Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Gerçekten ilginç bir memleketiz. Hergün Starbucks'a gidip tonlarca para bayılmak, fastfood ve türevlerinde acımadan para harcamak, haftasonu gidilen yerlerde verilen paralar veya eğer kullanıyorsak hergün bir paket sigaraya neredeyse servet ödemek zor gelmiyor da bir kitaba para ayırmak ölüm kalım meselesine dönüşüyor. Dünyanın en pahalı benzinini kullanalım, doğalgaz ve genel olarak faturalar anamızı ağlatsın ve biz bunlara zerre ses çıkarmayalım ama iş kitap almaya gelince birden özgürlük savaşçılarına dönüşelim. Her şeyi geçtim 2001'de yürürlüğe giren yeni Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'ndan bi haber insanlar bunun suç olmadığını söylemekte bir abes dahi görmüyor. Ha bir de ne film indirmediğimiz, ne müzik depolamadığımız kalmış. Kendinden başka türlü bir yaşam formatını tercih etmiş insanların varlığından haberdar olmamak ve herkesi, kendi bildiği ölçütler içinde yargılamak da aslında okunan kitapların çok da işe yaramadığını gösteriyor bana.
Yukarıda yapılan maliyet hesabını okuduğu zannederek yazıyorum tekrar. Fiyat konusunda yapılan eleştirilere bir yere kadar hak veririm ama bugün tüm yayınevleri birleşse ve her kitabı 100 tl'den satma kararı alsa bile korsan almak etik dışıdır çünkü hırsızlıktır. Bu, yayınevlerinin yaptığı yanlışı haklı çıkarmaz. Bununla farklı mecralarda mücadele etmek gerekir. Bir insan bir kitaba para veremiyorsa bu gerçekten üzücüdür ve yayınevlerinin fiyat politikası alım gücüyle doğru orantılı olarak sonuna kadar eleştirilmelidir fakat tekrar tekrar söylediğim gibi bu korsan almayı asla haklı çıkarmaz. Birçok yayın evinin kar marjı % 10 ila 20 arası değişir. Bu fikstir, bunu değiştiremezsiniz. Ama mesela Canan Tan gibi çok satan yazarlara sahip birkaç yayınevi mutlaka fiyat politikasını değiştirmeli. O konuda sizlere katılıyorum. En azından daha kaliteli kitap basabilirler ki bu da benim çok istediğim bir şey. Tabi bunlar Türkiye'deki yayıncılığın henüz sektör olamamasıyla alakalı biraz da. Son olarak 15-20 tane yayınevi dışında diğerlerinin çok zor şartlarda yayıncılık yaptığı ve her an kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı bir sektörde korsana başvurmak bence açıklanacak bir şey değil.
Gerçekten şaşırmaya devam ediyorum. Sanırım yazdıklarım okunmuyor ama ben azimle bir kez daha tek tek ve tane tane maddeler halinde yazayim; belki o zaman anlaşılırım.
1) Karamazov Kardeşlerin değişik baskılarını vermişsin örnek olarak ve demişsin ki neden bu kadar fiyat farkı var. İnternette küçük bir araştırma yapsaydın mantığını sen de anlardın ama ben sizler için açıklayayım. Bir de ek bir not düşeyim; yapılan üç çeviri de tam metinden çevrilmiştir. İletişimin sayfa azlığı fontun küçültülmesinden kaynaklanmaktadır. Bende de olan bu baskısı haliyle okumayı güçleştiriyor.
Birincisi en ucuz baskının İş Bankası Yayınlarından olması normal bir durum çünkü yeni bir çeviri yapılmamıştır bu eser için. Daha önce MEB'den çıkmış olan Nihal Yalaza Taluy çevirisini tekrar bu baskı için aynen kullanılmıştır. Ayrıca dikkatli okur İş Bankası Yayınlarının fiyat politikasına aşinadır. Biz de bu tarafıyla zaten çok seviyoruz kendilerini. Diğer büyük yayınevlerinin örnek alması gereken işler yapıyorlar.
İkinci olarak İletişime geçelim. İkinci pahalı bu. Bazılarına göre küçüklüğü sebebiyle daha iyi okunuyor. Ele dahi iyi oturduğu için öyle deniyor ama bence yorucu. Neyse fiyatı daha pahalı bunun. Yeni çeviri olması sebebiyle olabilir ama sayfa sayısı azaldığı için bence fiyatı daha makul bir seviyede olmalıydı. Gerçi kondisyonu çok iyi. Ben de ilk çıktığında almıştım. 10 yıldan fazla oldu, hala sağlam duruyor. Fakat fiyat konusu evet biraz sorunlu. Zaten İletişimi bu konuda eleştirmiştim. Mutlaka revizyona gitmeliler.
Üçüncü Can Yayınları ise piyasadaki en modern ve yeni çeviriye sahip. Ayrıca en geniş içeriğe de sahip. Can Yayınlarının Klasikler serisinin fiyatlandırması halen sıkıntı verici boyutta. Bu konudaki eleştirilere katılıyorum. Biçtikleri 38 tl fazla gibi ama 1072 sayfalık bir eserin baskı maliyetini internet adresleri olan matbaacılardan öğrenebilirsiniz. Baskı sırasında maliyeti arttıran şey baskı adetinden çok sayfa sayılarıdır. İletişimin böyle bir cinliğe girişmesi bu sebepten. Kendilerini be sebeplerle eleştiriyoruz zaten.
