Darkshadow, 73 adet değerlendirme yapmış.  (4/11)
En Karanlık Öpücük (Karanlığın Efendileri Serisi, #2)
The Iron Knight (The Iron Fey, #4)
The Iron Knight (The Iron Fey, #4)

10

http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-iron-knight-julie-kagawa.html Çok garip duygular içindeyim. Koskoca seriyi hunharca okuyup bir hafta gibi bir sürede bitirdim. Bu kadar seveceğimi bilseydim, böyle su gibi bitirir miydim? Evet, bitirirdim. Kimi kandırıyorum. İlk başta söyleyeyim, daha önceki yorumlarımdan da anlaşılacağı gibi seriyi genel olarak çok seviyorum. Hattâ büyük hayranı oldum bile diyebilirim. The Iron Fey, masal tadında ama gerektiğinde hırçınlaşıp, vahşileşebilen ya da romantikleşebilen bir kurguya sahip. Yazarın hayalgücü mükemmel. Karakterlere zaten söylenecek söz yok. Hepsine bayılıyorum. Yaratık çeşitliliği desen, her kitapta yeni bir tane karşınıza çıkıyor. Ve The Iron Knight... Serinin son kitabı. Duygularımı alt üst eden kitap. Diğer üç kitabın aksine, dördüncü kitapta Ash'in bakış açısından olaylar anlatılmış ve bence bu müthiş olmuş. Onun duygularını okumak farklı, güzel bir deneyimdi. Yazının buradan sonraki kısmı bol spoiler içermeye aday. Ashallyn'darkmyr Tallyn, Winter Court/Kış Sarayı'nın geriye kalan tek prensi ve veliahtı, sürgün prens, ruhsuz fey, sevdiği kız Meghan Chase için her şeyi göze almaya hazır. Şimdi ikisi ayrılar. Meghan, Iron Queen olarak kendi krallığının başında görevini yapıyor. Ash ise fey ırkından olduğu ve demir onu öldürdüğü için Meghan'ın yanına gidemiyor. Ama Ash bir yemin etti. Meghan'a, her ne olursa olsun, geri döneceğine dair söz verdi. Sözünü tutmakta son derece kararlı. Bu yüzden her zamanki gibi peşine takılan Summer Court/Yaz Sarayı'nın şakacısı Robin Goodfellow, diğer adıyla Puck, ile beraber bir yolculuğa çıkıyor. İkisi, önce yolculukların vazgeçilmezi cait sith Grimalkin'i buluyorlar. Daha sonra ise yeni yoldaşları The Big Bad Wolf ve sürpriz bir kişi ile beraber Ash'in isteğini gerçekleştirmek için yollara düşüyorlar. Kış Prensi Ash'in artık tek isteği Meghan'la beraber olmak. Bunun tek çaresi ise insana dönüşmesi. Bir fey'in insana dönüşmesi elbette öyle çok görülmüş bir hadise değil. Feyler ruhsuzdur, Ash'in şimdi bir ruha ihtiyacı var. Ama önce yol arkadaşlarıyla beraber tehlikeli yollardan geçip, hayatta kalması gerek. The Iron Knight'ta Ash'in geçmişiyle, onunla beraber yüzleşme imkanı buluyoruz. Winter Court'a mensup olmanın ona getirdiği karanlıkla boğuşması gerek. Birlikte, feylerin ruh kazanabildikleri tek yere, Dünya'nın Sonu'na, doğru giderlerken Ash'in karşısına çıkacak en büyük düşman da yine içindeki karanlık. The Iron Fey serisinin son kitabı, diğer kitaplardan farklı olarak tamamen Ash'e adanmış. Ve seri bu kitapla beraber etkileyici bir sonla final yapıyor. Ahh, ben bu seriyi özleyeceğim! Çok bağlandım kısa sürede. Ash'i, Meghan'ın, Puck'ı ve müthiş esprilerini, Grimalkin'i ve umursamaz, bilmiş tavırlarını hepsini özleyeceğim. Keşke bitmeseydi diyorum içten içe fakat bitmesinin daha iyi olduğunun da farkındayım. Julie Kagawa uzatıp işkenceye çevirmemekle iyi yaptı. Lâkin benim gibileri de unutmadı ve 3 novella ve 1 yan seri yazdı. Nevernever'da, yeni maceralarda görüşmek üzere!

