inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (116/142)
Oniks (Lux, #2)
Oniks (Lux, #2)

10

İşte Lux Serisinin 2. kitabı Oniks'te bitti... Bu kadının kaleminden olan kitapların nedense bitmesini istemiyorum :) Obsidiyen'i okuduktan sonra Oniks'in hemen çıkmasını istemiştim ama çıktığında da alıp okumam pek mümkün olmadı derken bir baktım Opal'de çıkmış :) Bunu fırsat bilip ikisini de aldım peş peşe okuyacak olmanın verdiği bir tatmin hissiyle Oniks'i bitirdim. Genelde serilerde hep bir önceki kitap bir sonrakinin yanında sönük kalır...bir sonraki daha cazip ve olaylı ve içine çeker şekilde olur ya da ben öyle hissediyorum. Ancak bunda öyle bir şey hissetmedim. Obsidiyen'i okurken de Oniks'i okurkende hep aynı seviyede, aynı akıcılıkta sürükleyicilikte ve aynı olaylı döngüde ilerlemesi beni oldukça memnun etti. Ki Opal'de de aynısı olacağından eminim. Öncelikle yazarın kalemine kısaca değineyim... Hani yeni takipçilerimiz varsa ve henüz Jennifer'ın kalemiyle tanışmadılarsa kısa bir bilgi olur :) Yazarımız fantastik aşk yazıyor bu seride ve oldukça akıcı, sürükleyici sadece yormayan su gibi biten, okurken zevk aldırıp olayları içine girdiğiniz ve tamamen o dünyada yaşadığınız bir kalemle yazıyor kitaplarını... Hatta bütün yaş ortalamasına hitap ediyor da... Oniks kitabı Lux serisinin 2. kitabı.İlki Obsidiyen ve 3. kitap ise Opal... 4. kitap henüz çıkmadı ama DEX'in bizi fazla bekletmeyeceğini umuyorum. Seri Lux gezegeninden gelmiş uzaylı bir yakışıklı ile normal bir insan kızın arkadaşlığı,aşkını konu alıyor... Zaman zaman eğlenirken zaman zaman da sinir olabilir ve hatta adrenali damarlarınızda hissettiğiniz bile oluyor. Şimdi kitaba bu kadar değindikten sonra kitap içeriğine giren bir yoruma geçiş yapıyorum :) Daemon'un yine arada öküzlüklerine devam etmesine bayıldım. Cidden çocuk bu kadar kibirli, kendini beğenmiş ve ukala olmasaydı da sever miydim bilemiyorum. Hele ki arada tutan romantik ve flörtöz tavırları yok mu beni bitirdi :) Blake'ten zaman zaman Daemon gibi şüphelensem ve altından bir şey çıkacağına dair bir beklentim olsa da bazen Kat ile olan arkadaşlığında oldukça sempatik buldum hatta son olarak Kat'i SD'ye teslim etme muhabbetinin olduğu zaman da bile 'canını yakmak istemiyorum' tavırları ve davranışlarının arkasındaki sebepler ne yalan söyleyeyim ona kızmama ve nefret etmeme engel oldu. Genelde öyle karakterleri topa koyasım gelir ama Blake'e kıyamadım :) Ahh Kat... Kedicik bu sefer Daemon'ı cidden kırdığı incittiğini okumak çok fenaydı ya... Daemon'ın da içinde yumuşak ve seven bir erkek olduğunu hissetmek insanın içinde burukluk yapıyordu hele ki Will'in Kat'i kaçırıp da Oniks ile yaptıklarında Daemon'ın durumu çok yürek burkucuydu. Kat'in mutasyona