığı, bencilliği, anlayışsızlığı karşısındaki isyanını en iyi anlatan kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Kitaptan altını çizdiklerim:
-Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
-Asla güzel ve huzurlu bir yer bulamıyordunuz, çünkü böyle bir yer yoktu.
-Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp, konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
-"Kimseye biseyinizi anlatmayın...insanları o-özlemeye baslıyorsunuz sonra.
- Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız bir süre sonra dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız.'
Yıllardır yüzyüze görüşüp sohbet edemediğim bi arkadaşımın "oku tam senlik seversin" önerisine güvenerek başladım. yarısından çoğunu geçene kadar hala bir umut tam benlik kısımlara ulaşmayı bekliyordum. Olmadı tabiki. Edebi yönden pek birşey beklemeyin ama otobüste metroda falan iyi yani.
okumayın diyenleri dinlemeyin. Çok fazla tabi ki abartmak doğru değil ama zaman kaybı değildir, keyif alırsınız.
Bu kadar göz önünde bir kitap bu kadar rezil olur. Sürekli tekrar edilen kelimeler "lanet,Tanrı aşkına,felaket...", sıkıcı.
Kitabın konusu bir liseli gencin başından geçenleri kendi uslubuyla anlatıyor.Açıkcası konusu beni pek sarmadı.Ayrıca kitap sanki biraz eksik kalmış gibi.Final olmamış.Bazı konular da havada kalmış.Son olarak 'lanet' kelimesi kitapta çok fazla geçiyor ve bu da bir süre sonra bayıyor.Kısacası zaman kaybı.
Güzel bir kitaptı ancak -muhtemelen çeviriden kaynaklanan- bazı şeyler canımı sıktı okurken.O dandik amerikan filmlerindeki 'lanet olsun' 'kahretsin' tarzı ifadeler göze batacak derecede fazlaydı bilmiyorum belki yazardan da kaynaklanabilir.Bir 300 sayfa daha olsa okur muydum,okurdum ancak kitap sanki bana biraz beklediğimi veremedi gibi geldi,'overrated' diyeceğim ama -varsa- yazarın fanlarını sinirlendirmekten çekiniyorum :D
''Zaten bütün geri zekalılar kendilerine geri zekalı denmesinden nefret ederler'' ,''Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı.Elinizde olsa da onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz biliyorum olanaksız bir şey bu ama yine de pek fena olmazdı'' ''Başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez.Düşer,düşer,düşer ama düştüğünü anlayamaz.Tüm düzen hayatlarının şu ya da bu döneminde çevrelerinin onlara veremediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur veya çevrelerinin onlara sağlayamadığını sandıkları şeyleri arayan insanlar için onlar da aramaktan vazgeçerler'' Kitabı kimi sevmiş kimi de neredeyse nefret etmiş okuyup kendim karar vermek istedim ben kitabı sevdim güzel kitap ön yargılı yaklaşmayın okuyun belki siz de seversiniz :)
Bolca zamanınız ve bir ergenin gözünden yetişkin dünyasını çokça merak ediyorsanız buyurunuz efendim okuyunuz.
Herkesin ballandırarak anlatmasına kanıp okudum lakin okumasam da olurmuş.
Sığ ve sıkıcı bir anlatım bolca geçen "lanet, vay anasını,falan" filan işte bu kadar.
Bir de Sallinger bu romanının filme çekilmemesini vasiyet etmiş.
Kitaba başlamadan önce kitaba dair bir ön bilgim yoktu. Beklediğimden çok farklı çıktı, epey şaşırdım. Hüzne yakın klasik bir hava bekliyordum esasında ama Holden'ın mizah yüklü anlatımıyla yer yer insanın içini yakan hüznü birleşmiş, çok, çok samimi bir kitap ortaya çıkmış. Her kitap bir değildir, her kitaptan aynı dili, aynı edebiliği beklemiyorum şahsen, bazı kitapları kimi zaman anlatımlarından, kimi zaman içindeki karakterlerden unutamayız ya hani, bu kitap ikisi açısından da unutulmazdır benim için. Okurken genelde çok güldüm ama yer yer gözlerimin dolduğu da oldu.
Holden Caulfield! "Yemin ederim, ben deliyim."
ben bu kitabı nasıl kaçırmışım??
bu tarihe kadar beklememin bir sebebi olduğuna inansam da etkisi süren sürecek şeffaflıkta bir kitaptı..
