Tek nefeste okunabilen mükemmel bir öykü. Öykü seven herkesin tatması gereken bir kitap.
Avusturya'lı yazar Stefan Zweig'in en tanınmış kısa kitabı ( 77 Sh ).
Kitap New York'tan Buenos Aires'e giden bir gemide ve çok az kişi arasında geçip bir anlatıcı tarafından okurlara yansıtılıyor.Ana tema olarak Nazilerin mezalimi işlenirken Dünya satranç şampiyonu Czentoviç, Dr B, McConner gibi kahramanların altında insanın ruh ve psikolojik durumları irdeleniyor.
Okunması gereken kitaplardan biri bence.Zweig'in adını duyup henüz okumayanlar için yazarın en ideal kitabı..
Okumanın yanı sıra Okan Bayülgen'in radyoda yaptığı seslendirmeyi dinlemek fırsatını bulduğum nadide eser...
Kitabın adının satranç olması sanki satranç oyununu anlatıyor hissi uyandırıyor, ama değilmiş! Yazar kendi salt gerçekçiliği içinde yuvarlanmış durmuş gibi geldi bana. Hayatı bu kadar kafaya takmaya ve önemsemeye değmez be Zweig. İnsan bu halde ya kafayı yer ya da intihar eder... Herkes zaman zaman yalnız kalmak ister ama bu yalnızlık sizin isteğiniz dışında kutu gibi odada tek başına hiçbir şey olmadan olursa insan ne hale gelir? İnsan istedikten sonra yapamayacağı hiçbir şeyin olmaması (acaba) kitabın satrancı göstererek birçok konuya değinmesi ilginç. Kitap salt bir öykü olarak çok iyi gelmedi bana. Aslında öykü etkileyici sayılır ama etkileyiciliği zamana yeniliyor. Ayrıca kitap, etkileyici psikolojik tahlillerin olduğu, ilginç karakter betimleriyle dikkat çekiyor. Özellikle karakter tahlilleri çok orijinal. Bir metafor yok mu var mı, bilemedim açıkçası...
Okudugum ilk Stefan Zweig kitabı.
Uzun öykü türünde oldukça başarılı.
Ruh tahlilleri ile bir çırpıda okutuyor kendisini. Satranc masasında sizde onlarla düşünüp telaşlanıyorsunuz.
Kitapta karsilastiginiz iki ayri karakterin hikayesini anlamak lazim.
Bu iki karakteri kendi kosullari içerisinde değerlendirerek davranişlarina hak vermemek elde değil.
Okunmalı.
'Satranç' metaforunu kurguya böyle kusursuz yerleştirmek ve bu kadar az sayfaya mükemmelce işlemek..Stefan Zweig yetkinliği tartışılmaz bir yazar.Herkese tavsiye ederim.
Kitap beklediğimden daha farklı çıktı, daha mı güzel daha mı kötü karar veremedim ama beklediğim bu değildi. Hikaye bir sonuca bağlanmadan dank diye kesildi. O kadar merakla elinize alıp okuyorsunuz emek, zaman, enerji harcıyorsunuz bir sonuca varamıyorsunuz. Anlatmak istediği nokta çok güzel, anlatım tekniği, dili gayet açık, akıcı ama sonuç bölümü başarısız, hatta sonuç bölümü yok sanki ilerleyen sayfalar koparılıp alnmış gibi. Heyecanım arzum yarım kaldı.
Siyah olan ben, beyaz olan benin yapacağı her hamleyi heyecanla bekliyordu." Ben ise hep bir sonraki cümleyi... Bir çırpıda okuduğum uzun öykü, iki farklı karakterin ortak yönünü çok farklı yaklaşımları ile ele aldığı ve yazdıktan sonra yazarın eşiyle birlikte intihar ettiği ilginç bir kitap.
Kahvemi içerken, oturduğum yerdeki tüm insanların dönüp bana bakmasına sebep olan durumun bizzat kaynağıdır bu kitap!
Bir solukta okuduktan sonra yeniden önsöze döndüm. Ardından " Bu kadar iyi yazılmaz arkadaş" diye bağırdığımı hatırlıyorum, kitabı masaya fırlatarak!!
"... bu kitapla cehennemime geri dönmek ne olağanüstü bir andı, en sonunda yalnızdım, ama hiç de yalnız sayılmazdım!"
77 sayfada, Zweig'in kendi yaşadıklarını bir oyunla bu kadar iyi anlatabilmesi karşısında denilecek hiçbir şey yok..
Tek kelimeyle Muhteşem!!
Ölmeden önce yazdığı son öyküsü olması da sonu başka bir anlamlı kılıyor!
Bitmesin diye sayfaları çevirmek istemedim, lakin o kadar lezzetliydi ki belki bir günde binlerce kez okuyabilirdik!
Güzel ve akıcı bir dil.. Kitabın bana düşündürdükleri çaresizliğin ne olduğu ve neler yaptırabileceği bunun yanında insanın her koşulda mutlaka bir çıkış yolu bulabileceği oldu. Keyifli ve okunmaya değer.
özellikle kitaptaki psikolojik tahlillerin iyi olduğu konusunda bazı değerlendirme yazıları okumuştum bu kitap için.ama benim beklentilerimi kesinlikle karşılamadı.bazı kitaplar gerçekten çok acımasız olmak istemem ama kral çıplaktır tabirini hak ediyor.aynı etki bende kürk mantolu madonna için de olmuştu.o kadar iyi yorumlardan sonra sanırım beklentiler çok yükselebiliyor ve kitabı okumakta insanı daha sonrasında hayal kırıklığına uğratabiliyor.ben bu kitabı sevmedim.çokta birşey bulamadım.ama bazen kitap değilde yazar hitap eder insana.o yüzden zweig hayranları için çok şey vad ediyor olabilir.