The Iron Queen (The Iron Fey #3)
The Iron Queen (The Iron Fey #3)

10

http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-iron-queen-julie-kagawa.html The Iron Queen, The Iron Fey serisinin üçüncü kitabı. Bu kadın beni öldürecek! Kesinlikle. Kitap normal ayarında gidiyor gidiyor, son beş altı bölümde öyle şeyler oluyor ki aklım şaşıyor. Bu kadarını hiiiiç ama hiiiiiç beklemiyordum ama. Öldüm öldüm dirildim yahu! Gelelim kitabın konusuna. Yalnız şimdiden söyleyeyim, yazının buradan sonraki kısmı ilk iki (belki de üçüncü) kitap hakkında az da olsa spoiler içerebilir. The Iron Daughter'ın sonunda Nevernever'dan sürgün edilen Ash ve Meghan, The Iron Queen'in başında dünyada karşımıza çıkıyorlar. Meghan'ın ailesinin evine doğru gidiyorlar fakat orada onları bir sürpriz bekliyor. Birkaç Iron Fey, Meghan'a pusu kurmuş bekliyor. Saldırıyı sağ salim atlatan çiftimiz doğal olarak Meghan'ın ailesini korumak için onları bir süre daha ziyaret etmemeye karar veriyorlar. Bu yüzden Sürgün Kraliçe Leanansidhe'nin onlar için en iyi seçenek olduğuna karar veriyorlar. Tabii oraya gitmeden önce Meghan'ın yapmak istediği bir şey var. Sonunda, onu büyüten insan babasını hatırlayan Meghan, kahinle bir anlaşma daha yapmaya gidiyor. Yolda Puck'un da onlara katılmasından ve Leanansidhe'nin yanına varmalarından sonra çetemiz bu kez yeni bir amaç için bir araya geliyor. Iron Fey'le savaş hazırlıkları yapan Yaz Kralı Oberon ve Kış Kraliçesi Mab, bir araya gelmişler ve bu savaşın kazanılmasının ne kadar zor olduğunun farkındalar. Iron Fey'in False King/Sahte Kral'ını yenmek için Meghan'a ihtiyaçları var. Böylece Meghan, Ash, Puck ve Grimalkin Iron Realm'a doğru yeni bir yolculuğa çıkıyorlar. The Iron Queen'de Meghan gerçek dönüşümüne tanık oluyoruz. İlk iki kitapta güçlerini zar zor kullanan yarı Summer Fey-yarı insan prensesimiz, bu kitapta gücünün gerçek boyutlarını keşfe çıkıyor. Iron King'i öldürmüştü öldürmesine ama False King'i öldürmesi o kadar basit olmayacak. Çünkü bu kez elinde yeterli bir silah yok ve ciddi anlamda onu nasıl öldüreceğini bilmiyor. Bu yüzden Meghan, hem Ash'ten dövüş hem de Puck'tan büyü kullanma dersleri alıyor. İki kitaptır zorlu bir ilişki içinde olan Meghan ve Ash bu kitapta istediğimiz romantizmi bize veriyorlar. Ash'un Buz Prensliğinin altında nasıl bir romantik yattığını okuyup görmekte fayda var. Elbette The Iron Fey serisinin vazgeçilmezi Ash ve Puck atışmaları ve Grimalkin umursamazlığı bu kitapta da mevcut. “... I was dead inside for so long. Not existing didn’t seem any different than what I was doing.” He buried his face in my shoulder, and I shivered. “It’s different now, though. I have something to fight for. I’m not afraid to die, but I don’t intend to give up, either.” His lips touched my hair, very lightly. “I won’t let anything happen to you,” he murmured. “You are my heart, my life, my entire existence.” Kitabın sonlarına doğru gelindiğinde aksiyon neredeyse tavan yapıyor. Savaş sahneleri güzel anlatılmış. Ve üstte de bahsettiğim gibi çok şaşırtıcı olaylar gerçekleşiyor. Eğer bundan sonraki kitabı hemen sonra okuyamayacak olsam fena halde krize girebilirdim. The Iron Queen, seriye olan sevgimi ve Ash'e olan tutkumu fazlaca artıran bir kitap oldu. Ayrıca The Iron Fey'in dördüncü kitabını Kış Prensi'min bakış açısından okuyabileceğim için çok heyecanlıyım. Okuyun ve sıradan bir kız olan Meghan Chase'iın Demir Kraliçe'ye dönüşmesine tanık olun!

