Joseph, 91 adet değerlendirme yapmış.  (4/13)
İlk Aşk (19 Başarısız Denemeden Sonra)
İlk Aşk (19 Başarısız Denemeden Sonra)

7

http://kralicekitap.blogspot.com.tr/2015/02/kitap-yorumu-ilk-ask-on-dokuz-basarsz.html An itibarıyla ikinci John Green kitabımı bitirmiş bulunmaktayım... İlk okuduğum kitabı Aynı Yıldızın Altında'ydı. Çok büyük bir beklenti ve hevesle başlamıştım ama bir o kadar da büyük hayal kırıklığıyla bitirmiştim. O yüzden bu kitaba sıfır beklentiyle, sadece John'a bir şans daha vermek için başladım. Çünkü kitap zevkine çok güvendiğim birçok bloggerın favori yazarlarından birisi kendisi. Şu an ister istemez Aynı Yıldızın Altında'yı ve İlk Aşk'ı birbiriyle karşılaştırıyorum ve sanırım bu kitabı okurken ki düşünce şekline Aynı Yıldızın Altında'yı okurken de sahip olsaydım, beğenirdim. Bana göre İlk Aşk oldukça eğlenceli ve çerezlik diye tabir ettiğimiz kitaplardandı. Ana karakterimiz olan Colin, üstün zekalı bir çocuk ve şimdiye kadar tam on dokuz tane kızla çıkmış. Çıktığı bütün kızların ismi aynı: Katherine. 19. kez, bir Katherine tarafından terk edildikten sonra tek ve en yakın arkadaşı Hasan'la birlikte kendisini garip bir yol macerasının içinde buluyor. Yolculuk sırasında yolu rastgele Gutshot isimli bir kasabaya düşüyor. Orada Lindsey Lee Wells ve annesiyle tanışıyorlar. İşler bu noktadan sonra daha da garipleşiyor. Kitabı okurken zevk aldım. Colin'in garip düşünce tarzını ve anagram olayını çok sevdim. Dillere ilgim olduğu için Colin'in yeteneklerinin daha çok bu doğrultuda olması ayrıca hoşuma gitti. Sevdiğim bir başka nokta, sayfaların altlarındaki dipnotlardı. Hepsini eğlenerek okudum ve öğrendiğim tüm bu gereksiz bilgilerle kendimi çok daha farklı hissediyorum. :D Bu türdeki, bu anlatım tarzındaki kitapları seven insanların beğeneceğini düşünüyorum. Değişik karakterler, değişik olaylar... Değişik bir yazar. :D Ve son olarak... Sevgili çevirmenimiz, Çiçek Eriş'in önünde saygıyla eğiliyorum. Böyle bir kitabı bu şekilde çevirmek her yiğidin harcı değil. Kendisi çok bir iş çıkarmış, tebrik ediyorum. ^^

Karanlık Ateş (Ateş, #1)
Karanlık Ateş (Ateş, #1)

10

Yepyeni bir dünya... Melunlar, Mukaddesler, Vampirler... Bayıla bayıla okuduğum bir kitap oldu ki ben uzun zamandır merak ettiğim ve hakkında çok fazla güzel şey duyduğum için baya büyük bir beklentiyle başlamıştım. Karen, beklentilerime sonuna kadar karşıladı. Jericho Barrons... Şu an bütün sırlarını öğrenmek için yanıp tutuşuyorum! Kitaptaki favori repliğim; "Kadın, sen budalanın en alasısın." oldu... :D Barrons'a tutulduğum replik olarak da adlandırabiliriz. :D

En Karanlık Gece (Karanlığın Efendileri Serisi, #1)
En Karanlık Gece (Karanlığın Efendileri Serisi, #1)