Satranç gibi detaylı bir zeka oyununu Nazizm gibi uç bir görüşle harmanlayarak tadı damakta kalan bir hikayeye imza atmak ve bunu olabildiğine sade bir dille, yalın bir anlatımla yapmak? İşte Zweig kafası.
Önce Czentovic karakterinin küstahlığına karşı güçlü bir rakip çıksa da alaşağı etse diye bekliyor insan. Eserin açık simgeselciliğinden dolayı temsil ettiği gayet belirgin olduğu için başlardan itibaren antipati topluyor. Beklenen güçlü rakip geldiğindeyse beklenen zeka savaşı yerine umulmadık bir portre çıkıyor ortaya. Bu portrede okuyucu genelde aynı kategoride gördüğü yalnızlık ile hiçlik arasındaki farkı iliklerine kadar hissediyor. Ve nihayetinde yazarın yaşamı gibi bir anda son bulan bu kısacık öykü de tıpkı yazarın kendisi gibi bir iz bırakıyor.
Sıkılmadan, yorulmadan, bir solukta okunacak başarılı bir öykü. Satranç'tan hiç anlamama rağmen, oyunlar sırasındaki hamlelerin anlatımında sıkılacağımı düşünmüştüm, ama tam kıvamında anlatmış yazar, anlamayanı yormuyor. Akıcı, ve sade dili de ayrıca etkiledi beni. Çevirmeni de tebrik etmek lazım. Hitler döneminin etkisinde kalan insanların psikolojik çöküşlerini o kadar iyi betimlemiş ki yazar, hayran kaldım. Bir insanın uğradığı psikolojik işkencenin sonuçlarının ruhuna yansıması, hayata ve akli dengesine tutunmak için kendine yeni bir meşgale bulması, delilik ve dahilik arasındaki incecik çizgiyi, gelgitleri başarıyla yansıtmış.
Harikaydı. İlk başta satrançla alakalı olması beni çekse de, psikolojik, dramatik ve tarihle dolu bir öykü buldum. Bu kadar kısalıkta bu kadar çok şey verebilen bir öykü…
Stefan Zweing'in okuduğum ilk kitabı. Akıcı bir dile sahip okurken sıkılmıyorsunuz. DR.B'nin esirken yaşadıkları çok etkileyiciydi. Zweig insan psikolojisini çok güzel anlatmış.Bence okunması gereken kitaplardan birisi.
Zweig'ı ilk okuyuşumdu. Etkileyici, sade ve sürükleyici bir anlatımı var. Konu da çok dikkat çekiciydi. Okunmalı...
SATRANÇ'A aşık iki oyuncu. BİRİ SİYAH, BİRİ BEYAZ.
SİYAH: Satrancı, para kazanmak için oynayan, zekasıyla ters orantılı olmasına rağmen inanılmaz satranç becerisine sahip olan; Kibirli, egolu dünya şampiyonu Czentovic..
BEYAZ: İçinde bulunduğu zor durumu atlatmak için satranca sıkı sıkıya tutunan bunu tutkuya dönüştüren, satrancın Sadece bir oyundan ibaret olduğunu ve oyuna gerçekten aşık olan DR.B..
Bu ikilinin tesadüf eseri satranç karşılaşmasını anlatan muhteşem bir kitap SATRANÇ
BU KİTABI HERKESE TAVSİYE EDERİM.
Severek okudum, bir insan her konu hakkında takıntı yapabilir bunu görüyoruz. Yalnızlığın ve sessizliğin aslında en büyük işkenceye dönüştüğünü gördük . Kitap sadece bir satranç hikayesi değil aynı zamanda gestapo hitler ve işkencelerini içerdiği için tarihi özelli de taşıyor, sanırım bu yüzden yazarın en bilindik kitabı fakat benim favorim bilinmeyen bir kadının mektubu
NOT:YAYINEVİ OLARAK ZWEİG KİTAPLARINI EN GÜZEL İŞ BANKASI YAYINLARI BASIYOR KIRMIZI KEDİYİ ÇOK BEĞENMEDİM
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Nedenini bilemedim ama yazarın anlatım tarzı ve psikolojik tahlilleri beni çok etkiledi. O yüzden bu kitabı bitirir bitirmez başka bir kitabına başladım. İnanılmaz akıcı ve etkileyici bir öykü olmuş. Kitabı elinizden bırakamayacaksınız ve bir solukta okuyacaksınız. Kesinlikle tavsiyemdir.
İnsanlar 10 dakika boş durunca hemen sıkılırlar. Oysa 6 ay boyunca veya 1 yıl boyunca bir odada kapatıldığınız tek bir insan yüzü görmediğinizi düşünün bu kitap işte böyle bir psikolojiyi anlatıyor orada bulduğu bir kitabı nasıl heyecanla okuduğunu kitabın hemen bitmemesi için kelime kelime sindirerek nasıl okuduğunu öyle bir dille anlatıyor ki kendinizi karakterin yerine koyuyorsunuz. Öyle bir kitap ki tek bir kötü tarafı var bitince niye bu kadar kısa diye kızıyorsunuz.