inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (35/142)
Zalim ve Güzel
Zalim ve Güzel

8

https://illekitap.blogspot.com/2019/12/rosamund-hodge-zalim-ve-guzel.html Zalim ve Güzel kitabı çıktığından beri dikkatimi çeken bir kitaptı. Zaten çıktığı gibi de aldım kitabı, ama okuduğum yorumlardan sonra kitaba dair hayal kırıklığı yaşamıştım. Çünkü okuduğum yorumlardan sonra çok kötü bir kitap bekliyordum ama hiç de öyle olmadı. Ben sevdim kitabı :) Yazarın ülkemizde yayınlanan ilk kitabıydı, akıcı, merak uyandırıcı bir kurgusu vardı. Güzel ve Çirkin'in değişik bir versiyonuydu ve ben peri masallarının yetişkin versiyonlarına bayılıyorum bu yüzden kitabı da sevdim. Konusu, kurgunun akışını sevdim de. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Nyx babasının iblis lordu ile yağtığı pazarlık sonucunda iblis lordu ile evlenmek zorundadır. Yaşadığı Arkadya kasabasını kurtarmak için iblis lordunu öldürmesi gerekmektedir. Ancak evlendikten ve lordun şatosuna gittikten sonra gördükleri, yaşadıkları ve içerisinde bulunduğu gizemli ve tehlikeli şatoda göründüğünden, bildiklerinden daha fazlasının olduğunu öğrenir. Nyx, iblis lorduna aşık olurken bir yanda ailesi ve halkına karşı sorumluluğu bir yandan da aşkı için tercih yapmak zorunda kalır. Hangisini seçecek ve seçiminin sonucunun hayatını nasıl değiştireceğini bunu da yaşayacak görecektir. İblis Lordu İgnifex, geçmişin dair ve adına dair hiçbir şey hatırlamaz. Tek yaptığı insanlarla pazarlık yapmak. Bu pazarlıklar bir şekilde karşısındakine ağır bedel ödetmektedir. Nyx, İgnifex'i tanıdıkça aslında göründüğü gibi olmadığını görür. Adam geçmişini hatırlamasa da kim olduğunu bilmese de içinde kötülük barındırsa da aslında içten içe iyilik de beslemektedir. Nyx de çok temiz kalpli biri değildi. Bu yüzden tam da iblis lorduna ait olabilecek bir gelindi. Nyx'in şatodaki arayışı, İgnifex'in her şeye rağmen yardım etmesi, onu yok edecek kişi de olsa ona hep el uzatması çok güzeldi. Aralarındaki diyaloglar, korkuları, birbirlerine zaman zaman destek olmaları zaman zaman da ölümüne düşman olmaları.. her şey hoşuma gitti. Hatta Nyx'in devamlı seni öldüreceğim demesine karşın İgnifex'in verdiği cevaplar çok güzeldi :) Nyx'in kız kardeşinin sözüne güvenerek sevdiği adama ihanet etmesi aslında beni sinir eden tek detaydı. Yahu kızım sen nefret ediyordun kız kardeşinden neden onu dinlersin ki. Bir de gittin hayatında seni seven tek kişiye ihanet ettin. İgnifex ve Gölge arasında bir ilişki çıkacağını biliyordum ama böyle bağlantı olacağını düşünmemiştim. Evet bir şekilde bağlantılı diyordum da böylesini düşünmemiştim. Kitabın sonundaki kısımlar olmamış gibiydi. Kitaba dair tek eleştirim orası olur. Nyx'in her şeyi çözmesi iblis lordunu öldürmesi ve sonrasında olanları... ne bileyim o kısmı bu kurguya yakıştıramadım. Sanki yazar nasıl son yazacağına karar verememiş böyle bir son yazmış gibi geldi. Böyle bir kurguya zayıf bir sondu, acemice yazılmış bir sondu. Ama en azından Nyx sevdiği adama bir şekilde kavuştu. Kitabı genel anlamda sevdim, kurgusunu da sevdim akıcı olmasını da. Ancak dediğim gibi o son pek beklenti karşılayacak gibi değildi. Daha iyi, daha güçlü ve daha tatmin edici bir son olabilirdi. Yazarın diğer kitaplarını okumayı isterim umarım Pegasus çıkarır çünkü bu tür kitapları seviyorum :D Yine de fantastik severlere tavsiye ederim deneyin bir bence seversiniz :)

