Şeker Portakalı/ Okumaya geç kaldığım romanlardan birini daha bitirmiş olmanın keyfini yaşadım. Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan adlı romanından sonra okumaya başladığım bu küçük sevimli Romanda da karşıma Şeytan Çıkıyor. Romanın küçük ama yaşından çok büyük düşüncelere sahip baş kahramanının hayatını okumak çok ama çok güzeldi devam kitaplarını da okumayı umuyorum. Tavsiyemdir Okuyunuz Okutunuz
Kalınlığıyla zıt bir kitap olması etkileyici, bu kadar az sayfada bu kadar şey anlatılması! kesinlikle çok çok sevdim ve ilk kez bir kitapta ağlamış oldum sayesinde
Acının ne demek olduğunu, bir çocuğun hayal dünyasını ve hissettiklerini akıcı, sade bir şekilde anlatıyor. Gözyaşlarını tutabilene aşkolsun..
Zeze en sevdiğim ve asla unutamayacagım karakterlerden biri.....
Yazar öyle sevimli bir çocuk karakteri yaratmış ki zeze yanınızda olsa yanaklarını şıkıştırmak geliyor içinizden..Kitapta Zeze'nin yaramazlıklarıyla güldüm hüzünleriyle agladım.Kitap boyunca bende onunla maceradan maceraya atıldım
Bir kitabı bir kere okumak değildir okumak..Küçük bir kızken tanıştım Zeze ile..Hayal dünyamı bir kez daha geçirdim gözden..
Şeker portakalını ilkokuldayken ağlayarak okumuştum. Küçük Zeze'yi hiç unutmadım.Filmini de izledim. Okumanızı tavsiye ederim.
Okuduğum en güzel kitaplardan biriydi.Tam olarak bir durgunluk zamanımdayken,hiçbir şeyden zevk alamıyorken (kitaplardan bile) okuduğum vey fazlasıyla haz duyduğum kitap.
Ufak kendi halinde bir çocuğun eğlenceli ve hüzünlü hikayesi. Bu çocukta her çocukta olduğu kadar biraz haylazlık ve yaramazlık var. Belki diğerlerine göre biraz fazla. Bu sebeple ailesinden orantısız bir şiddet gören çocuğun, hayattan soğuma noktasına gelmesi gibi bir durumu anlatan, farklı olaylarında yer aldığı, duygu yüklü, kaliteli bir kitap...
Haşarı bir çocuğun hayal dünyası ancak bu kadar güzel anlatılabilir.. Çok güzel ..Zeze karakteri ne de güzel temsil ediyor fakirlikte büyümeye hayatı öğrenmeye çalışan bir çocuğu..
Yeni yılın ilk kitabını çok sevdiğim şeker tadında kitapla açmak istedim. ama biraz acı bir şeker bu. Zeze'yi tanımak, arada tekrar hatırlamak gerekli. Öyle ihtiyaç duyuyor ki insan Zeze'nin maceralarını tekrar duymaya. o yüzden arşivlerde bulunmalı mutlaka.çocuklar bu dünyada ciddiye alınması gereken ilk kişiler. hep dünyayı çocuklar yönetse çok mutlu pamuk helva tadında bir dünya olur diye düşünmüşümdür. filmleri de var biter bitmez tekrar filmlerini de izleyeceğim. tavsiye ederim kitapları kadar güzeldirler.nostalji yapmalı :)
Zeze ye hayran kaldım çocuk çok tatlı bazen güldüm kitapta bazen hüzünlendim. Mutlaka okuyun gerçekten çok güzel bir kitap
Hayattta bazı zamanlar elimizden bir şey gelmeyip çaresiz kaldığımızda çok üzülürüz, ağlamak isteriz ama gözyaşlarımız boğazımızda acı bir düğüm olur ya bu duyguyla okudum bu kitabı. Bir çırpıda okuyup bitiremedim sindire sindire acı çeke çeke bitirdim.
Hayatta çok küçük şeyleri fazla büyüttüğümün farkına varmamı sağladı. Çünkü dünyada çok acı var...
Bu kitaba 10 puan bile az.
Kitabı bitirdiğim an tek pişmanlığım bu kitabı çocukken neden okumamışım oldu. Çocukken okuyup bir de büyüyünce tekrar okumuş olmayı çok isterdim.
Zeze sen ne kadar masum ve içli bir çocuksun öyle, keşke herkes senin kadar güzel bir yüreğe sahip olabilse.
Çok küçük yaşta (bize 11 yaşında okutmuştu hocamız) okununca travmaya neden olabilen veya okumaktan soğutabilen kitap. Olayları iyice anlamak için büyümek gerekiyor, çocuk kitabı olduğu konusunda kuşkuluyum.