13 yaş üstü dönemin bakış açısını çok iyi şeffaflaştırmış, Şeker portakalı nasıl bir çocuğun bakışına indirgiyor ( yada yükseltiyor) sa bakışımızı bu kitap da teenage dönemine.. Çok temiz bir bakış açısından normalleşen ve sürekli olup biten şeylere bir dokunuş.. Çok keyifliydi bence.. ( Bu arada ben Albert Camus - Yabancı, Yusuf Atılgan- Aylak Adam gibi olay değil sadece gündelik olaylara bakış açısı içeren kitapları okumaktan keyif alan biriyim. bu yüzden bence keyifliydi diyorum... :))
son olarak bir de alıntı;
"Olgunlaşmamış insanın özelliği bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir,
Olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir"
Belki isminden dolayı çok farklı bir konu beklemişim. Yaş itibariyle 40'larımda bir kız annesi oluşum romanı beğenmemi engellemedi. Aksine ergen oğul sahibi her anne o psikolojiyi anlamak için okumalı diye düşünüyorum. Bu genç adamın samimiyetini sevdim ben. Otobüste başınıza dikilip konuşan liseliler misali o çağlarda yaşananlar ve düşünülenler evrensel sanırım. Karakterin zengin çocuğu olması canımı sıktı tabii ama sonuçta hepsi farklı acılar çekiyor. Zor dönem...
Okuduğum yabancı bir değerlendirmede "bir davası olmadan isyan eden insan"ı en iyi betimleyen kitaplardan birisi olarak gösteriliyor. Benzerlerini hiç okumadığım için en iyilerinden birisi mi bilemiyorum ama kesinlikle çok iyi.
Bu kitabı lise yıllarımda ya da üniversitenin ilk yıllarında okumayı isterdim. Çünkü o yıllarda bir erkek çocuğunun duygularına tercüman olacak bir kitap. 15-20 yaşlarındaki özellikle erkeklerin okuması gerekir. Erken Kaybedenler bu kitabın ucuz bir uyarlaması. Onu söyleyebilirim.
Kitap başlarda ve ortalarda daha çok çeviri olmasından kaynaklı nedenlerden ötürü çok sıkıcı olabiliyor. Çünkü İngilizce'de günlük konuşmada çok doğal olan cümleler, Türkçe'ye çevrildiği zaman çok iğreti duruyor. En basitinden "Son of a bitch", bizde "Orospu Çocuğu"nun kullanıldığı gibi kullanılmaz. Sürekli bu tip cümleler okuyunca "bu ne ya?" isyanını yaşıyorsunuz. Ama kitap özellikle sonlarda asıl mesajını vermeye başlıyor. Sizi düşünmeye zorluyor. Özellikle de çocukluğunuzda siz de benim gibi biraz Holmen gibi hissetmişseniz.
Kitabın anlatmak istedikleri bir kaç sayfada en fazla. Ama o anlattıklarını anlamak için kalanını da okumalısınız. Başka türlü vurucu etkisini yapması mümkün olmazdı zaten.
İşe yaramaz diye düşündüğümüz çocukların iç dünyasındaki bu depremleri birazcık olsun sezinleyebilseydik, Holden bizi bu kadar etkilemezdi.
İçine sarılmak istiyor insan...
20.yüzyılın en iyi 20 romanı arasına girmiş Amerikada birçok okulda ders kitabı olarak okutulan ama aynı zamanda bazı kesimlerde Şeker Portakalı gibi okutulması yasaklanan, Gönülçelen ismiyle Türkçeye çevrilmiş olup Teoman'nın yaptırdığı dövme ve albüm adı olması, Mel Gibson'nun Komple Teorileri filminde tekrar tekrar okuduğu kitap olması, John Lennon'un katilinin cebinden çıkan kitap olması ama benim asıl okuma merakım discovery channel'da, bu kitabın gizli servisler tarafından beyin yıkama için kullanılıp, insanları suikast işlemek üzere kurduğu iddiaları belgeselinden sonra arttı.Yalnızlıktan nefret eden, daha doğrusu etrafındaki olan biten çoğu şeyden nefret eden, beraber bir anı paylaştığı hoşlanmadığı insanları bile özleyebilen bir çocuğun birkaç gün içinde yaşadıkları. Ergenlik psikolojisini ve o yaşlardaki kişilik bunalımındaki yetişken adayın; büyüklerin yozlaşmışlığı, bencilliği, anlayışsızlığı karşısındaki isyanını en iyi anlatan kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Kitaptan altını çizdiklerim:
-Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
-Asla güzel ve huzurlu bir yer bulamıyordunuz, çünkü böyle bir yer yoktu.
-Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp, konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
-"Kimseye biseyinizi anlatmayın...insanları o-özlemeye baslıyorsunuz sonra.
- Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız bir süre sonra dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız.'