En Karanlık Yıldız
En Karanlık Yıldız

10

http://illekitap.blogspot.com/2019/12/jennifer-l-armentrout-en-karanlk-yldz.html Lux Serisini özlemişim... Luxenleri de... Bu kitapta tam olarak bu özlemimi bastırdı açıkçası. Daemon'u da özlemişim ama bizim öküzün sadece adı geçti, arada bir boy gösterdi sonra geri çekildi sanırım karısı Katy'den uzak kalamadı yanına koştu :D Yine de Luxen'le insan ilişkilerini, hayatlarını okumak öyle güzel geldi ki... arada bir insan ihtiyaç duyuyor, en azından ben duyuyorum onu fark ettim :) Jennifer L. Armentrout okuduğum sayısız kitabından biri oldu En Karanlık Yıldız. Artık bu kadının kitabı çıktığında konusuna bakmadan alıyorum çünkü kadın cidden güzel yazıyor. Yormuyor, kurguları gereksiz detaylarla boğmuyor ve hep bir olay oluyor dolayısıyla da hikaye su gibi akıyor. Fantastik de ise... yarattığı dünyalar muhteşem. Mutlaka deneyin bu yazarı derim ;) En Karanlık Yıldız kitabı, Lux serisinden tanıdığımız bildiğimiz Luxen'leri konu alıyor yine. Yan serisi, devam serisi falan diye düşünebilirsiniz. Hatırlıyorsanız orada Daemon ve Katy büyük bir mücadelenin sonunda Kökenleri bulmuşlardı, çözmüşlerdi falan... Burada da Kökenler yine boy gösteriyor. Bir Köken olan Luc'un hikayesi bu kitap. Konusunu azıcık anlatmak gerekirse; Evie gitmemesi gereken bir kulübe gidiyor ve orada Luc ile karşılaşıyor. Luc'un insan olmadığını hemen fark etse de onun sıradan bir Luxen olmadığını da anlıyor. Luc bir Köken... Evie, Luc'a karşı içten içe bir çekim hissetse de bunun ne olduğunu çözemediğinden ondan uzak kalmakla yakın kalmak arasında bocalarken olaylar patlak veriyor. Evie'nin okulunda iki kız kaçırılıp öldürülmesi sonunda ve kızlarında Evie gibi sarışın olmaları Luc'u da Evie'yi de endişelendirirken Evie'nin geçmişine dair gizlenen, saklanan ve kimsenin bilmediği sırlar ortaya dökülürken Evie kimlik sorgulamasına girmeye başlar. Tam bu sırada cinayetleri işleyen kişinin bir Köken olduğu ve amacının Luc'un dikkatini çekmek olduğunu öğrendiklerinde olaylar tamamen boyut değiştiriyor. Bir yanda cinayet işleyen ve Luc'un peşinde olan Köken, bir tarafta da Evie'nin geçmişindeki sırlarla başa çıkma çabası tam bir karmaşa