Herkes Herkesle Dostmuş Gibi...

En Son Değerlendirmeler

8 puan

Benim üniversite zamanımdaki Ankara'yı, insanlar arası geçişlerle ve en ince detayına dek anlatıyor, belki bu yüzden gözlerim dola dola okuyorum.

6 puan

hastalıklı - sulu sepken bir duygusallık, daha rafine okumaları tercih ederim. pek hoşlanmadım.

4 puan

Neyse ki yazar romanı kısa tutmuşta bir çırpıda okunup, zaman kaybını aza indirgiyor.

8 puan

bu kitapla beraber Barış Bıçakçı' nın bütün kitaplarını okumuş oldum. Yazarın ilk kitabı olan bu kitabını sonda bırakmış olmam kasıtlı değildi ancak okurken iyi ki en sona bırakmışım dedim. Kitapta geçişler nedeniyle anlamak için tekrar tekrar okumak zorunda kalsam da yazara olan hayranlığım bir kat daha arttı. Yazarın yıllar sonra yazacağı kitaplardaki karakterlere burada rastlamak çok güzeldi. Özellikle Çetin ve Ender i tekrar okumak çok güzeldi. Bence Barış Bıçakcı Çetin ve Ender'i tekrar tekrar tekrar yazmalı..

Profil Resmi
7 puan

http://kitapeylemi.blogspot.com/2013/12/118-herkes-herkesle-dostmus-gibi-baris.html

10 yıl, 11 ay
9 puan

Ender, Çetin, Nihal, Cemil, Nazlı, Sulhi, Hikmet, Hasan..

10 yıl, 11 ay
8 puan

birbirinden hiç koparılmadan anlatılmış küçük hikayeler, bir hikayeden diğerine geçtiğinizi anlayamadığınız zamanlar oluyor, eğlenceli bir kitap, hızla okunuyor. sabah başladım akşam bitti

8 puan


Barış Bıçakçı'nın ilk kitabını tüm kitaplarını okuduktan sonra okumakla ne iyi ettiğimi anladım. Diğer romanlarındaki karakterler bu kitapta sokaktan geçen kişiler olarak bize tanıtılmış. Ankara'nın tanıdık sokaklarında yürüyen kişilerin, birbirlerinin hayatlarından teğet geçen kişilerin kısa ama dokunaklı bir tanıtım yazısı gibi. O kısacık anlarda yakalanabilecek o kadar fazla ayrıntı var ki... Okuyun.

9 puan

Arka kapakta yazdığı aslında yalnızca:
Şair elinden çıkma.

6 puan

Karmakarışık. Kalabalık bir caddede durup kulağa gelen herşeyi yazmış sanki yazar. Farklı bir tadı vardı..