uğrama olayını itiraf ediyorum beklemiyordum bu beni oldukça şaşırttı. Hele ki Daemon'dan aldığı güçler ve bunun dışarıya vurumu muhteşemdi. Yalnız yazarımızda o kadar güzel anlatmış ki biran için o anı yaşıyor gibi canlandırabildim... Bayıldım o sahnelere. :) Romantik erkek (her ne kadar öküzden sonra bu tabiri kullanmak garip gelse de) Daemon'ın tam olaylardan sonra Kat ile beraber olacakları zamanda her şeyin normal olmasını istiyorum tutumu var ya beni bitirdi. Deamon senin uzaylı olmanın kabul ederim, hatta öküzlüğünü bile ederim diyesim geldi. :) Son sayfalar çok fenaydı... Bethany'nin yaşıyor olması hatta Dawson'ın bile işleri iyice sarpa sarmaya başladığının göstergesiydi ama son sayfalarda Deamon'ın Dawson'a sarılması ama Dawson'ın karşılık vermemesi çok fenaydı... Opal'de bu olayların devamını okumak biraz kötü olacak... sonucunda kardeşin sana tamamen yabancı davranması iyi olamaz ama değil mi? Yalnız kitabı bildiğiniz anlattım okumanıza falan gerek kalmadı :) şaka bir yana cidden biraz daha anlatırsam cidden okumanıza gerek kalmayacak :) Bu yüzden kitapta özellikle hoşuma giden birkaç alıntı vardı onları sizlerle paylaşmak istiyorum :) Daemon'un Kat ile beraber Kat'in blogu için video çektikten sonraki şu konuşmasında kahkaha attım. Aynısını bende bir aralar annemle kardeşime diyordum çünkü :) "Eğlenceliydi. Bir dahaki ne zaman?" "Elime daha çok kitap geçerse önümüzdeki hafta." "Daha çok kitap." Gözleri büyüdü. "Henüz okumadığını söylediğin on kitap falan var." "Başka kitap almayacağım anlamına gelmez bu." Bende elimdekiler bitmeden yenilerini alıyorum Kat seninle baya ortak noktamız olacak gibi görünüyor :) Ve işte bu sözler Kat'in aşkının kanıtı... "Hala ukalanın tekiydi.Evet, o pis pis sırıtması da hala sinirlerimi tepeme çıkarıyordu. Ama seviyordum onu." Ahh bir de Kat'i tanıyanlar bilri kız bizler gibi kitap kurdu ve bir kitap blogu var :)) Onunla ilgili Deamon'ın sözlerini sırıtarak okudum :D o sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum ve son alıntım da bu oluyor :) "Bence okumak seksi." Deamon kendisine gülümsedi. Kaşlarımı hızla havaya kaldırdım. "Şu aralar okuyor musun?" "Ah, evet ve başka ne seksi biliyor musunuz?" Bütün yüzü ekranı kaplayacak şekilde öne doğru eğildi ve başıyla beni işaret etti. "Onun gibi blogcular. Seksi." Daemon bende blogcuyum gel bana bebeğim :) İki alıntı yeter merak edenler alıp okusun bence :) hatta bencesi fazla alıp okuyun kesinlikle sevecek ve keyifle okuyacaksınız. Ayrıca bir de uyarıda bulunayım: Sakın otobüste minibüste kapıda bacada okumayın kitabı çünkü yüzünüzde oluşacak gülümsemeyi ya da sırıtmayı görenler size deli muamelesi yapabilir :) http://illekitap.blogspot.com/2013/07/jennifer-l-armentrout-oniks.html

