amadeus13

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

amadeus13 okumak istiyor.
Sahilde Kafka

Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir “düzenek” gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir… Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar.

Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakami’den, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.


2005; Yılın En İyi 10 Romanı, New York Times
2006; World Fantasy Ödülü
2006; Franz Kafka Ödülü

Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir “düzenek” gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir… Kafka ilk kez ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
amadeus13 okumak istiyor.
Don Quijote

15. Yüzyıl İspanyasında sosyal hayatta önemli bir yeri olan şövalyeliği anlatıyor.

Mança ilinin küçük bir köyünde, soylu bir bey yaşıyordu. Bir rivayete göre adı Kesada, diğer bir rivayete göre de Alanso idi. Pek zengin sayılmazdı ama babasından kalan miras -har vurup harman savurmadığı takdirde- ömrünün sonuna kadar yeterdi. Gösterişi ve lüks yaşamayı sevmedi...MEBin tavsiye ettiği 100 Temel Eserden.

Dünya çapında milyonlarca hayranı olan Don Kişotun birbirinden sürükleyici, heyecanlı ve akıl almaz serüvenlerini okurken kendinizi yeldeğirmenlerine karşı savaşırken bulacaksınız.
Dulcinea del Tobossoya olan aşkını kanıtlamak için atı Rocinante ve hizmetkârı Sancho Panço ile yel değirmenlerine karşı savaşan, olmadık serüvenlere atılan Don Kişotun akıl almaz kahramanlıkları sizi bambaşka bir dünyaya sürükleyecek.

Yüzyıllardır şövalyeliğin bir simgesidir DON KİŞOT... "Yel değirmenleri" denince ilk akla gelen kişidir kahramanımız. Sevdiği kız, bu aşktan habersiz de olsa, dünyanın en büyük ve soylu aşkıdır onunki...Don Kişot'un okuduğu kitapların etkisiyel çıktığı, düşle gerçek arasındaki yolculuklar; bu kitapta bütün canlılığıyla gözler önüne seriliyor.Şövalyelik ve gezginliğin farklı bir bakış açısıyla ele alınıp ustaca ve iyi bir dille yansıtıldığı bu kitap; dünya klâsikleri arasındaki haklı yerini almıştır. Okurken nefesinizi tutacağınız anlar olacak. İyi okumalar...

Don Kişot, aslında küçük bir köy asilzadesidir. Şövalye romanlarını okumaktan aklı karışmıştır. Sanço Panza ile birlikte serserice bir şövalye hayatı sürmek ister. Böylece tüm dünyanın 400 yıldır zevkle okuduğu serüvenler ortaya çıkar. Bunlar arasında en akılda kalanı Don Kişotun yel değirmenlerine karşı savaşıdır.Başında miğfer, elinde mızrak, zayıf ve üzüntülü çehresiyle hafızalara kazınan Don Kişot, tek boyutlu destandan çok katmanlı romana geçişin en nadide örneğidir.Don Kişot bugüne değin yazılmış en hüzünlü kitaptır, çünkü korkunç bir düş kırıklığının öyküsüdür.Dostoyevski

Her ne kadar Don Kişotun babası gibi gözüksem de aslında üvey babası olan ben, herkesin yaptığı gibi davranıp gözlerimden akan yaşlarla karşına geçip, oğlumda bulacağın kusurları bağışlaman ve görmezden gelmen için yalvarmayacağım sana...
Üstelik senden de saklamayacağım bunları. Sen, ne akrabasısın onun ne de dostu. İstediğini düşünmekte özgürsün, hür bir iraden var. En yüksek rütbedeki bir insan kadar yetkin var eleştirmeye; evindesin ve orada kral sensin. Herkes evinde kral değimlidir zaten?.. Bütün bunlar her türlü saygı gösterisinden kurtarıyor seni. Lafın kısası bu hikâye hakkında iyi ya da kötü aklından geçen her şeyi söyleyebilirsin. Kötülersen ceza almayacaksın, ama iyi söylersen de ödül bekleme hiç kimseden.