The Iron Daughter (The Iron Fey #2)
The Iron Daughter (The Iron Fey #2)

9

http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-iron-daughter-julie-kagawa.html The Iron Fey serisinin ikinci kitabı The Iron Daughter su gibi akıp giden kitaplardan. İlk kitaptan sonra, beni çokça umutlandıran seri, ikinci kitabıyla hiç hayalkırıklığına uğratmadı. Sıkmadan kendini okuttu, her daim heyecanı zirvede tuttu, üstüne bir de duygusallık ekledi; böylece en iyi tarifi tutturmuş oldu. Ah, ne kitaptı ama! Son bölümde neredeyse ağlayacaktım. ASH! İlk kitapta Meghan'ın Ash'le Winter Court'a dönmesi yönünde yaptığı anlaşmayı uygulamak için çiftimiz Kraliçe Mab'e doğru yolculuğa çıkıyorlar. Lâkin, her ne kadar bazen duyguları onu ele geçirse de Ash, Meghan'dan uzak durmaya çalışıyor. Bizim duygusal kız, bundan bir hayli etkileniyor, bol bol gözyaşı döküyor tabii. Meghan'ın Winter Court'ta tutsak olduğu süre boyunca Ash onun gözüne görünmemeye, hattâ çok ters davranmaya devam ediyor. Fakat mevsimlerin değişimi yaklaşıyor ve pek yakında Scepter of Seasons, yani Mevsimler Asası, Unseelie sarayına geçecek. Bu da bir kutlamanın yolda olduğuna delalet ediyor. Asa'nın değişiminin yapıldığı törende, Ash'in iki ağabeyinden en büyüğü Sage'la konuşmak üzere taht odasına giden Meghan'ın peşine yine beklenmedik şeyler takılıyor. Iron Fey taht odasına saldırıyor ve Scepter of Seasons'u çalıyor. Elbette kabak Summer Court'un başına patlıyor. Zaten birbirlerine yüzyıllardır düşman olan bu iki halk, Kraliçe Mab'in, Oberon'u Asa'nın hırsızlığıyla suçlamasıyla savaşmaya hazır vaziyete geliyorlar. Ash ile birlikte Winter Court'tan kaçmak zorunda olan Meghan ise Asa'nın gerçek hırsızlarının peşinde. Bu yeni görevle eski takım yeniden toplanıyor. Puck'ın geri dönmesiyle ise işler iyice arap saçına dönüyor. Ash'in kalp kırıklığıyla savaşmaya uğraşan Meghan, Puck'un kendisine ilgi duyduğunu fark ediyor, ve olanlar oluyor. Buyurun size aşk üçgeni! Meghan, Ash, Puck ve Grimalkin yanlarına bir yoldaş daha ekleyip, arada eksilerek, Asa'yı Iron Fey'in elinden almaya çalışıyorlar. Macera hiç dur durak bilmiyor yani. Çünkü Nevernever'da tehlike uyumak bilmez! Ve, evet, ben de kitap boyunca Ash ve Puck arasında gidip geliyordum. Ama, tamam, son kararım bu yönde; Ash ile Meghan'ın birlikte olmalarını istiyorum ama Puck'ı da seviyorum. O da gitmesin. Her iki male fey'imizi de okumaktan büyük keyif alıyorum. The Iron Daughter, Julie Kagawa'nın kendine hayran bıraktığı ve sonuyla beni etkileyen romanlar arasında yerini alıyor.