Kusursuz Gelin (Warenne Dynasty, #8)
Kusursuz Gelin (Warenne Dynasty, #8)

10

http://illekitap.blogspot.com/2013/07/brenda-joyce-kusursuz-gelin.html Ve bir Brenda Joyce klasiği daha bitti... Rex benim seride en çok merak ettiğim De Warenne erkeğiydi. Onun durumunun ve aşkının çok daha yoğun ve güzel olacağını düşünmüştüm ve yanılmadığımı yazar bana kanıtladı. Açıkçası serinin okuduğum üç kitabını çok beğenmiş ve Aşka Yelken Açanlar kitabında yazarın performansını biraz düşük bulmuştum. Çok daha sığ gibiydi aşk ama o kitabın hemen ardından Kusursuz Gelin'i okumak duyguların yoğunluğu aşkı iliklerine kadar hissettiren bir kurgu... çok daha etkileyici ve tatmin ediciydi. Diğer kitaplarında olduğu gibi bunda da aile bağlarını okumak ve daha da güzel her şeye burnunu sokan Eleanor'u görmek çok daha eğlenceliydi. Kitabı oldukça eğlenceli kılan ve benim için kusursuz hale getiren bir nokta da karakterlerin çocuklarıydı... Cliff'in, Tyrell'in Eleanor'un çocuklarını ve aralarda onların yaramazlıkları oldukça eğlenceli hale getirmişti kitabı. Duygusal yoğunlukları bunlarla dengeli hale getirmişti yazar. Blanche'ın yaşadıkları insanı tüylerini ürperten şeylerdi ve bunu farklı yorumlayarak Rex'ten uzaklaşması ise bir yandan aptallık bir yandan da fedakarlık gibi göründü bana... Ama Rex'in tavırları... İkinci kez kalp kırıklığı yaşıyor ev bu sefer daha da yıkılıyor görünüyor... Rex'in ruhanı durumu okuduğumuz kitaplarda hep bir yerde bunalım takılan bir haldeydi ama burada Blanche ile beraberken onun da diğer De Warenne erkeklerinden hiçbir farkının olmadığını okumak paha biçilemezdi. Çok uzatırsam kitap içeriğine giren bir yorum yapacağım bu yüzden susuyorum.Seriyi zaten herkese tavsiye ediyordum ve dolayısıyla bu kitabı da ediyorum. Ben çok beğendim ve dediğim gibi Aşka Yelken Açanlar kitabında sığ (bana göre) aşktan sonra bu kitap ilaç gibi geldi :))

Aşka Yelken Açanlar (Warenne Dynasty, #7)
Aşka Yelken Açanlar (Warenne Dynasty, #7)