7

http://kralicekitap.blogspot.com.tr/2015/02/kitap-yorumualntlar-en-karanlk-gece.html Tanrılar için savaşmak, onları korumak üzere yaratılmış Yenilmez Savaşçılar düşünün... Her zaman kendilerine verilen görevleri mükemmel bir şekilde gerçekleştirmişler ve asla karşı çıkmamışlar... Bir gün içinde kötü iblisleri barındıran dimOuniak'ı korumak üzere aralarından bir kadın savaşçı seçiliyor: Pandora. Muhafız seçilemeyenler, yaşadıkları utanca katlanamıyor ve Tanrılar'a ufak bir ders verme düşüncesiyle kutuyu Pandora'dan çalıyorlar. O karışıklık sırasında dimOuniak açılıyor ve içindeki kötü ruhlar serbest kalıyor. Yıkım ve düzensizlik hüküm sürmeye başlayınca, Tanrılar'ın kralı olaya müdahale ediyor. Her bir savaşçıyı içinde bir iblis barındıracak şekilde lanetliyor ve böylece Karanlığın Efendileri ortaya çıkıyor. Savaşçılar, iblisler tarafından ilk ele geçirildiklerinde kontrol edemedikleri yok etme arzusuyla kelimenin tam anlamıyla bir kıyım başlatıyorlar. Çok geçmeden bütün sokaklar insan bedenleriyle dolup taşıyor. Kısa bir süre sonra da, işkence gören bu toplumdan Avcılar doğuyor. Kendilerine kötülük yapanları yok etmeye ant içiyorlar. Kitabımız, içinde Şiddet'i taşıyan Maddox üzerinden anlatılıyor. Savaçcılar, içlerinde barındırdıkları iblisleri biraz da olsa kontrol altına aldıktan sonra Budapeşte'de herkesten uzak bir kaleye taşınıp, orada sakin bir hayat yaşamaya başlıyorlar. Bir gün kalenin dışında birilerinin olduğunu fark edip, Maddox'ı bakması için gönderiyorlar. Avcı olduğunu düşünerek, öldürmek için gittiği yerde, tir tir titreyen Ashlyn Darrow'u görmek Maddox'a büyük bir sürpriz oluyor. Üstelik Ashlyn'nin bir yeteneği var. Bulunduğu ortamda daha önce yapılmış bütün konuşmaları duyabiliyor. Kitabın konusu ve karakterleri oldukça özgündü. Maddox'ın hikayesini çok sevdim... Hatta Reyes(Acı), Torin(Hastalık) ve Lucien'in(Ölüm) hikayelerini de çok merak ediyorum ama buna rağmen ne olduğunu anlayamadığım bir şey yüzünden kitabı tam olarak sevemedim. Daha önce hiç mitolojinin ve fantastiğin bu şekilde karıştırıldığı bir şey okumamıştım. Belki de bu yüzdendir. Başlarda bana göre üçlük bir kitaptı ama son yüz sayfasını bayılarak okudum o yüzden dört puan veriyorum. Ashlyn'in fedakarlığı, aralarındaki sevgi çok güzel işlenmişti. Kitabı kapattığımda düşündüğüm ilk şey, "Vay be, içinde dünyanın en büyük şiddetini taşıyan adam nasıl bu kadar sevebilir" oldu. -Kitabın son cümlesi ya da son bölümde geçen bir cümle bu tarz bir şeydi, onun da etkisi olmuş olabilir tabii :D - Serinin diğer kitaplarına da bir şans vereceğim. İçimden bir his çok daha iyi olduklarını söylüyor, umarım yanılmam. ^^ Seri, toplam on bir kitaptan oluşuyor. Arada çevrilmeyen birkaç kısa hikaye de var. Ülkemizde dört tanesi basıldı. Sıralamaları ise aşağıdaki gibi: Seri Sıralaması: -En Karanlık Gece -En Karanlık Öpücük -En Karanlık Zevk -En Karanlık Fısıltı

İki Hayat Arasında
İki Hayat Arasında

9

O nasıl bir kitaptı! Saçımı başımı yolacağım şimdi... Keşke biraz daha uzun olsaydı... Sanki kitabı yarım bırakmış gibi hissediyorum. Ve her şeyden öte keşke Ethan'a biraz daha yer verilseydi. Evet olay tamamen Sabine odaklıydı, öyle de olması gerekiyordu ama birazcık daha Ethan göreydik ne olurdu. :( Değişik bir kitaptı. Okumayı düşünenler mutlaka okusunlar. :')

Uyumsuz (Uyumsuz, #1)
Uyumsuz (Uyumsuz, #1)