Kara Yürek (Lanet İşleyiciler 3)
Kara Yürek (Lanet İşleyiciler 3)

10

http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-kara-yurek-holly-black.html Kara Yürek, Lanet İşleyiciler serisinin son kitabı. Bu serinin yeri o kadar ayrıdır bende ki anlatamam. İlk kitap Beyaz Kedi'yi okuduğumda çok mu sevdiğime yoksa bir şeyleri garip mi bulduğuma karar verememiştim. Sonra ikinci kitap Kırmızı Eldiven'i okuduğumda kesinlikle Lanet İşleyiciler'e bayıldığımın farkında varmıştım. Şimdi seriyi bitirmenin mutluluğunu ve hüznünü aynı anda yaşıyorum. Bayağı benimsemişim. Aslında Kara Yürek, dolayısıyla Lanet İşleyiciler için söylenecek çok şey var. Birkaç maddeye sığdırmak istersem: 1. En sevdiğim yanlarından biri, her karakterinin kötü olabilme ihtimali olması. Baş karakterden en yan karaktere kadar hepsi hayatında kötü şeyler yapmış. Pek çoğu yaptıklarından pişman değil fakat aralarında, Cassel gibi, iyi olmaya çalışanlar da var. 2. Cassel'e gelecek olursak... Cassel Sharpe, şimdiye kadar okuduğum en değişik roman karakterlerinden biri. Zeki ama kırılgan. Beyaz Kedi'de yaptıklarından habersiz, ailesi tarafından hor görülen bir delikanlıyken, tıpkı diğerleri gibi bir işleyici olduğunu öğrenmişti. Hem de ne işleyici. Yeryüzünde çok az bulunan bir Dönüşüm İşleyicisi Cassel. Kırmızı Eldiven'de ise yeteneği yüzünden herkes peşine düşmüştü. Şimdi, Kara Yürek'te Cassel'in daha bir çıkmaza girdiğine tanık oluyoruz. İyi bir insan olmak istiyor, evet, ama geçmişi bir türlü peşini bırakacak gibi durmuyor. 3. Lila. Ona hayran kalmamak elde değil. Bir mafya babasının kızı olan Lila çok yakın bir zaman önce babasının işlerini miras almak için çalışmalara başladı. Cassel ona sırılsıklam âşık ve hepimiz Lila'nın da işlemeyle olsun ya da olmasın Cassel'i sevdiğini artık biliyoruz. Elbette onlarınki tehlikeli bir aşk. Cassel'in deyimine göre hiç gerçek olamayacak kadar zorlu. Tüm bunlara rağmen Lila müthiş derecede güçlü bir kız. Zorluklarla baş etmesini çok iyi biliyor. Ancak yine de her kızın olduğu kadar duygusal. Peki, Lila'nın gücü Cassel'i aklından atmaya yeter mi? Cevabı Kara Yürek'te. 4. Serinin yan karakterleri de en az ana karakterler kadar derinler. Örneğin, Cassel'in ağabeyi Barron. Onu okumak çok eğlenceli. Okuyanların bileceği gibi kendisi bir Hafıza İşleyicisi. Geri tepmelerden en çok etkilenenlerden biri olsa da her daim neşesini koruyabiliyor. Yalnız bu kez, serinin son kitabında Barron'un farklı bir yönüyle de tanışıyoruz. Aynı şekilde Cassel'in annesi ve en yakın arkadaşı Sam ve daha nicesi de öyle. Hepsi kitapta öyle bir kurgulanmış ki, yapbozun parçaları gibi, biri olmazsa diğerlerinin manası kalmaz. 5. Lanet İşleyiciler'in orijinal kurgusu kocaman bir alkışı hak ediyor. Hem büyü hem de dolandırıcılığı bu kadar detaylı ve başarılı işleyen başka bir kitap yoktur herhalde. 6. Yazar Holly Black'in tarzı, tabii ki seriyi bu kadar sevmemdeki bir başka etken. İlk kitabı okuduğumda bol bol yadırgadığım kahraman bakış açısından ama şimdiki zaman kullanılarak yazılmış anlatım artık özleyeceğim bir biçim haline geldi. Yazamadığım belki de bir sürü şey var. Uzun lafın kısası ise, bir sonraki sayfayı tahmin etmenin zor olduğu ve incelikle işlenmiş bu seri okunmayı hak ediyor. Kara Yürek, Lanet İşleyiciler'in üçüncü ve son kitabı, Cassel'in seçimlerinin final raundu. Eğer doğru seçimi yapmazsa bir başkasının oyuncağı olacağı kesin. Ama ya doğru sandığı seçim de aynı anlama geliyorsa? Lanet İşleyiciler'in dünyasında dolandırıcılık olmazsa olmaz. Ve kabul etmese de Cassel doğuştan dolandırıcı. Cassel'in efsane vurgunu gerçekten efsanevi oluyor. Böylece Lanet İşleyiciler, akılda kalıcı bir finalle sonlanıyor. Seni özleyeceğim, Cassel Sharpe!

