Yerli olarak şu an en favori yazarlarımdan İhsan Oktay Anar oldukça matrak gülerek okudum tavsiye ederim şiddetle....
sözgelimi, aklımda 'hiyel' ilmi ile uğraşmak olduğu halde diş hekimliğini seçmenin pişmanlığını yüzüme yüzüme vuran kitap.
İhsan Oktay Anar candır. Bu kitap bence en vasat kitabı olmasına rağmen; değişiktir, güzeldir, ilginçtir ve okunması gerekir.
Gerek karakter isimleriyle gerekse de İhsan Oktay Anar'ın çok ince mizah anlayışıyla yer yer güldüren, düşündüren ve özellikle de mühendislik okuyanların çok beğeneceğini düşündüğüm bir eser.
Özellikle mühendislerin keyif alacağını düşündüğüm, kara mizahı bol, erotizmi had safhada bir hayal ve hiyel kitabı.
Müthiş bir kitap. İhsan Oktay Anar'ın okuduğum ikinci kitabı ve Puslu Kıtalar Atlası kadar iyi. Mütiş bir hayal gücü var yazarda. Hayran kaldım ve herkese tavsiye ediyorum.
Yazarın diline alışmak zaman alabilir fakat yazarla aynı yöne baktığınız andan itibaren kitabın asıl değerini anlayabilirsiniz.
kitabın son bölümünü daha çok beğendim
İhsan Oktay yine hayalgücünü ve üslubunu konuşturmuş. Fakat konusu nedeniyle her kesimin soluksuz okuyabileceği bir kitap değil. Diğer tüm kitaplarını okudum; kitabul hiyel aralarında en az iyi olan diyebilirim.Puslu Kıtalar Atlası ya da Suskunlar ilk kez bu yazarı okuyacaklar için daha isabetli bir tercih olacaktır.
Kitapta çok ilginç buluşlarla karşılaşacaksınız. Yazarın müthiş bir hayal dünyası var. Gerçekten etkileyici.
Kitabın konusuna giriş yapmadan önce açıklanmalı ki ; hiyelin iki anlamı mevcuttur. Frenkçede mekanik, Arapçada ise hile, aldatmaca anlamına gelmektedir. Ve bu ikisinin birleşimi insanın aklına mekanik icatlar kelimesini getirmektedir.
Kitabımız Osmanlı döneminde geçip üç ayrı çılgın hiyelkarın hikayesini anlatmaktadır.
İlki Yafes Çelebi , çocukluğu kılıç ustalarının yanında geçmiş bir demirci çırağıydı. Ama mühendisliğe olan merakı yaratıcı silahlar yapmasına olanak sağladı. Bundan korkan ahali çocuğun işine son verdi ama o mekanik, matematik ve kimyasal patlayıcılara olan merakını daha da derinleştirerek bir denizaltı yapma mücadelesine girişiyor. Tabii denizaltı macerasına kadar bir çok şeye tanıklık edeceğiz.
İkincisi Calud , Yafes Çelebinin parayla satın aldığı kölesidir. Hiçbir şey bilmediğini sandığı Calud'un zamanla okumayı ve bu ilme merakıyla Yafes Çelebi'nin kaldığı yerden devam etmesini sağlayacak gücü elinde bulunduran kişi olmuştur. Bir devri daim makinesinin çılgın paradoksuyla içiçe geçip , cinsel gücünün (okuyanlar bilir-.-) ve açgözlülükle harmanlanmış kibrinin genel kurbanı olan zalim bir adamdır kendileri.
Ve sonuncusu Üzeyir'dir. Calud'un yetimhaneden satın aldığı parlak ve masum bir genç. Calud onun beynini yıkayarak sadece hiyel üzerine düşünmesine çaba gösterirken bir gün o ince ipin koptuğu ana kadar okumaya ve tanımaya devam ediyoruz Üzeyir'i. Sonrası ise malum , bizi bilgilendiren felsefenin kuyusuna adım atmamızı sağlayan bir olanak sağlıyor kendisi.
Bir de Davud karakterimiz var ki onda da dinsel göndermeler yapılmaktadır :)
Keyifle , göndermeleri takip ederek ve zamanla da üzerinde düşünerek bulduğum harika bir kitap olarak çıktı karşıma. İhsan Oktay'ın düşüncelerine sağlık , yine bir "granit mermer" oluşturdu dehlizlerde :) (okuyanlar bilir ne demek istediğimi , o nasıl bir açıklamadır öyle ? Hayal gücüne hayran olduğum bir yazarı çok geç keşfettim:) )
İhsan Oktay Anar yine kalitesini belli etmiş, daha akıcı değildi belki Puslu Kıtalar Atlası ndan ama dsha bilgi doluydu.İster istemez mühendislikle ilgiki bilgiler öğrendim, mühendisliğe giriş kitabı gibiydi..
İhsan Oktay Anar'ın hayal gücünün tavan yaptığı bir kitap. Okurken çok keyif aldım.
Puslu Kıtalar Atlası kadar çarpıcı ve keyifli değil ama yer yer güzel anlatımları var yazarın bu kitapta da. Zamanla ilgili bazı mantık hataları da mevcut ve yer yer çok zorlama kelime seçimleri olmuş. İlk tercihiniz olmasa bile okunabilecek kitaplardan.
Herkese hitap eden bir konu olmamasına rağmen yazar hayal dünyasıyla uslubuyla kendini okutuyor.