8

Ve bir De Warenne erkeğini daha evlendirdik :)) Brenda Joyce, kalemini sevdiğim yazarlardan biri. Benim için oldukça güçlü kalemi olan ve okurken okuyucuyu sıkmayan ama aynı zamanda da keyifli okuma vakitleri sunan bir yazar. Tarihi aşk romanı severlere kesinlikle yazarın kitaplarını tavsiye ederim. De Warenne serisinin ülkemizde yayınlanan 4. kitabıydı ve her ne kadar Devlin ve Tyrell kadar aşkı iliklerime kadar hissedemesem de bu kitabı da oldukça güzeldi. Kitabı hem sevdim hem sevmedim diyebilirim. Devlin, Sean ve Tyrell aşklarının yanında Cliff'in aşkı biraz sönük kaldı gibi geldi ama diğer yandan da Cliff'in diğer kitaplardan okuduğumuz ele avuca sığmaz tavırlarına karşılık aynı şekilde bir kadın bulması da oldukça güzeldi. Şimdi bu paragrafla beraber kitap içeriğine giren bir yorum yapacağım uyarmadı demeyin :)) Amanda'nın babasına duyduğu bağlılığı ve sevgiyi gösterme şekli cidden çok duygusaldı. Carre'in idamı sırasında Amanda'nın durumu içler acısıydı okurken içimde bir şeyler tepe taklak oldu... ve babasını kurtarabilmek için kendini Vali'ye sunması da... o satırlarda zaten Cliff'in yerinde olup da Vali'yi parçalamak harika olurdu... Kitapta en sevdiğim noktalardan biri Amanda ve Cliff'in Londra'ya doğru yaptıkları gemi yolculuğuydu... hele ki o fırtınalı gecedeki gemiyi fırtınanın içinden beraber geçirmeleri... ımmm o satırları daha fazla okumak isterdim. Ahh bir de okumayı özellikle isteyeceğim satırlar Cliff'in kıskanç tavırlarıydı. Amanda'ya talip olan o İskoç...hehe ona karşı Cliff'in tavırları oldukça eğlenceliydi. Kitapta özellikle hoşuma giden bir diğer nokta da Cliff'in çocuklarıydı. Cliff bir babaydı, üstelik bir kızı ve bir oğlu vardı. Cliff'i baba olarak okumak ve çocuklarına karşı davranışları çok sevimliydi. İnsanda bir tebessüm oluşturuyordu o satırlar. :)) Kitaba dair beğendiğim birkaç nokta daha var ama çok içeriğe girdim bu yüzden o kısımları da söylemeyeyim :) Kitap güzeldi ve ben sevdim gerçi yazarın kalemini sevdiğim için kitabı sevmem gayet normal :) Ancak benim için ne Devlin'in aşkı ne de Tyrell'in aşkı kadar vurucu oldu. Onların aşkları hala dorukta ve onu geçemedi Cliff :) Ahh bir de bu kitapta Sean ve Eleanor, Lizzie ve Tyrell çiftlerini görmek de çok güzeldi. :) Kitabın konusunu söylemeden önce "De Warenne" serisinin ülkemizde yayınlanan kitaplarının sıralamasını paylaşmak istiyorum: -Bir Avuç Aşk (Devlin ve Virginia) -Maskeli Balo (Tyrell ve Elizabeth) -Kaçak Gelin (Sean ve Eleanor) -Aşka Yelken Açanlar (Cliff ve Amanda) -Kusursuz Gelin (Rex ve Blanche) Kusursuz Gelin'i de almış bulunduğum için onu okuyacağım şimdi :) en merak ettiğim karakterlerden biri Rex bakalım onun aşkı nasılmış :) http://illekitap.blogspot.com/2013/07/brenda-joyce-aska-yelken-acanlar.html

Aşk Seni de Vurur (Higlands' Lairds, #3)
Aşk Seni de Vurur (Higlands' Lairds, #3)

9

Ve bir Garwood klasiği daha bitti… Bu kadının kalemine bayıldığımı daha önce söylemiş miydim? Nasılda özlemişim ya… Immm mis gibi bir kitap ve enfes bir kalem okurken alınan muhteşem bir zevk… kesinlikle paha biçilemez! Garwood kitaplarına zaten hastayım, kadının bağımlılık yaratan bir kalemi var. Ki o kadar bağımlıyım ki imzası olan kitapları konusunu okumadan alıyorum düşünün durumumu. Dikkat!!! Kitap içeriğine girer bir yorum yapacağım :) Kitaba bayıldım, tipik İskoçlar ve savaşları… Onların İngiliz nefretlerine karşılık aşık oldukları İngiliz kızları… Kitabın başlangıcı çok güzeldi. Küçük bir geçmiş hatırlatması ve ardından olaylı bir başlangıç… Kitap tam formundaydı ya da Garwood kitabı yazarken formundaydı. Colm’un kardeşinin arama çabası Gabrielle’ye olan davranışları, Liam’ın Gabrielle’ye karşı davranışlarına karşılık kıskanması… Gabrielle’in muhafızları… Savaşlar, aşağılanmalar, hakaretler… Imm tam anlamıyla bir çırpıda okunup bitecek bir kitaptı. Biliyoruz ki bu kitap “Highlanders’ Lairds” serisinin son kitabıydı. Diğer kitapları Sır ve Fidye… Ian Maitland’ı görmesek de ismen duyuyorduk ama Brodick Buchanan’ı aralarda görmek harikaydı. Nasılda özlemişim Vahşi erkek Brodick’i… Gerçi Colm, ne Brodick ne de Ian kadar bağımlılık yapacak bir karakterdi ama yine de İskoç erkeği daha ne olsun. Gabrielle’in fahişelikle suçlandığı kısımlardaki asil ve kendinden ödün vermez duruşu – her ne kadar içinde fırtınalar kopsa da olanlara inanamasa da – hayranlık uyandırıcıydı. Ahh bir de Liam ve Brodick’in Colm ve Gabrielle’in düğün geceleri hakkında bir gece bir saat muhabbetinde çok eğlendim. Kitapta hoşuma giden bir diğer nokta da muhafızlardı…Gabrielle’nin muhafızları… cidden sadakatleri, bağlılıkları çok güzeldi ama Gabrielle’i tamamen kocasının korumasına bırakmadan önce kocasının preseslerini koruyabileceklerinden emin olma çabalarıydı. Ahhh ahhh… çoook beğendim! Yalnız küçücük bir noktada şikayetim vardı o da çok kısa geldi kitap bana… İnsan biraz daha uzun yazar ki okuyucum tadına vara vara okusun der ama kısacıktı ve bir çırpıda bitti. Bu kötü oldu… İşin yoksa bekle bir sonraki kitabı… Neyse ben kitabı çok beğendim ve şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Gerçi Garwood arkadaş bu okumayacaksınız da ne yapacaksınız! http://illekitap.blogspot.com/2013/07/julie-garwood-ask-seni-de-vurur.html