yaratırken Luc ve Evie'nin arası da bu karmaşadan nasibini alıyor. Origin Serisi'nin ilk kitabı olan En Karanlık Yıldız, ilk kitap, konuya giriş kitabı olmasına rağmen oldukça akıcı, sürükleyici ve olay döngüsü bakımından da merak uyandırıcıydı. Seri de üç kitap var ve yayınlanması beklenen 2 kitabımız daha var. Umarım DEX bizi çok beklemezde 2. kitabı yayınlar bu sırada da 3. kitap yurt dışında yayına çıkar. Evet, 3. kitap henüz yurt dışında da yayınlanmadı 2020 yılında yayınlanacak diye tarih vermişler. Ama beklemeye değer bu seri. Luc'un kendini bilir halleri, bazen egosu yüksek tavırları, bazen kafası karışık halleri çok güzeldi. Luc bana bütün o süper gücüne ve Köken oluşuna rağmen bazen bazı duruşlarıyla Daemon'u anımsattı. O haylaz halleri süperdi. Evie'nin açıkçası Katy gibi değildi. Katy bambaşkaydı evet ama Evie'de bir değişik çıktı. Güçlü bir karakter mi güçsüz bir karakter mi bilemedim. Ama olaylarla yüzleşmeden önce kaçış evresi yaşaması sonra yüzleşmeyi göz alması falan... bilemiyorum bazen okurken amma büyüttün dedim. Sonuçta sizin yaşamanız için her şeyi göze alan bir adam var ve siz ona trip atıyorsunuz ya da sizin hayatta kalmanızı, güvenliğinizi sağlamayı kendine görev bilmiş bir anne figürü var ve siz ona trip atıyorsunuz. Kızabilirsin senden sakladıkları için ama yine de affedilebilir yanları vardı. Amaçları senin iyiliğin içindi. Yan etkiler ise bu sırları oluşturdu. Evie'nin Arumla ve seri katil olmaya çalışan Köken'le savaşı güzeldi. Aferin kızıma dedim. Çünkü bizim süper yakışıklı ve güçlü Luxen erkeklerimize öyle savaşçı kızlar yakışır ama değil mi? Misal Katy :D Daemon'u kitapta görmek çok güzeldi. Keşke Katy'i de görseydik ama bir yerde Daemon'ın karısı diye geçti bu bile mutlu etti :D Evie'nin geçmişine dair olan sırlar cidden iyi kurguydu çünkü beklenmedik, sürpriz bir detaydı. Sevdim bunu! Okurken beni şaşırtan detayları da kurguları da severim. Ben kitabı çok sevdim, böyle bir fantastik aşk romanı çok iyi gitti. Bu yazarın kitaplarını sevmenin yanında özellikle fantastik serileri daha çok seviyorum çünkü cidden müthiş bir hayal dünyası ile kurguluyor hikayelerini. Sizlere de tavsiye ederim mutlaka deneyin :)

