'Kayra ile Kinyas' ve 'Az'dan sonra okuduğum 3. Hakan Günday kitabı. Ve son olacak. İlkinin yerini hiçbiri tutmuyor. 'Az' da fena sayılmazdı. Ancak bu çok kötü. Konu rezil. İğrençlik diz boyu. 5 yıldızı sırf dili çok ustaca kullandığı ve zekâsına hayran olduğum için verdim.
Delilik ile dahilik arasında gidip gelen ana karakteriyle birinci şahıstan dinlediğimiz hikayesi ''DAHA''
Kitap kurgu olarak zayıf ancak dilin güzelliği ile okutturuyor kendini...
İnsan kaçakçısı bir çocuğun bir depoya tıktığı kaçaklardan kendine bir ülke kurmaya çalışması harikulade idi...bence o bölüm uzun bir hikaye olabilecek güzellikte
Genel olarak güzel ve Hakan Gündayın hayata dair analizleriyle harikulade bir kitap
Hakan Günday'ın bütüm kitaplarını okudum ama ilk defa bir kitabında, başlarda, ilk 100 sayfada sıkıldım. Kitabın başlarında çok fazla betimleme var ve bir süre sonra sıkıyor insanı. Ona rağmen Hakan Günday hala aynı Hakan Günday. Tarzı, anlatım dili aynı. Her zamanki gibi etkileyici ve çarpıcı.
Yazarın diğer kitaplarıyla karşılaştırdığınız zaman bana göre ilk üçe girmez. Beklentinizi yksek tutmayın derim ama işin içinde Hakan Günday olunca altını çizeceğiniz cümlelerin kesinlikle olacağını unutmayın.
Ölüm ve ölüm korkusu kavramı her zaman olduğu gibi ustaca işlenmiş.
Bu kitap hariç Hakan GÜNDAY'ın tüm kitaplarını okuyabilirsin. Ancak bu kitabı bir türlü sevmedim,sayfalar arası tökezledim,nerede olduğuma durup durup baktım sonra ise neden baktığımı unuttuğum zamanlar bile oldu.. Heyecanla başlayıp hayal kırıklığı ile biten bir kitap oldu benim için..
bu yılın en iddialı kitabı değil. hakan günday yeni kuşağın en iyi yazarı değil. sarsıcı bir hikaye, okumaya değer.
Roman güzel bir başlangıç yaptı, ardından hafif bir duraksama yaşadı. Sonra hızlandı ve tekrar yavaşladı. Özellikle sahilde yaşadığı o korku dolu anları çok iyi anlatmış Gaza. Az romanıyla karşılaştırmak hata olur ama bence az kadar başarılı bir roman değildi. Az romanından aldığım tadı alamadım. Sonu çok sürprizli bitti. Hikayenin yönü çok çabuk değişiyor. Karakterin insanlara dokunamama fobisi çok iyi ifade edilmiş. Okunmalı mı? Kesinlikle evet.
Az ve Kinyas ve Kayra'daki tadı alamasam da yine okunası bir roman.İnsan ticaretini konu almış bu kez yazar.
Sinemada olduğu gibi, okuduğumuz kitaplarda da bir zaman sonra kendini tekrar eden hikaye ve insanlara denk geliyoruz ya hani, Hakan Günday ismiyle tanıştıktan sonra böyle bir olguyu en azından onun eserlerinde unuttum ben.
2013 basımı Daha, okuduğum ikinci kitabı aslında. Henüz yeni bir hayranıyım yani. Ama her satırı, her cümlesi, her kelimesi keyif veren nadir yazarlardan biri olup çıktı Günday. Sabahattin Ali ve İskender Pala‘ydı bu klasmanda en tuttuğum adamlar. Pala’nın Şah ve Sultan adlı romanını okuyorum şu sıralarda ve bir kez daha doymuyorum kendisine mesela. Azil’den sonra ikinci kitabıyla tanıştığım Hakan Günday ise, yavaş yavaş, orijinalliğiyle aradığım adamlar arasına girdi.
Ülkelerindeki açlık, yoksulluk ve savaştan kaçmak için zifiri karanlığa girenlerin değil, o zifiri karanlıkta onlara bir bakıma eşlik eden bir çocuğun hikayesini anlatıyor Daha. 9 yaşında insan kaçakçılığıyla tanışan Gazâ‘yı anlatıyor. 9 yaşında büyüyen, 9 yaşında dünyanın bütün kötülüklerini hazmetmeye çalışan bir çocuğun hikayesini.
