Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

En Son Değerlendirmeler

6 puan

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu; gerek ismi gerekse hastane, hastalık içeren konusu nedeniyle uzun bir zaman okuma isteğimi ötelememe neden olmuştur. Pekiyi, bir kitap; benim ötelediğim ama başkasının kendisini bulduğu hatta başucu yaptığı bir eser haline nasıl gelir? Cevabı kitabın içinde altını çizdiği şu cümlelerde gizli.” Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar” ve ” İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur.”

Safa ; ''ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm'' diye başlayan kitabında 7 yaşından beri dizinde çektiği acının kemik vereminden ileri geldiğini ve kesilmesi gerektiğini öğrenmiş 15 yaşındaki bir çocuğun amansız hastalıkla ve imkânsız aşkıyla olan hikâyesindeki ruh hallerini ve hastanedeki psikolojisini anlatmıştır. Peki hastalıkla uğraşmayanlar bir hastayı nasıl anlayacaklar diyen yazar bu psikolojiyi nasıl anlatmış derseniz orası ise yürek burkucu bir hikaye :( Çünkü aslında hayatları aynıdır! Şöyle ki;

Peyami Safa 9 yaşlarında yakalandığı kemik hastalığı nedeniyle 17 yaşına kadar hikayesindeki kahramanı gibi hastalık ve acı içinde yaşamıştır. Doktorlar bacağının kesilmesinde karar kılmış, fakat Safa bunu kabul etmemiştir. Babasının erken ölümüyle ve yaşadığı sağlık sorunları nedeniylede eğitim hayatını tamamlayamamış iş hayatına erken atılmıştır. Matbaa postane gibi yerlerde çalışmış gazetelerde yazı yazmıştır. Edebiyatla ve siyasetle hep iç içe olmuştur. 1961 yılında yedek subaylık yapan oğlunun ölümüyle sarsılmış üç ay sonra da beyin kanamasından vefat etmiştir. Anlayacağınız kahramanımız; yazarın kendisinden başka biri değildir. Kitapta kahramanına bir isim vermemesinin nedeni de budur.

Bu otobiyografik romanının ilk basımını “kara sevdayla” diye imzalayıp Nazım Hikmet’e vermiştir. Görünüşte iyi bir şey olduğunu düşündüğüm bu olayın iç yüzünü araştırdığımda Peyami Safa’nın bu jest gibi görünen hareketinin aslında Nazım Hikmet’i yermek olduğunu anladım. Peyami Safa “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” isimli eseriyle Nazım Hikmet’in 1928 yılında yazdığı akıl almaz bir aşkı anlattığı “Jokond ile Si-Ya-U”suna meydan okumuştur. Nazım hikmet'in bu meydan okumaya karşılık "bütün bir fakir çocuklar hastanesinin romanı" demiştir. Peyami Safa’yla Nazım Hikmet dostluğu ikinci dünya savaşı ortamında sosyalist ve komünist düşüncelerin artmasıyla bozumuş, Peyami Safa’nın yazdığı gazetede “Nazım, fikirleri için değil, kendi istediği için takip edilmiştir.", "Nazım'ın yakalanması, polis müdürlüğünü, kitaplarının ilanat acentesi olarak kullanmak istemesindendir. Çünkü Nazım, su katılmamış burjuvadır. ve en sahte tarafı, komünist tarafıdır."gibi kavgada söylenmeyecek diyeceğim ama söylenmiş bu sözlerle edebiyat tarihinin en şiddetli kavgası olarak tarihi geçmiştir.

Peyami Safa; kitabında öz Türkçeyi fazlaca kullanmış ve ben gibi günümüz Türkçesiyle konuşan kitaptaki bazı kelimeleri anlamakta güçlük çeken insanlar için kitabın arkasında sözlük kısmı bulunmaktadır. Sizde benim gibi “bu ne demek acaba?”diye arada kalırsanız kitabın arkasına bakabilirsiniz.

Kitaptan Altını Çizdiklerim:

- Felaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir,fakat annelerle değil,annelerle değil.Annelere anlatılan kederler taksim değil,zarbedilmiş olur: Çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler,bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.

- Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.

- Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.

- Istırabın derinlerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni bir sevinç başlıyor: ıstırabın ilacı ıstıraptır. İkisinin toptan sonucu: Sevinç.

1 puan

Kitabı iki kez okudum ve gerçekten de cok guzel Cok begendim fakat arkadaslarla tartışıp duruyoruz ve kitapta da bulamadım Sizlere sormk istedim Nüzhet ile Dr. Ragıp arasında kaç yaş var?

8 puan

İç karartıcı bir kitaptı mekanlar ve konular itibariyle ama beni saran keyifle okuduğum bir kitap olmuştu. Peyami Safa betimleme ve durum yoğunluklu yazsa da beni sıkmamıştı güzel ilerlemişti.

8 puan

Kitap psikolojik tahlil ağırlıklı bir roman olduğundan ve roman kişileri psikolojik yönden ele alındığından, olguların tam manasıyla anlaşılması biraz güç oluyor. Eski kelimeler bir hayli fazla (kitabın sonuna bir sözlük konulması akıllıca bir iş). Dili birazcık ağır(mış) gibi geldi bana. Ancak Peyami Safa'nın biçime dayalı kullandığı dil etkileyici; kesik cümleler, olaylara ve içe bakışa olan yorumu, şiir gibi benzetmeler Safa'nın edebi yönünün güçlü olduğunu gösteriyor. Bir hastalık ve bu hastalığa tutulmuş çocuğun iç dünyasını -hissettirecek tarzda- çok iyi yansıtmış Safa.

Kitapta, "Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir", "Ağaçların sıhhatine bile imrenerek-bakarak yürüdüm", "Aşkta musiki, sevgilinin vesika fotoğrafını kainat ebadında bir agrandismana çıkaran muhayyilenin objektifini bir anda açıyor" gibi beni etkileyen pek çok cümle var, ve onlardan bazıları: Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler... İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur... Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar!... Istırabın ilacı ıstıraptır. İkisinin hasılı zarbı: sevinç!... Halbuki mesele basit. İnsan hastalanır ve ölür... Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur...

10 puan

ÖZET GEÇ'' DİYİCİLERE; YETERLİ DUYGUSAL OLGUNLUĞA SAHİP OLANLAR BU KİTABI BAŞUCU KİTABI HALİNE GETİRECEKLERDİR.

MEREKLISINA; kendi yorumumu yazmadan önce diğer yorumları da inceledim. kimi beğenmiş kimi beğenmemiş. doğrusunu söylemek gerekirse, bu kitabı okuyup beğenmek için belli bir olgunluk gerek. ben ilk okuma girişimimde bi kaç sayfa okuyup bırakmıştım. oysa çevremde hasta insanlar olunca ve onların acısını paylaşınca fark ettim ki bugüne kadar okumadığım için pişmanlık duyabileceğim bir kitap. yeri gelince vurucu yeri gelince düşündürücü bir yapıya sahip.

10 puan

"Hasta insan" ın psikolojisini inanılmaz bir şekilde anlatıyor. Kitabı okuduğum zaman ciddi bir diz rahatsızlığım vardı, ameliyat olmayı bekliyordum. Ciddi hastalığı olan herkesin yaptığı gibi ben de sürekli sorgulama içindeydim. Kitapta bulduğum şeyler kendi düşüncelerimden farksızdı. Benim için bu kitabı okumak kendim gibi biriyle sohbet etmek gibiydi, bu nedenle çok etkili oldu.

10 puan

"Vadideki zambak"ı hatırlattı bana.çok ötelediğim bir kitaptı keşke daha önce başlasaydım.Tavsiye ederim.

10 puan

Defalarca okunulup özgünlüğünden hiçbirşey kaybetmeyecek tam bir klasik

Profil Resmi
7 puan

İnsan psikolojisinin ne kolay etkilenebildiğini, nasıl derin yaralar alabileceğini gösteriyor, tavsiye ederim.

1 | 2 | 3 | 4 ileri