kitap fena değil, ama büyütüldüğü kadar da yok, yine de ortalamanın üzerinde bir performans sergilemiş yazar.
küçük ama zeki bir çocuğun gözünden acısıyla tatlısıyla dünyanın nasıl göründüğünün resmi bu kitap...tatlı bir tebessümle okuyacaksınız...
Kucucuk ama dopdolu bu kitabi bu yasima kadar okumadigim ve okurken de hakkini veremedigim icin (14 gun, yaziklar olsun bana) kendimden utaniyorum. Baska da diyecek soz bulamiyorum. Bazi eserler o kadar degerlidir ki benim gibi siradan birinin onu olumlu bile olsa elestiride bulunmasi sahibine haksizliktir. Onun icin soyleyeceklerim bundan ibaret.
kesinlikle çok etkileyici. ama bu kadar dokunaklı bir romanı sanırım oğlumun ilkokul çağında okumasını istemem. müstehcenlikle ilgili sığ görüşleri de ayrıca kınıyorum....
Zézé evinin ve yaşadığı mahallenin en yaramaz çocuğu olmakla tanınan, akıllı, çabuk öğrenen, hırslı , hüzünlü bir çocuktur. Yaşadıkları dönemde birçok aile gibi bu aile de geçim sıkıntısı çekmektedir.
Defalarca sıkılmadan okunabilir. Çocukluğumun kahramanı Zeze. Üstelik 1998 aldığım kitabın üstüne çocukken yazmışım 'Kendi harçlığımla aldığım ilk kitabım.' Benim için Zezenin yeri bambaşkadır. Bu kitabı beğenenler serinin diğer kitaplarını da okumalıdırlar derim.
harika bir kitap büyüyünce bir yapımcı olsam ilk şeker portakalının filmini çekerdim :)))
Şahane bir kitap. defalarca okudum, ağladım, güldüm.. ama yinede okullarda en azından belli bir yaşa kadar okutulmamasını destekliyorum. çünkü içinde hayatın gerçeği olan üst düzeyde fakirlik, hüzün, kaygı, ölüm var. çocuklarımızın, hayatın bu gerçeklerini belli bir yaştan önce bu kadar yakından öğrenmesine gerek yok diyorum..
Okumak için neden bu kadar zaman beklemişim ki? Yazarın üslubu, dili, işlediği konu... Küçücük çocuğun iç dünyasını öylesine yansıtmış ki. İnsanın içini paramparça ediyor. Tek kelimeyle: Olağanüstü! Tam bir başyapıt. Hala okumayan mı var?
Bu kitabı bu vakte kadar okumadığım için çok pişman oldum.
O kadar güzel bir kitap ki, resmen içimden bir şeyler kopmuş gibi hissettim. Harikaydı, kelimelerim yetersiz.
Bir çocuğun ruhu, iç dünyası bir büyük tarafından nasıl bu kadar iyi anlatılır hayretler içinde okudum. Sanki Zeze gözünüzün önünde ve başını okşamak istiyorsunuz büyük bir şefkatle. Demogoji yapmadan bir çocuğun gözlerinden onun sefil dünyasını görmek yaşamak ve belki kendi çocukluğunuza dönmek her kitabın başarabildiği bir şey değil...Hele o kitap 12 günde yazılmışsa...
Devamı:http://blogumabandim.blogspot.com/2014/02/seker-portakal-jose-mauro-de-vasconcelos.html
Küçüktüm bu kitabı okuduğumda... Konusunu,hatta karakterlerini bile unutmuşum.Şeker Portakalı deyince aklıma ne Zeze ne de Portuga gelmez olmuştu.Yalnız kitabın bana hissettirdiklerini unutmam.Zeze'nin adı gelmezdi aklıma ama acısı doldururdu kalbimi... Beni bu kadar etkileyen kitap neymiş,bu acının sebebi neymiş diye bir daha okudum,ve hatırladım küçüğümün acısını... İnsanın kalbine dokunur bu kitap...
Okumakta geciktigim için bu kadar üzüldüğüm başka bir kitap daha olmamisti sanirim...o çocuksu saf duyguların güzelliği, bu kadar insanın içine dokunması..
Eğer hala bir şeyler hissedebiliyorsaniz su hayatta bu kitabin özellikle son bölümlerinde göz yaslariniza engel olamayacaksiniz.
Şiddetle tavsiyedir. Okuyun.
Ah küçük zeze...Edirne'den Ankara'ya yaptığım bir yolculukta okumuştum. Zeze'nin hüzünlü öyküsü beni ağlatmayı başarmıştı.
Çocuk hikayesi bence belki küçük yaşta okusam beğenirdim. Illede okunması gerek diyemicem
bu kitabı 2 sene önce okumuştum yaramaz ama bi o kadar da tatlı(hayalimde öyle) zeze nin maceraları,duyguları bize çok şey anlatıyor...
Biraz geç oldu ama zevk alarak okudum. Zeze içimi titretti. Zavallım, çok ezildi. Güzel bir kitaptı, saftı, sevimliydi.
işsiz kalan bir babanın, evin kirasını ödeyebilmek için çalışmak zorunda kalan bir annenin en küçük oğullarından biridir zeze...
kitabı okurken yer yer duygulandım... yoksulluk, yokluk, ilk okul günleri bana çocukluğumu hatırlattı :(
kardeşlerinin zezeyi ezmesine sinir oldum! jandiradan nefret ettim!
müstehcen şarkı söylediği için babasından dayak yediği bölümü okurken burnumun direği sızladı...
çocuk aklıyla öldürmeye karar verdiği, sonradan dost olduğu, hatta babası olmasını istediği Portekizlinin ölüm haberini aldığı bölümde gözyaşlarımı tutamadım!
artık babasını sevmemesini haklı buldum... sonuçta o çocuğu dünyaya getirdiysen bakmak zorundasın!
kitabın neden sakıncalı olduğunu anlamış değilim... tamam içinde biraz argo kelimeler var yok değil.. ama argo kelimelerin, hatta müstehcen kelimelerin küçük çocuklarımızın ağızına düştüğü bir devirde yaşıyoruz...
babasına isyan edebilir... çocukken yaşadığı bir şeyi kolay kolay unutamıyor insan...
yasaklanma olacaksa eğer, affedersiniz seks kokan iğrenç mi iğrenç kitaplara yasaklanma olmalı...
asla bir çocuk kitabı olamayacağına kanaat getirdim. çocuk kitapları adamı bu kadar ağlatamazlar. bıkmam elime ne zaman geçse yine okurum. bazı kitaplar öyledir. şeker portakalı onlardan. kardeşim gibi bişey bu kitap.
Okurken hiç sıkmayan, tadı damağanda bırakan bir kitap. Kitaptaki ana karakter Zeze hem güldürtüyor hem de sonlara doğru gözyaşı döktürmeyi başaran bir karakter. Okurken sıkılabileceğinize pek olasılık veremiyorum.
Bu kitaba çocuk kitabı demek hayatı hafife almak demektir.
Gülümseten gerçekler, hayata dair izlenimler ve yürek burkucu bir son.
Şeker portakalını herkes okumalı...
Zeze... O'nun ne zaman gözleri dolsa benim de doldu. Mükemmel bir başyapıt.
"Evde yiyecek birşey bulduğumuz zaman sevmeyi öğrendik."