Bekle Beni
Bekle Beni

7

6,5 tan 7 verdim :)) http://illekitap.blogspot.com/2013/06/donna-fletcher-bekle-beni.html Yine Epsilon, tarihi aşk romanı türünde yeni bir yazar ve yeni bir seri ile okurlarını karşıladı. :)) "Bekle Beni", Sinclare Brothers serisinin ilk kitabı ve seri toplamda 4 kitaptan oluşuyor. Her kitap bir Sinclare erkeğini anlatıyor. "Bekle Beni" kitabı da en büyük Sinclare erkeği olan Cavan'ı konu alıyordu. Bir de bu seri İskoç klanlarını sevenler için :)) İskoçya'ya da geçiyor haberiniz ola :) Seri hakkında kısaca bir bilgi verdikten sonra yazarın kalemine değinmek istiyorum. Kolay okunan, akıcı bir kalemi var ama bence profesyonel bir yazar değildi. Benim için bir Garwood ya da McCarty kadar güçlü bir kalemi yoktu ama yine de okurken keyifli zaman geçirtip de bir çırpıda biten bir kalemi var. Kitap karakterlerini sevdiğimi söylemeliyim. Gerçi İskoç'ların tipik erkekleri gibiydi erkek karakter Cavan bu yüzden kendini sevdirdi :) Kadın karakterin, Honora'nın da ürkek görünüşünün altında güçlü bir karakter olduğunu okumak güzeldi. Ama yine de kitapta havada kalan şeyler vardı bana göre. Mesela Honora çok çabuk tutuldu bu bana biraz yapmacık geldi ve o zamanlarda kadınların cinsel yönden daha masum olduğunu okuduk kitaplarda ve burada Honora'nın çok açık olması ve Cavan'dan sevişme isteğinde bulunmasını pek beğenmedim. :) Gerçi yazar öyle uygun görmüş yazmış bize laf söylemek düşmez ama ben pek beğenmedim işte. Ahh bir de söylemeyi unuttuğum asıl nokta yazarın savaş sahnelerini biraz geçiştirir gibi yazmış olmasıydı ya da bana öyle geldi bilemiyorum. Şahsen sonlarında Mordrac ile karşı karşıya geldiğinde bir savaş okumayı tercih ederdim bu kadar kolay teslimiyet olmamalıydı :) Çok eleştirdim sanırım susuyorum :) Biraz daha konuşursam kitap içeriğine gireceğim bu yüzden kısa kesiyorum. Bence çok da mükemmel bir kitap değildi. Ama yine de okurken keyifli zaman geçirten bir kitaptı. Bu yüzden tavsiye edebilirim :)