Aşktan Kaçış - Asil Korsanlar Serisi #3
Aşktan Kaçış - Asil Korsanlar Serisi #3

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/12/jennifer-royce-asktan-kacs-asil.html Ve Asil Korsanlar Serisi'nin son kitabı Aşktan Kaçış da okundu ve bitti. Bir seriyi daha mutlu sonla bitirmenin mutluluğu ve huzuru ile yorumumu yazıyorum. Kendi kültürü olmamasına rağmen historical romansı çok güzel konu alan ve kurgulayan Jennifer Royce'un son yayınlanan kitabı Aşktan Kaçış, Asil Korsanlar serisinin 3. kitabıydı ve hep merak ettiğimiz Sean ve ele avuca sığmaz Beatrice'in kitabıydı. Ama resmen karakterlere yakışan bir kitap olmuştu. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; biliyorsanız yani ikinci kitabı Aşka Tutsak'ı okuduysanız sonunda Beatrice'in Sean'ın gemisine bindiğine dair bir bölüm vardı. İşte bu kitapta tam olarak o şekilde başlıyor. Beatrice, Sean'ın gizemli konuşmasına kulak misafiri oluyor ve bunun üzerine merakı onu yönlendirerek Sean'ı takip ediyor. Sean'ın gemisine binerek genç adamın neyin peşinde olduğunu öğrenmeyi planlarken geminin hareket etmesi ve Beatrice'in gemide mahsur kalması bütün olay zincirini başlatan nokta oluyor. Tabi Sean, genç kadının gemideki varlığını öğrenince altta kalmıyor eline geçen her fırsatı değerlendirerek kadına çok çektiriyor. Beatrice'in Sean'ın özel uşağı olduğu satırlarda çok eğlendiğimi söylemeliyim. Tamam Sean'ın geçmişi biraz acı olsa da ve genç adamın bu acılarla baş etme çabasını okusak da Beatrice ile ilgili olan kısımlar başlı başına eğlenceliydi. Sean ve Dante'nin arasındaki arkadaşlık ve iletişim süperdi. Kütüphanede konuşmaları, kavga ederken birden medeni bir şekilde konuşma moduna girmeleri falan çok iyiydi. Arkadaşlık işte bu dedirtiyordu. Gerçi bunu Fahid ve Cabir'le de yapıyor olmaları aslında dördünün nasıl da birbirlerine can yoldaşları olduklarının göstergesi. Eksik olan aile bağlarını resmen birbirleriyle doldurmuşlar ve bunu okumaktan çok büyük bir haz aldım. Dean'ın son vuruşunu aslında tahmin ediyordum çünkü Sean'ı yaralamak için yapılması gereken tek şey onu en zayıf noktası ailesiyle vurmaktı ve Dean'de onu yaptı. İkizini kendisiyle vurarak intikamını aldı. Beatrice'ın ele avuca sığmaz tavırlarını çok sevdim. O zamanın kurallıyla sınırlanan bir genç kadının baş kaldırır hali cidden çok iyiydi ve ona da Sean gibi birinden başkası da olmazdı. Tamam aha Beatrice uslanacak Dante'ye verdiği sözü tutacak dediğim noktada kadın bir şey yaptı ve yine imzasını attı olaya. O son kumarhane olayında açıkçası Sean'a acıdım cidden. Sean'ın inlemesini kendi inlemem gibi hissettim. Genç adam kesinlikle büyük bir günahkar olduğunu düşünmekte haklı, Beatrice gibi bir yeraltı cadısı onun en büyük cezası :D Lord Remington'ın kitabı olması gerektiğini düşünüyorum çünkü o adamdan güzel hikaye çıkar gibi. Aslında Beatrice ve Sean olmasaydı kesinlikle Remington olsun derdim. Nedense genç adama kanım kaynadı ;) Sean'ın korsanlar tarafından esir alındığı noktada adaya yapılan baskın, arkadaşlarını bırakmama çabaları falan çok iyi yazılmıştı ama şöyle küçük bir savaş sahnesine de hayır demezdim açıkçası. Ama Beatrice'in en olmadık yerlerden çıkması resmen o dört erkeğe verilmiş bir ceza olduğunu düşünmeme neden oldu :D Cabir ve Zahra'nın da bir kitabı olması. Çok fazla bir istek gibi geldi şuan ama onların hikayesi fazla acı ve mutlu sonlarını daha fazla okumayı çok isterdim. Sanırım bu seride en çok mutluluğu hak eden çiftti. Çok çektiler ama neyse ki birbirlerini buldular. Ayy böylesine güzel serilerin sona ermesi çok üzücü. Okumaya doyamıyor insan. Umarım yazarın diğer kitaplarında bu karakterleri görürüz yoksa ben bu haylaz dörtlüyü çok özleyeceğim ve bir de yeraltı cadısını ;) Çok severek okuduğum ve her kitabı bir diğerinden daha güzel olan bir seri. Bu türü sevenler mutlaka okumalı.

