Bambaşka düşüncelere sürükledi bu yazar beni bu kitabında.
Üslubu çok akıcı. Üstelik çevirisi muhteşemdi.
Görmedim ki aşk doğu edebiyatında anlatıldığı gibi derin ve düşündürücü olsun.Bir kadına olan aşk bu kadar mı güzel anlatılır?
Çaresizlik bu kadar mı empati kurdurularak anlatılır?Tabi sadece çaresizlik değil afyon aşkı o kadar ilginç anlatılmış ki 'denesek mi yahu' dedirtebilir.
Kitabı çok iyi takip etmeniz gerekiyor bir anda hayal ve gerçeklikler arasında atlamalar yapabiliyor. Kısa bir kitap olduğuna aldanmayın içerisinde derin duygular ve olaylar barındıran bir romandır. Zaten kısacık olmasına rağmen altı çizilesi cümleleri fazlaca barındıran başyapıttır.
Tiyatral anlatıma sahiptir.Kesinlikle okunması gereklidir.
Az insandan çok tipleme çıkarmış Sadık Hidayet. Zaman yok, mekan yok, olay nerede başlıyor nerede bitiyor belli değil. Karamsar bir yazar, karamsar bir şekilde yazıyor. Hayat hikayesini de okuyunca Hidayet yaşadığını yazmış, diyorsunuz.
İlk cümleden itibaren beni içine aldı bu kısa roman. Çok etkilendim. Güzelliğe ulaşmaya çalışıp bir türlü ulaşamayan karaktere -bence bu Sadık Hidayet'in kendisidir.- üzüldüm.
Kullandığı dil o kadar yalın ve naif ki sıkmadı beni bu karamsarlık. Anlamaya çalıştığım bir yazar oldu. Çünkü onu kitabın kahramanından ayrı tutamadım. Anlattığı kendi ve kendi gibi olanlardı bence.
Benim favorilerim arasına girdi Kör Baykuş. Berbat bir hayatı bu kadar güzel cümlelerle anlatabilmek her yiğidin harcı değildir çünkü. Kendi ölümünü hazırlarken bile güzelliğine, temizliğine azami önem vermis birinden böyle güzel cümleler çıkmasını da yadırgamamak lazım tabii ki.
Tavsiye ederim Kör Baykuş'u.
Bir yaz günü tekrar okuma ile Kör Baykuş'a döndüm.
Havanın güzelliği, açık hava kitabın yarattığı atmosferden koparamıyormuş, anladım!...
Hüzünlü, melankolik, çok iyi bir kitap ...
Muhteşem bir çeviri, açıklayıcı, bilgilendirici notlar da kitabın etkisini daha da vurguluyor...
Mutlaka okunmalı...
gerçekten hayranlık uyandıran, mutlaka okunması gereken bir eser. etkisini üzerimden attıktan sonra bir nefes alacağım ve tekrar okuyacağım
Daha farklı bir kitap olarak hayal etmiştim açıkçası; bir İran masalı tarzında kısa bir hikaye olarak düşünmüştüm Kör Baykuş'u. Masal olması konusunda yanılmamışım; zira Kör Baykuş ilginç bir hikayeyle başlıyor. Okumaya başladığınız anda bunun sıradan bir kitap olmadığını anlıyorsunuz. Hidayet'in üslubu da masalımsı; gerçeklikten uzak, hayali bir dünyaya adım attığınızı fark etmeniz pek fazla sürmüyor aslında. Ancak ilerleyen sayfalarda karşılaşılan kasvet, karamsarlık benim kitaptan beklemediğim şeylerdi.
Devamı için:
http://kucukgrihucrelerim.blogspot.com.tr/2015/11/kitap-yorumu-3-kor-baykus-sadk-hidayet.html
Kitabı bulmak kolay, YKY' den var mesela yeni baskıları ama benim ilgilendiğim Varlık Yayınları' ndan olan baskısıydı. Şans işte varmış.
Kısacık bir kitap zaten, bir novella kitap. Kitabı elime aldığımda ilk iş olarak son kısıma yer alan yazarın hikayesini, daha doğrusu yazarın bir arkadaşının yazar hakkındaki görüşlerini okudum. Ve daha o an, kitaba henüz başlamadan Semih' e içten bir teşekkür gönderdim içimden.
İranlı yazar Sadık Hidayet tarafından 1937 yılında yazılmış. 1903 yılında doğan Sadık Hidayet, 1951 yılında intihar etmiş. Geriye de böyle manyak bir kitap bırakmış işte kendisi.
