Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
ezgidkyl haklısın. bir yazarın kitabını beğendiğimiz zaman yazar ismi not edilirken çevirmen ismini de not etmek gerekiyor galiba.
Çeviri nihayetinde ikinci eldir. Yazım yanlışı tolere edilebilir, yayımcı tarafından telafi de edilebilir. Ama anlam kaybına, estetik kayba birşey yapamıyorsunuz.
bilge çetin'in bahsettiği "ruhun hortlağa çevrilebiliyor" olmasının en güzel örneğini. Salinger'ın Çavdar Tarlasındaki Çocuklar'ın Can Yayınları baskısında görmüştüm. Can Yayınları kitabı Gönülçelen adıyla yayınlamıştı. Üstelik deneyimli bir çevirmeni vardı: Adnan Benk. Can ve YKY baskılarını karşılaştırma olanağım da oldu. Ne var ki, biz kitabın "ruhunu" Coşkun Yerli'nin YKY baskısıyla yakaladık (sanıyorum).
Anlamın korunması kadar yazım da önemli bence. Cümlenin devrikliğinden, kelimelerin yanlış yazımından dolayı anlamak için bir daha okumam gereken cümleler oluyor bazen. Şu ana kadar okuduğum kitaplarda Can Yayınları'nın ve İletişim Yayınları'nın çevirileri fena değildi.
En son Shakespeare'in Soneler'ini Oda Yayınları'ndan okudum. Zaten şiirleri orijinal olmayan dilden okumak anlamını ve etkisini çok kaybettiriyor ama bu yayın çok tekdüze ve kelime açısından fakir bir dil kullanarak daha da kaybettirmiş. YKY ise Soneler'i hem İngilizcesi hem de Türkçesiyle aynı kitap içerisinde yayımlamış ve çevirisinin kelime seçimi daha iyi. Soneler'i okumak istiyorsanız YKY'yi öneririm.
Tercüme eserlerin ekserisinde görülen bu sıkıntı mütercimlerin kendi dillerine kamil manada vakıf olmamasından kaynaklanıyor. Bir dili bilmek onun nahvini(gramer)bilmekten ibaret değildir. Dilin kendine mahsus inceliğini aksettiren kelimeleride idrak etmek lazımdır. Zira dil bilmek lügat bilmektir. Batı dillerinden lisanımıza tercüme edilen eserlerde müşahede edilen bu meş'um fiil aynıyla Arapça ve Farsça eserlerin tercümesinde de görülmektedir. Umuma ve hususiyetle gençlere hitap edebilsin diye mesela 10 bin kelime ile tahrir edilen(yazılan) eseri 2 bin kelimeyle(bu kelimelerin yarısı da Türkçe'de esasen bulunmayan ve cumhuriyet devrinin lisan politikası hengamında icad edilen uydurma kelimelerdir) Türkçe'ye tercüme etmek fikri ve manayı katletmektir. Netice olarak şunları söyleyebiliriz ki mütercimler bu hususta şiddetle hassas olmalıdırlar. Eserin musannıfı,müellifi tercümeyi gördüğü takdirde memnun ve mesrur oluyorsa mütercim yüz akıyla bu işten sıyrılmış ve muvaffak olmuştur.Yoksa...
revizyondan önce İthaki'nin Fahreheit 451'i skandaldı. ısrarla "entellektüel" gibi yazım yanlışları beni çileden çıkarmıştı. Yeni baskılarda sorun yok sanırım. Ki aslına bakarsanız son zamanlarda hatasız çeviri bulmak epey zor. Şuan Marslı'yı okuyorum, yazım yanlışları epey can sıkıcı olsa da acele çıksın diye uğraşırken olmuş fikriyle rahatlayabiliyrum.
Mesela aklımda kalan Zaman Çarkı'nda çevirmen doğum sırasında geçen "push!" kelimesini "itin!" diye çevirmişti, bence facia, ama birçok insan rahatsız olmayabiliyor kelimenin "ıkın!" olmayışından.
@ pamuk prenses bir insan en az 3-5 dil en fazla 10-12 dil öğrenebilir. Tüm öğrendiği dilleri de tam manasıyla öğrenemez. Ama bu dünyada okunacak bir sürü dilde bir sürü eser var ve halen yeni eserler veriliyor. Dünya Edebiyatı sadece İngiliz ve Amerikan Edebiyatı ile sınırlı değil. İş sadece İngilizce öğrenmek ile sınırlı olsa herkes İngilizce öğrenirdi. Ama dünyada milyonlarca hatta milyarlarca kişinin konuştuğu Çince, Japonca, Rusça, İspanyolca, Fransızca, Portekizce, İtalyanca, Arapça, Acemce, İbranice, Fince, Danca, Norveççe, İsveççe, Hintçe, Urduca dillerinde yazılmış eserleri okumaktan vaz mı geçmeliyiz? Vazgeçemeyiz. Hatta bir sürü yeni ele geçen Antik Yunan, Antik Mısır, Latince, Aramice eserler var. Tabii ki bunların çevirileri yapılacak. Ama işinin ehli insanlar tarafından yapılmalı bu çeviriler ki eserin anlam bütünlüğü bozulmasın.
Türkçe bilmeyen birinin çevirdiğini düşündüğüm kitaplara denk geldim ne yazık ki. Dikkat etmek lazım.
Kırmızı ve Siyah adlı romanı okuyamayıp yarım bıraktım çeviriden olduğunu düşündüm, doğrusu başka bir yayınevi ve çevirmenle tekrar da denemedim. Ancak yukarıda ahmet_coskunn yorumunu okuyunca; belki de sorun çeviri değildi :) Çevirmene de haksızlık etmek istemem!!!
@nesicka Türkiye'de acaba Umberto Eco'nun İtalyanca eserlerin çevirecek çevirmen var mı diye meraktayım. Çeviri yapmak için dil bilmekte yetmiyor. İtalyan Dili Edebiyatı bölümü öğrencilerinin Uluslararası İlişkiler konusundaki bir toplantıda İtalyancalarını göstermek için söylediği saçmalıklara İtalyan Büyükelçisinin neden bahsettiğinizi anlayamadım demesi gibi olur. Aynı büyükelçi benimde dahil olduğum Uluslararası İlişkiler Uzmanlarının sorularına 2,5 saat cevap verdi. Bu durum, dili bilmenin konunu içeriğini bilmek demek olmadığını, dil bilmek kadar o dilde denecek bir şeyler bilmenin gerekliliğini ortaya koyuyor.
Şadan Karadeniz'in İngilizce metinden bile Gülün Adı'nı çevirmesinin ne kadar zor olduğunu eseri bir kaç kere okuduğum için biliyorum. Çoğu kişi Türkçe'sini anlayamıyor ki İngilizce'sini nasıl anlasınlar diyesim geliyor. Ya da İngilizce orijinal Yüzüklerin Efendisi Üçlemesini insanlar orjinalinden nasıl okuyup anlasın?
Çevirmenler aslında gölgedeki kahramanlar. İşlerini doğru yaptıkları sürece kimse çok başarılı bir çeviri; Bu çeviriyi yapana helal olsun demiyor. Ama çevirmenler işini iyi yapmadığında kızmak için hatırlıyoruz.
7. Papirüs bir roman olmasına rağmen çevirisi berbattır. Roman için çevirir önemli değil mi? Bazı romanları çevirmek için o dile çok hakim olmak gerekiyor.