Okuduğum en güzel en etkileyici kitaplardan ilk 3te! Hayatımda hicbir kitabı ikinci kez okumadım ama inanın bu kitap ikinci hatta üçüncü bir okumayı dahi hakediyor.Herkese siddetle ve ısrarla tavsiye ediyorum!
Üçyüzüncü sayfada sıkıldım. Gerisini hızlı ve atlayarak okudum. Edebi açıdan çok güzel bir kitap. O yılların istanbul sokaklarını alt sınıf üst sınıf yaşam şekilleri,çok detaylı anlatılmış. Ayrıntılara o kadar fazla girilmiş ki sinema yapımcıları için hazır belge niteliğinde. Beni sarmadı.
Sıkılmıştım.Muhtemelen benden kaynaklanıyordu..
Alışık olmadığım bir kitaptı.Her şey fazla gelmişti.Yarım bırakmayı düşünmüştüm ;ama bazı cümlelerin bana ''fazla'' benzemesi bunu engelledi.
Herhangi bir roman kahramanının abartılı aşk acısı olarak nitelendirmiştim başlarda.Yanılmışım.Neyin karakter, neyin gerçek olduğunu düşünmek, anlamak gerekiyordu.Aşka (belki de kimsenin olamayacağı kadar) öfkeli-uzak olan ben, hissettim.
Satır aralarındaki ''bana'' ait cümleler belki de tesadüf değildi.
...
" Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum " gibi iddialı bir cümleyle başlayıp, " Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım." gibi sarsıcı bir cümleyle biten, başka bir zamanda okusaydım belki yapmacık bulabileceğim ama şu an fazlasıyla içten bulduğum, Kemal'in hikayesi. " O an"dan sonra yaşadığı bütün süreçten sonra ben Kemal için üzülürken onun son olarak bunu söylemesi beni çok,çok etkiledi..
Başlangıçta çok güzeldi fakat bazı bölümlerde fazla detay verilmiş sıkıldım okurken...
Her ayrıntısı düşünülmüş, sizi o döneme götüren şahane bir roman. Müzeyi de dolaşmalı en yakın zamanda...
"Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer..." diye başlar Melih Cevdet, Raziye romanında. Pamuk da en az onun kadar vurucu bir cümleyle başlamış bence.
Bu romanda Orhan Pamuk'un içine Selim İleri kaçmış. Klasik Nişantaşı roman evreni yine merkezde, atmosfer şahane yaratılmış. Kurguda ise özellikle 8 yıllık dönemin tema tema anlatıldığı bölümlerde kronolojik olarak sürekli başa dönülmesi epey yoruyor. Doğu-batı kimlik mevzusuna "Türk yapımı çakma Fransız çanta" metaforuyla şık bir şekilde değiniliyor. Başta kadın-erkek olmak üzere, insan ilişkileri hakkında düşünmeye sevk ediyor sık sık.
Bir de kitabın 540. sayfasında olan olayı sitedeki karakterlerin tanımında 2. cümlede uyarı koymadan (spoiler ibarelerini sonradan ben ekledim) yazan arkadaşın da alacağı olsun, tadını epey kaçırdı. Bu arada Kara Kitap'ı okumayan kişileri de ben buradan uyarayım: Masumiyet Müzesi'nde Kara Kitap'la ilgili fena spoiler var.
orhan pamuk'un yazınında beni çekmeyen şeyin ne olduğunu bu kitabı okurken daha iyi anladım. rollo may okuyanlar bilecektir; yaratıcı sürecin başlangıcında bir "karşılaşma" yattığından bahseder "yaratma cesareti" adlı kitabında. orhan pamuk'ta sanırım "karşılaşma"lar yarım kalıyor ve ilham eserlerine sızamadığı için metinleri benim için hep bir pırıltı eksikliği içinde geçiyor, aradığım şeyi bir türlü bulamıyorum. kendisi de hep bahseder söyleşilerinde ilham'a çok izin vermem diye. yazar olmaya karar verip yazar olmanın bir sonucu olsa gerek bu; tasarının ilhamdan hep bir adım -orhan pamuk'ta belkide iki, üç adım- önde oluşu müthiş bir yaratıcı güce sahip olmasına rağmen, kitaplarının teknik üstünlüğüne rağmen içeriğin hacme oranla sığlığı beni bir okur olarak hamal yerine koyduğunu hissettiriyor, okurken kitaplarını. sanırım "derdi olan" yazarla yazmak için yazan yazar arasında edebiyat tarihi boyunca -ne kadar klişe olsa da- kuvvetli bir ayrım kendini hissettirmeye devam ediyor.
okuması çok zor olan bir kitap. en başlarında kesin saracak bir hikaye dedirtse de çok geçmeden aynı döngüde dönüp duran bir hikaye. aşk hikayesi diyebilmek de zor zira kitapta anlatılan bir duygudan çok arayış ve pişmanlık ardından gelmiş fena halde takıntılar. dayanılabilir değil yaşanılabilirliği de tartışılır. dili ve anlatım tarzı da okuyucuya pek bir şey katmıyor açıkçası. kara kitap gibi devleşen bir yapıttan sonra özellikle hayal kırıklığı yaratan bir kitap.