Tutkulu Notalar  (Sinners on Tour #1)
Tutkulu Notalar (Sinners on Tour #1)

8

http://illekitap.blogspot.com/2013/06/olivia-cunning-tutkulu-notalar.html "Sinners on Tour" serisininilk kitabı Tutkulu Notalar... Kitap tam olarak adını yansıtan bir kitap. Ayrıca kapak tasarımı her ne kadar yolda otobüste falan okunamaz gibi görünse çok güzel :)) Ben çok beğendim kapak tasarımını :) Her neyse kitaba dair hem iyi hem kötü eleştirilerim olacak ama ondan önce yazarın kalemine değinmek istiyorum. Yazar cidden çok akıcı bir kalemle yazmış kitabı dolayısıyla kitabı bitirmek çok kolay oluyor. Bir de kitapta körkütük bir aşk okumuyoruz ama oldukça tutkulu bir ilişkideki filizleri okuyoruz... ve yazar bunu çok iyi işlemiş. Özellikle konser kısımlarını anlatışı cidden hoşuma gitti. İlk olarak beğenmediğim bir noktaya değinmek istiyorum hatta bir değil iki ondan sonra beğendiğim kısımlara geçeceğim ve kesinlikle kitap içeriğine giren bir yorum olacaktır :)) Beğenmediğim kısımlarda biri kitaba başlar başlamaz yani ilk 100 sayfa neredeyse Brain ve Myrna'nın yatak aktivitelerini okuyoruz bu bir kitaba başlangıç için fazla geldi bana. Tamam erotik olduğunun bilincindeydim ama başlangıçta beklemiyordum açıkçası. Eleştireceğim diğer bir nokta da Trey ve Brain ve Myrna üçlüsünün birlikteliğiydi. Tamam yazar bu kısımda cidden aşlmış ya... İşte bu kısım bana cidden fazla geldi ve hiç huyum olmayan şeyi yaptım sayfaları atladım. Bu iki unsur haricinde kitapta rahatsız olduğum veya eleştireceğim hiçbir şey yok. Aksine bu kısımları atlattıktan sonra kitabı okumak zaman zaman eğlenceli zaman zaman romantikti. Gruptakilerin birbirleriyle olan ilişkileri zaten beni en çok eğlendiren kısımdı ama Myrna ve Brain'ın yatak dışındaki tavırları ise çok tatlıydı. Hele ki ikisinin sahildeki tavırları çok güzeldi. Myrna'nın Brain'ın babasına karşı olan sözleri, Brain'ın Jeremy'e olan davranışları, Vegas sohbetleri, Sed'in küçük kıza tişörtünü imzalaması... ahh eğlenerek okuduğum o kadar çok sayfa vardı ki... Her neyse konuşmaya devam edersem kitabı resmen size anlatırım. Kitap tam adı gibi tutkulu ve müzik doluydu. Ben beğendim... evet rahatsız eden şeylere rağmen sevdim çünkü sadece o kısımlardan ibaret değildi. Ama yine de kitabı herkese tavsiye edemiyorum. Kesinlikle belirli bir yaş ortalamasına hitap ediyor ve erotik aşk romanlarından rahatsız olmayacak kişilerin okuması gerekiyor. :)) Ahh bir de seri hakkında küçücük bir detay vermek istiyorum. "Sinners on Tour" serisi toplamda 5 kitaptan oluşuyor ve her kitap bir grup üyesini konu alıyor. İlk kitabımız Tutkulu Notalar grubun başgitaristi Brain Sinclair'i konu aldı. En çok Sed ve Jace'i merak ediyorum ki onlarda ikinci ve üçüncü kitaplar. Ne diyeyim umarım Ephesus bizi fazla bekletmez :)