Don Kişot, soylu bir insandır. Okuduğu şövalye romanlarının etkisiyle aklını kaçırır. O romanlardaki gibi gezici şövalye olmaya karar verir. Amacı kötülükleri bitirmek ve suçluları cezalandırmaktır. Dulsina adını verdiği; kaba, cahil köylü kızını asilzade biri olarak kabul edip kendine sevgili seçer. Cahil köylü Sanço Panzayı uşak edinir. Sıska atı Rossinanteye binerek maceralara atılır. İnsanlara kötülük ettiğine inandığı yeldeğirmenlerine saldırır.

Şövalyemiz epey yol adıktan sonra ileride bir tepenin üzerinde otuz kadar yel değirmeni görünce uşağı Sançoya seslendi:Bak şansımız yaver gidiyor. Şu karşıdaki müthiş devleri görüyor musun? Sayıları otuzdan bile fazla. Bunlarla savaşıp hepsini öldüreceğim. Alacağımız ganimetler ile zenginleşeceğiz. Bu alçak yaratıkları yeryüzünden kaldırmak ile Tanrıya hizmet etmiş olacağım.

Onyedinci asır sonlarına doğru İspanyada, o zamanlar ayrı ayrı birer krallık olan Kastil ve Aragon krallıklarının arasında bulunan Manş şehrinin kasabalarından birinde, bir asilzade yaşıyordu. Bu asilzade, gece gündüz kitap okur; özellikle, şövalyelerin serüvenlerini okumaktan büyük bir keyif alırdı. Bir aralık o hale geldi ki etrafındaki her şeyi okuduğu hikayelerle karıştırmaya, başladı Sonunda aklı bütünüyle elinden gitti ve bir gezginci şövalye olmaya karar verdi. Maceradan maceraya koşacak, hayat hikayelerini okuduğu şövalyeler gibi yaşayacak, zayıflara ve fakirlere yardım edecek, haksızlıklara karşı çıkıp, bozulan dünyaya düzen ve adalet getirecekti. Asıl adı Kesanda olan bu ihtiyar adam, kendisine şövalyelere yakışır bir de isim buldu: Don Kişot

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.

İspanyol yazar Cervantesin yazdığı ünlü Don Kişot romanı, yazılışının 400üncü yıldönümünde, bütün dünyada kutlandı. Bu büyük kutlamaya Can Çocuk olarak biz de katkıda bulunmak istedik. Ünlü Alman gülmece yazarı Erich Kästnerin çocuklar için yalınlaştırıp yeniden yazdığı Don Kişot kitabını yayına hazırladık. Don Kişot, atadan, dededen kalma paslı zırhını kuşanır, mızrağını, kılıcını alır, sıska atı Rosinante ile, bir şövalye gibi yollara düşer. Amacı birtakım kralları devirmek, sevdiği soylu hanımefendi Dulsineanın gönlünü çelmektir. Kendisi gibi saf bir adam olan şişko Sanço Panzayı da yanına alarak saldırılarına başlar. İlk saldırısını yel değirmenlerine karşı yapar. Sonra bir şarapevinde şarap tulumlarını kılıcıyla delik deşik eder. Yol keser, düellolar yapar. Erich Kästner, bu korkusuz, yürekli, alabildiğine saf şövalye bozuntusunun serüvenlerini aktarırken, kaybolan şövalyeler döneminin değerlerine sarılıp öylece kalmış sıra dışı bir adamı da, Cervantes gibi, ölümsüzleştiriyor.

15. Yüzyıl İspanyasında sosyal hayatta önemli bir yeri olan şövalyeliği anlatıyor.

Mança ilinin küçük bir köyünde, soylu bir bey yaşıyordu. Bir rivayete göre adı Kesada, diğer bir rivayete göre de Alanso idi. Pek zengin sayılmazdı ama babasından k... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
amadeus13 şu an okuyor.
Çavdar Tarlasında Çocuklar

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.

Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın. 1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.

