Saklı kalması gereken anları hızlı ve uluorta yaşayıp, adına "aşk" dedikleri bugünün dünyasında, aşka bakış açımı değiştiren olağanüstü bir romandı, Fanfan...
"Bir kitap okudum ve hayatım değişti" der ya hani insanlar... Hepi topu yüz altmış sayfalık o "peri masalı"; George Orwell'ın Hayvan Çiftliği bunu dedirtmişti bana. Ve romanın sonundaki "Bütün hayvanlar eşittir. Fakat bazıları 'daha' eşittir." cümlesiyse, bütün inançlarımın yıkılışıydı...
Orwell'ın romanı 1948'de yazdığını düşününce, o yıllardan bu zamana dünyada umut verici bir şeyin olmayışı acı... ve biz maalesef bu distopyayı kanıksamışız!
Tol, Behzat Ç'de gördükten sonra okumak istediğim romandı. "Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi." cümlesiyle başlayıp, İstanbul - Diyarbakır tren yolculuğunda, bir musahhihin, babasının bıraktığı mektuplarıyla geçmişini ve babasını tanımaya çalıştığı intikam romanı. Okuyucuların aksine mektupların yer aldığı ikinci bölüm beni biraz zorladı.
Sunay Akın, katıldığı televizyon programında, “Eski Türk filmlerinde görmüşsünüzdür belki… Genç kızlara düzgün yürümeyi öğretmek için başına bir kitap koyar ve kitabı düşürmeden dik yürümesini öğretirler. Demek ki kitap her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın, insana düzgün yürümeyi ve dik durmayı öğretir.” demişti. Sözlerin yarattığı etkiden midir yoksa bir tesadüf mü bilmem, bu adamın kitabını mutlaka okumalıyım, deyip okumuştum Bir Çift Ayakkabı'yı. Kitap bir çift ayakkabıdan yola çıkarak, birbirinden ilginç hikayelerle su gibi akıp gidiyor. Bilgilendirici olduğu kadar eğlenceli de.
Hüsnü Arkan'ın okuduğum ilk romanı. Buram buram hüzün kokuyor. Kitapla hediye edilen 5 Mayıs şarkısı, dinlerken insanı kederle öfke karışımı ruh haline sürüklüyor...
Hercule Poirot, tıpkı Nil'de Ölüm romanındaki gibi yine tatil için gittiği Korsan Roger Oteli'nde zekice işlenmiş cinayeti olağanüstü bir zekayla aydınlatıyor. Agatha Christie'nin kitaplarının en sevdiğim tarafı, hiçbir şey yapmak istemediğim zamanlarda bile kendini heyecanla okutması.