Çocuk kitabı olmasına karşın çoğu kişinin yaptığı gibi bende gençken okudum bu kitabı. Oldukça duygusal, hatta duygusal insanların okurken göz yaşlarına hakim olamayacağı bir türden kitap. Yazarın daha 5 yaşındayken yaşadığı fakir hayatını, hayallerini, küçük kardeşini, şeker portakalını, başlarda nefret edip sonrasından babasından bile çok sevdiği adamı, noel gecesi yaşanan hüsranı,noel için gelen kamyon dolusu oyuncaklardan bir tane alabilmek için küçük kardeşinin elinden tutup saatlerce uzaklıktaki kasabaya gidişini ve daha nice hayal kırıklıklarını, nice küçük mutlulukları anlatıyor.
Ben pek beğenmedim ; beş yaşında bir çocuğun hayal dünyası ve yaşantısı, benim kendi görüşüm sevmedim.
Yillar yillar sonra, tekrar Zeze....Ahhh kucuk Zeze, seni alip icime sokasim oldu her sayfada.... Bu kitabi bir kere cocukken bir kere de yetiskinken okumali...Kucucuk yureginde buyuk hayalleri olan, o kucucuk boyu ile kocaman dostluklar kuran Zeze, hayati henuz 5 yasinda iken sorgular ve en buyuk acilari yasar...
Olup bitenleri cocuklara neden anlatmali??? Bu soruyu 48 yasina gelince sorar. Cevabini gene kendi verir, hersey ona cok "erken" anlatilmistir...
Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişiler.''
***
''Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.''
***
"Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
***
"Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur."
***
"Sen yürekli bir küçüksün ,Sivrisinek,"dedi.
Ona acı bir gülümsemeyle baktım,ama bu acının ötesinde çok daha önemli bir şey keşfetmiştim:Portekizli,yeryüzünde en sevdiğim insan olmuştu.
***
Belki çocukken tanışamadım Zeze'yle ama, şimdiden itibaren Zeze benim en büyük kahramanım. Bilinçli bir veli olarak da çocuğumuza kesinlikle okutacağım bir kitap olacak Şeker Portakal'ı.
http://beyazkitaplik.blogspot.com/2013/01/seker-portakalindaki-mustehcen-kelimeler.html
Bu kitap kesinlikle her yaşta insanın okuyacağı bir eser.
Bir cümle alıntı insanın gerçek acılarla yüzleştiği zamanki hissini özetliyor. Bu acılarla insanlar belki küçük yaşta belki çok büyük yaşlarda karşılaşıyor. Ama hissedilen şey aynı:
"Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyorum..."
Peki bu her şey çocuklara anlatılmalı mı?
Cevabı bu kitabın içerisinde...
Bazen güldüren, çoğu zaman hüzünlü bir kitap.
Ah Zeze, keşke her şey farklı olsaydı senin ve tüm çocukların adına. Dünya üzerinde acı çeken mutsuz olan tüm çocukların temsili karakteri Zeze.
çocukken okumadım, çok duydum adını. ne zaman ki bu ülkede yasaklandı şeker portakalı, işte o zaman dedim bu kitap okunmaya değer. kitap bir çocuğun haylazlığı kadar gerçek hayata ait, bir çocuğun masumiyeti kadar zararsız. gel gör ki okullarda çocukların okuması yasak, öğretmenlerin bu kitabın okunmasını istemesi yasak. neden biliyor musunuz? bizim ufaklık zeze'nin kulağına şeytan birkaç kez haylazlık yapmasını fısıldadığı için. bu kitabın okunmasını yasaklayan zihniyet kesinlikle çocukluğunu unutmuş. kitabı bu yıl okudum, çocukluğumu hatırladım. keyifli kitaptı. okuyun okutun. yapmacık pepe'yle değil hayat kadar gerçek zeze'yle büyüsün çocuklar. =)
"Eve nasıl gelmiş, ne zaman alınmış" diye kitapların arasında bulup düşünmeye başlamışken, saçma bir şekilde gündeme gelmesini de bahane ederek ilk defa okumuş bulundum.
Din mi, 5 yaşındaki çocuğun argosu mu rahatsız etti milleti tam çözemedim ama, küçükken okumadığıma üzüldüm. Kitabın içinde insanın olduğunu göremeyenleri görmek daha da üzdü.
Bu kitabı sevenlere İtalyanların meşhur filmi "Nuovo Cinema Paradiso"yu da tavsiye ederim.