The Iron King (The Iron Fey #1)
The Iron King (The Iron Fey #1)

8

http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-iron-king-julie-kagawa.html The Iron Fey serisi uzun zamandır okumak istediğim kitapların başında geliyordu. İngilizce kitap okuma yeteneğimi geliştirdiğim bu yaza okumak ancak kısmet oldu. Seri, Peri yani Fey ırkını ele alıyor. Romanın baş karakteri Meghan Chase adından on altı yaşında bir genç kız. On altı yaşındaki roman karakterlerine herkesin artık şüpheli gözle baktığının ben de farkındayım. Genç yetişkin romanlarının çoğunda kullanılan ve genellikle fena ergenlik kaprislerini bünyesinde barındıran bir dönem çünkü. Meghan'ın da o tipik liseli kız karakterinde olacağını düşünmüştüm. Kitabın ilk sayfalarında beni şaşırtmadı. Liseye gidiyordu ancak "taşralı" olarak anılıyordu. Pek arkadaşı yoktu. Sadece Robbie isimli çocukluk arkadaşı vardı. Ancak kitap ilerledikçe Meghan'ın aslında öylesine bir karakter olmadığını, son derece zeki olduğunu anladım ki bu beni çok mutlu etti. Meghan, annesi, üvey babası ve erkek kardeşi Ethan ile birlikte bir çiftlik evinde yaşıyor. Üvey babası bir domuz yetiştiricisi. Gerçek babası Meghan altı yaşındayken, onu parka götürdüğünde birden ortadan kaybolmuş. Meghan, sıradan bir hayatı olduğunu düşünüyor. Ve elbette aslında öyle değil. Tuhaf olaylar silsilesi Meghan'ın uzun zamandır hoşlandığı, okulun popüler çocuğu Scott Waldron ile özel derse kalmasıyla başlıyor. Bilgisayar sınıfında henüz bir kere bile konuşmadığı Scott'a kendini tanıtıp, aslında o kadar da taşralı olmadığını anlatırken bilgisayar ekranında yazılar beliriyor. "Meghan Chase. Seni görüyoruz. Senin için geliyoruz." gibi Meghan'ın kalbini ağzına getiren yazılar. Tabii bu Scott'un onu ucube ilan etmesine neden oluyor. Bir sonraki gün, Meghan'ın on altıncı yaş gününde, hayatını değiştirecek olay gerçekleşiyor. Berbat bir günün ardından eve döndüğünde annesinin kayıp düştüğünü, Ethan'ın ise başında neredeyse sırıtarak beklediğini fark ediyor. En yakın arkadaşı Robbie geldiğinde Ethan'ın tuhaf hareketleri daha da artıyor. Ve Robbie'nin yardımıyla Meghan erkek kardeşine ne olduğunu anlıyor. Evlerindeki Ethan bir changeling, yani gerçek erkek kardeşinin yerine konulmuş kötü bir peri çocuğu. Bundan sonra Meghan'ın yapmak istediği tek şey Ethan'ı kaçırıldığı yerden geri getirmek oluyor. Bu sırada Robbie'nin de aslında Robbie olmadığını Robin Goodfellow diğer adıyla