Şimdi Benimsin
Şimdi Benimsin

7

http://illekitap.blogspot.com/2013/06/gunes-demirel-simdi-benimsin.html Uzun zaman önce hediye gelen ve henüz okumadığım bir kitaptı Şimdi Benimsin. Bunca zaman geçtikten sonra nereden esti de elimi atıp okudum bilmiyorum. Aslında biraz sallantıda bırakmamın nedeni de okuduğum iyi yorumlara rağmen yeterince eleştirel yazılarda okumamdan kaynaklanıyordu en sonunda dayanamadım ve kendin karar ver be İnci dedim ve okudum. Ha evet eleştirilecek yanları vardı ama güzel olan tarafları da vardı bana göre... Öncelikle yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve nedense yazarın dilini çözemedim. Kitap akıcı sayılırdı konusu gereği merak uyandırıcıydı ama hem Fırat'ın hem de Elif'in ağzından okuyorduk ve birden birine sonra diğerine geçişler olduğu için açıkçası kitaba kendimi tam kaptıramadım. Bu da biraz can sıkıcı oldu benim açımdan. Ha sadece Elif'in ya da sadece Fırat'ın ağzından olsa daha iyi olurdu ya da direk üçüncü ağızdan anlatılıp da olaylar ikisi tarafından gösterilmiş olsa daha süper olurdu. Eleştirebileceğim bir diğer nokta da Fırat'ın Londra'ya gidiş kısmına dair çok hızlı geçiş oldu gibi geldi. Birden yedi yıl sonrası sanırım biraz kopuk geldi bana. Bunların haricinde eleştirebileceğim tek nokta kitap da imla hataları vardı bunun yazarla bir ilgisi yok biliyorum ama rahatsız etti beni. Bazen cümlelerde öyle imla hataları vardı ki kimi kastedildiği anlaşılmıyordu mesela. Tüm bu eleştirilerimin yanında kitabın konusu aslında doğu illerimizde oldukça sık karşılaşılan bir durum olduğundan kitabı biraz daha gerçekçi kılıyordu. Konusunu aslında ben sevdim, normalde sevmezdim ya da bu konu yabancı bir yazardan olsa benimsemez yarım dahi bırakabilirdim ama bunlar bizim ülkemizde ne yazık ki yaşanan şeyler bu yüzden konusu hoşuma gitti. Yarım bırakmadan okumama neden oldu. Yazarımızı tebrik ediyorum ki bu konuyu bir yerde bir aşk hikayesine çevirebilmiş. Elif'in naif tavırları, sessizliği, sakinliğine Fırat'ın esip gürleyen tavırları beni bir yerde eğlendirdi. Hani bildiğiniz zıt kutuplar birbirini çeker misali. :) Neyse kitabın arka kapağında pek konusu anlaşılmadığından size kısaca özet geçmek istiyorum. Fırat'ın sözlüsü Elif'in ağabeyiyle evleniyor ve Fırat'ın aşireti de buna karşılık onlar bizden kız aldı ya Fırat da onlardan kız alacak ya da kızla oğlanı öldürecek tavırlarına girince Fırat Elif'e zorla sahip oluyor ve bir süre sonra da Elif Fırat'la evlenmek zorunda kalıyor. Elif'in ailesi kızlarının lekelenmiş olmasını kaldıramıyor kızlarını siliyorlar ve Elif tamamen bilmediği bir yerde bir aşirete gelin oluyor. Bundan sonra da olaylar ilerliyor. Fırat, Elif'in büyüsüne kapılıyor ve Elif Fırat'tan nefret ediyor derken işler sarpa sarıyor... Genel olarak kitaba dair yorum yapmam gerekirse okunabilinir bir kitaptı. Şahsen ayılıp bayılmadım, beğendiğim yerler kadar beğenmediğim yerlerde vardı. Bu yüzden orta derecede bir kitaptı diyebilirim. Yani 5 üzerinden 3,5 verirdim bu kitaba.