Türkiye'nin evrensel yazarı Yaşar Kemal YKY'de... Yaşar Kemal Anadolu'nun binlerce yıllık kültüründen beslenerek yazdığı büyük ve modern romanlarla, ABD'den İngiltere'ye, İtalya'dan Tunus'a, Norveç'ten Kanada'ya, dünyanın dört bir yanında tanındı. Yazdıkları doğu ile batı arasında köklü bir kültürün ve verimli bir coğrafyanın yarattığı, çağlar ötesi gür ses olarak kabul edildi, sevilerek okundu; okunuyor. 15 Ocakta okurla buluşacak 40 olağanüstü kitabın tasarımında Abidin Dino'dan Avni Arbaş'a, Turan Erol'dan Bedri Rahmi Eyuboğlu'na kadar pek çok Türk ressamın resimleri ve Ara Güler'in fotoğrafları kullanıldı. Türkiye'nin Evrensel Yazarı Yaşar Kemal tüm yapıtlarıyla karşınızda.
TADIMLIK
Filler Sultanı'nda bir halk masalından yola çıkılarak güç ve haklılık arasındaki ilişki ele alınmıştır. Filler Sultanı gücüne güvenerek karıncalara savaş açar. Haklı ya da haksız olmak onun için önemli değildir. Gücünü kendinden milyonlarca kez küçük karıncalar üzerinde denemektir niyeti. Ancak karıncalar birleşir ve haksızlığa boyun eğmeden filler sultanlığını devirirler. Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesini, benzerini hayvanlar arasında arayacak olsaydım, belki timsahları bulurdum, boa yılanlarını bulurdum. Yok yok, sanmıyorum ki yeryüzünde bu zalimleri simgeleyecek korkunçlukta bir hayvan türü bulabilelim... Yaşar Kemal Korkusuz bir toplum eleştiricisidir Yaşar Kemal. Ve eşsiz bir şair. Onu okuyan herkes büyüleyici, güçlü anlatım yeteneğine hayran kalır.Dagens Nyheter, (İsviçre) Yaşar Kemalin özgün, becerikli ya da bilge bir anlatıcıdan çok daha başka bir şey olduğunu kabul etmek gerekir bir kez daha. Kişileriyle anlattıkları arasında hiç mesafe olmaması, belki de yazarlığının sözlü halk edebiyatıyla ilişkili olarak doğmasından kaynaklanır.Journal de Centre, (Fransa)
Türkiye'nin evrensel yazarı Yaşar Kemal YKY'de... Yaşar Kemal Anadolu'nun binlerce yıllık kültüründen beslenerek yazdığı büyük ve modern romanlarla, ABD'den İngiltere'ye, İtalya'dan Tunus'a, Norveç'ten Kanada... tümünü göster
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on ikisinde, Berlinde dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, böylece kendisini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki, insan olmaktan uzaklaşıp hiçe yaklaştıkça da kendisine döner; âşık olur. Parçalanmış benliğini yenilemek için, başkalarının oynadığı bir hayat oyununu sahnelemeye koyulur.
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on iki... tümünü göster
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliğinin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romanda önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalıdır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.
******
Büyükler bazen, basit şeyleri anlaşılması zormuş, içinden çıkılmazmış gibi anlatabiliyor. Öyle karışık açıklamalar yapıyorlar ki, ne söylediklerini belki kendileri de anlamıyor. Mesela, neden birileri diğerlerini yönetmek ister? İyi giden şeyler, güzel şeyler neden bozulur? Nasıl olur da insanlar birbirlerine bu kadar haksızlık yapabilir?Bu sorulara verilen yalan yanlış cevapları bir yana bırakıp bir de George Orwellin Hayvan Çiftliğine bakalım. Bir çiftlik var ve bu çiftlikte hayvanlar sahiplerini kovup çiftliği ele geçiriyor. Kendi düzenlerini kuruyorlar. Sonra da öyle şeyler oluyor ki, okuyunca yaşadığımız dünyada olan bitenler bir anda açıklığa kavuşuyor. Evet: Hayvan Çiftliğinde yaşananlar, bu dünyada yaşananlara çok benziyor...
************
Aslında, bu kitap bir peri masalı olarak yazılmıştı... Orwell öyle diyordu eserine; büyükler için yazılmış bir masal... Eserde, hayvanları aç bırakan, öldüresiye çalıştıran, yavrularını mezbahaya satan zalim bir çiftçiye karşı hayvanların isyanı anlatılır. Hayvanlar ateşli bir idealizm ve coşkulu sloganlarla, adaletin ve eşitliğin hüküm sürdüğü bir cennet yaratmak için yola çıkarlar. Fakat, macera, büyük bir hüsranla neticelenir. Ve, Orwell, hayvanlar aleminde aktardığı bu öykü ile, aslında, Devrimin tanıdık yüzünü; liderlerin sahiplere, rejimin diktatörlüğe dönüşümünü resmeder... Hayvan Çiftliğindeki karakterler Rus Devriminden esinlenilerek resmedilir; domuz Napoleon tam bir Stalin portresidir. Fakat Hayvan Çiftliği sıradan bir Rus Devrimi hicvi değildir. Orwell'in mesajı çok daha derindir.
************
Beylik Çiftliği sahibi Mr. Jones, gece için kümesleri kilitledi, fakat o kadar içmişti ki, pencereleri kapamak aklına gelmedi. Fenerinden etrafa halkalı, titrek bir ışık yayılıyordu; yalpalayarak avluyu geçti, kapının arkasında çizmelerini tekmeleyip çıkardı, kilerdeki fıçıdan son bir bardak daha bira aldı ve Mrs. Jones'in çoktandır horlamakta olduğu yatağa doğru sendeledi.
******
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edeb... tümünü göster
AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakârlığın kalesi...İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay ağlayan sert adamlar... Taşra seyrekliği, mahallenin kalabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, baştan çıkmış erkek çocukları konuşturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...Dizinin dizime değişi, Handanın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi...Erken Kaybedenler... Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...
AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafaza... tümünü göster
Ülkesinden sürgün edildikten sonra hep onun özlemiyle yaşayan, dönüş umudunu hep içinde taşıyan, sonrasında sevgilisi ile ülkesi arasında seçim... yapması gerektiğinde ülkesi için savaşmayı seçen, her iki seçiminde de yenilen Kürt aydını Memduh Selim Beyin hikayesidir anlatılan.Ülke özlemi içinde büyürken, aşkın ateşiyle yanar. Ömrünün son demine kadar yalnızlık ve yoksullukla boğuşur, çaresizlik içinde ölür. Büyük umutlar, hayaller ve hayal kırıklıkları, trajediler ve adım adım yok oluşa uzanan destansı bir yolculuk...
Ülkesinden sürgün edildikten sonra hep onun özlemiyle yaşayan, dönüş umudunu hep içinde taşıyan, sonrasında sevgilisi ile ülkesi arasında seçim... yapması gerektiğinde ülkesi için savaşmayı seçen, her iki seçiminde de yenilen Kürt aydını Memduh Selim... tümünü göster
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anlad... tümünü göster
esraergin şu anda kitap okumuyor.