10

http://kralicekitap.blogspot.com.tr/2015/01/film-kitap-yorumu-uyumsuz-veronica-roth.html Şu yazıyı yazarken ciddi manada içim kan ağlıyor. Kitabı bitirir bitirmez filmi izlemek gibi bir hata yaptım ve üstüne bir de üçüncü kitaptan öyle bir spoiler yedim ki... Düşündükçe ağlayasım geliyor. Kitap bana göre sonu hariç mükemmeldi. Four... Tris... Okurken içimden sevinç nidaları attım. "İşte bu be! Sonunda kendime yeni bir Rose&Dimitri buldum!" Dövüşebilen, erkeklerin ağzını burnunu kırabilen kadın karakterlere resmen tapıyorum. Tris de bunlardan biriydi. Beatrice, beş topluluktan oluşan bir dünyada yaşıyor. Bunlar; Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Bilgelik ve Dostluk. Her birey, on altı yaşına geldiğinde kendisine uygun olanı, ait olduğunu düşündüğü topluluğu seçiyor ve hayatına kararı doğrultusunda devam ediyor. Seçimden önce karar vermelerine yardımcı olmak adına bir teste tabi tutuluyorlar. Beatrice bir Fedakar olarak doğuyor ama hiçbir zaman kendini yaşadığı topluluk için yeterli bulmuyor. Onlardan farklı olduğunu düşünerek, kişiliğine en yakın gördüğü topluluğu, yani Cesurları seçiyor. Bu noktadan sonra ona, Beatrice yerine Tris diyoruz. Yazarın betimlemeleri, o dünyayı anlatışı çok güzeldi. Kitap bitene kadar resmen gerçek dünyayla olan bağımı kopardım. Yatmadan önce öylesine bir başlarım, yarım saat okur ve uyurum diye düşünmüştüm. Sonra bir baktım, ben iki yüzüncü sayfadayım ve saat sabahın dördü olmuş. Dört demişken... Four... Allah'ım! Uzun zamandır hiçbir kitap karakterini bu kadar çok sevmemiştim. Tris'i kendince sahiplenip koruyuşu, hazırcevaplığı, zekası ve o kötü çocuk havalarıyla unutulmayacaklar listesine adını altın harflerle yazdırdı. :D Kitabın sonunu beğenmememin sebebi çok gerçekçi bulmamış olmam. Evet, Tris gerçekten güçlü bir karakter ama son yaşanılan ölümlerden sonra hiç duraklamadan, "ben devam etmeliyim"demesi pek inandırıcı değildi. Ama genelinin güzelliği düşünülünce sonu aklınıza bile gelmiyor. Benden beş yıldız aldı ve iki aydır elimin altında olmasına rağmen okumadığım için çok pişmanım. Serinin kilit olayını öğrendim ama araya birkaç değişik kitap sokup, okumaya devam edeceğim. Filme gelecek olursak... Bence son yıllarda yapılan en iyi kitap uyarlamalarından biriydi. Keşke kitabı okuduktan bir süre sonra izleseydim... Film ne kadar mükemmel olursa olsun kitabın tadını vermiyor ve ben daha kitabın etkisinden çıkamamışken filmi izledim. Haliyle biraz hayal kırıklığına uğradım. Ama aradan biraz zaman geçseydi, bayılarak izlemiş olacağıma eminim. Her şeyden önce bana göre kadrosu çok iyiydi. Shailene, Theo, Kate Winslet, Maggie Q... Hepsini bir kenara bıraksak bile Theo'nun sesi yeterdi. :D Özetle, hem okuyun hem izleyin arkadaşlar... Tabii, benim düştüğüm hatalara düşmeden. :D

Yetenek (Yedi Krallık Üçlemesi, #1)
Yetenek (Yedi Krallık Üçlemesi, #1)

