Kitap açıklaması henüz eklenmemiş.
Semerkant'ı okumayı bitirdikten yaklaşık 15 dakika sonra okumaya başladığım kitap, içerik olarak HASAN SABBAH ile ilgili tarihi çelişkiler iki kitap arasında bariz bir şekilde göze çarpıyor
"FEDAİLERİN KALESİ ALAMUT" Alamut efsanesi üzerinde tarihi roman türünde piyasada bulunabilecek kapsamlı tek eser Ancak dediğim gibi Hasan Sabbah Ömer Hayyam Nizamülmülk üçlemi tarihte bir gizem olarak yer alıyor hangisini nasıl görmek isterseniz öyle görmekten başka bir çareniz yok gerçek cevaplar daima gizli kalacak kesin olan bir şey var bu dünyada Ömer Hayyam Kadar rahat yaşıyorsanız Hasan Sabbah kadar zeki olmanıza Nizamülmülk kadar hesap yapmanıza gerek yok
ve Alamut Efsanesinin en kısa özeti
Hiçbir Şey Gerçek Değil Her şey Mümkün
Hala aynı şeylere kanılması ne garip... Teknolojinin ilerlemesi bir şey ifade etmiyor, insan ilerlemediği sürece...
Okuduktan sonra "şimdi diğer kitaplardan zevk alamıcam keşke hiç okumasaydım" dedirten efsane kitap.
Fedailerin Kalesi Alamut özetle Karl Marx'ın ünlü "din kitlelerin afyonudur" sözünü en iyi açıklayan kitap..1938 yılında yazılıp bir dönem yasaklanan kitap dünyanın ilk teröristi olan Hasan Sabbah’ ın aklından o anda neler geçtiği ve mantığının son derece kusursuz oluşunu gözler önüne seriyor. İnsanoğlunun nasıl bilinçaltına girilerek hipnotize edildiği ve ardından nasıl itaatkâr bir hale geldikleri gerçekten şaşırtıcı. Bir öğretiye olan inancın insana neler yaptırabileceğini çok iyi anlayabiliyorsunuz. Şöyle ki; fedailere haşhaş içirip kalenin arka tarafında içinde güzel kızların, meyve ağaçlarının bulunduğu bahçede dünyada kısa bir cennet adı altında insanları kandırabiliyor. İlk canlı bomba olayı Hasan Sabbah ile başlar. Kitapta birkaç defa tekrarlanan "hiçbir şey gerçek değildir, her şeye izin verilmiştir." sözü sadece iktidarın elde ettiği bir bilgidir. Bu bilgi iktidarın kalabalıklar üzerinde her türlü manipülasyonu yapmasına ve para şan şöhret gibi her türlü dünyevi zevklerini rahatlıkla yapmasına olanak verir. Kitap ayrıca dinin her zaman iktidar ve güç sahibi olmak isteyenler için bir araç olduğunu anlatır. Kitabın öylesine inandırıcı bir dili var ki kendinizi o anda o olayları yaşıyormuş hissine kapılıyor, aklınızdaki soru işaretlerine o anda cevap buluyorsunuz. Bu nedenle Slovak çevirmen Wladımır Bartol’un tarih kitapları arasında geçen ve 9 yıl süren çalışmalarının sonucunda çıkan bu çalışması boşuna olmamış dedirtiyor insana..
Kitaptan altını çizdiklerim:
- ''Hiçbir şey doğru değildir, herşey mübahtır.''
- “Mükemmelliğe giden yolda kendine ve kardeşlerine güven...”
-“Ya inandığın şeyler gerçek değilse... “
-“Dostun düşmanın olur, düşmanın dostun olur unutmayın
-''Aslında şeylerin kendileri bizi mutlu veya mutsuz kılmazlar, aksine bunu yapan onlardan edindiğimiz izlenimler ve yanlış algılamalardır''
3-4 yıl once bir arkadaşın masası üzerinde bulup okumuştum, bir çırpıda biten bir kitaptı , kitaptan geriye aklıma Hasan Sabbahin eşi ama cennete gelen fedai cocuklardan birine aşık olan ismi de sanirsam Meryem olan cariye kaldı.
kitabı okumaya başladığımda hafiften sıkılmaya başladığımı itiraf etmeliyim ,ta ki İbni Sabbah romana girene kadar.Bana Lost daki Benjamin Linus karekterini hatırlattı.
Kitapta en çok beğendiğim yer İbni Sabbahın Dailerle olan konuşmalarıydı planının nasıl ortaya çıktığını ve aşama aşama ilerlediğini görünce günümüzde de tarikatlar muhtemelen böyle ortaya çıkıyor diye düşünmedim değil.Çok fazla tanımadığım tarihi şehir ve yer adları vardı kafam bazen karıştı geri dönüşler yapmak zorunda kaldım. Kitabı okudum, anladım ama anlatamam gibi geliyor.
Kitap ilerledikce kitabın başında anlatılanların(kızlar,bahçeler,fedailer) aslında gereksiz uzunlukta olduğunu ve fazla ayrıntı içerdiğini düşünüyorum.
Çevirmeni de es geçmemek lazım kitabın hakkını vermiş.
Hikaye ilginç olsa da kurgusu çok hoşuma gitmedi. Bazı olaylar birbirinden oldukça kopuktu. Çok daha ilginç ve heyecanlı bir kitap olabilirmiş. Kitabın girişindeki olaylar size daha farklı şeyler vaat ederken, sonuna gelmeden öyle olmayacağını görüyorsunuz. Daha derine çekmiyor kitap sizi, hep yüzeyin biraz altından gidiyorsunuz.
Kitap anlaşılır bir dille yazılmış oldukça sürükleyici bir roman. Aynı zamanda yazar işin içine yunan ve İslam felsefesini de katarak adeta Dünyanın ilk teröristi olan Hasan Sabbah ın aklından o anda neler geçtiği gözler önüne koyuyor. Ve mantığının son derece kusursuz oluşunu gözler önüne seriyor. Kitap öylesine inandırıcı bir dili var ki kendinizi o anda o olayları yaşıyormuş hissine tekrar tekrar kapılıyor,aklınızdaki soru işaretlerine o anda cevap buluyorsunuz. Öte yandan yer yer mantık çerçevesinde dinsel taşlamalarda insanı dinlerin nasıl var olduğu konusunda fikir sahibi yapıyor. Oldukça eski olan kitabı yazar dokuz ayda bitirebilmiş ve çokta iyi yapmış.
510 sayfa