Puck olduğunu ve Fey ırkından geldiğini öğreniyor. (Bknz. Bir Yaz Gecesi Rüyası) The Iron King'de peri diyarının adı Nevernever. Ve ben bu dünyayı çok sevdim. Perileri okumayı zaten severim ama Julie Kagawa'nın hayal dünyası beni gerçekten kendine hayran bıraktı. Nevernever'da aklınıza gelebilecek her türlü peri çeşidi mevcut. Gnomlar, pixieler, troller, sirenler, satirler ve aklıma gelmeyecek daha bir sürü tür. Ayrıca Kagawa, iki düşman peri sarayı olan Seelie Court ve Unseelie Court'u, Summer Court ve Winter Court olarak da değiştirmiş, bu detay pek güzel olmuş. Meghan Chase, herkesin ister istemez tahmin edebileceği gibi Fey soyundan. Summer Court'un kralı Oberon'un gayrimeşru kızı. Yarı fey, yarı insan. Bu ona bir sürü yetenek sağlıyor. Mesela her perinin korkulu rüyası demire dokunabiliyor. Bu arada kitaptaki okuması en eğlenceli karakterlerden biri bir Cait Sith olan kedi Grimalkin. Roman ilerledikçe Meghan'ın Nevernever'daki yolculuğu karmaşıklaşıyor. Babası Oberon'la tanışıyor, bir prenses olduğunu öğreniyor, peri dünyasını daha yakından tanıyor. Ve sonunda Winter Court'un sakinleriyle karşılaşıyor. Daha önce bir kez evinde, bir kez de rüyasında gördüğü genç adamın onlardan biri olduğunu anlaması uzun sürmüyor. Winter Court'un kraliçesi Mab'in üç oğlundan en küçüğü Ash. Ash, neredeyse Meghan'ı gördüğü her yerde onu öldüreceğini söylüyor. Ve ayrıca fark ediyoruz ki Ash ile Puck arasında bir mazi var. Hem de kötüsünden. Bu iki karizmatik genç erkek sürekli tartışıyorlar ki, bu tartışmaları okumak çok eğlenceli. Zavallı Meghan sürekli ikisinin arasında kalırken, Grimalkin bu durumdan hoşnut. Kitaptaki kötü çocuk imajı Ash'in omuzlarında. Açıkça söylemem gerekirse ben de kendisini çok sevdim. Hem kışı, hem kötü adamları, hem de direkt olarak Ash'in kişiliğini beğendiğimden. Yalnız, Puck'ı es geçmek de mümkün değil. Her daim şakacı, yerinde durmayan, okuması zevkli bir karakter Puck. İkisi arasında seçim yapmak çok zor. The Iron King, son zamanlarda okuduğum bir sürü güzel kitaptan biri. Hattâ bazı yönleriyle biraz öne bile çıkabilir. Bir kere hiç sıkmıyor. Her zaman şaşırtmaya müsait. Karakterler aşırı okunası. Peri dünyasının cazibesi de cabası. Üstelik Julie Kagawa'nın yarattığı, Feylerin en büyük düşmanı olacak Iron yani Demir ırkı oldukça etkileyici. Peri masalı tadındaki The Iron King, bu tür hikayeleri seven herkese tavsiyemdir.

Mekanik Prens (Cehennem Makineleri, #2)