Ulysses, Joyce'un kendi anlatımıyla Nora Barnacle'ı sevdiğini anladığı gün olan 16 Haziran 1904 günü Dublin'de geçer. (Romanın asıl kahramanı bir bakıma Dublin kentidir. Her yıl 16 Haziran günü Dublin'de düzenlenen Bloomsday yani Bloom gününde, kitaptaki bölümlerde geçen yerlerin dolaşıldığı turlar düzenlenmektedir.)
Konu, özünde son derece yalındır: Öğrenci Stephen Dedalus ile serbest çalışan Yahudi asıllı bir reklam toplayıcısı olan Leopold Bloom'un karşılaş(tırıl)maları. Ancak asıl anlatılan, bu iki kişinin bireysel kimliklerini aşan daha büyük bir gerçeğin parçası olduklarıdır: Stephen sanatsal doğanın, Bloom ise bilimsel doğanın temsilcileridir. Öte yandan, bu iki dışlanmış kişilik, hem Joyce hem de birbirleri için de özel bir öneme sahiptirler: Stephen, Joyce'un gençliğinin, Bloom ise olgunluğunun yansımalarıdır; Bloom, Stephen'ın, deyim yerindeyse, manevi babasıdır vb. Ama kitabın edebiyat açısından asıl önemi, çatısının Homeros'un destanı Odysseia ile simgesel koşutluğundan ve Joyce'un kullandığı değişik teknik ve biçemlerden, özellikle de 18. ve son bölümde Bloom'un karısı Molly'nin düşüncelerinin yansıtıldığı bilinç akışından gelir.
Ulysses, yılar boyunca, kimine birkaç kez olmak üzere, Fransızca, Almanca, İtalyanca gibi belli başlı dillere, bu arada Çince gibi uzak dillere de çevrildi; üzerine onlarca kitap yazıldı. Türk okuru ise, şimdiye kadar ancak, içlerinde özellikle Doğu ve Uzakdoğu gizemciliği ve Geştalt terapisi üzerine çeviri vb. etkinliklerinden tanıdığımız Nevzat Erkmen'in de bulunduğu, bir iki çevirmenin, deyim yerindeyse cüret ettiği deneme niteliğindeki parça çevirileriyle yetinmek zorunda kalmıştı. Kitabın tam ve tekmil çeviri serüveni, 1991'de Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisinin kurulmasıyla başladı. Ulysses, danışma kurulunun dizide yayımlanmak için ilk seçtiği kitaplar arasındaydı. Yarışmaya gönderilen deneme çevirilerinden Nevzat Erkmen'in çevirisi yayımlanmak için uygun bulundu ve Nevzat Erkmen yoğun bir şekilde çalışmaya başladı (1992). Dört yıl süren zorlu bir uğraştan sonra, Enis Batur'un da redaksiyonundan geçtikten sonra yayımlanmaya hazır duruma geldi. Kitap, Enis Batur'un Joyce'un Kulesi başlıklı Ön-Sözü ve 1992'de Bir Ulysses, 1984'te Bir Başka Ulysses başlıklı Arka-Sözü ile sunuluyor. Böylece, Nevzat Erkmen'in kitabı yazdığı Çevirmenin Sözünde söylediği gibi: Joyce'un ulusesi nihayet Türkçede...
"Joyse Ulysses'i yazarken, ilk olmasa bile, yeni bir yazınsal biçem kullanmak istemiştir. Dublin'de, 1904 yılında yaşayan ortanın altındaki sınıftan kişileri almış, haziran ayının başlangıcındaki bir gün boyunca, sadece neler yapmış olduklarını değil, neler düşünmüş olduklarını da anlatmıştır. Bana öyle geliyor ki, Joyce, şaşırtıcı bir başarıyla, sürekli değişen kaleidoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki (bilinçaltı) malzemeyi yansıtabilmiştir."
Bu satırlar bir eleştiri yazısından değil: Yargıç John M. Woolsey'in, 8 Aralık 1933 günü, ABD hükümetinin "müstehcen"lik gerekçesiyle toplatma kararı aldığı Ulysses için verdiği aklama kararından.
