Anna Karenina benim okuduğum en mükemmel, en kusursuz, en derin ve en zengin roman. Tolstoy'un her şeyi gören, herkesin hakkını veren hiçbir ışığı, hareketi, ruhsal dalgalanmayı, şüpheyi, gölgeyi kaçırmayan, inanılmayacak kadar dikkatli, açık, kesin ve zekice bakışı, bu romanın sayfaları çevirdikçe okura, "evet, hayat böyle bir şeyi" dedirtir. Yarıştan önceki bir atın diriliğini, mutsuz bir bürokratın yavaş yavaş düştüğü yanlızlığı, bir kadın kahramanının üst dudağını, bir büyük ailedeki dalgalanmaları, hep birlikte yaşanşn hayatlar içinde tek tek insanların inanılmaz ve hayattan da gerçek kişisel özelliklerini Tolstoy mucizeye varan bir edebi yetenek, hoşgörü ve sanatla önümüze seriverir. Roman sanatı konusunda eğitim için okunacak, defalarca okunacak,ilk roman Anna Karenina'dır. Nabokov'un bu büyük roman hakkındaki sonsözü ise tolstoy'un mirasçısı bir başka büyük yazarın edebiyat, roman ve hayat konusunda vazgeçilmez bir dersi niteliğinde.
Anna Karenina benim okuduğum en mükemmel, en kusursuz, en derin ve en zengin roman. Tolstoy'un her şeyi gören, herkesin hakkını veren hiçbir ışığı, hareketi, ruhsal dalgalanmayı, şüpheyi, gölgeyi kaçırmayan, inanılmayacak kadar dikkatli, açık, kesin ve zekice bakışı, bu romanın sayfaları çevirdikçe okura, "evet, hayat böyle bir şeyi" dedirtir. Yarıştan önceki bir atın diriliğini, mutsuz bir bürokratın yavaş yavaş düştüğü yanlızlığı, bir kadın kahramanının üst dudağını, bir büyük ailedeki dalgalanmaları, hep birlikte yaşanşn hayatlar içinde tek tek insanların inanılmaz ve hayattan da gerçek kişisel özelliklerini Tolstoy mucizeye varan bir edebi yetenek, hoşgörü ve sanatla önümüze seriverir. Roman sanatı konusunda eğitim için okunacak, defalarca okunacak,ilk roman Anna Karenina'dır. Nabokov'un bu büyük roman hakkındaki sonsözü ise tolstoy'un mirasçısı bir başka büyük yazarın edebiyat, roman ve hayat konusunda vazgeçilmez bir dersi niteliğinde.
Bu kitaba sadece hüzünlü bir aşk romanı olarak bakmamak gerekiyor. Yazıldığı dönem Rusya halkı ve yönetimine de geniş yer verilmiş şaheser nitelikte bir eserdir.
İletişim baskısını okudum, gayet memnun kaldım ve tavsiye ederim. Kitaba gelecek olursam, böyle romanları iki üç cümlede anlatmak mümkün değil ama yazılmış en büyük romanlardan biri olduğu ortada. Öyle ki sadece aşk hikayesi olarak almak büyük haksızlık olur. Çünkü aşkın yanında daha bir sürü şeyi ele almış Tolstoy, hele kendisine en yakın karakter olan Levin aracılığıyla anlattıkları... Benim en sevdiğim karater Levin oldu, Anna romanın kalbi ise Levin de beyniydi sanki. Eğer bu kitaba 9 puan verdiysem 10 puanın imkansızlığına inandığımdandır yoksa 10 puan verecek olsaydım Anna Karenina'ya verirdim.
bir dünya klasiğine yorum yapmak ne kadar doğru olur bilmem ama kitabın ismi Dimitriyeviç Levin olsaymış daha mantıklı olmurmuş..Anna Karenina'nın yaşamından daha çok Levin'in yaşamını okuduk çünkü..
Kitabı okurken bütün olayları yakından izliyormuşum gibi hissettim.Yazar her şeyi o kadar güzel betimlemiş ki bazen tüm olayları gerçek zannedip kendimi ağlarken bulduğum bile oldu.
Okurken karakterin kafasının içindeymişim gibi hissettim kendimi. Herhalde büyük yazar olmak böyle bir şey...
Anna kareninayı oldukça silik ve silüet bir karakter olarak algılıyorum.Karakterinin ne keskinlikleri, ne girintileri, ne çıkıntıları, ne tepeleri, ne de dipsiz kuyuları ya da çıkmazları mevcut. belki Tolstoy'un bu romandaki esas karakteri Levin olduğundan çok ama çok gölgede Anna.
Neden mi böyle düşünüyorum? Anna'nın ne Vronsky'e duyduğu aşkta, ne oğluna olan sevgisinde, ne de aşkı ile toplum arasında kaldığı ve gerçek bir trajedi olabilecek o yaşantılar içinde trajik bir karaktere hiç de yaklaşmadığını hissediyorum. Dostoyevski yazsa idi Anna'yı öyle bir kadın yapardı ondan, onun toplum ile aşkı arasında kalmışlığını öyle hezeyan ve deliriumlarla işler, öyle karasızlıklar ve iniş çıkışlar yaşatırdı ki Anna'ya, Anna'nın kaybedenliğini öyle barok çizgilerle vurgulardı ki okur ona Tolstoy'un Anna'sına duyduğundan çok daha derin bir şefkat duyardı. belki de bu Dostoyevski karakterlerinin çok daha deliliğe yakın oluşu ile hatta aslında bizzat Dostoyevski'nin oldukça deli oluşu ile ilgili... oysa Anna, bilge bir romancı olanTolstoy'un elinden çıkarken derinleşmeden kalmış işte... bu yüzden kendisini treninin altına atışında bile o intiharın romantik yüceltici etkisini yaşatmıyor Anna okura... intihardan çok kısa bir süre önce derin bir hesaplaşma ya da bir hezeyandan ziyade, artık
Vronsky'nin aşkına cevap veremediği gibi inandırıcılıktan oldukça uzak bir nedenle yetinmek zorunda kalıyor okur. üstelik bu bizzat bir intihar nedeni olabilecekkenAnna'nın içdünyasında nasıl keskin bir acı yaşadığı hissedilemediğinden havada kalıyor trenin altına atlayarak kendisini öldürüşü..
Rus edebiyatının tanınmış romanlarından olan Anna Karenina, realist bir eserdir. Tolstoy, bu eserinde kişileri tek tek ruhsal açıdan incelemiş, romanına psikolojik boyut kazandırmıştır. Anna Karenina’da dürüst bir ev liliğin getirdiği mutlulukla evlilikteki yasak aşkın yol açtığı yıkım anlatılır. Bu romandan 19. yüzyıl Rus aile yapısı hakkında bilgiler edinilebilir.
Dünya klasiklerine olan fikrimi değiştirdi kitap,çok beğendim.
Bayağı hacimli olduğu için okumak biraz başta ürkütücü gelebiliyor, ancak romanın o denli profesyonel bir kurgusu var ki, atladığım tek bir sayfa dahi olmadı. Anna Karenina evet, en ünlü karakter, hatta kitaba ismini vermiş; ancak diğer arakterler de (Levin, Vronsky, Kiti vs) en az Anna kadar detaylı ve özenli işlenmiş. 5 senede bir tekrar okuyup, her seferinde farklı lezzet alınacak klasiklerden...
Beklediğim gibi çarpıcı değildi, daha etkili anlatılabilirmiş olay.
Ciltsiz, 836 sayfa
2003 tarihinde, İletişim Yayıncılık / Dünya Klasikleri Dizisi tarafından yayınlandı