2) Çalıkuşu'nu örnek vermişsin karşılaştırma için. İnkılâp Kitabevi'nden çıkan baskısı 33 tl'dir ve sayfa sayısı 544'dür. Yani burada çeviri parası yok ama telif ödenmiş. Kısacası üstteki kitaplardan daha masraflı olduğu söylenebilir.
3) E-kitap konusu zaten Türkiye için ölü doğan bir yenilik. Keza insanlar korsan kitap almak için bu kadar çaba gösterirken, bilgisayar başında 2 saniyede kitabı indirmeleri içten bile değil. Hali hazırda yasal bir düzenleme de yok. Bu sebeple fiyatlar -saçma bir şekilde- zaman zaman kitapların kendisinden bile pahalı oluyor. Bunun için yurtdışındaki örnekleri gibi yasal bir düzenleme şart. Amazon gibi sitelerde e-kitap fiyatları yarı fiyatından da az oluyor çoğu zaman fakat bu fiyatların sebebi oraların sektörleşmesiyle doğru orantılıdır. Bizde de her kitabın ortalama 30.000-50.000 bin arası alıcısı olursa fiyatlar bu seviyeye gelir.
4) Kitap fuarlarında kitapların daha ucuza verildiği dorudur. % 20-30-40 hatta 50 oranında indirim yapan yayınevleri var. Daha önce çok kere yazdığım gibi bunun çok kolay bir cevabı var: dağıtıcı ve kitabevi gibi iki aracı ortadan kalkıyor bu yolla. Yani bastığın kitabın yarısını alan iki aracı artık devreden çıkınca fiyatlar da doğal olarak ucuzluyor. Yayıncılar kendi kitaplarını kendileri ulaştırıyor fuarlara. Bu yolla % 50'ye yakın bir fark oluyor. İnternet satışlarının bu kadar indirime gitmesinin sebebi de budur.
Son olarak yayınevlerinin halkla ilişkiler sorumlusu, yayınevi sahibi ya da onların avukatı filan değilim ama burada bazılarınızın yaptığı emek hırsızlığını övme işine kılıf uydurarak kendi vicdanımı rahatlatacak da değilim. Yarın bir gün iş dünyasına atıldığınızda(belki işiniz vardır hali hazırda bilemiyorum. Daha çok üniversite öğrencisi izlenimini aldığım için böyle diyorum) emek vererek, zaman harcayarak ve bunun karşılığını tam olarak alamadan yaptığınız işlerin çalındığını görürseniz sanırım o zaman anlarsınız bazı şeyleri. Hiçbir koşulda yapılan bir hırsızlığın haklı bir açıklaması olamaz. Bunu da "insanlar tarayıcı ile buna karşı duruyor" demek de sanırım aramızdaki mental farkı ortaya koyuyor. Eleştirdiğiniz, yanlış olduğuna inandığınız bir konuya(Fiyat politikaları) daha beter bir yolla karşı koyduğunu sanmak etik dışı bir tavırdır.
Neyse, yazdıklarınız üç aşağı beş yukarı aynı minvalde seyrediyor. Benim yaptığım gibi bu konu üzerine analizler yaparak bana "işin atladığın şu yönü de var bak" tarzı argümanlar sunarsanız dinlemeye hazırım ama "sen bize hırsız diyemezsin, biz zorunda kaldığımız için böyle yapıyoruz" tarzı kılıf uydurma işine girecekseniz yukarıda yazdıklarım gayet açıklayıcı olacaktır.
Bu yorum silinmiş
Bütün hukukçular aptal korsan suç değil ama sen akıllısın onbinlerce insana hırsız diyorsun. Ben burada bir ahlaksız görüyorum ama o korsan almıyor. Benden yana bir daha bir şey yazmana gerek yok iyi forumlar.