"Ulysses bir yolculuk. (...) Hepimizin yaşam serüvenini simgeleyen bir Tinsel-Tensel Yolculuk'tur bu.
Ulysses'i çevirmek de bir yolculuktur--hiç bitmeyecek. O tanımsız labirentte acımasız devlerle kapıştım, fettan denizkızlarıyla oynaştım, Dublin insanlarıyla ne oyunlar oynadım, sokaklarıyla yoldaş oldum, Joyce'un ulusesini dinledim de dinledim, bir Mr. Bloom olup çıktım."
Bu satırlar da "Ulyssesce"yi "Türkçe"ye çeviren Nevzat Erkmen'den.
Ulysses, Joyce'un kendi anlatımıyla Nora Barnacle'ı sevdiğini anladığı gün olan 16 Haziran 1904 günü Dublin'de geçer. (Romanın asıl kahramanı bir bakıma Dublin kentidir. Her yıl 16 Haziran günü Dublin'de düzenlenen Bloomsday yani ... tümünü göster
Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.
Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.
Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?
Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sad... tümünü göster
Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.
Asla rahat bırakılmazsın.
Öylesine, anlamsız varolmazsın.
Mutluluğa saklanamazsın.
Öyleyse acına sahip çıkmalısın!
Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.
Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.
Bu kitap 'kendine gelmek' için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.
Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır. Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür.
(Tanıtım Bülteninden)
Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gere... tümünü göster
Biri bana bu kitabın ne ile ilgili olduğunu sorarsa, ona dünyadaki her şeyle ilgili, diye cevap veririm. Gregory David Roberts, Bombay için tıpkı Lawrence Durrellın İskenderiye, Melvillein Büyük Okyanus, Thoreaunun Walden Gölü için yaptığını yapmış. Bombayı dünya edebiyatının sonsuza dek anılacak yerlerinden biri kılmış. -Pat ConroyAşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım. Eşsiz, kesinlikle çok cesur ve inanılmaz vahşi. Shantaram en zengin hayal güçlerini bile hazırlıksız yakalayacak. -ElleShantaram ilk cümlesiyle tavlıyor. Heyecan verici, dokunaklı ve korkutucu... Muhteşem bir roman. -Detroit Free PressÇok zekice... Canlı karakterlerle dolu. Ama Shantaramdaki en güçlü karakter şehrin ta kendisi, Bombay. Robertsın Hindistana, orada yaşayan insanlara duyduğu içten sevgi, kitabı okumayı daha da zevkli kılıyor. Roberts bizi Bombayın gecekondularına, uyuşturucu satılan mekanlarına, batakhanelerine, barlarına götürüyor ve, siz de gelin, diyor. Biz de gidiyoruz. -The Washington PostNefes kesici... Yürekten hissedilen, film gibi izlenen bir yapıt. Heyecanla okunuyor.-Publishers WeeklyNefis yazılmış, sayfalarını çevirmekten kendinizi alamayacağınız bir başyapıt. Kişi ve yer adlarının gizlendiği romanlara bir yanıt. Az sayıda yabancının bildiği Hindistanın öteki yüzünün enfes bir anlatımı. -Kirkus ReviewsYaratıcı bir anlatım. -PeopleCanlı ve eğlenceli. Duygusal ve sinematik güzellikteki dili çok etkileyici. -USA TodayEngin bir düşünce gücü, sıradışı bir vizyon. - Time Out
Biri bana bu kitabın ne ile ilgili olduğunu sorarsa, ona dünyadaki her şeyle ilgili, diye cevap veririm. Gregory David Roberts, Bombay için tıpkı Lawrence Durrellın İskenderiye, Melvillein Büyük Okyanus, Thoreaunun Walden Gölü için yaptığını yapmış. ... tümünü göster
Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir “düzenek” gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir… Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar.
Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakami’den, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.
2005; Yılın En İyi 10 Romanı, New York Times
2006; World Fantasy Ödülü
2006; Franz Kafka Ödülü
Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir “düzenek” gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir… Kafka ilk kez ... tümünü göster