Öncelikle kitabı okuyacaklara şunu söyleyeyim; benim yaptığımı sakın yapmayın ve kitabın sonundaki sonsözü, yani yazarın arkadaşının yazar hakkındaki görüşlerini kitabı bitirmeden okumayın. Ben, orada yazanlardan spoiler olanlarını attıktan sonra geriye kalanları kısaca özetliyorum işte size şu anda. Özel hayatında son derece naif ve hümanist bir insanmış Sadık Hidayet. Bir karıncayı bile incitemezmiş. (Kitabı okuduğunuzda bu bilginin neden verildiğini anlayacaksınız) Çok esprili bir kişiliği varmış dolayısıyla aslında ne kadar düşünceli, ne kadar hüzünlü bir adam olduğunu etrafındaki insanlar asla fark edemezmiş. Henüz kimse bilmezken onun keşfedip de okuduğu kitapların değeri seneler sonra anlaşılır, başyapıt sayılırmış. Bu derece edebiyata hakim, vizyon sahibi, geniş görüşlü bir adammış Sadık Hidayet. Çok nadiren de olsa afyon kullanırmış. Bana kalırsa bu kitabı yazarken fazlasıyla kullanmış, ayık kafayla olacak iş değil bu kitabı yazmak.
Kitaba gelirsek, incecik ama çok yoğun bir kitap. Yer yer grotesk sayılabilecek betimlemeler, doğulu bir kalem tarafından yazıldığına inanılması çok güç, batı için bile ekstrem sayılabilecek pasajlar(ki kitap zaten yasaklanmış İran' da) hayal, gerçek ve rüya arasında gidip gelen, bir yerden sonra neyin hayal, neyin rüya, neyin gerçek olduğunu ayırt etmenin mümkün olmadığı bir hikaye ve her satırda, her cümlede doğrulu olduğunu açıkça ortaya koyan, Avrupa' da aldığı eğitimi rağmen kendi kültürden asla kopmadığını ispatlayan, oryantalizmden çok çok uzak duran yetenekli mi yetenekli bir yazar... Benim için bir başyapıt bu kitap.
Kitabın şöyle de bir zararı oldu bana. Şimdi kitap okumayı seven pek çok kişi gibi ben de yazmak istiyorum, bunun hayalini kuruyorum, yazıyorum. Ama işte böyle bir yazar ve böyle bir kitapla karşılaşınca insanın tüm şevki kırılıyor. Ulan böyle adamlar varken benim neyime yazmak diyorsun. Günümüzde iyi bir kurgu, bir kitabı hayatının kitabı saymak ve yazarını da çok süper yazar olarak anmak için yeterli saylıyor çoğunlukla. Oysaki Hollywood yapımı her macera filminin senaristi 'çok süper' bir yazar kabul edilmeli bu mantıkla. Öyle kitapları yazmak kolay. Oturursun, çalışırsın, araştırırsın yazarsın; ama böyle bir kitabı yazamazsın. Bu kitabı yazmak için çalışmak yetmez, yetenek gerek. Dahası yetenek de yetmez, acı çekmek gerek. İntihar edecek bir psikolojiye sahip olmak gerek ki böyle bir kitap yazabilesin.
Salvador Dali der ki(tam alarak böyle demez de bu minvalde bir sözdür);''tablolarımda ne anlattığımı sorduklarında benim de bilmediğimi söylüyorum. Ama bu, tablolarımın anlamsız olduğunu göstermez, aksine onların rasyonel ögelerle açıklanamayacak kadar derin anlamlar, duygusal patlamalar içerdiğinin bir kanıtıdır.'' İşte bu kitap Dali tablosu gibi bir kitaptır.
İran'lı kısa hikaye yazarı Sadık Hidayet okuduğum ortadoğulu 3.yazar oldu.
Hayal, rüya, kabus ve gerçeğin iç içe geçtiği adeta arap şaçına döndüğü kısacık ( 95 sh ) süper bir kitap Kör Baykuş.
Kitabı çok kısa sürede bitirebilirsiniz ben bir günde okudum nasıl bittiğini anlayamadım. Okuduktan sonra Hidayet'in Biyografisini incelediğimde 48 yaşında bir yazarın en verimli çağında intihar ettiğini öğrendim.Bu kadar kasvetli yazabilen birinin intihara meyilli olabileceğinide düşünmedim değil.Kör baykuş tam bir baş yapıt ve kitaplığımda tekrar okunacaklar bölümünde yerini aldı...
betbahtlığın bu kadar etkileyici anlatıldığı,ölümden korkunun işlendiği günlük hayattan uzak her yeriyle farklı bir roman..
Çok çok sağlam bir kitap, edebiyatı derinden sarsan, teknikleriyle, üslubuyla insanı etkileyen bir eser. Kitabı giriş(ilk) cümlesi insanı çarpıyor...