Aksine korsan kitap almak yüz kızartıcı bir suçtur. Yapılan hırsızlığa ortak olmaktır. Hala ısrarla "fiyatlar çok pahalı, biz de kitap okumak istiyoruz. Onun için korsan alıyoruz" normalleştirmesi yapılıyor. Bunu gerçekten anlamıyorum. Eğer alım gücün o kitabı almaya yetmiyorsa, başka legal yollardan da o kitaba ulaşamamışsan, kusura bakma ama korsanını almak haklı mı çıkarır o insanı? O kadar emek harcayan insanın, yazarın, basanın, dağıtanın, satanın, geceli gündüzlü çalışan çalışanların günahı ne peki? Yani bu işin yolu bu mudur? Yani "kitaplar çok pahalı, biz de korsanını alırız ne var bunda" tavrı gerçekten sizi rahatsız etmiyor mu? Tekrar tekrar tekrar dediğim gibi eğer siz bilinçli birer birey olarak fiyat politikalarından rahatsızsanız bunun mücadelesini korsan ürün alarak veremezsiniz. Bu çok çok çok net bir biçimde emek hırsızlığıdır. Daha doğrusu tek kelimeyle hırsızlıktır. Yüksek fiyat koyan yayınevlerinin yaptığı şey ise hırsızlık ya da ahlaksızlık değil kapitalizmdir. Bununla mücadele etmenin yolları ise çok başkadır. Örgütlenme ve mücadele gerektirir bu. Hırsızlığa ortak olarak buna direnmek etik dışıdır. Umarım artık bu son yazdıklarımla anlaşılabilmişimdir. Temelde yaptığınız yanlışlık Korsan ürün almanın karşılığı olarak Yayınevi fiyat politikalarını göstermektir. Elmayla armut karıştırılıyor ısrarla. Biri ahlak dışı yapılan bir olaya ortak olmaktır, diğeri ise serbest piyasanın getirdiği ve benim de yer yer yapılan eleştirilere katıldığım kapitalizmdir. Kapitalizmin kendisi zaten ahlak dışı diyorsan zaten başta aldığın o korsan kitaptan utanman lazım. Zaten temelde 1-0 yenik başlıyorsun demektir bu. Fakat şu da unutulmamalıdır ki Türkiye'deki en büyük yayınevi bile(kimse artık o bilmiyorum) çok çok büyük paralar kazanmıyor çünkü hala böyle bir sektör yok. Sanırım sizin algınızda hala kitaba verdiğiniz parayla adamların milyon dolarlar filan kazandığı imgesi var.
Güncel, Best seller dışında korsan birde ders kitapları var ekseriye, korsan iyidir demem diyemem ama ekonomik nedenlerde göz önünde bulundurulunca toplumun korsana yönelmesinde haklılık payı var demedende edemem. Korsan veya değil benim mantığım şundan yana kitap okunsunda nasıl ne şekil okunmuş önemiyok benim için. Zaten birde şöyle birşey var kitaplara değer veren evinin bir köşesini kitaplara ayırmış biri zaten gidip korsan alıp rafına koymaya tenezzül etmez çünki o kitabın o şekilde orda durmasının bir anlamı yok benim için ( en azından ben böyle düşünüyorum).
Açıkçası 2 gündür burdaki tartışmayı okuyorum fakat tartışılan kavramlar günlerce haftalarca hatta aylarca da tartışılsa bir sonuca varılmayacak olan kavramlardır; ahlak kuralları zaten özneldir ve değişiklik gösterir birine göre ahlaksız gelen bir davranış başka birine göre aşırı derecede ahlaksız gelebilir mesela, bir de vicdan özgürlüğü diye bir şey var ki... Yani korsan kitap alan biri bundan hiç pişmanlık duymadan o kitabı okuyabildiği gibi, hatta abartıp yazarların imza günlerine kadar getirenleri bile gördüm şimdiye kadar, bir başka insan da korsan kitap almayı kendine yediremeyebilir. Vicdan insanın kendi iç hesaplaşmasıdır ve tartışmalarla değiştirilemez, düzeltilemez. Bu sebepten bu tartışmaların bir sonu yok. Ha bir de o paraya değecek kitap diye bir şey var; geçenlerde Nazım Hikmet'in Piraye'ye Mektuplar'ını aldım 36TL'ye tek düşündüğüm "Değer bu kitaba" idi ama aynı şekilde dizüstü edebiyatından bir kitabın aynı fiyata satıldığını görsem hayatta almam, bana katabileceği hiçbir şey olmadığı için.
@ledddd 'e şu şekilde katılıyorum aldığınız kitapların fişine ya da açıklama kısmına bakarsanız verdiğiniz paranın büyük bir kısmının K.D.V olduğunu görürsünüz, bir yerde benzin için ödediğimiz o aşırı K.D.V ile aynı mantık.
Ama en başta da söylediğim gb buradaki tartışmanın bir sonu yok çünkü tartışılan kavramlar kişiden kişiye farklılık gösterir, "Kitabı okuyayım da yazılar silik olsa da, kaymış olsa da, sayfalar kararmış olsa da olur" diyen birine de okuduğu kitapların orjinaline o kadar parayı kimse verdiremez zaten, kendi seçimi.
Ezgi bir yere kadar haklısın, katılıyorum sana ama bu tamamıyla okuyucu ve aldığı kitap arasında geçen bir vicdan muhasebesinden öteye geçiyor, çünkü bu işin içinde bir sürü aktör var, bir sürü insan bu sektörde para kazanmaya, geçinmeye çalışıyor. Sadece medya patronlarından bahsetmiyorum. Adeta köle gibi çalışan çevirmenler, editörler ve ofis işçileri var işin merkezinde. Bu noktada bencilce davranmamalıyız bence.
Peki, o zaman söyleyecek fazla bir şey kalmadı. Tartışma kısır döngüye gireceği için bir şey yazmıyorum artık bu konu üzerine. Ayrıntılarıyla anlattığım süreçler ve önemli noktalar bence birçok şeyi açıklıyor ama sanırım temelde algı farklılıklarımız var.
Herkese iyi okumalar.