8

http://kralicekitap.blogspot.com.tr/2014/12/kitap-yorumu-yetenek-kristin-cashore.html#more Büyük şaşkınlıkla bitirdiğim bir kitap oldu. Ben seri olduğunu bilmiyordum, tek kitap diye düşünerek başladım ve sonuna kadar da o şekilde bilerek okudum. Son birkaç sayfasında 'acaba' diye düşünmeye başladım ve az önce künyeyi yazarken öğrendim ki, üç kitaplık bir seriymiş. Hatta yine Pegasus tarafından çıkarılmış ciltli bir edisyonu daha varmış. Ciltli olanı daha önce görmüştüm ama yazarına dikkat etmediğim için farklı bir kitap olarak düşünmüştüm. :D Her neyse efenim, benim sazanlığımı bir kenara bırakarak kitabımıza dönelim... Yetenek, Middluns'lu Leydi Katsa'nın ve Lienid'li Prens Yeşeren'in yani diğer bir adıyla Po'nun hikayesini anlatıyor. Katsa ve Po kendilerine özgü yeteneklerle doğmuşlar. Katsa'nın yeteneği öldürmek ve her yetenekli insan gibi o da iki farklı renkte göze sahip: yeşil ve mavi. Po'nun yeteneği ise dövüşmek ve gözleri gümüş-altın renginde. Aslında yetenekleri tam olarak bunlarla sınırlı değil ve biz kitabın ilerleyen sayfalarında iç yüzlerini öğreniyoruz. Katsa'nın dayısı Randa, Middluns kralı ve Katsa'yı kendisine karşı gelen, borçlarını ödemeyen insanları cezalandırmak için kullanıyor. Yeğenini o insanlara gönderip, parmaklarını kırmasını, dövmesini ya da suçunun büyüklüğüne göre öldürmesini istiyor. Bir süre sonra Katsa, sadece katil olmak istemediğini düşünüyor ve güvenilir birkaç adamıyla birlikte yardıma ihtiyacı olan insanlar için bir konsey kuruyor. Konsey zamanla genişliyor ve kendilerine Yedi Krallık'tan bir sürü müttefik buluyorlar. Katsa, Lienid'li yaşlı bir adamı kurtarmak için gittiği bir görevde Po ile karşılaşıyor ve ne olduğunu bile anlamadan kendisini bir dizi olayın içinde buluyor. Katsa gibi güçlü karakterlere bayılıyorum. Kadın dediğin güçlü olacak, öyle pısırık pısırık, cııııks, olmuyor. Hele kitaplarda hiç çekilmiyor. Po ile aralarındaki kimyayı çok sevdim. Ama tabii ki her şeyden çok Po'yu sevdim. Taktığı o kadar küpe ve yüzüğü kafamda canlandırmak zor olsa da, ilginç biriydi. Bütün kitap boyunca kendisine sinir olduğum tek bir an bile olmadı. Çok sevgili yazarımız bizi kitabın sonunda Po ile ilgili öyle bir ters köşe yapıyor ki... Ne olduğumuzu şaşırıyoruz. Ben çok şaşırdım açıkçası ve olmasa da olurdu diye düşünüyorum. Biz böyle mutluyduk. :( Beni okurken rahatsız eden tek şey yapılan yolculukların bu kadar uzun uzadıya anlatılmasıydı. Belki okuyucunun, kitabı tam olarak anlayıp, karakterlerin yaşadıkları zorlukları gerçek manada anlayabilmeleri için gerekliydi ama bana biraz fazla geldi. Genel olarak güzel bir kitaptı. Çok aşırı bir beklentiyle okumazsanız eminim siz de beğenirsiniz. :')

Umutsuz (Umutsuz, #1)
Umutsuz (Umutsuz, #1)

10

Bana bu kitabı üç kelimeyle tanımla deseler, "şaşırtıcı, mükemmel ve içimizden" şeklinde cevap verirdim. Hani böyle bittikten sonra sarılıp, bir süre o dünyadan çıkamadan aptal aptal sırıttığınız kitaplar vardır ya, Umutsuz da benim için onlardan biriydi. Kitabımız, ana karakterimiz olan Sky'ın, devlet okuluna kaydolmasıyla başlıyor. Sky, annesinin teknoloji karşıtlığı yüzünden her şeyden bihaber, evde eğitim alarak büyümüş bir kız... On yedi yaşında ve ilk defa okula gidiyor. Okulun ilk gününün ardından markette Dean Holder isimli bir gençle tanışıyor. İşte işler, tam olarak burada ilginçleşiyor. Sky'ın geçmişi, Holder'ın garip ve gizemli kişiliği... Siz daha ne olduğunu anlamadan bir bakıyorsunuz ki, kitabın ilk iki yüz sayfasını geride bırakmışsınız. Eminim bu paragraftan sonra "aaah, liseli aşık kitabı mıymış," diye düşünmüşsünüzdür. Ama okuyunca göreceksiniz ki, uzaktan yakından alakası yok. Sevgili yazarımız bizi öyle bir ters köşe yapıyor ki... Hem sinir oluyor, hem de bir an önce ne olacağını öğrenmek için sabırsızlanıyorsunuz. Benim en çok hoşuma giden şey, Holder'ın kolundaki "Umutsuz" dövmesinin gerçek anlamıydı. Sanırım asla düşünüp, bulamayacağım bir şey olduğu için beni bu kadar çok şaşırttı. Sky ve Holder'ın arasındaki ilişki ise bambaşkaydı. Aralarındaki bağ, birbirlerinden kaçtıkları zaman bile yine birbirlerine kenetlenmeleri öyle güzeldi ki. Çoğu yeri yüzümde garip bir gülümsemeyle okudum. Çok içeriğe girerek yorum yapmayı sevmiyorum, o yüzden daha fazla yazmayacağım. Herkesin okuduğu zaman kendinden bir şeyler bularak, durup düşüneceği bir kitap olduğuna inanıyorum. Ayrıca çeviride olsun ya da yazarın anlatımında olsun öyle rahatsız edici bir nokta yoktu. Dili de çok ağır değildi, zamanı olan herkesin rahatlıkla beş altı saatte bitirebileceği bir kitaptı. Yeni, değişik bir tat arıyorsanız bir bakın derim. :') http://kralicekitap.blogspot.com.tr/2014/12/kitap-yorumu-umutsuz-colleen-hoover.html