Karanlık, kasvetli, rutubetli ve boğucu bir havada ilerleyen kitap da gerçeğin veya hayalin ne olduğundan çok psikolojik betimlemeleri göğsümdeki ağırlığını hissettim...
Simgesel bir novella. Etkilyeci mi ? Evet,kesinlikle ama bir o kadar da karmaşık ve öznel. Anlayabilmek için yazarın dünyasını iyi anlayabilmek ve o günkü İran koşullarını iyi bilmek lazım.
Öncelikle kitabı okumadan önce yazar hakkında araştırma yapmanızı tavsiye ederim.Sadık Hidayet bu romanda o kadar karamsar o kadar melankoli ki ister istemez bu durum okuyucuyu da etkiliyor.Yaşadığı dönem ki ruh haline romana aksettirmeyi başarmış.
Kör Baykuş maalesef beklediğim etkiyi yaratmadı.Fakat yine de İran edebiyatından bir yapıt okumak güzeldi.
Beklediğim derecede etkilenmedim. Aslında bu roman hakkında okuduklarım beklentimi çok fazla yükseltti. O yüzden belki de bir hayalkırıklığı yaşadım.
Şizofren, ölümü arzulayacak derecede hayattan kopmuş, gerçek yaşamla hayal ve sanrılarını dahi birbirinden ayıramayacak derecede yaşamdan uzaklaşmış, iç dünyasının buhranlarıyla kendisine bir dünya yaratmış, yaşadığı odayı tabutu, bedenini ise cansız cesedi olarak tahayyül ederek bunların gerçekliğine kendisini de inandırmış, amaçsız ve acı veren bir yaşam sürmektense hiçliğin kollarına atılmak için çırpınan, bir beddua veya lanetin tam hedefinde yer almış bir hayatı yaşamak(!) zorunda kalmış bir ölü...
Yarıda bıraktım. Bu tarz zihin akışı kitapları bana göre değil. Bir hikaye, güzel bir konu olmayınca kitabın içerisine giremiyorum.
Zamandan ve mekandan soyut, şizofrenik, afyonu bol, ama özellikle İran edebiyatının cevherlerinden. Bir kez okumak yetmeyebilir.
Düş ve gerçeğin paralelinde tutsak kalmış, tutkulu bir aşığın, bilinçaltı haritasına yolculuğa çıkarıyor Sadık Hidayet. Şaşırdım, Latin Amerikalı yazarların büyülü gerçekçiliğinden sonra İranlı Sadık Hidayet tarafından Doğuya özgü geleneklerin hatırlatıldığı bir kitap..
Bilmiyorum, Kambur ihtiyarın kahkahaları, yılan zehriyle bekleyen şarap, ve Hidayet'in güçlü tasvirleri. Sanırım yeni bir yazarla tanışmamı sağladı Kör Baykuş..
www.uykusuzokumalar.com
2016'nın ilk kitabı biter...Ben kitabın içindeyim,kitap benim içimde, öyle garip bir yerdeyiz. Karanlığa ve ölümün güzelliğine çekiyor insanı. Uyuşturup,başka dünyalara götürerek gerçek bir afyon etkisi yaratıyor...Her kitap başka bir deneyim mutlaka, ama bazı kitaplarla yaşanılan deneyimlerin etkileri tarifsiz olabiliyor. İşte çok nadir olan bu tarifsizliği ben bu kitapla yaşadım..Uzun bir aradan sonra biliyorum kendimi tutamayacağım ve Hidayet'in acılarına tekrar çekileceğim. O zamana kadar “Kör Baykuş” benim için başka kalacak...
Melankolik bir kitaptır. Tasvirler çok iyi ve uzun uzadıya anlatılmıştır,içinde whatsapp durumu yapabilecek çok söz barındırır yazarın farklı bir üslubu var onu da söyliyim biraz müstehcen şeyler ve allaha inkarı tetikleyen iç diyaloglar da vardır.
Bu kitabı okumaya yeni başlayanlar için önerenlere SELAM gönderiyorum. Kulakları eminim ki çınlamıştır :))
Anlatım dili ve kurgusu muhteşem, fakat 88 sayfa oluşuna aldanıp bir çırpıda bitirip anlarım diyorsanız avucunuzu yalarsınız acemi olurlar.
2 yıl sonra nasipse tekrar edeceğim.
Okurken nefes darlığı yaşatan ama aynı zamanda büyük keyif veren bir kitap.
"Ölüm olayı aslında korkunç bir şey; ya öldüklerini kavrayanların hissetikleri? Yaşlılar vardır, gülümseyerek ölürler, uykuda sağdan sola döner gibi veya sönmesi gibi yağı biten bir lambanın. Ama sağlam bir genç, ölüme karşı var gücüyle savaştıktan sonra birdenbire ölürse neler hisseder?"