Mavi Gece
Mavi Gece

7

https://illekitap.blogspot.com/2019/12/k-kubra-berk-mavi-gece.html Ve bir Türk yazarın yorumuyla karşınızdayım. Her ne kadar okumayacağım desem de arka kapak yazıları ilgimi çeken her Türk yazara şans verme gibi bir huyum var çünkü bazen cidden güzel şeyler çıkıyor ortaya. K. Kübra Berk'in yayınlanan ilk kitabı Mavi Gece, genç yetişkin okur kitlesine hitap eden sohbetlerle gülümseten, aile acısıyla hüzünlendiren, zaman zaman kötü çocuk iyi kız havasına bürünse de bazı detaylarıyla okuru kendine bağlayan ve nefes kesen sahneleriyle güzel bir kurgu okurun karşısına koymuş. Sıkılmıyorsunuz, kitap su gibi akıyor. Hatta kitabın sonundaki özle bölümler de tam yüz gülümsetmelik 32 diş sırıtmalık bölümler. Hani hikaye biterde keşke mutlu sonlarını daha fazla okusaydık dediğimiz noktaya el atmış yazar ve özel bölümler yazmış. O kısımları okumak çok güzeldi. Kitabın kısaca konusuna gelirsek; Gece, babasının ölümünü atlatamamış annesi ve üvey babası tarafından bir arkadaşlarının evine gönderilen genç kızımız. Evin asi oğlu Emir ile tesadüfi karşılaşmasından sonra Emir'in gizli işlerini fark edip de peşine düştüğünde başına açtığı belaların farkına çok sonradan varıyor. Emir, yeraltı dünyasında bir kafes dövüşçüsüyken Gece bunu fark ettiğinde her ne kadar dehşete düşse de Emir için endişelenmeden duramıyor. Emir ise Gece yer altından uzak tutmayı amaçlıyor çünkü oranın acımasızlığı Gece için bir yıkım olabilir ki kitabın ilerleyen sayfalarında görüyoruz ki sarsıcı bir etki de yaratıyor Gece üzerinde. Kitap Gece ve Emir'in aşkına, arkadaşlığına değinirken birbirlerine ait sırları keşfetmeleri, kötülüklerle baş etmeleri ve her şeye rağmen beraber olabilmelerini de anlatıyor. Aslında kötü çocuk iyi kız benzetmesi biraz uygun da olmamış olabilir. Emir'in yer altındaki hayatı biraz kötü çocuk havası verse de aslında Emir iyi bir çocuk sadece içindeki kötülüğü, isyankarlığı ve belki de öfkeyi orada boşaltıyor. Gece ise... valla iyi desen değil kötü desen değil bilemedim nasıl bir kız değil. Emin olduğum bir şey var ki o da Emir'in başını okkalı belaya soktuğu. Kitabın bence en güzel sayfaları yeraltının anlatıldığı sayfalardı. Bilinmezlik heyecanlandırdı beni. En nefes kesen de köstebek ile olan görüşme muhabbetleriydi. O son dövüş ve sonrasındaki köstebek detayları... Kitaba dair eleştirebileceğim kısımlardan birincisi yeraltı dünyasının geçmişine dair bence daha sağlam ve net bilgiler verilebilirdi gibi. Sanki o kısımlar biraz havada kalmış gibi geldi. İkincisi ise Gece'nin kendi içerisindeki o çelişkiler, ağlamalar, annesine nefret etmesi ama sevmesi konusundaki bilinmezliği... Allah'ım Gece yanımda olsaydı suratına bir tane vurur kendine gel be derdim sanırım. Sinir bozucu bazı ruh halleri vardı. Merak ettiğim kısımlardan biri de üvey babaya ne oldu? O kısmı ben mi hatırlamıyorum yolda okurken atladım ya da ona dair detay verilmemiş miydi? Emin olamadım. Bilen lütfen yazsın :) Kitabı genel anlamda sevdim. Okurken yormuyor, akıyor, sıkmıyor. Dediğim gibi yeraltını anlatan sayfalar çok güzeldi. Diğer sayfalarda da arkadaşlıklar, ilişkiler güzeldi. Bir iki küçük eksiklik olsa da genelinde güzeldi. Keyifli okunacak, sizi sıkmayacak, yormayacak ama kafanızı dağıtacak bir kitap arıyorsanız bence deneyin derim :)

Yatağımdaki Yabancı (Historical #2)
Yatağımdaki Yabancı (Historical #2)