Hayatımda ilk kez bir kitabı yarım bıraktım, neden bilmiyorum bir daha da okumak gelmedi içimden. Belki çok ilerde tekrar denerim okuyabilmeyi..
Betimlemeleri çok çok fazla olsada ve konuyu birazcık uzatmış olsada(bazen Füsundan gına geldi.Yani adamım Füsun Diye ortalıkta dolaşırken bende elimde kitap yeter artık diye dolaştım)okunabilir
Konusu harika ama okadar uzatilmis ki duygularin aktarimi bi noktadan sonra boğularak okudum.. Ama müzesine gidin kitabi okuduktan sonra tüm nesneler konusmaya başlıyor sizinle ;)
Masumiyet Müzesi Orhan Pamuk'un usta bir yazar olduğunun kanıtı. Dili sade ancak detay ve tasvirler o kadar çok ki zaman zaman okuru sanki devam edecek mi diye deniyor..
Müzesi olan tek kitap olarak bile başlı başına okunmaya değer yapıyor. Aşk ın imkansızlıkla doğru orantılı bir hal olduğunu, hatta hastalık olduğunu anlıyorsunuz bir kez daha..
Öss yıllarına denk gelse de bir kaç gün içinde bitirtti kendisini süper akıcı ve eğlenceli
okudugum en muthıs kıtaplardan biri... yazarın betimlemelerini okumuyorm sankı orada içinde yaşıyorm ve baş kahraman benim.. içindeyim herşeyin.. bu kadar harika işte..
Uzun betimlemelerle, uzun detaylarla dolu Masumiyet Müzesi'ni internetten okuduğum kadarıyla herkes bitirememiş, ilk başlarda ben de çok sıkılmıştım, detaylı yerleri atlamak istemiştim pek yapamasam da, ama iyi ki devam etmişim, sonunda gerçek bir aşk hikayesiyle karşılaştım ve hayran oldum bu kadar seven birisine.. (Sevgilisinin eşyalarından müze yapacak kadar) Orhan Pamuk un ilk okuduğum kitabıydı, aşklarını kaleme almış, zaman zaman okurken orada bulunmak hepsini izlemek istedim bir akşam Şimdi ise bu müzeyi görmek için sabırsızlanıyorum.. Ben tavsiye ediyorum kitabı..
Orhan Pamuk okumayı seviyorum, bu da tam bir Pamuk kitabıydı. Tasvirler, kurgu o kadar iyi ve o kadar güzel yapılmıştı ki okurken hep yeşilçam filmi izler havadaydım. O dönemleri, o dönemdeki toplumu, Türkiye'yi, kadın-erkek ilişkilerini anlama ve yaşatma anlamında çok güzel bir eser. Yalnız ilk yarıdan sonra yavaş yavaş sıkılmaya başlıyorsunuz zira kitap kendini tekrarlamaya gidiyor. En fazla 400 sayfa olsaymış daha da iyi olurmuş gibi.
Sıkıldığınızda sabredip bırakmayın, okuyun lütfen.
Basit bir hikayeden, koca bir müzeye...
Bir dönemin yaşantısını, hakiki biçimde anlatan bir roman...
Eski Türk filmlerinden tad alamayanlar beğenmeyebilirler...
Kitabınızla müzeyi gezerseniz, kendinizi nerede hayatın bitip romanın başladığını; gerçeklikle kurgu arasında keskin bir çizgi olup olmadığını sorgularken bulabilirsiniz...
Çok sevip değer verdiğim bir tanıdığımın tavsiyesi üzerine bu kitaba başladım ve bu güzel kitap için ona ne kadar teşekkür etsem az. Okuyun, okutturun pişman olmazsınız.
Okunmasını tavsiye edebileceğim bir kitap özellikle Kemal'in fedakarlıkları beni bir okuyucu olarak çok ekledi bence listenize alın.
hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum!
çok çok çok beğenerek okuduğum bir kitap. bittiğinde ağlamamak elde değil. kitabın yaşanmış bir hikayeden alınması daha da ilgimi çekti ve bu aşka (takıntı da denebilir) hayran kaldım.
Orhan Pamuk hakkında ne düşünülürse düşünülsün, bu romanı oldukça hızlı bir şekilde bitirdim. Bu kadar acı veren bir aşk hikâyesi okumamıştım uzun zamandır. İçindeki hüznün etkisi bir zaman yakamı bırakmadı.