Fakir bir aile çocuğu olan Zeze'nin 5 yaşından itibaren gençliğinin son demlerine kadar yaşadığı olayların anlatıldığı kitaplar dizisinin ilk kitabı (diğerleri Güneşi Uyandıralım, Deli Fişek).
Bu kitabı yıllar önce okumuştum ve çok etkilenmiştim. Geçenlerde tekrar okudum ve anladım ki çocuk olabilmek ve bu duyguyu hiç kaybetmemek önemlidir. Keşke hep çocuk olarak kalabilseydik, hiç olmasa bir yanımız... birazcık olsa da... ve anladım ki kötü çocuk yoktur, kötü yetişkinler vardır... ve anladım ki çocukluk duygularımızı körelten belki de yok eden şeyin büyümek olmadığını, büyütmek olduğunu...
Şeker Portakalı çocukken okunabilecek, ama okumak için çocuk olmak zorunda olmadığınız bir eser. Şeker Portakalı büyükken okunabilecek, ama okumak için çocuk kalmak zorunda olmadığınız bir eser.
Serinin diğer kitaplarını da ara vermeden peş peşe okumanızı tavsiye ederim.
Nesnelere inanmadan her şeye yeniden başlamak güçtü. Gerçekten varolan şeyleri ona söylemek istiyordum: “Küçük budala, kara panter hiçbir zaman olmadı. Çorbasını içtiğin kart bir siyah tavuktan başka bir şey değildi o.”
Bir çocuk bu kadar erken tanışmamalı hayatın gerçekleriyle. Eğer tanışmak zorunda kalıyorsa bir yerlerde hata yapıyoruz demektir.
Kitap gerçekten etkileyici, güzel ama çok da çocuk kitabı olduğunu düşünmüyorum. Aynı Kemalettin Tuğcu kitaplarının da çocuk kitabı olmadığını düşündüğüm gibi.
Bazı kitaplar vardır ki övüle övüle bitirilemez. İşte Küçük Prens, Kürk Mantolu Madonna, Olasılıksız, Simyacı gibi. Bu tarz kitapların arasında kendisi için kurulan övgü sözcüklerini tam olarak karşılayan sımsıcacık bir kitap. Küçük Prens hayatımın kitabı olmadı, Simyacı benim için hiçbir anlam ifade etmez, hayatıma yeni bir bakış açısı filan getirmedi, Olasılıksız' ı okuduktan birkaç gün sonra hatırlamıyordum bile, Kürk Mantolu Madonna bence sadece benim değil, kimsenin hayatının kitabı olamaz... Görüldüğü gibi bana göre övülen, bir misyon yüklenen kitapların hepsi o misyonun, o övgülerin altında eziliyor. Bu kitap ise kendisi için söylenen ''çok hüzünlü, çok samimi, çok sıcak, çok sevimli, çok acı, çok anlamlı'' gibi sayısız tanımlamayı sonuna kadar hak ediyor.
Ufacık bir çocuk Zeze ve kitap onun gözünden, onun çevresinde olan bitenleri anlatıyor. Sinan Çetin Komiser Şekspir filmi için demişti ki ''amacım ağlatmak olsaydı bunu yapardım, çok daha fazla ağlatabilirdim insanları'' işte ben de bu kitap için onu düşünüyorum. Okurken ağladım ama yazarın amacının okuyucuyu ağlatmak olduğunu düşünseydim nefret ederdim belki de kitaptan oysaki ben okurken ''isteseydi çok daha fazla ağlatabilirdi'' dedim. İşte kitabı benim için asıl güzel yapan kısmı buydu. Vasconcelos bir çocuğun gözünden sıradan bir hikaye anlatmıştı, çok doğal anlatmıştı, yapmacıksızdı ve çok güzeldi.
Çocukken okumadığıma pişman olduğum eser. 1 gün içerisinde bitirdim. Eğer etrafınızda okuma alışkanlığı kazandırmak istediğiniz veletler varsa alıp eline tutuşturun. Tabletleri bıraksınlar da gülsünler, duygulansınlar azcık.
*spoiler*
* '' - Totoca, çocuklar emekli midirler?
+ Ne?
- Edmundo dayı hiçbir iş yapmıyor ama para alıyor. Yani çalışmıyor ama belediye ona her ay para ödüyor.
+ Bunda şaşılacak ne var?
- Çocuklar da bir şey yapmıyorlar; yemek yiyorlar, uyuyorlar, sonra da analarıyla babalarından para alıyorlar.''
* ''Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.''
* "Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını fark edemiyorum. Bazen suratıma garip bakıyorlar, o zaman uyanır gibi oluyorum."