"durmak gece vakti sınır boyları bozulmuş gölgenin değişken lekesini koruma çabasıdır. durmak anımsamaktır. anımsamayı durduramazsın." "insanlığın en bilindik düş kırıklığıydı yüzün" "kar fırtınasında donmaktan son anda kutulan birinin ısınınca kalbi büyür, bütün gövdesi sıvılaşırmış. bir gece sıcacık bir odada uyandığında, insan değil kalbinden başka bir yerini hissetmeyen akışkan bir şey olarak açtı gözünü. salt bir nabızdı; kıpırdadıkça çağlayan büyücek bir kalp."
tokat gibi bir ayfer tunç romanı. su gibi tertemiz bir dille yazılmıştır ve insanın içini titreten hikayenin sahiciliği sarsıcıdır. son zamanlarda yazılmış en iyi türkçe roman demek istiyorum fakat bunu diyebilmek için o romanların hepsini okumuş olmam gerektiğini fark edip yutkunuyorum. yine de şiddetle tavsiye etmekten kendimi alamıyorum. -------alıntı------- bizde itiraf yoktur. bizde itiraf eden huzur bulmaz. bizde itiraf demek, suçumuzun her bir ayrıntısının hücrelerimize yapışması demektir. biz itiraf edersek unutamayız. biz oysa unutmak isteriz, olmamış gibi yapmak. biz mecbur kalırsak tövbe ederiz heen ardından unutmak için, suçumuzu da öyle fazla sayıp dökmeden üstelik. (allah biliyor nasıl olsa ayrıntılarla onu meşgul etmeye ne lüzum var?) bizim tarihimiz unutarak gömdüğümüz günahlarımızın tarihidir. kurcalayıp durmayın. eski defterleri açmanın ne faydası var canım? biz dolaylı insanlarız. bizde yalanlar ve gerçekler arabesk motifler gibi iç içe geçer. bizim milli ikilimiz suç ve ceza değildir. bizim milli ikilimiz suç ve nisyandır. -------alıntı-------
"büyülü gerçeklik" gibi afili sözlerle ağır tanımlamalara girilebilir ama gerek yok. bunun yerine kitabı okumanızı tavsiye ediyorum sadece: “komünist şair iskender sof, “yarı resmi karanlık çevreler" tarafından takip edilmektedir. peşindeki iki mit ajanından kurtulmak için trende tanıştığı ihtiyar kalpazan sincap’ın önerisiyle ığdır’a gider. amacı, kışları buz tutan aras ırmağı üzerinden sovyet rusya’ya kaçmaktır. oysa ığdır’da onu bekleyen başka tehlikeler de vardır: bir vampir... onu öldürmek için peşine düşen mit osman... görür görmez kalbini çalacak bir güzel... ve korkunun ta kalbine yapacağı bir yolculuk...”
ciğeri lime lime kafka'nın ciğer delen mektupları... bizim terbiyesizce ama utanmadan ve keyifle okuduğumuz mektupların ilkinde şöyle der kafka: "yazmadığınıza bakılırsa iyi olmalısınız. bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız, böyle ise sevinmem gerekir." milena'yı gördüğü bir rüyasını yine milena'ya anlatırken şunu der: "...ertesi gün pazardı; pazar günleri bana vakit ayıramayacağını bir türlü anlamıyordum. sen de nasıl anlamam diye direniyor, şaşıyordun. sonunda "peki" demiş olacaksın ki, kırk dakika için kaçabileceğini söyledin.(konuşmamızın korkunç yanı sözcüklerinde değildi; davranışındaydı... direnişinde. susmakla şunları anlatmak istiyordun sanki: önemli olan gelmek istemeyişim, gelmişim ne kıymeti var?" susmak çeşit çeşit, kimisi ciğer deliyor. keşke biraz susmasak.