10

http://illekitap.blogspot.com/2019/12/sylvia-day-yatagmdaki-yabanc.html Sylvia Day'in elimde okunmadık başka kitabı kalmadı. Sanırım bütün historical romanslarını okudum ve size de şiddetle tavsiye ederim okuyun. Kadın cidden bu türün hakkından iyi gelmiş. Akıcı, sürükleyici, merak uyandırıcı, romantik, aşk dolu ve erotik bir şekilde kurgusunu kaleme almış. Bu türe göre karakterlerin aykırı olması, ne istediğini bilen, isteği şeyi elde etmek için her şeyi yapabilen karakterler olması bence kitabı türlerindeki diğer kitaplardan ayırıyor. Bu türde farklılık arayanlar için mükemmel bir tercih olacaktır. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; aşık olarak evlendiği ve sonrasında kocasının başka kadınlarla ilişki yaşadığını öğrenen Isabel erkeklere karşı güvenini kaybederken kocasının ölümünden sonra bir erkeğe bir daha bağlanmamak için kendi kendine söz verir. Bu yüzden erkeklere ilişki yaşamasına rağmen karşısındaki erkek evlilik ya da aşk yolunda bir ilişki istediğinde hemen ilişkisini bitiriyordur. Bunun yanında Garred ise henüz 22 yaşında genç bir delikanlı olmanın verdiği sorumsuzlukla istediği gibi kadınlarla gönül eğlendirirken gençlik aşkı olan Emily ile de görüşmektedir. Emily'nin evli olması onun için sorun değildir ancak ona da sadık değildir. Aynı anda birkaç kadını idare etmektedir. Garred annesinin ünvanına uygun bir evlilik yapması baskılarına dayanamayarak sırf annesini memnun etmemek için Isabel'e evlenme teklif eder. Ama klasik bir evlilik değil anlaşmalı bir evlilik olacaktır. Isabel de Garred da kendi hayatlarını, ilişkilerini yaşayacaklar ama bunun yanında ikisi çok iyi iki arkadaş olarak da evliliklerini hiçbir beklenti olmadan ilerleteceklerdir. Ancak evliliklerinin ilk yılında Garred'ın yaşadığı acı bir kaybın ardından çekip gittiğinde Isabel'i arkasında tek başına bırakmıştır. Dört yıl sonra ise çok değişerek dönmüştür. Eski deli dolu genç adam yoktur artık Isabel'in karşısında. Üstelik evlilik anlaşmasına da uyma gibi bir niyeti yoktur. Genç adam hem karısı Isabel'i kendisine bağlamak istemektedir hem de ona sadece kendisi sahip olmak istemektedir. Isabel'in güvensizliklerini yıkıp kendisi ile normal bir evlilik yaşamak için her şeyi yapacak olan Garred, hem kendisi aşkı bulacak hem de Isabel'i tekrardan aşka inandıracaktır. Isabel ile Garred'in arasındaki sohbetler oldukça eğlenceliydi. Aralarındaki cinsel gerilime rağmen arkadaşlıkları çok güzeldi. Gray'in değişimini kitabı okurken hissediyorsun, ilk sayfalardaki o hovarda ile dört yıl sonra geri dönen o genç adam arasındaki farkı yazar çok iyi anlatmış ve sanki gözünün önünde gibi değişikliği hissetmek mümkün. Garred'in Isabel'i elde edebilmek, evlilikleri için bir şans olması konusunda ikna edebilme çabası çok güzeldi. Isabel'in güçlü karakteri, istediği şeyi bilmesi ve tavırları hayranlık uyandırıcıydı. Kitabın sadece Isabel ve Garred'e odaklı olmaması ve her ikisinin de kardeşlerine değinen kurguları olması çok hoşuma gitti. Yan karakterlere değinen ve onları da konuya dahil eden kitapları severim. Özellikle Trenton... ah adamım süperdin. Özellikle son anda Abby'e yaptığı şey çok güldüm. Adam aşığım sende benim olacaksın diyor resmen. Süperdi. Ben diğer kitapları gibi bu kitabı da çok sevdim. Historical romans seviyorsanız mutlaka deneyin bu kitabı ancak +18 satırları olduğunu da unutmayın lütfen.