TADIMLIK
Şansım varmış. Birden aklıma bir şey geldi, bunun, oradan defolup gittiğimi iyice anlamama epey faydası oldu. Birdenbire o günü hatırladım; ben, Robert Tichener ve Paul Campbell, hep birlikte idare binasının önünde top koşturuyorduk. İyi çocuklardı, özellikle Tichener. Akşam yemeğine az kalmış ve dışarda hava iyice kararmıştı. Ortalık daha da karardı, artık topu bile zor görebiliyorduk, ama kimse oyunu bırakmak istemiyordu. Sonunda bırakmak zorunda kaldık. Bay Zambesi, şu biyoloji öğretmeni, idare binasının o penceresinden kafasını çıkarmış ve bize yatakhaneye gidip yemek için hazırlanmamızı söylemişti. Ama yine de, böyle saçmalıkları hatırlayarak, her ihtiyacım olduğunda veda duygusunu yaşayabilirdim. En azından çoğu zaman. Ne yaşayacaksam yaşadıktan sonra, tepenin öte yanından aşağıya, bizim Spencer'ın evine doğru koşmaya başladım. Kampüste oturmuyordu. Evi Antony Wayne Caddesindeydi. Ana kapıya kadar tüm yolu koşarak geçtim, sonra soluklanmak için bir saniye durdum. Şişip kalırım böyle, doğrusunu isterseniz: Her şeyden önce, çok sigara içiyorum; yani içiyordum. İçirtmiyorlar artık. Dahası, geçen yıl tam on altı buçuk santim birden boy attım. Tüberküloz filan kapmamın ve tüm bu lanet çekap zımbırtıları için buraya gelmemin nedeni de o zaten. Aslında oldukça sağlıklıyımdır.

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. He... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
amadeus13 okumak istiyor.
Oğullar ve Rencide Ruhlar (Alper Kamu, #1)

Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar. Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum. Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı.

Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar'dan bilinen sürükleyici diliyle, 5 yaşındaki bir çocuğun içine düştüğü bir hikayeyi anlatıyor. Yaşının avantajıyla her yere girip çıkan, hem filozof, hem fırlama bir oğlan... Hikayeyi ve karakteri çevreleyen semt hayatı ve mahalle atmosferi de, bizzat karakter kazanıyor, anlatıda... Polisiye, fantastik ve mizahi edebiyatın tadlarını ustaca kaynaştıran, olağanüstü özgün, çok iddialı bir kitap.

Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar. Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü ses... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
amadeus13 okumak istiyor.
Lizbon'a Gece Treni

Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius dersin ortasında birden kalkıp sınıftan çıkar ve yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizlinin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Lizbon'a doğru trenle yola çıkar. Tesadüfen eline geçen ve Prado'nun, hayat, aşk, yalnızlık, arkadaşlık, ölümlülük ve ölümle ilgili notlarının bulunduğu kitabın etkisinden çıkamayan Gregorius, dilini bilmediği, ilk kez gittiği bu yabancı ülkede ve bu olağanüstü yolculuğu sırasında Prado'nun hayatının değişik evrelerinde yer almış insanlarla bir araya gelip onun farklı söylencelerle dokunmuş hikâyesinin derinlerine iner. Bir yandan da kendi içsel yolculuğunu sürdüren Gregorius, Diktatör Salazar'a karşı savaşmış Amadeu Prado'nun kişiliğinde kendine ve insana ilişkin pek çok sorunun yanıtını ararken, bir başkası olmanın dayanılmaz çekiciliğine de karşı koyamayacaktır. Lizbon'a Gece Treni, sadece Avrupa'dan değil, kendi düşüncelerimizden ve duygularımızdan da geçen ve dönüşü belli olmayan bir yolculuğun çok sesli, unutulmaz romanı.

Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius dersin ortasında birden kalkıp sınıftan çıkar ve yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizlinin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Liz... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
amadeus13 bir test çözdü. Sonuç: 1/5 (%20) doğru.
hangi kitaptan?

bir quiz'den ziyade okuduğum kitapların altlarını çizdiğim bölümlerini sizlerle paylaşmak istedim.

bir quiz'den ziyade okuduğum kitapların altlarını çizdiğim bölümlerini sizlerle paylaşmak istedim.

12 yıl, 1 ay
Daha Fazla Göster

amadeus13 şu an ne okuyor?

Çavdar Tarlasında Çocuklar

%0

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.