Bir yandan Gazâ’nın babasıyla, yaşadığı yerdeki arkadaş(lar)ı ve yöredeki insanarla, yani etrafındakilerle yürütmeye çalıştığı ilişkiyi okuyoruz, diğer taraftan da kaçak göçmenlerle hayatını sürdürmeye çalışmasına tanıklık ediyoruz. Her daim kendini sorgulamasını da diyebiliriz başka bir açıdan.
Hikaye gerçekten orijinal. Hemen içine çekiyor okuyanı. Günday’ın diline de biraz aşinaysanız akıp gidiyor satırlar. Yazdıkları hem günümüz şartlarını düşündüğümüzde bir o kadar gerçek, hem de gerçek olmayacağını umacak kadar şiddetli, sert, acı verici. Ufacık yaşta bir bünyenin maruz kaldıkları elbette bir kurgu ama neden olmasın diyorsunuz okurken? Hiç mi okumuyoruz göçmenlerle ilgili dehşet verici haberleri? Hiç mi izlemiyoruz kaçakları taşıyan gemilerin nasıl battığını?
Her satırından, her yanından zeka akan bir kitap. Çoğu yerde gülmeden edemiyorsunuz. Bol bol da düşündürüyor. Azil’den sonra Hakan Günday bir kez daha başucuna konacak bir kitaba imzasını atmış. Dünyanın en büyük telif alışverişlerinin yapıldığı Books at Berlinale’e seçilen ilk Türkçe kitap olma özelliğini de taşıyan Daha’nın yazarı Günday’la henüz tanışmadıysanız çok şey kaybediyorsunuz demektir.
“Dünya hep böyleydi. Zemini, toprak değil öfkeydi.”
http://cineshoot.net/hakan-gundaydan-bir-favori-daha.html
Bir şans eseri veya mucize ile dünyaya gelmiş bir çocuğun küçük yaşlardan itibaren acımasız gerçeklerle tanışmasını, kirli işlere bulaşmasını ve iç dünyasını okuduk. Fena değil, yazarın diğer kitaplarıyla kıyas yapmadan, beklentileri yüksek tutmadan okunabilir.
----spoiler----
Hayatını kararttığı insanların; başladıkları yerde - yeni bir hayata çıkmak için yolculuklarının başladığı yerde- hayata veda etmek, güzel fikir.
Spiral yönetim şemasına şöyle de bakılabilir mi bilmiyorum : Rastin'in olduğu yere Cuma'yı koyalım ve orası Afganistan, diğer uçta da Gazâ var. Cuma geliyor ve Gazâ tarafından öldürülüyor. Gazâ dönüyor ve Cuma'nın yaşama başladığı yerde yaşamını veriyor.. (saçmalamışta olabilirim, bilmiyorum)
---spoiler---
Hangi detaydan başlasam hangisini söylesem.Cuma,Rastin,Dordor ve Harmin,Ahad,Gaza,Daha..Kağıttan kurbağa,beyaz yumurta akı,linç..Çok etkiledi bu kitap beni kesinlikle müthiş bir hikaye.
"Diyor ya Aşık Veysel 'iki kapılı bir han diye' Ondan cereyan yapıyor bu hayat.Onun için üşüyorum hep.Gideyim de kapatayım birini"
Hakan Günday'ın okur kitlesini şaşırtmayacak yeni bir roman daha! Yine karakterimiz çok zeki fakat şanssız doğanlardan. Pisliğin içine doğmuşlardan. Kitabın atmosferi yine bunaltıcı, kaldıramayacağımız olaylar içeriyor. Günday bu romanında da genellemeleriyle bize düşünecek pek bir şey bırakmıyor kendimiz adına. Tabi ki bu genellemelere katılıp katılmamak okuyucuya kalmış. Kitabın ortaları güzel bir tempo yakalamış olsa da iyi bir Hakan Günday okuyucusu kitabın nasıl sonlanacağını 4. bölümde anlayabilir. Bu bölümleri farklı rönesans resim teknikleriyle anlatması hoşuma gitti. Aydınlık - karanlık- buharlaşma burada dikkat edilmesi gereken kelimeler. Her konunun ilmek ilmek işlenmesinden sonra ben finali çok doyurucu bulduğumu söyleyemeyeceğim. Henüz ustalık eseri gelmedi yazarımızdan.