The Book Of M
The Book Of M

7

https://illekitap.blogspot.com/2019/12/peng-shepherd-book-of-m.html Kitabın beni şaşırttığını söylemeliyim. Kitaba başlarken böylesine bir kurgu beklemiyordum beklediğimin çok dışında çıktığını itiraf etmeliyim. Öncelikle doğru bir benzetme olur mu bilemedim ama The 100, The Rain, The Walking Death türündeki dizileri seviyorsanız bu kitap tam sizlik! Yazar oldukça ilginç ve değişik bir kitap yazmış. Zaman zaman durgun gitse de ilgi çekici içeriği yüzünden elinizden bırakamıyor ve sonunu merak ettiriyor. Sonunda ise şaşırtıyor okuru. Kitabın konusuna değinmek gerekirse, dünya üzerindeki insanlar gölgelerini kaybetmeye başlıyorlar ve gölgesini kaybeden her insan zamanla anılarını kaybediyor. Hafızalarını kaybeden insanlar günlük hayatta kalma alışkanlıklarını da kaybediyorlar. Yemek yemeyi unutuyorlar ve yer geliyor nefes almayı da unutuyorlar. Ory ve Max böyle bir dünyada hayatta kalmaya çalışırken bir gün Max'de gölgesini kaybeder. Her şeyi unutacağından daha da önemlisi zamanla sevdiği adamı unutacağından korkan Max, Ory'i terk eder. Kitap da tam orada başlıyor bence. Ory karısını arama yolculuğuna çıktığında ve Max, Ory'nin onu aramayacağı yerlere doğru giderken hayatın onlar için çizdiği yolu ve hayatı okuyoruz. Başlarda durgun gittiğini düşünsem de ilerleyen sayfalarda kitap ilginç bir hal alarak merak uyandırıyor. Kitaba dair çok detay veremiyorum çünkü heyecanı kaçar diye korkuyorum. Ancak şunu da sonu beklediğim gibi çıkmadı hele ki Ory'nin Max'i bulduğunu düşündüğü zamanki satılar en merak ettiğim satırlardı ama yazar cidden hayatının şokunu yaşatıyor okura. İlginç, değişik ve merak uyandırıcı bir kurgusu vardı kitabın. Eğer ki yorumun başında bahsettiğim dizileri seviyorsanız bence bu kitabı da bir deneyin. Bu arada kitabın hem ciltli hem de karton kapaklı baskısı var ben normalde ciltli sevmem ama bu kitabın ciltlisine vuruldum :D

Meg Derinlerdeki Dehşet
Meg Derinlerdeki Dehşet

4

https://illekitap.blogspot.com/2019/12/steve-alten-meg-derinlerdeki-dehset-meg.html Bildiğim bir şey varsa o da bu tür kurguların filmlerini izlemeyi daha çok sevdiğimdir. Kitap açıkçası düşündüğüm gibi çıkmadı, keşke beklentilerimi karşılayan ve daha da önemlisi filminden daha güzel bir kitap olsaydı. Evet... evet... bu kitabın filmi var ve ben önce filmini izledim sonrasında kitabını aldım okudum. Hani biz kitapkurtları normalde kitapları filmlerden daha çok severiz ya bazen durum tam tersi oluyor ve filmler kitaplardan daha güzel olabiliyor. Bu kitap için tam olarak onu söyleyebilirim. Filmi kitaptan daha çok sevdim. Kitabın detaylı konusuna değinmeyeceğim çünkü arka kapak yazısı yeterince açıklayıcı olduğunu düşünüyorum. Kitabın sevdiğim kısmı bu tür canlıların anlatılıyor olması çünkü ben dinazorları ve o dönemlerden kalma canlıları izlemek kadar okumayı da severim. Bu yüzden de bu kitabı aldığımı söylemeliyim. Ancak ne yazık ki beklediğimi bulamadım. Nefes kesen bir hareketlilik ve heyecan bekledim ama bu kitapta bunu bulamadım. Yarım bıraktığım kitaplar arasına girdi ne yazık ki. Çünkü okurken sıkıldım, ne zaman konuya girecek diye bekledim. Sonunda da pes edip bıraktım. Belki ilerleyen zamanlarda tekrar denerim okumayı bilemiyorum. Ancak şu anda denemeyi planlamıyorum açıkçası. Eğer sizler de tarih öncesi canlıları konu alan kitapları seviyorsanız deneyin belki seversiniz ama ben sevemedim. Okuyup okumama tercihi size bırakıyorum ama filmini mutlaka izleyin derim :D Bu arada kitabın kapak tasarımına bayıldım, tam da kitabın kapağı olmuş :)