6 puan

Barış Bıçakçı' nın ilk romanı. Genelde övülmüş ama ben beğenmedim. İlk başlarda daha önce karşılaşmadığınız bir post modern roman örneği sanıyorsunuz kitabı ama alakası yok. Kısa kısa hikayeleri sadece başlıklarla ayırmadan anlatmış yazar ki bence bunda hiçbir enteresanlık yok. Ben başlarda karakterlerin bir şekilde ortak noktaları olacağını, sürekli değişen öznelerin aynı olayın parçaları olduğunu sanmıştım ama öyle değil. Çok daha basit bir durum var. Bir adamın hikayesi anlatılırken bir yerde kesiliyor hikaye ve o adamın yanından geçtiği bir kadının hikayesi başlıyor örneğin. Bunları ayrı ayrı başlıklarda anlatmakla, başlık kullanmadan paragraf başında yeni birinin hikayesine başlamanın bence hiçbir farkı yok. Çok fazla hikaye var üstelik, dolayısıyla hiçbir karaktere tam olarak bağlanamıyorsunuz. Kitabın arka kapağında değil ama bir tanıtım yazısında(belki önceki baskıların arka kapağında da bu vardır) Sait Faik' in öyküleriyle benzerlikle olduğundan bahsedilmiş. Benim de aklıma tam olarak bu geldi okurken. Kitabın bir şanssızlığı da kitabı Modiano' nun Bir Gençlik kitabıyla birlikte okumam oldu. Bir Modiano kitabının daha 3. sayfasında Modiano' nun neden Nobel aldığıyla ilgili ipuçlarına rastlıyorsunuz. Adam inanılmaz özgün, daha 3. sayfada hüzne boğuyor sizi ama bunu hiç de hüzünlü şeyler anlatmadan yapıyor. İşte böyle kendine has bir üslubun yanında bu kitabı okuyunca üslubunu yetersiz hatta yapmacık buluyorsun.
Karakteristik bir ilk roman olmuş. Yazar ne biliyorsa, neye sahipse hepsini dökmek istemiş. Bunu Murat Menteş kadar acemice yapmamış ama, çok daha özenli davranmış. Yine de bu konuda beni rahatsız eden bir detayı atlayamacağım. Bilmem kimin tablosuna benzetmiş bir şeyi. Ne alaka ya? Kitabın orasında durup kimmiş bu ressam tabloları nasılmış moduna neden sokuyorsun ki beni? Ben sevmiyorum bunu. Ben de bir yazı yazarak araya hiç bilmediğiniz şarkı isimleri koyarım, bu marifet değil. Belki de yazar gerçekten daha uygun bir benzetme bulamadığından yazmış bunu ama kitabın bir ilk roman olduğunu, yazarın kitap boyunca takındığı tavrı ve kendince müthiş olan klişe finalini(tam bir ilk roman finali işte) düşününce bana bariz şekilde ilk roman heyecanı ve şovu için yapılmış gibi geliyor o ressam atfı. İtiraf edeyim kitabı sevmediğimden biraz zorlama bir eleştiri yaptım bu paragrafta.
Bir de hikayeler çok kısa olmasına rağmen kendi içlerinde bile yer yer kopukluklar var ama tabii kitabı sevemeyip konsantre olamadığımdan muhtemelen bana öyle gelmiştir, çok bir şey diyemem o yüzden. Ayrıca bazı hikayeler müthiş çarpıcıyken bazıları umurunuzda bile olmayacak şeyler.
Ankaralı olsam, Ankara' yı sevsem belki daha çok severdim bu kitabı ama ben bu tarz yazarlardan sıkıldım. İlla bu tarz okuyacaksanız en krallarını okuyun bari de boşa zaman kaybetmeyin, kendime de söylüyorum tabii bunu. Kötü yazar, kötü kitap / iyi yazar, iyi kitap deyip de genelleyemem, öyle objektif bir tahlil yapacak donanıma da sahip değilim. Benim nazarımda kötü kitap, kötü yazar ama bunu söylerken Hasan Ali Toptaş' ı bir kriter olarak alıyorum ben mesela. Piyasada yazarım diye dolanan boş beleş adamların yanında da bir derdi olan, ne söylediğini bilen bir kitap ve yazar var karşınızda.
Kenan Yarar’ ın Penguen’ deki köşesinde karanlık hikayeleri olurdu. Şimdi Hilal’ i çiziyor sanırım da o zamanlar her hafta farklı bir tema işlerdi. Taksim de takılan insanların kafasından oklar çıkarmış, hepsinin hayatını 3 4 cümle ile özetlemiş ve sonunda da bu bu insanlar birbirlerini bir daha hiç görmeden ölecekler demişti. Öyle kalmıştım o gerçekle yüzleşince. Garip gelmişti. Her gün yanından geçip gittiğimiz, hiç dokunmadığımız hayatlar... Bazen güzel bir kalça, bazen hoş bir koku, bazen başka yere bakmak sonucu gerçekleşen bir çarpışma gibi tesadüfi nedenlere dayanan tanışıklıklarla bambaşka yöne doğru kırılan hayatlar. İşte o değmeden geçtiğimiz insanların hikayesi bu kitap ama gel gelelim ben Kenan Yarar’ ın o bir sayfalık çizimini bu kitaptan çok daha yaratıcı ve yıkıcı bulmuştum. Kenan Yarar’ ı okuyun müthiş çizer.

4 puan

vasatın da bi' tık altı

8 puan

Başlangıçta tarzını anlayana kadar kafam karışsa da sonra harika bir kurgu ile karşı karşıya kaldığımı anladım ve beğendim. Yani gerçekten beğendim. Birdman'in kitap versiyonu gibi olmuş, tek çekim kitap. İlginç. İlginç ve güzel.

5 puan

Kitaptaki karakterlerin derin olamayışını sevmedim. Bu benim için önemli bir faktör. Okuduğum kitaplardaki karakterlere ısınamıyorsam okuduğum kitaptan keyif alamam. Tam alışıyorum, seviyorum derken hoop başka birinin hikayesini anlatıyor Bıçakçı. Daldan dala atlama olayını sevmedim daha doğrusu. Yazdığı kitapları severim ama bu kitabın karakterlerini çok sığ buldum. Keşke bölüm bölüm yazsaydı.

geri ileri