Mutlaka okunması gereken, psikolojik değerlendirmelerin yoğun olduğunu düşündüğüm ve bu nedenle de başarılı bulduğum bu kitap mutlaka okunmalı. Hakan Günday ile ilk kez bu kitapta tanıştım ve bayıldım!
gaza'dan nefret ediyosunuz ama bir yandan da seviyorsunuz hatta sevmek için nedenler arıyosunuz sürekli.Güzeldi fakat sonu tatmin etmedi biraz
2 puanı inanın sadece kazadan sonra bir yerde sıkıştığı sonu gelmez satırlardan kırdım.
Hakan Günday kitaplarına ayrı bir sevgim vardır. Her kitabı insana her şeyin gerçek olduğunu hissettirir, insana masal gibi gelmez. Bu roman için de bu özellik geçerli olduğundan kitabı çok beğendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Yalnız Gaza karakterini diğer karakterlerinden daha farklı daha günahkar buldum. Bana sevimsiz geldi. Yazar sadece bir karakter ve hikaye anlatmamış bu romanda. Aynı zamanda bir çok konuda derin sohbetlere de girmiş ve bu her ne kadar ayrı bir tat olsa da bazen insanı hikâyeden uzaklaştırmış. Belki de bana öyle geldi. Sonuç olarak yazarın okurlarını hayal kırıklığına uğratmadığı da bir gerçek.
Hakan günday in kalemini merak ettiğim kadar varmis. Insan kacakciligi yapan bir babanin oglunun hayatini dusuncelerini kendi ic dunyasinda verdigi savasi anlatiyor. Basarinin zirvesine tirmanirken nasil en dibe dusuldugunede sahit oluyorsunuz... kendi yasami kadar toplumla ilgili tespitlerine de yer verilen kitabi okumanizi tavsiye ediyorum. Dili ve anlatimi çalakalem gibi duruyor ama bence degil... argo kelimelerde mevcut ama gercekleri yalin anlattigini dusunuyorum...
Mutlaka okunmalı.
''Diyor ya Aşık Veysel, 'İki kapılı bir han' diye? Ondan cereyan yapıyor bu hayat! Onun için üşüyorum hep. Gideyim de kapatayım birini.''
Medyada sadece kısır bir baba oğul çekişmesi olarak yetersiz yansıtılan kitabın çok daha derinlemesine psikolojik sosyolojik çözümlemeleri var halen kanayan çok büyük bir toplumsal yaraya parmak basmasının yanında edebi olarak yazım kuvveti çok güçlü. Hakan Günday değeri bilinmesi ve hak ettiği değeri görmesi gereken bir yazar!
Hakan GÜNDAY’ın okuduğum tüm romanlarında aynı şeyle karşılaşıyorum. Beklenmedik, güzel bir fikirle başlıyor her şey. Sonra yazar bu fikri lastik gibi sündürmeye başlıyor, kopana dek. Okur olarak kendimi “Tamam, tadında bırak artık.” derken buluyorum. Ve maalesef roman benim için çok güzel başlayıp ortalama düzeyde sona eriyor. Yine öyle oldu.
Oldukça karanlık bir romandı benim için. Kurgusu tahminlerimin dışına çıktı, merakla okudum. Ana karakterle bağ kurmam pek mümkün olmadı. Ama Rastin çok uzun süre aklımda kalacak. Hatta spiral yönetim şemasıyla ilgili kısmı tekrar tekrar okuyabilirim. Öyle sevdim. Yazarın diğer romanlarını da takipte olacağım. Belki bir romanda uzlaşabiliriz, kim bilir.
"Daha" Hakan Günday'ın en iyi kitabıydı. "Az" romanıyla üstünden attığı acemiliğini bu kitapla taçlandırmış bence. Sıkıcılıktan kurtulmuş. Gülünç cümlelerden vazgeçmiş. Değiştiremediği tek şey mantık hataları. Mesela ana karakterin kendi yaptığı habislikleri başkaları yapınca eleştirmesi.