Aslında ilk 100 sayfada "yok artık hala devam ediyor taklit etmeye" diye diye okudum. Bildiğiniz Vampir Akademisi'nin başını alın, dampirleri melez, moroi'leri de safkan yapın... Buyrun... Kitap bu :D Acaba nereye gidecek diye okudum. Okudukça hoşuma gitmeye başladı. Yine de o benzerlik hissini bir türlü üzerimden atamadım. Allah'tan son 100 sayfada kendi hayal gücünü kullanmış yazar (birazcık) O da olaylarda değil de karakterlerde kullanmış. Fena değildi. (Eh en sevdiğim fantastik serilerden birisine benziyor dediğime göre fena demem hoş olmaz) Devamını da okuyacağım. Düşük puan vermemin sebebi, taklit ettiği bir şeyi bir de bu kadar uluslararası düzeyde bastırmış olması :D İnsan utanır yazar :D
Kötü müydü? Hayır. Okuduğum en iyi kitapların yanında buna "vay be, iyiymiş!" diyebilir miyim? Hayır. Çok... çocuksuydu açıkçası. Merak ögesi falan yoktu. Tamam yazar hayal gücünü kullanıp "uzaylı" yazmış ama konu, gidişat bildiğin diğer kitaplardan :)) Bella'yla Edward'ın çayırı bize göl olmuş. (Onlarda yanlız kalıp konuşmak istediklerinde oraya gidiyorlardı) Vampir uzaylı olmuş. Bunlarında ailesi var ve kızı uzak tutmaya çalışıyorlar. Tamam bir Cullen ailesi değil ama hepsi kusursuz derecede güzel, okulda birlikte oturuyorlar vs. Bu kızın da iki arkadaşı var Dee (Bana Alice gibi geldi :D ) haricinde. Lesa ve adını unuttuğum kız. (Bana Bella'nın da iki tane arkadaşı vardı öyle Jessica'yla diğeri) Ne bileyim. Daha sayfa otuzdayken sonunu tahmin eder oldum :D O öküz herif bir anda nasıl öyle ayyy seni bırakamam olaylarına girdi. Çok gevşekti orası. Her neyse kitaba gelirsek. Feci derecede major hatalar vardı :D Edit'te. Bir yerde bildiğin shdsaj gibi bir şey yazıyordu :D Hatalar vardı. Araya başka kitaplar sokacağım. Seriyi okuyacağım ama. İnsanların niye bu kadar delirdiğini merak ediyorum. Ama İngilizce okurum devamını herhalde.
Aslında kitap mükemmel başladı. Sürekli işte uzun zamandır okumayı beklediği kitap buymuş diyerek okudum. Gece okumaktan gözlerim kanlandı. Kesin 10 yıldız diyordum. Ama olmadı. Nedenini olumsuz kısımlarını anlatırken yazarım :D Öncelikle ilk %60'lık bölümde Tris'e bayıldım. Güçlü, ne istediğini bilen bir kadın karakterdi. Kadın karakterde kedi gibi tırsakları pek sevmiyorum açıkçası. O yüzden Tris'i sevdim. Sonra bir de Four var... Fragmanı izledikten sonra okuduğum için kulaklarımda sadece Theo'nun o seksi sesi vardı :D O yüzden Four'u hemmen seviverdim. Anlatım akış her şey hoşuma gitti. Yazar da çok seksiymiş bu arada :D:D Her neyse olumsuz kısma gelirsem.... SPOILER BAŞLANGICI!!! Yazar bu kızı güçlü yazmaya çalışmış. Aslında üzerinde bu kadar uğraşmasa ben zaten ona inanmıştım. Ama annesi ölüyor "annem öldü, aman tanrım, benim cesur olup gidip omzumdaki kurşunu çıkarttırmam lazım." "Ay babam öldü. Gideyim tobias'ı etki altından kurtarayım da azıcık koklaşalım." Tobias'ın etki altından çıkması desen... O neydi Allah aşkına. Zort diye çıkıverdi. Hemen "Ay Tris'im gelmiş" edalarında. Birde en uyuz olduğum şey sen git o kadar kötülük yapan Eric'i ayağından vur, git Will'in kafaya nişan alıp indir. Be güzelim bu çocuğun da kolu bacağı yok mu oralardan vuraydın. SPOILER SONU!! Yani mükemmel başlayan, beni kendisine deli gibi çeken bir kitabın sonunun bu kadar ımmm gevşeğe yakın olması hoşuma gitmedi. Öyle güçlü bir kitap daha gerçek bir sonu hak ediyordu. .D
Aslında bir yıldız verecektim ama sanırım 370. sayfadan sonra bir hareketlenme başladı da kitabı bitirebildim. Bitirmekte zorlandığım kitaplardan birisiydi. Bir kere erkek karakter şıpsevdi, ana kuzusu tabirleriyle söylenebilecek birisi bile denilebilir. Kadın karakter desen daha da garip. Bir gün içinde o ona aşık oluyor, öbürü bir başkasına aşık oluyor akşam olmadan herkes kararını değiştiriyor. Sanki ilkokullular :D Puan: 2.5
Aslında 1.5... Anlamadım ki. İyi gidiyor gibiydi... Sonra bir ona gitti karakter, bir buna gitti. Saçma sapan bir ilerleme, arka kapak yazısı desen içindekiyle alakası yok. İlk defa bir kitabın kapağını kapattığımda "bu neydi yahu?" dedim... Sahurlarımı buna harcadığıma yanarım :/
Konu bakımından pek kayda değer değildi açıkçası. Yani elle tutulur bir şey yoktu. Farklı olarak düşündüğü hayatını anlatmış. Ama birçok konudan veya konusuz kitaptan daha güzeldi. Yazar kendi hayatını anlattığı satırlarında sık sık betimlemelere yer veriyor. Ama o cümleler, kelimeler... O anlatım tarzı öylesine güzeldi ki... Ne zaman rahatlamak istesem açıp bir iki sayfa okudum. Özellikle çevre betimlemelerine hayran kaldım.
Lisa'yı özlemişim. Daisy'i de çok severek okudum. Ama diğer kız kurularına kıyasla bu kitap bir tık daha yavandı. Yani her şey çok çabuk oldu ve pek olay olmadı. Aslında konu güzeldi. Matthew karakterinin olaya girişi de güzeldi. Cebinden çıkanlara ve hislerine gerçekten bayıldım ama tam olarak parmak basamadığım bir yavanlık vardı :) Yine de tavsiye ederim. İlk 250 sayfa için değer :)